05 Kas 2009 10:23 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:57

"BABA KAYBETMENİN YAŞI YOKTUR!.." CENGİZ SEMERCİOĞLU BABASININ VEFATINI YAZDI!..

Baba kaybetmek üzerine dokunaklı bir yazı yazmak istemiyorum, yazarsam biliyorum ki ağlayacağım. Ne kendim ağlamak istiyorum, ne de sizi ağlatmak...

Kanser yenilmez değil

Baba kaybetmek üzerine dokunaklı bir yazı yazmak istemiyorum, yazarsam biliyorum ki ağlayacağım.

Ne kendim ağlamak istiyorum, ne de sizi ağlatmak...

Gerçek buz gibi ortada duruyor; babamı kaybettim.
2,5 yıldır tedavi görüyordu, bu süre içinde tıp dünyasının kanser konusunda ciddi yol aldığını gördüm.

Akciğer, mesane ve prostat kanseri vardı babamda.

Kemoterapi sadece kanserli hücrenin bulunduğu bölgeye, nokta atışı yapılarak gerçekleşiyor artık.

Tedavisi boyunca ne saçları döküldü, ne diğer hücreler ağır hasar gördü...

Akciğerden sonra mesane ve prostatı da çözdü doktorlar.
Ancak yaşı ilerlemiş hastalarda bu kadar uzun ve karmaşık tedaviler vücudu yoruyor.

Sadece akciğer olsa, 55 yıl sıkı sigara içmiş babamı bile daha uzun yaşatırdı eminim doktorlar.

Böbrek yetmezliği baş gösterdi ve haftada üç gün diyalize girmeye başladı.

Ülkede ne çok böbrek hastası olduğunu da o süreçte öğrendim, diyaliz merkezleri dolup taşıyor.

Diyaliz vücudu yoran bir tedavi yöntemi, babam da bu süreçte yoruldu...

Cumhuriyet Bayramı gecesi ayaktaydı.

Yoldan geçen bayram konvoyuna balkondan bayrak salladı, sonra da yatağından kalkamadı. Üç gün yoğun bakımdan sonra kaybettik.

73 yaşındaki bir vücut üst üste bu kadar tedaviyi kaldıramadı.
Bu süreci kanser hastalarının hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamaları için anlattım.

Pek çok kanser türü bugün ölümcül değil, yaşayarak gördüm bunu...

Teşekkür

Cenazeye katılan katılamayan, yollarda kalıp son anda yetişen, arayıp başsağlığı dileyen, mesaj çeken, mail atan, çelenk gönderen, acılı günümüzde bize destek olan... Bakanından başkanına, yazarından okuruna, şarkıcısından oyuncusuna, dostumdan meslektaşıma herkese binlerce teşekkürler...

Neler öğrendim

? Medya mahallesinde kanlı bıçaklı olunan insanların bile arayıp başsağlığı dilediğini... Hepimizin halis insanlığının bir tek ölümlerde ortaya çıktığını...

? Cenaze namazını Büyükçekmece gibi şehrin dışında değil, şehrin içinde bir camide kıldırmak gerektiğini...

? Aksi halde cenaze namazını kaçıranlara, koşturup gelemeyenler kadar onca yolu gelene de büyük zulüm olduğunu...

? 2,5 yıl uğraşıp böyle bir sonla karşılaşınca insanın yorgun bir mağlubiyet hissi yaşadığını...

? İnsanın çok yakın birini kaybettiğini, asıl mezarlıktan ayrılırken anladığını...

? Bundan sonra cenazesi olana daha bir ihtimam göstermek gerektiğini. Cenazeye gitmenin, ilgilenmenin, aramanın, mesaj çekmenin ne kadar önemli olduğunu...

? Aydın Bey´in "Baba kaybetmenin yaşı yoktur" sözünün ne kadar doğru olduğunu...

Halkın dili gibisi yok...

İnsan yaşadıkça, bu topraklarda geçmişte söylenmiş her sözün ne kadar doğru olduğunu tek tek anlıyor.

Atasözlerinde, temennilerde, dileklerde söylenen her şey bu kadar mı doğru olur.

İnsan başına geldikçe görüyor ki, ölüm üzerine söylenen her söz de doğru...

"Allah hayırlı ölüm versin" denir mesela.

Ne kadar doğru... Ya da "Allah sıralı ölüm versin" gibi güzel bir temenni olabilir mi?..

"Üç gün yatak dördüncü gün toprak" ilk bakışta ne kadar soğuk bir söz dursa da, düşününce ne kadar doğru olduğunu anlıyor insan.

Son iki gündür en çok duyduğum, ortak kültürümüzün ölümle ilgili ürettiği sözler oldu...

Halkın dili karşısında bir kez daha saygıyla eğildim.
Öyleyse "Allah başka keder vermesin" deyip bu bahsi noktalayalım...

Ambulansın içinde olmak

İlk kez bir ambulansın içinde bulundum...

Arkada babam yatıyor, ben önde şoförün yanında yoğun bakıma gidiyoruz...

Onlarca kez yazdığımız şey başıma geldi.

Ambulans gördüğünde ne yapacağını bilen sürücü sayısı o kadar az ki...

Yol vermeyenler, yol vermeye çalışıp da beceremeyenler...

Ambulansın önünde hızlı gitmeyi yol vermekle eşit sayanlar...
İnip bir-iki sürücüyü dövmemek için zor tuttum kendimi.
Sol şeritte giden bir ambulansa yapılacak en iyi şey, ambulansın önündeki orta ve sağ şeritteki araçların durmasıdır.

Onlar duracak ki, sol şeritte ambulansın önündeki araçlar orta ve sağ şeride kaçabilsin.

Bizim trafikte ambulansla aynı şeritte olmayan araçlar hep hareket halinde...

İçindeki psikolojiyi yaşayan biri olarak söylüyorum, lütfen ambulansı gördüğünüzde önünü hemen boşaltın, yan şeritteyseniz durun...

Gördük işte hepimiz bir gün ambulanslık oluyoruz.


Cengiz Semercioğlu/HÜRRİYET