AZİZ YILDIRIM'IN ÇATLAĞI AHMET ALTAN'IN NEFRETİ
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Ahmet Altan taraftarından kendisine gönderilen maillere toptan yanıt verdi!
Aziz Yıldırım'ın çatlağı Ahmet Altan'ın nefreti
TOKİ'nin dere yatağına ev yapması tam bir fecaat.
Kabahatli olanlar en ağır cezaya çarptırılmalı.
Elimde yetki olsa, babamın oğlu olsa iltimas etmezdim.
Samsun'da o bodrum katlarda boğularak can veren çocukları, kendi çocuklarımın yerine koyarak vermediğim her karar vicdanımı yaralardı.
Vicdanın partisi pırtısı olmaz.
Vicdan vicdandır.
İnsanların dramından siyasi çıkar elde etmeye çalışmak da hiçbir vicdana sığmaz.
Her felaketi siyasi iktidara çakmanın malzemesi haline dönüştürmek de nihayetinde istismara girer.
'El alem CERN'de parçacık çarpıştırıyor, biz Türkiye'de dere yatağına ev yapıp vatandaşlarımızı boğuyoruz' şeklindeki ifadeleri de çok gevşek buluyorum.
Henüz ilk mektep sıralarını çiçeklendirmeden, Kemalist amcalarımız, teyzelerimiz 'Eller aya biz yaya' sözünü darbımesel haline getirmişlerdi.
Mahut söz pozitivistlerin ellerinden düşürmediği cop hüviyetindeydi. Aykırı bir şey gördüklerinde veya aykırı bir söz işittiklerinde anında bu 'copu' indirirlerdi.
Biliyorsunuz, Samsun'daki sel felaketiyle aynı günlerde Rusya'da da sel oldu.
Üstelik bizden kaç misli fazla insan öldü.
Hiçbir Ahmet Altan çıkıp da, 'Dünya CERN'de 'tanrı parçacığı' buluyor, biz Rusya'da selden adam öldürüyoruz' demedi.
Sevgili Ahmet Altan'ımızın sevgili taraftarları rahat olun; benim eleştirim bundan ibaretti.
Tamam, anladım, Ahmet Altan'ı çok seviyorsunuz. İnanın ben de sizi çok sevdim.
Ama şu mailleri kesin lütfen.
Hayır, eğlence peşinde değilim; kendime yeni bir 'Ertuğrul Beyciğim vakası' da aramıyorum, abartmayın.
Sorun, Ahmet Altan'ın AK Parti'yi eleştirmesi falan değil, neden anlamak istemiyorsunuz?
'Paşasının Başbakanı' dediğinde ağzımızı açtık mı?
Saçma sapan genellemelerle, çocuksu ironi denemeleriyle muhalif duruşuna ve sözünün değerine zeval vereceğinden duyduğum endişeyi dercettim, hepsi bu.
Allah aşkına söyler misiniz şu ifadelerin nesini ciddiye alacağız: 'Kürt meselesindeki 'muhteşem çözümsüzlüğün' kalfalığını yapan AKP, Kürt meselesini 'çözmeden' bitirebilmek için 'Kürtleri hapse atmak' gibi bir çare buldu sanırım. Hepsini hapse attıklarında bir sorun kalmayacak (...)Şimdilik tek mesele 20 milyon Kürdü içine koyacak hapishane bulmak, daha onları içeri atmadan bile hapishaneleri cehenneme çevirmeyi becerdiler, insanlar içerde alev alev yanıyor..'
Sevgili Ahmet Altan'ımız, hiçbir cumhuriyet hükümetine reva görmediği bu şedit ifadeleri, cumhuriyet hükümetlerinin toplamından daha çok demokratikleşme sağlayan AK Parti'ye neden reva görüyor?
Bu husumet, bu nefret nedir, nedendir?
Pardon, 'O ifadeler ironiydi' mi dediniz?
İyi de arkadaşlar böyle 'ironi' olmaz!
'İroni' arıyorsanız, Ömer Çavuşoğlu'nun Aziz Yıldırım'ı eleştiren Nazlı Ilıcak'a cevabını misal verebilirim: 'Nazlı kardeşimdir ama onun her fikrine katılmam mümkün değil. Aziz başkan için yazdıkları terbiye sınırlarını aşmıştır. Çok üzüldüm ve utandım. Hiçbir olayı incelemeden doğrudan Fethullah Gülen korumacılığına sığınmış durumda (...) Halbuki ben ona kaç kere durumu özetledim. Ama onun bu yılki tutkusu Gülen Cemaat'i. Bundan evvel Susurluk tutkusuydu, polisleri koruma altına almıştı. Hiç unutmam İbrahim Şahin evinden çıkmazdı. Ona ve onun arkadaşlarına inandı, sayfalarca yazı yazdı ama Şahin şimdi Ergenekon tutuklusu. Demirel'i savunmak için çok yazı yazdı, onu 'bir bilen' yaptı ama yine yanıldı. Şimdi de tutkusu Gülen. Ne diyeyim Allah hayırlı etsin.'
İmdi, elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin:
Ahmet Altan'ın 'AK Parti bütün Kürtleri hapishaneye koyup cayır cayır yakacak' yollu ifadesi midir ironi, Ömer Çavuşoğlu'nun Nazlı Ilıcak hakkında söyledikleri mi?
O değil de, Aziz Yıldırım iki kardeş arasında sağlam bir çatlak oluşturmuş anlaşılan.
Ömer Çavuşoğlu da bir hayli sert girmiş topa.
Hayır yani, sanki kendisi çok mu 'sabit!'
Yanlış hatırlamıyorsam daha evvel de Çavuşoğlu başkalarının
yanında (Ali Şen'in miydi?) Aziz Yıldırım'ın karşısındaydı.
Salih TUNA / YENİ ŞAFAK