AZİZ ÜSTEL'LE ERTUĞRUL ÖZKÖK YILMAZ GÜNEY DİYE KİMİN MEZARININ BAŞINDA DUA OKUDU?..
Aziz Üstel, Ertuğrul Özkök ile Paris yıllarında başlarına gelen bir yanlışlığı yazdı. Özkök ve Üstel, Yılmaz Güney'in mezarı diye kime dua okudu?
Paris... Yıllardan 1984.Aylardan Eylül sonu ya da Ekim başı.Ama bildiğim bi şey var o da rüzgarın jilet attığı.
Ertuğrul öğretim görevlisi o zamanlar.
Burs ayarlamış, Paris´in yolunu tutmuş.
Biz de rahmetli eşim Neslihan´la gitmişiz üç beş günlüğüne.
Ertuğrul, Ankara´dan hepimizin tanıdığı, Fransız bir diplomatın evinde kalıyor.
Bizse içi boş yıldızlı bi otelde.
O gün Neslihan, şimdi adını unuttuğum o diplomatın eşiyle müze geziyor.
Ertuğrul´la ben de aylak aylak dolaşıyoruz sokaklarda.
Paris´i iyi biliyor. Öğrencilik yılları geçmiş. Fransızcası da sular seller gibi!
Üşüyoruz.
Benim sırtımda gocuk gibi bi şey var; Onu çok iyi hatırlıyorum. Çünkü yıllar sonra, Roma-Galatasaray maçına gittiğimde, otel odamdan uyanığın biri yürütmüştü.
Neyse...
Cebimizde doğru dürüst para falan da yok ha!
Ertuğrul´un resmen dişleri birbirine vuruyor soğuktan. Dalıyoruz, vitrininde kocaman harflerle yüzde bilmem kaç indirim var yazan bir mağazaya. Paraları denkleştirip kalın bir süveter alıyoruz Ertuğrul´a.
Sonra gene düşüyoruz sokaklara.
Yılmaz Güney´in `Yol´ adlı filmini izlemişiz ikimiz de. O zamanlar Türkiye´de yasak. Ama film Cannes´da, Altın Palmiye´yi Costa Gavras´ın Kayıp adlı filmiyle paylaşmış. Gidip bakalım demişiz.
Bana göre filmden başka her şeye benziyor.
İçeriği değil salt, görüntü, çekimler, senaryo. Sadece Tarık Akan´ın oyunculuğu kalıyor akıllarda.
Ertuğrul beğenmiş mi hatırlamıyorum. Ama beğendiğini hiç sanmıyorum. Nereyegidelim... ne yapalım... diye konuşurken, Ertuğrul dedi ki:
`Sen hiç Pere Lachaise Mezarlığı´na gittin mi?
`Yooo.´
`Gel gidelim!´
Mezarlığı biliyorum tabi. Kimi ararsanız orada gömülü... Oscar Wilde´dan tutunChopin´e; Balzac´dan Moliere´e; ünlü rock şarkıcısı Jim Morrison, Bizet, Proustderken Napolyon´un metresi Kontes Walewski, Edith Piaf, Napolyon´un hemenhemen bütün ünlü mareşalleri, ressamlar, oyuncular, ozanlar, İran KürdistanDemokrat Parti Lideri Kasımlu. herkes, herkes orada, yan yana yatıyor.
Philippe Auguste Metrosuna atlıyoruz, Ménilmontant Bulvarında iniyoruz... Ana girişin karşısında.
Tam o sırada Yılmaz Güney´in de bu mezarlıkta toprağa verildiği aklımıza geliyor.
`Gidelim. Mezarını ziyaret edelim´diyoruz birbirimize.
Kapı girişinde Ertuğrul bekçilerden birinin yanına gidiyor. Konuşuyor adamla, üç beş saniye. Sonra yanıma geliyor:
`Tamam Aziz öğrendim yerini. Şöyle gideceğiz. Sonra ilk sağ´ falan diye anlatıyor. Parsel numarasını bile almış. Daha yeni toprağa verildiğinde mezar taşı falan yokturdiyorum ben... Gidiyoruz Ertuğrul´un aldığı tarife göre... Kısa bir süre sonra üzeri çiçeklerle kaplı, yeni bir mezarın önüne geliyoruz.
`Herhalde burasıdır´ diyorum ben.
`Parsel numarası da tutuyor´ diyor Ertuğrul.
Yan yana duruyoruz. `Allah rahmet eylesin´ diye mırıldandıktan sonra Fatihaokuyoruz Yılmaz Güney´in ruhuna.
Tam Fatiha´yı okuyup bitirmişiz, üç dört adam geliyor yanımıza. İngilizce konuşuyoradamlar.
`Nereden tanırdınız?´ diye soruyor adamlardan biri.
`Tanınmaz mı? Bırakın Türkiye´yi bütün dünya tanıdı onu artık.´
Adamlar birbirlerine bakıyorlar. Sonra kara kuru, yanağında Şark çıbanı olan biribana dikiyor gözlerini:
`Ebu Firaz´ı Türkiye´de de dünyada da tanıyorlar da ne demek?!´
Ertuğrul´la birbirimize bakıyoruz şaşkın şaşkın. Ebu Firaz da kim yahu?
`Ebu Firaz mı?´
`Evet´diyor adam. `Filistinli akrabamız. Çok seveni vardı Paris´te.´
`Şimdi. Bu onun mezarı mı?´
`Evet... Siz kimin sandınız?´
`Şey... Yılmaz Güney´in.´
` O da kim?!´
Neyse... Gerisi kem küm tabi... Mezarlık bekçisine sövüp sayıyoruz ikimiz de... Amasonunda Fatiha´nın boşa gitmediğine karar veriyoruz... Yanlış mezarda doğru duaokumuşuz hiç olmazsa!
AZİZ ÜSTEL/STAR