AYŞENUR ARSLAN DİNÇ BİLGİN'İ BOMBALADI! ''NİYE BANA ASİSTAN MUAMELESİ YAPTINIZ?''(MEDYARADAR/ÖZEL)
Bengütürk Tv'ye çarpıcı açıklamalarda bulunan Ayşenur Arslan, eski patronundan girdi, yeni medya düzeninden çıktı!
Ayşenur Aslan Medya Mahallesi’ne mevcutlu döndü.. Mahallesinde
konuşamadıklarını Bengütürk’e anlattı.. Eski patronu Dinç Bilgin
başta olmak üzere yeni medya düzenini adeta bombaladı
Ayşenur Arslan ilk olarak Akif Beki ile ekrana
dönüşünü anlattı :
“Hiç bu kadar uzun bir tatil yapmamıştım şimdiye kadar” diyor
Aslan; 82’de İstanbul’a geldim. İstanbul’da yeniydim. 1 sene
çalışmadım, onun dışında bu kadar uzun bir tatil yapmamıştım.
Programımın çok erken bitmesi sürpriz oldu..
YENİ MEDYA MAHALLESİ İÇİN NE DİYOR?
Buna uzun uzadıya girmeyeceğim. Giremem. hatta ilerde anılarımı
yazarsam, orada bile ne ölçüde girerim onu da bilmiyorum. Bu soruya
tek bir cümle ile yanıt vereceğim. yeni “Türkiye’nin yeni medya
düzeni ya da dizaynı ”. bu nedenle bugün ben senelerdir yalnız
başına yürüttüğüm programı iki kişi yürütüyorum. fazla söze gerek
yok. Arif olan anladı.
PARTNERLE SUNMAK KOLAY MI PEKİ?
Akif Beki eğer iki kişi olacaksak benim yanımda olmasını tercih
edeceğim bir kişiydi. İlk hafta pek de fena gitmedi program görücü
usulü program olmasından ben çok korkuyordum. Birbirini tanıyan ve
görüşlerimizi bilen iki insandık. Birbirimizi ikna edemeyeceğimizi
çok iyi biliyoruz. İkimiz de kendi görüşlerimizi söylüyoruz. Ben
kendi adıma “o bana bir gol attı ben de ona atmalıyım” telaşında
değilim.
İŞTE O AÇIKLAMALAR : VİDEO
“GAZETELERE EKRAN YASAĞINA KARŞIYIM “
Bu yasak neden çıkarıldı buna bakılmalı? Gazetelerin içi
boşaltılıyor.. Siz ticari bir ürünü daha tüketiciye gitmeden içini
boşaltırsanız bu rahatsızlığı anlarım. Üzerine tartışırım , ama
mesele burada kalmadı… Vur deyince öldürdüler. Meşru müdafaa
sırasında birini öldürmenin bile bir cezası vardır… Gazete yasağına
böyle bakıyorum. Ben aşırıya kaçtıklarını düşünüyorum gazetelerin
bu yasakta.. Gazeteler kendilerini yenileyemedi. En çok satan
gazete bile yeni okuyucu kazanamıyor. Bunun suçunu da televizyon ve
internet sitelerinde arıyorlar.. Siyaseti siyasetçi yapar ne demek?
Siyaseti bütün vatandaş yapar . Gazetelerin dikkatle okunması, o
gazetelerin de dolu olması lazım öğrenmek için.. Ama gazetelerin de
için boşlatıldı
“GAZETELER İKTİDAR BÜLTENİ GİBİ OLMAZ”
Aleviler Ankara’da sokağa çıkıyor.. Binler orada buluşuyor, bu
haber değil midir? Neden gazeteler buna yer vermedi . O halde
Aleviler bu gazeteleri niye alsın.. Sadece hükümet bülteni gibi,
iktidar bülteni gibi gazeteleri siz olsanız alır mısınız? Böyle bir
habercilik anlayışı olmaz… Gazeteler önce kendilerini gözden
geçirilmeli. Uludere olayında siz eğer haberi vermezseniz, o olayı
nasıl vermeniz gerektiğini Anakara’dan işaret bekleyerek acaba ne
diyecekler diye bekliyorsanız yandınız. Gazeteci talimatla haber
yapmaz, gazeteci haberini bekletmez…
“ŞEHİT HABERİ VERMEMEK İNSANI YOK SAYMAK”
Bu benim içimi çok acıtan bir mevzu …Şehit cenazeleri konusunda
öncüllüğü bazı meslektaşlarımız yaptı.. “İçimiz kanıyor, şehitler
üzerinden tiraj yapılmaz” diye ama bunu yıllardır veriyorduk şimdi
ne oldu? Şunu yapmayalım tabiî ki ; şehit yakınlarının o acı haberi
aldığı andaki anları vermeyelim onlar çok mahrem anlar… Oradaki
ağlamaları da tamam vermeyelim.. Ama ben sadece bir haberci olarak
değil bir anne olarak şunu yapmak zorundayım “sen diyorsun ki ey
evladım askere git ,silah altına gir ve öl.Ama kusura bakma ben
senden söz etmeyeceğim” bu nasıl bir şey? Nasıl bu haberi görmem,
görmezsin…Böyle bir ülkedeysek bu haberi vermek zorundayız “benim
içim acıyor ,seyredemiyorum bile bülten“ ne demek izleyeceksin..
İçinde yanacak..İçimiz acıyacak, gözümüz yaşaracak.
“DİNÇ BİLGİN”İ BOMBALADI
“ASİSTAN MUAMELESİ GÖRDÜM “
Hakikaten söylemek istediğim bir şey var. 28 Şubat süreci yıldönümü
vesilesiyle zaten çok konuşulmuştu. Sonrasında da Meclis’te
araştırma komisyonu kuruldu malum. Bu çerçevede çok fazla
konuşuldu, çok gündeme geldi. Gelmesi de gerekiyor; ama ben doğru
biçimde geldiği kanaatinde de değilim. her neyse.. Dinç Bilgin,
benim eski patronum, şöyle bir şey öyledi o çerçevede. dedi ki 28
şubat sürecinde aslında filan haber sırasında bodrum’daymış, falan
haber sırasında banyodaymış, işte şu olduğunda uyuyormuş falan gibi
yazık hiç haberi olmamış onun ve başka bazı patronların durumdan!
şöyle dedi: gazetede 1 numara Zafer Muylu’ydu. Televizyonda da
Ayşenur Aslan’dı. bunu okuduğum zaman şöyle bir şey geçti aklımdan.
ben 1 numara mıydım? Televizyon haberciliğinden söz ediyor. Aslında
1 numara sayılırdım. Çünkü mutfağın başındaydım. bazı haberlerin
yapılması ya da yapılmaması konusunda evet söz ve karar sahibiydim.
tek değildim; ama 1 numaraydım peki. Nitekim bu yüzden Fadime
Şahin olayına girmedik, andıçlara girmedik, birçok konuda temiz
durmaya çalıştık, temiz durduk vs. fakat ben dinç bilgin’in farklı
Bir amaçla bunları söylediğini biliyorum. yani bir tür
“GÜNAH KEÇİSİ” seçer gibi. o dönemin günahlarını
alırsınız, dersiniz ki “şu adam!” ya da “şu kadın!” . benim orada
başka bir duygusal reaksiyonum oldu. o da şu : Dinç Bilgin’e sormak
istedim telefon açıp.. “Ya Dinç Bey ben 1 numaraydım ve siz bunu
biliyordunuz da niye bana hiç 1 numara gibi davranmadınız?
niye"
MEDYARADAR/ÖZEL