Ayşenur Arslan 19 yıl sonra perde arkasını yazdı! Mahmut Övür neden vuruldu?
Gazeteci Ayşenur Arslan, BirGün gazetesindeki köşesinde Sabah yazarı Mahmut Övür'ün silahlı saldırıya uğramasına ilişkin, olayın perde arkasını yazdı.
BirGün gazetesi yazarı gazeteci Ayşenur Arslan, Sabah
gazetesi yazarı Mahmut Övür'ün silahlı saldırıya uğramasına ilişkin
bir yazı kaleme aldı. Arslan, "Mahmut Övür neden vuruldu?" başlıklı
yazısında, "Mahmut Övür geçtiğimiz günlerde öyle bir sayfa açtı ki,
yazmadan duramazdım. Duramadım" ifadelerini kullanarak, olayı perde
arkasını yazdı.
Ayşenur Arslan, Mahmut Övür'ün yazısındaki, "O (Akşener) Mehmet
Ağar'dan sonra o göreve gelmişti. O görevdeyken ben de Çatlı'nın
Türkiye'deki görüntülerini ilk kez atv'de yayımlamış sonra da o
nedenle vurulmuştum. O görüntülerde kim vardı biliyor musunuz?
Skandalın bir numaralı ismi Abdullah Çatlı'nın yanı başındaki
masada Meral Akşener vardı" iddialarını hatırlatıp, "Peki o
görüntüye nasıl ulaşmış?" sorusunu sordu ve tanıklığını
anlattı.
Arslan'ın yazısındaki bölüm şöyle:
"Yıl 1997. Mahmut, yazdığı gibi, bir gün elinde bir kasetle geldi.
Heyecandan nefesimizi kesecek bir kasetle... Yine yazdığı gibi, bir
sünnet düğününde çekilen görüntülerde, konuklar arasında Çatlı ile
Akşener görünüyordu. Mahmut, Ali Kırca’nın yanına oturdu... Düğünde
kim kimdir canlı yayında anlattı... İsimleri verdi... Verdiği
isimler arasında, ‘düğün sahiplerinden’ Ali Yasak, yani Drej Ali de
vardı. Habercilik adına çok keyifli, tatmin edici bir yayındı. Ne
var ki, hemen arkasından kâbusa dönüştü. Mahmut Övür koşarak odama
gelmiş, haberi vermişti: ‘Drej Ali telefon etti... Saydı sövdü...
Üstelik buraya geliyormuş...’ Ayaküstü bir kriz toplantısı yaptık.
Tavrımızı kararlaştırdık. Ali Kırca odasında olacaktı. Ben ve (o
sırada haber müdürümüz olan) Ferhat Boratav, Mahmut’la birlikte
Drej Ali’yi karşılayacaktık. Engellemek yerine ‘ağırlayıp’
konuşmaya çalışacaktık."
"BUNUN HESABI SORULUR..."
"Bu arada güvenlik şefini aradım: ‘Ali Yasak diye bir konuğumuz
gelecek. Lütfen hemen alın. Ancak yalnız girmesine dikkat edin,
eşlik ederek ATV Haber’e getirin.’ Nitekim yarım saat kadar sonra
güvenlik şefi, yanında Drej Ali ile çıkıp geldi. Ben ve Ferhat
sanki normal bir ziyaretmiş gibi davranmaya çalışıyorduk. Hatta çay
/ kahve ikram etmeye kalkıştık... Ama Drej Ali oraya çay / kahve
içmeye ya da sohbete gelmemişti. Arada bir ‘yengeye’ –yani bana-
şükretmesi gerektiğini, yoksa çok daha ağır konuşacağını’
vurgulayarak esti savurdu. Ne mi söylüyordu? Mealen ve özetle,
şunları:
‘Mahmut Övür, o sünnet düğünün davetlilerinden biriydi. Oraya
gazeteci olarak değil, Ali Yasak’ın arkadaşı olarak çağırılmıştı.
Ama Mahmut, hem kendisine hem de gayet iyi tanıdığı ablasına ihanet
etmişti. Sadece dostlara açık olan bir daveti, düğün videosunu alıp
yayınlayarak sırtlarından bıçaklamıştı.’
Ali Yasak’ın sözlerinden, ikili arasındaki arkadaşlığın yeni
olmadığını anlamıştık. Dahası, Mahmut Övür’ün arkadaşlık /
tanışıklık artık adına ne derseniz, başta Çatlı olmak üzere
Susurluk sanıkları ile ilişkisi olduğunu fark etmiştik. Film gibi,
çok sarsıcı bir sahneydi yaşadığımız. Özellikle, Ali Yasak’ın
giderken söyledikleriyle: ‘Ben de Drej Ali’ysem, bunun hesabı
sorulur...’ Bu tehditle bir ilgisi var mı, bilmiyorum. Ama aynı
yıl, 1997, 5 Haziran akşamı gelen bir telefon korkulan haberi
veriyordu."
“MAHMUT BİR BACAĞININ SAKAT KALMASIYLA ‘BEDELİNİ’
ÖDEMİŞTİ”
“Mahmut Övür, bir haber için gittiği Ankara’dan dönüşünde, evinin
önünde kurşunlanmıştı. İlk aradığı kişi bendim. Doğal olarak hem
haber merkezini hem de en yakındaki hastaneyi alarma geçirdim...
Ben de koşarak yanına gittim. Sonrası malum… Bugüne kadar, kaset
olayının perde arkasını yazmadım. Ne de olsa, işin içinde soru
işaretleriyle dolu bir arka plan varsa bile, Mahmut bir bacağının
sakat kalmasıyla ‘bedelini’ ödemişti. Üzerine gitmek istemedim. Ama
yıllar sonra, gerçeğin çok ufak bölümünü anlatınca... O gerçekte
kendi payına değinmeyince... Ve bunu da sırf, Saray’ın istediği
biçimde Akşener’i yıpratmak adına yazınca... Yazmayı borç bildim.
Solculuktan Drej Ali, Çatlı arkadaşlığına... Fethullah Gülen
muhabbetinden AKP milletvekili adaylığına... İzlerken yüreğimin
sıkıştığı bir yolculuk... Değiyor mu acaba? Kimbilir!”