16 Tem 2010 09:49 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:28

AYŞE ÖZYILMAZEL'İN TEPESİ FENA ATTI! POPÇU YAZAR MAGAZİNCİLERE ÇAKTI!

Bir bilirkişi çıkıp da söyleyebilir mi; nereye kadar magazincilik, nereden sonrası terbiyesizlik?

Magazinin ayarı olmayınca...
"Bu işler böyle, ne yapalım" mı desek? Hani koyversek... "Başlarım ben böyle hayata, bu ne rezillik, bıktım be!" çekip haykırarak isyan mı etsek? Yoksa siniri bırakıp görmezden gelip, gülüp mü geçsek? Yani Allah'a mı havale etsek? "Hamama girdik terliyoruz" mu olsa tesellimiz? Biz ne etsek? Bir bilirkişi çıkıp da söyleyebilir mi; nereye kadar magazincilik, nereden sonrası terbiyesizlik? Sınır nerede? Hangi durumda kırmızı kart gösterilmeli magazinci kardeşlere? Ünlüysen canına okunmasını, her iftiranın atılmasını kabul etmen mi gerekiyor yani? Hangisi doğru? Ne kadarı doğru? Doz ne? Hepsi birbirine girdi, iş arapsaçına döndü de... Dün sabah gazeteleri elime alınca öyle bir haberle burun buruna geldim ki, okkalı bir "Yuh" bastım. Dünya öpüşme haftası mübarek. 'Canım Ailem' dizisinin 'Meliha'sı, Allah tarafından müthiş bir yetenekle ödüllendirilmiş oyuncu Şebnem Bozoklu'ya feci bir gol atmışlar. Ama faulün kralı var bu golde, besbelli.

"2 AY SONRA EVLENİYORUM"
Şebnem'i, sunucu arkadaşı Hülya Aydın'la Bodrum'da denize girerken şipşaklamışlar. Kadın kadına denizde gırgır yapıyorlar, kulaktan kulağa fısıldaşıyorlar. Hani hepimizin yaptığı gibi. Biraz fiskos, biraz kahkaha, biraz cıp cıp yüzmek... Tabii fotoğraf bu, açısına göre anlattığı hikaye değişiyor maalesef. Altına döşenen yazıyla birleşince nasıl çirkin bir haber anlatamam. Aynı fotoğraflar bizim gazeteye geldiği halde yayın yönetmenimiz bastırmadı, siz düşünün işin saçmalığını yani. Basılacak gibi fotoğraflar değil. Resmen tuzak, resmen vicdansızlık! Sabah Şebnem'le telefonda konuştum, hüngür hüngür ağlıyordu. "Böyle acımasızlık olur mu?" diyordu. Haklı! "Hülya benim can ciğer arkadaşım, sevgilim Emre daha dün sabah yanımızdan iş için ayrıldı, biz hep beraber tatil yapıyoruz. Kadın kadına denizde konuşup makara yapıyorduk. Bu nasıl bir haberdir?" cümleleriyle isyan ediyordu. Yüzde bin haklı!

SAKIN AĞLAMA ŞEBNEM
"İki ay sonra evleniyorum, böyle vicdansızlık olur mu? Çok üzgünüm" diyordu. Yine ve yine haklı! İşte gördüğünüz gibi bir fotoğrafla bir insanın gününü, gecesini mahvetmek, bir insanın tatilini burnundan getirmek mümkün. Magazincilik bu mu şimdi? Bu gurur duyulacak, altına imza attığında kasım kasım dolaşılacak bir haber mi şimdi? Ben kendi gazetemle gurur duydum; bu fotoğrafları basmadıkları için, vicdanlarını ve insanlıklarını geride bırakmadıkları için. Şebnem'e de şu cümleleri söylemek istiyorum; sakın odalara kapanma, sakın ağlama Şebnem. Seni bilen biliyor. Hepsinden önemlisi sen kendini biliyorsun. Bu böyle bir dünya, bu kadar çığırından çıkabilecek bir meslek, şöhret bedelsiz olmuyor maalesef.

ÖTESİ YALAN DOLAN...
Gez Şebnem, eğlen, arkadaşlarınla yüz, hatta daha da samimi yüz, kahkahalar at! Kimsenin tatilini mahvetmesine, senin o güzel gözlerinden gözyaşları akıtmasına izin verme. Daha neler neler gelecek başına. Sen istesen de istemesen de... Hakkımda çıkan haberlere gözyaşlarımdan seller oluşturdum ben. Elime ne geçti? Anti-depresanlardan ve psikiyatrist faturalarından başka? Hiç! Seni seven bir avuç dostun ve ailen dışında kimsenin umurunda değilsin unutma. Onlar ne yaparsa yapsın, insanlar hakkında ne konuşursa konuşsun sen kendini kendinde sakla. Senden sonrası yalan çünkü... Ve bir hayatımız var, gençliğimiz sayılı günlerden ibaret... O yüzden bizim isteklerimizden, bizim canımızın çektiklerinden, bizim mutluluğumuzdan ötesi yalan-dolan hatta ziyan.

Ayşe ÖZYILMAZEL / SABAH