07 Ağu 2011 14:09
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:39
AYŞE ÖZYILMAZEL TEOMAN'A HANGİ ÇAĞRIYI YAPTI?
Sabah yazarı Ayşe Özyılmazel ünlü şarkıcı Teoman'ın müziği bırakma kararını kaleme aldı. Özyılmazel Teoman'a bir çağrıda bulundu.
İşte Ayşe Özyılmazel’in o yazısı;
Kolaysa bırak!
Sordun mu kendine; sıkı sıkıya tutundukların gerçekten senden mi diye?
Cesaretin oldu mu dönüp bakmaya; o zincirleri ellerine, ayaklarına, kalbine, ruhuna taktığın zamana.
Hayallerin neydi mesela?
Yok yok, deme! "Benim hayallerim hiç olmadı" deme! Herkesin vardır hayali gizliden gizliye.
Kimi düşer peşine, kimi düşmez, tıkanır kalır "Ah bir zamanlar ne çok isterdim" diye...
Sordun mu kendine; bugün yapış yapış yaptıştığın her neyse, ne diye?
O koltuk, o rütbe, o ev, o araba, o ofis, o koca, o patron, o banka hesabı Allah aşkına ne diye?
Mutluluğun başkalarının elinde esirken...
"Biraz daha ha gayret biraz daha, birazcık daha verin bana" derken derken aç kalmışken...
Gülümsemen kapıyı çarpıp çıkalı uzun zaman olmuşken sahiden bırakmak hiç gelmedi mi aklına?
Yılgınsın, bittin, bildiğinden şaştın artık.
Gönlünü, tutkunu, coşkunu terk ettin artık. Bıraksana, aslına baksana.
Yaaaa bırakamazsın değil mi?
Zincirlerle bağlasın çünkü malına, mülküne, alkışına, sahtene, sahnene...
Kolaysa bırak!
Kolaysa seç kendini, seç hayallerini, seç iyileşmeyi, kopar nasırlarını. Kolaysa toplamaya başla kırıntılarını tek tek. Kolaysa başla sıfırdan.
Yooook! Olmaz değil mi?
Sordun mu kendine; "Bugünkü seni gerçekten istiyor musun" diye.
Teoman sormuş işte. Sorabilmiş. Derin bir nefes alıp o kocaman Teoman’dan vazgeçebilmiş.
Perşembe akşamı "Müziği bırakıyorum, ya çok çok uzun bir süre, ya da büyük ihtimalle hiç dönmemek üzere" girişiyle başlayan bir veda yazısıyla da bildirmiş cümle aleme.
15 seneye, onlarca müthiş şarkıya, yüzlerce konsere yirmi satırda "hoşçakal" onunkisi.
Tam da Teoman gibi.
O yirmi satır önce burdu içimi. Bir Teoman hayranı olarak dağıldım hatta. Ben bu adamın şarkılarıyla ne günler geçirdim, ben bu adamın sözleriyle neler neler düşündüm....
Hayran bencilliği işte.
Açtım internet sitelerini muhteşem fikirli sanal yorumcular pırtlatmış da pırtlatmış.
Yok Teoman zaten bitmiş, Teoman’ın konserleri dolmuyormuş, son iki albümü başarısızmış, eh içkisi, gece hayatı da kemirmiş de kemirmiş...
Sonuç zaten belliymiş. Belki de hepsi bir numaraymış...
Bütün gece düşündüm Teoman’ı, bütün gece okudum vedası hakkında yazılanları.
Hüzünlendim... Onu anladığım için hüzünlendim.
Tak ettiği noktada da her şeyi bırakabildiği için yıllarca Teoman dinlediğime sevindim.
Ona hayran olduğuma sevindim. Böyle de pay çıkartırım kendime.
Neden?
Çünkü o vazgeçebildi. Çünkü o günümüz insanının kaygılarından sıyrılabildi. Çünkü o korkmadı çekip gitmekten, koltuğundan inmekten.
Kaç kişi bunu becerebilir ki?
Kaç kişi sırf hayalleri yıkıldığı için sırf gerçekliği aradığı için sırf yorulup tükendiği için yani özetle kendini kurtarmak için yıldızlı tahtından inmeyi göze alabilir ki? İlle de kazık çakacaklar köşelerine, sahnelerine, kliplerine, deri ofis koltuklarına, televizyon programlarına, meclislerine...
Teoman’a laf çakanlar, onun vedasında belki de kendisine ’merhaba’nın olduğunu kavrayamayanlardır.
O vampircanlardan aşk bitince, coşku bitince, mutluluk evden gidince başarının başarıdan sayılmayacağını anlamalarını bekleyemezdik zaten.
Teoman müziği bırakır mı bilemem. Yani şarkı yazmayı, üretmeyi, dinlemeyi, kendi kendine söylemeyi... Ama Teoman’ın müzik sektörünü, medyasını, yapımcısını, organizatörünü, düzenini, oyununu, kuralını sonsuza dek bıraktığına eminim.
Çünkü onlar insanda ne hayal bırakırlar ne müzik. Resmen kanını kuruturlar.
Ah Teoman... Ne cesaret, hayallerine nasıl bir özlem, nasıl bir yorgunluksa seninkisi...
Seni seviyorum Teoman. Gidebildiğin için.
En zorunu yapıp bırakabildiğin için.
Belki bir gün tekrar yazarsın bir şarkı, dinleriz.
Yazmazsan da öyle güzel şarkılar bıraktın ki hakkını ödeyemeyiz.
Kolaysa bırak!
Sordun mu kendine; sıkı sıkıya tutundukların gerçekten senden mi diye?
Cesaretin oldu mu dönüp bakmaya; o zincirleri ellerine, ayaklarına, kalbine, ruhuna taktığın zamana.
Hayallerin neydi mesela?
Yok yok, deme! "Benim hayallerim hiç olmadı" deme! Herkesin vardır hayali gizliden gizliye.
Kimi düşer peşine, kimi düşmez, tıkanır kalır "Ah bir zamanlar ne çok isterdim" diye...
Sordun mu kendine; bugün yapış yapış yaptıştığın her neyse, ne diye?
O koltuk, o rütbe, o ev, o araba, o ofis, o koca, o patron, o banka hesabı Allah aşkına ne diye?
Mutluluğun başkalarının elinde esirken...
"Biraz daha ha gayret biraz daha, birazcık daha verin bana" derken derken aç kalmışken...
Gülümsemen kapıyı çarpıp çıkalı uzun zaman olmuşken sahiden bırakmak hiç gelmedi mi aklına?
Yılgınsın, bittin, bildiğinden şaştın artık.
Gönlünü, tutkunu, coşkunu terk ettin artık. Bıraksana, aslına baksana.
Yaaaa bırakamazsın değil mi?
Zincirlerle bağlasın çünkü malına, mülküne, alkışına, sahtene, sahnene...
Kolaysa bırak!
Kolaysa seç kendini, seç hayallerini, seç iyileşmeyi, kopar nasırlarını. Kolaysa toplamaya başla kırıntılarını tek tek. Kolaysa başla sıfırdan.
Yooook! Olmaz değil mi?
Sordun mu kendine; "Bugünkü seni gerçekten istiyor musun" diye.
Teoman sormuş işte. Sorabilmiş. Derin bir nefes alıp o kocaman Teoman’dan vazgeçebilmiş.
Perşembe akşamı "Müziği bırakıyorum, ya çok çok uzun bir süre, ya da büyük ihtimalle hiç dönmemek üzere" girişiyle başlayan bir veda yazısıyla da bildirmiş cümle aleme.
15 seneye, onlarca müthiş şarkıya, yüzlerce konsere yirmi satırda "hoşçakal" onunkisi.
Tam da Teoman gibi.
O yirmi satır önce burdu içimi. Bir Teoman hayranı olarak dağıldım hatta. Ben bu adamın şarkılarıyla ne günler geçirdim, ben bu adamın sözleriyle neler neler düşündüm....
Hayran bencilliği işte.
Açtım internet sitelerini muhteşem fikirli sanal yorumcular pırtlatmış da pırtlatmış.
Yok Teoman zaten bitmiş, Teoman’ın konserleri dolmuyormuş, son iki albümü başarısızmış, eh içkisi, gece hayatı da kemirmiş de kemirmiş...
Sonuç zaten belliymiş. Belki de hepsi bir numaraymış...
Bütün gece düşündüm Teoman’ı, bütün gece okudum vedası hakkında yazılanları.
Hüzünlendim... Onu anladığım için hüzünlendim.
Tak ettiği noktada da her şeyi bırakabildiği için yıllarca Teoman dinlediğime sevindim.
Ona hayran olduğuma sevindim. Böyle de pay çıkartırım kendime.
Neden?
Çünkü o vazgeçebildi. Çünkü o günümüz insanının kaygılarından sıyrılabildi. Çünkü o korkmadı çekip gitmekten, koltuğundan inmekten.
Kaç kişi bunu becerebilir ki?
Kaç kişi sırf hayalleri yıkıldığı için sırf gerçekliği aradığı için sırf yorulup tükendiği için yani özetle kendini kurtarmak için yıldızlı tahtından inmeyi göze alabilir ki? İlle de kazık çakacaklar köşelerine, sahnelerine, kliplerine, deri ofis koltuklarına, televizyon programlarına, meclislerine...
Teoman’a laf çakanlar, onun vedasında belki de kendisine ’merhaba’nın olduğunu kavrayamayanlardır.
O vampircanlardan aşk bitince, coşku bitince, mutluluk evden gidince başarının başarıdan sayılmayacağını anlamalarını bekleyemezdik zaten.
Teoman müziği bırakır mı bilemem. Yani şarkı yazmayı, üretmeyi, dinlemeyi, kendi kendine söylemeyi... Ama Teoman’ın müzik sektörünü, medyasını, yapımcısını, organizatörünü, düzenini, oyununu, kuralını sonsuza dek bıraktığına eminim.
Çünkü onlar insanda ne hayal bırakırlar ne müzik. Resmen kanını kuruturlar.
Ah Teoman... Ne cesaret, hayallerine nasıl bir özlem, nasıl bir yorgunluksa seninkisi...
Seni seviyorum Teoman. Gidebildiğin için.
En zorunu yapıp bırakabildiğin için.
Belki bir gün tekrar yazarsın bir şarkı, dinleriz.
Yazmazsan da öyle güzel şarkılar bıraktın ki hakkını ödeyemeyiz.