Ayşe Barım olayı çığ gibi büyüyor! 'Epstein Skandalının’ Türkiye versiyonunu mu yaşıyoruz?
Dizi sektöründeki 'tekelleşme' meselesi sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Birçok ünlü oyuncu, sektördeki bu adaletsizliklere karşı seslerini duyurmak amacıyla açıklamalarda bulundu. Anlayacağınız ortalık toz duman..!
Arı kovanına çomağı sokan tv100 yazarı Fuat Uğur son yazısında; “Malum, geniş yığınlar seyrettiği oyuncularından bazılarının ortaya saçılan özel hayatlarını dizi film gibi izlemeyi seviyor ama son bir haftadır işittiklerim Türkiye’nin yeni bir Epstein skandalıyla karşı karşıya kaldığına dair ipuçları veriyor” ifadelerine yer veriyor.
Uğur’un ‘Epstein skandalı’ ifadesi bana göre çok vahim! Neden mi?
ABD'li milyarder Jeffrey Epstein, ABD'de çocuklara yönelik cinsel istismar, pedofili ve fuhuş ağı oluşturmak suçlamasıyla yargılanırken hapishanede ölü bulunmuştu.
Siyaset, iş ve kraliyet ailesi gibi farklı çevrelerden üst düzey kişilerle ismi anılan Epstein ile ilgili sis perdesi bugün bile tam olarak aralanmış değil!
Belli ki ‘Epstein’ vurgusu yapan Fuat Uğur’un heybesinde daha çok özel ayrıntılar var…
Peki, ünlü oyuncular sosyal medyada neden dün değil de bugün ifşaatlarda bulunma gereği hissetmişlerdi? Bir şeylerin değişeceğinin ışığını mı görmüşlerdi?
Filmi birkaç ay öncesine (26.09.2024) saralım ve sorunun yanıtını Uğur’un yazısında arayalım!
Gazeteci Fuat Uğur, Rekabet Kurulu’nun 21 oyunculuk ajansı ve menajerlik şirketi hakkında açılan soruşturmayı köşesine taşımıştı. Bu konu üzerinden kaleme aldığı yazılarında ise kişi ve firma ismi vermemişti. Ancak bu yazılar sosyal medyada büyük yankı buldu.
Ve sosyal medya kazanı kaynadıkça ‘çarpık ilişki ağı’ ve ‘o ağa dair’ iddialar ortalığa dökülüverdi. Bu iddialar öyle yenilir yutulur cinsten de değildi.
Fırtınayı koparan o iddia neydi?
En popüler olan iddia, Ayşe Barım’ın şirketine bağlı çalışan Serenay Sarıkaya ile şarkıcı Mert Demir'in yaşadığı birlikteliğin gerçek olmadığı, reklam aşkı için bir iş adamından ikiliye, Barım üzerinden 5 milyon dolar verildiğine ilişkin olanıydı.
Sektörde uzun yıllardır adını duyuran ve 50'den fazla ünlü ismin menajerliğini üstlenen ID İletişim’in ortaklarından Ayşe Barım iddiaları reddederek gazetecilere; "Gerçek dışı iftiraların söz konusu, hukuksal bir sürece gireceğiz. Rekabet Kurulu tarafından başlatılan soruşturmayı anlatamam. Sektördeki bazı şirketlere açıldı, bunlardan birisi de benim şirketim. Cevap ve savunmamızı vereceğiz. Hedef oldum, yapacak bir şey yok. İnşallah bundan sonraki süreci takip edeceğiz" diye konuşuyordu.
Barım’ın da dediği gibi hukuki süreç başladı ve savcılık harekete geçti.
Başsavcılıkça, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması için re’sen soruşturma başlattı. Bu kapsamda Demir ile Sarıkaya'nın tüm banka hesaplarının da inceleneceği yazıldı, çizildi. Ayrıca, telefon kayıtlarında kara para ve vergi kaçırma ihtimaline karşıda incelemeler yapılacakmış. Hayırlısı!
Aslında durum son derece vahim değerli okur!
Sosyal medyada kısa bir tur atayım dedim. Ne iddialar ne iddialar aman Allah’ım… Fena!
Usta oyuncu Hakan Boyav’ın yaklaşık 5 yıl önce yaptığı bir röportajda söylediği sözler ise en popüler olanlarından. Boyav’ın, “Türkiye’de ödül alabilmek için ya sol görüşlü olmanız ya da yaşam biçiminizle bu görüşe yakın olmanız gerekiyor” iddiası…
Boyav’ın sözlerine çok katılmıyor olsam da bir bildiği vardır herhalde demekten de kendimi alamıyorum.
Gezintim sırasında 'tekelleşme' iddiaları hakkında oyuncu Elçin Sangu’nun da uzun bir analiz yazısı (flood) dikkatimi çekti. Sangu, paylaşımlarını alıntılayıp Ayşe Barım'ı hedef gösteren Rasim Ozan Kütahyalı'ya nam-ı diğer ROK’a da tepki göstererek; “LÜTFEN SİZ BANA ARKA ÇIKMAYIN!” diyordu! Alkış!
Söz konusu ROK’sa onun övgüsüne mazhar olmak çoğunluk için biz zül haline gelebiliyor…
Elçin Sangu’nun paylaşımlarına magazin haberleriyle dikkat çeken Birsen Altuntaş’ın tepkisini ise anlamlandıramadım!
Altuntaş, ilk olarak Farah Zeynep Abdullah'a ardından Elçin Sangu'ya "rol çalıyorsunuz ama işiniz rol yapmak çalmak değil" diyordu… Sözler sertleşiyor ve Altuntaş, “Başımız şişti, boş yapmayın" diye devam ediyordu. Sonra da direkt olarak Elçin Sangu'ya "Buradaki iki ergenden aferin alacaksın diye daha fazla saçmalama" uyarısında bulunuyordu. Sangu da Altuntaş’a “Yarın sana küçük bir sürprizim var beklemede kal” diyerek ‘eteğindeki taşları dökeceğini’ ifade ediyordu!
Sangu’nun bu iması çok şey ifade ediyor! Benim tasvip etmediğim bir söylem olsa da, bir gazeteci neden herkesin isyan ettiği bir ‘tekelleşme’ iddiasında taraf olma gereği duyar?
Evet, değerli okur, Ayşe Barım olayı ile birlikte “ÇUVALDIZI!” Kendimize de batırmamız lazım geldiğini düşünmekteyim…
Görülmekte ki, Serenay Sarıkaya, Ayşe Barım olayı medyanın nasıl ve ne şekilde yönlendirildiğinin de bir göstergesi gibi… Yazık!
Sürekli aynı isimler üzerinde dönen bir magazin anlayışı, hiçbir sanatsal başarısı olmayan oyunculara verilen sözde ödüller…
Bir de bu törenlerde kadın oyuncuların moda anlayışı beni benden almakta.
Rüküş kıyafetleri topluma moda diye lanse edenlere; ‘Açık saçık giyinmek değil özgürce giyinmek modernliktir…’ Diyorum…
Evet, çok sayıda kadın ve erkek oyuncunun Ayşe Barım tarafından mağdur edildiği iddiası daha çok toz kaldıracağa benziyor…
Cin Şişeden çıktı ve “Pandora’nın Kutusu” açıldı artık. Ne yapsanız nafile! “Padişahım Çok Yaşa” nın yerine “Kral Çıplak!” diyen bir kitle var… Onların sesine kulak vermek ise yargının işi!
Kalın sağlıcakla…