30 Haz 2011 10:40 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:31

AYŞE ARMAN'DAN ''TUHAF'' BİR YAZI! ''TANRIM, SEVİŞMEDEN ÖLMEME İZİN VERME?''

Hürriyet yazarı Ayşe Arman yine gündeme gelecek ve çok tartışılacak bir yazı kaleme aldı. Kendisi içim "Ben tuhaf bir çocuktum" diyen Arman bakın daha başka neler dedi...

İşte Hürriyet yazarı Ayşe Arman’ın bugünkü köşe yazısı...

Ben tuhaf bir çocuktum


Ben tuhaf bir çocuktum.

Ve komik.
Acayip hayal kurardım.
Küçükken, “Tanrım, sevişmeden ölmeme izin verme?” diye dua ederdim.
Filmlerdeki gibi tutkuyla, aşkla sevişmeyi hayal ederdim.
Benim için “platonik aşk” tuzsuz yemek gibi.
Öyle mektuplar yazmak, uzaktan uzağa kesişmek bana göre değildi.
İlla sevdiğim adam dokunacağım, tenini, bedenini hissedeceğim. Birlikte yanacağız, coşkunun doruklarına tırmanacağız, kahkahalarla yuvarlanacağız, yaşadığımızın farkına varacağız.
Biz bile kendimize şaşıracağız.
Kim ne derse desin, yeter ki iste, hayaller gerçek oluyor.
Seks, her zaman benim baş tacım oldu.
Tanrı’nın bir hediyesi.
Sevdim, eğlendim, keyif aldım.
Bizim gibi toplumlarda büyük biri soru bu: Yasaklar... Engeller. Ve seksi hep kötü, pis bir şey gibi algılamamız ve yaşamamız. Özellikle kız çocukları için. Sevişirsen değerinden değer kaybedersin sanki. Ucuz olursun, kolay olursun, hafif olursun.
Ne büyük bir çelişki değil mi? Seks işçilerine Türkçe’de “hayat kadını” deniyor ama genç kızlar seks konusunda hayatını yaşayamıyor.
Benim için seks her zaman aşk oldu.
Birbirinin ayrılmaz parçaları.
Âşık olduğun adamla sevişmekten, ona dokunmaktan daha güzel ne var?
İlk âşık olduğum erkekle seviştiğimde, Türk olduğum için, tabii ki suçluluk duygusuna kapıldım, DNA’mızda var, ama yine de kötü bir şey yapıyormuşum hissine kapılmadım.
Kendimi ahlaksız hissetmedim.
Yalan söyleyenleri, ikiyüzlülük yapanları, çifte standart uygulayanları, öyle deyip de böyle yapanları ahlaksız buldum hep.
7 yıl sürdü aşkımız.
Seksi birlikte keşfettik.
Ne mutlu bana ki...
Her anını güzel hatırlıyorum.

Ben tuhaf bir çocuktum.
Ve komik.
Acayip hayal kurardım.
Taşrada büyüdüm, Adana’da.
Büyük şehre kapağı atmak istedim.
Kendi ayaklarımın üzerinde durmak istedim, kendi başıma var olacağım günleri hayal ettim.
Evim, işim, özgürlüğüm hep önemli oldu benim için.
Hayalini kurduğun her şey, eğer kurabiliyorsan, biraz da cesaretin varsa, gerçek oluyor.
Yeter ki korkma, anahtar sözcükler, hayal, cesaret ve yapmak...
18 yaşında İstanbul’a geldim, gazetecilik yüksekokulunda okurken, hayal ettiğim her şeye cüret ettim, gittim çalışmayı hayal ettiğim dergilerin kapılarını çaldım.
Ne aracı ne bir yakın ne hamili kart...
Tak, tak, tak söyledim.
Sizinle çalışmak istiyorum dedim.
Bu işi yapmak istiyorum dedim.
Oluyor, yapıyorsun.
Kendi başına da dağları aşabiliyorsun.
Para pul umurumda bile değildi.
Sen bu kadar istekliysen, sana iş de veriyorlar, fırsat da...

Ben tuhaf bir çocuktum.
Ve komik.
Acayip hayal kurardım.
Dünyayı gezmeyi hayal ettim.
Önce Avrupa’yı trenle.
Her şeye “Tamam” diyen bir ailem de yoktu, deli gibi param da.
Ama biriktirdiğim kadarıyla, üç kuruş parayla, sırtımda çanta, dünyayı keşfe çıktım.
Hayalini kuruyorsan, yapabiliyorsun.
Yeter ki kurabil o hayali.
Ve cesaretin olsun.
Atlarsın trene, milim milim keşfedersin ülkeleri, başka kültürleri, her ülkede farklı duyguları, bakış açılarını...
Zenginleşirsin, öğrenirsin, kalbin ve beynin büyür...

Ben tuhaf bir çocuktum.
Ve komik.
Acayip hayal kurardım.
Ama öyle özel yeteneklerim filan da yoktu.
Ama hayal ettim.
Çünkü merak ettim.
Soru sormaya sevdim.
Öğrenmek istedim.
Kurcaladım.
O yüzden gazeteciliğe yapıştım.
Zikzaklar çizmedim, yolumdan sapmadım.
Bir sürü dergide çalıştım, hep haber yaptım, röportaj yaptım.
İnsanlara, merak ettiğim şeyleri sordum.
Sonsuz bir heyecanla işime sarıldım.
Hâlâ bu duygularla yapıyorum.
Hâlâ hayal ettiğim röportajların peşine düşüyorum.
Kimseyi takmadan, iplemeden.
Benim için önemli olan hayalini kurmak.
Kuramadığım şeyi gerçekleştiremiyorum, yapamıyorum.

Ben tuhaf bir çocuktum.
Ve komik.
Acayip hayal kurardım.
30’larımda bir adama fena halde âşık oldum.
Allak bullak oldum.
Bütün hayatımı değiştirdim, onun peşinden gittim, başka bir ülkeye.
“Ama gidersen o çok sevdiğin mesleğin biter” dediler, “Bu işin kitabında uzaktan git gel yazmaz” dediler.
Ama gazetecilik benim hayal ettiğim meslekti.
Hayatım uçaklarda geçti.
Uykusuzluktan geberdim.
Ama yaptım.

Ben tuhaf bir çocuktum.
Ve komik.
Acayip hayal kurardım.
Aile kurmak, anne olmak istedim.
Yine itiraz ettiler.
“Ülkenden uzaktasın, mesleğini bırakmak istemiyorsun, bir de anne olacaksın. Oha!” dediler, “Hepsine birden yetişmen imkânsız!”
“Yapamazsın, edemezsin!” falan filan.
Son 7 yıldır hemen her hafta Dubai’den İstanbul’a uçtum, gittim, geldim, gittim geldim, hem anneliği hem gazeteciliği hem de eşimin sevgilisi olmayı becerdim.

Hayalini kurduğumuz her şey gerçek oluyor.
Yeter ki Tanrı bize onları gerçekleştirecek enerji versin...
Bildiğim tek sır şu hayatta:
Hayal kurmak ve onları hayata geçirmek için çalışmak.
Sonsuza kadar!

HAMİŞ: Ama işte o hayalleri hayata geçirebilmek için “bir yerde” olabilmek gerekiyor, ben şu an, “iki arada bir derede”yim, “bir yerde” olabilmek ve tekrar tam gaz çalışabilmek için biraz vakte ihtiyacım var. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Taşınamadım gitti

Taşınma ve ev işleriyle uğraşıyorum, deli divane, dört bir yana koşturuyorum, sizi eski bir yazıyla baş başa bırakıyorum, bugün böyle oldu kusura bakmayın...