AYŞE ARMAN'DAN DEMET AKALIN'A ŞOK SORU! ÇİFT CİNSİYETLİ MİSİN?
5 aylık hamile olan Demet Akalın Hürriyet'ten Ayşe Arman'a çok çarpıcı açıklamalar yaptı..
Hürriyet’ten Ayşe Arman’a röportaj veren Demet Akalın, hamilelik
sürecinde eşi Okan Kurt’la yaşadıklarını anlattı. Yıllardır
konuşulan ’çift cinsiyet’ tartışmalarına cevap veren Akalın’ın
verdiği pozlar da oldukça dikkat çekici.
İşte o röportajın bir kısmı;
Yaş 41, hamilesin! Anne olacaksın. Tebrik ediyorum…
-Allah razı olsun!
Zor mu oldu?
-Zor oldu valla. Bir sene tüp bebek tedavisi gördüm. İki kere bebek
kaybettim. Bebek içimde durmuyordu. “Yok, bu iş olmuyor” diye pes
etmek üzereydim ki, son gittiğimiz doktor, “Akışına bırakın!” dedi.
Ben de Okan’a, “Sen bana güzel bir yaz yaşat!” dedim. Cümle budur.
Bodrum’a gittik, o ooo mis gibi, her gün rakı-balığa gidiyoruz.
Dağıtıyoruz. Gümbür gümbürüz. Fakat bir rakı balıktan sonra, kus
kus kus, bir hal oldum, “Herhalde zehirlendim Minik!” dedim, “İyi
değilim, karnım da şiş, regl olamıyorum. Sen bana bir söktürücü,
bir de test al!” Allah’tan söktürücüden önce testi yaptım… Ve
kalakaldım. Aman Allah’ım hamileydim!
ÖPÜŞMÜYORUZ
BİLE
Nasıl geçiyor hamilelik?
-Felaket! Mide bulantılarım bitemedi. Serum bağlanıyordu düşün. Son
bir haftadır biraz rahatladım. Kokuya aşırı duyarlıyım. Kaz tüyü
koltuklara yaklaşamıyorum. Tüylerini bırak, kazların çiftliğinin ve
yedikleri yemin kokusunu filan alıyorum! Parfüm kullanamıyorum.
Okan’la öpüşemiyorum. Gerisi de yok… No!
Hamileliğin ilk aylarında sevişmemeyi anladık, öpüşmeyi
neden istemiyor canın?…
-Hiç bilmiyorum. Gitti o duygular. Yanağıma bile dokunmasın. Ten
teması istemiyorum. Adam da melek gibi, yazık bekliyor…
Kalbi kırılmıyor mu kocanın?
-Yok canım, asıl benim kırılıyor. Geliyor, “Hiraaa, babacığım! Ben
geldim, günün nasıl geçti güzel kızım?” diyor. “Alooo!” diyorum.
“Önce can, sonra canan. Önce benimle ilgileneceksin!” Ben ona göre
daha temkinliyim. İki bebek kaybettiğim için korkuyorum. Daha beş
aylık, önce bir sağ salim elimize alalım...
İnsanlara ne zaman söylediniz?
-Okan’a kalsa hiç söylemeyecektik. Nazar’dan korkuyor. Millete,
“Gaz, gaz!” demekten bir hal olduk. Bu işin de yalanı olmaz ki.
Ben, bir de her şeyi ortalıkta yaşayan biriyim. En son testler de
temiz gelince, herkese ilan ettik…
Sen hep anne olmak ister miydin?
-Ben yalan söyleyemem, bebek delisi değilim. “Büyük ailemiz olsun”
diye tutturan Okan. Benim, bazen kendime bile tahammülüm yok.
Benden bir tane daha, gerçekten dünyayı yaşanmaz hale
getirebilir!
Kızın olacağını duyup, “Bir Demet Akalın daha! Hayıııır!”
diyenlere hak veriyorsun yani…
-(Gülüyor) Vermez miyim? Ben çekilmezim. Okan, beni nasıl çekiyor
şaşıyorum. Gerçi onunla birlikte olmaya başladıktan sonra biraz
adam oldum.
Okan ne kadar ilgili? Doktora filan geliyor
mu?
-Geliyor mu ne demek? İstanbul’daki bütün kadın doğumcuların
telefonu onda kayıtlı. Sürekli bir şeyler okuyor. Embriyo hakkında
her şeyi biliyor. Zaten Doktor Fevzi hep onu arıyordu. Bir gün
“Fevzi!” dedim, “Ayıp olmuyor mu? Ben de burada bir şeyim, olan
biteni bana da söyle…” Allah’tan en son testlerin sonuçlarını bana
gönderdi, Okan’a “Her şey yolundaymış!” deyince, sevinçten gitti,
kendini havuza attı. “Ultrasona kızlarla giderim” diyorum. Asla!
Hepsine geliyor. Baba olmaya hem hazır hem çok hevesli. Bense
doğana kadar titrek Necla’yım!
İLK BULUŞMAMIZDA ’BEN BU ADAMLA
EVLENECEĞİM’ DEDİM
Ne zaman “Ben bu adamla evleneceğim”
dedin?
-İlk buluşmamızda, “Amerika’da şurada okudum, İtalya’da burada
çalıştım!” diye anlatıyordu, içimden, “Boş konuşuyorsun, ben
seninle zaten evleneceğim!” dedim. Takmıştım kafaya.
Üçüncü evliliğin. Bu adamları evlenmeye nasıl ikna
ediyorsun?
-Eski eşleri sorma… Rahatsız eder benim miniği!
‘Minik’ diye mi hitap ediyorsunuz birbirinize?
-Evet, millet “Aşkım” der, biz “Minik” diyoruz… Altı aylık
sevgiliydik. Geliyor, gidiyor. “Baksana, senin benimle ilgili
düşüncen ne? Ortada bir teklif yok… Olmayacaksa, güzelce ayrılalım”
dedim. Böyle de netim. “Peki” dedi. O gece tabii ben kızları aldım,
sokaklara aktım. Sabaha karşı mesaj attı “Seninle konuşmak
istiyorum. Eve geliyorum.” Geldi. “Fazla yaklaşma!” dedim, onu
kanepenin ucuna attım “Dinliyorum”. Ben evlenme teklifi bekliyorum
diye diye “Evlensek mi?” dedi. “Onu hep söylüyorsun da!” dedim,
“Kuru kuru mu? Yüzük yok! Çiçek yok, bir halt yok!” Sonra baktım
elinde bir yüzük. Barıştık ve evlendik. İyi ki de evlenmişiz. Di mi
Miniiiik?
’KUŞ BEYNİMLE’ TÜRKİYE’Yİ
SALLIYORUM
Sende, herkesin sevdiği bir dobralık var. Hatta,
‘şuursuzluğa’ kadar gidiyor. Herkesin saklamak için uğraştığı
şeyleri, sen göstere göstere yaşıyorsun. Bu komplekssizlik nereden
geliyor?
-Bilmiyorum ki. Belki taşralı olmak, belki kişilik. Benden ‘küçük
hanımefendi’ olmaz. Ben, seninle nasıl konuşuyorsam, teybi
kapatınca da öyle konuşurum. Bazı arkadaşlarım var, normal
hayatlarında küfür kıyamet, televizyonda bir hanımefendilik sorma
gitsin. Ben olduğum gibiyim. Kimse de umurumda değil.
Sana, “Görgüsüz” dendiğinde kızmıyorsun, “Sonradan
görme” dendiğinde de. Hatta, insanlara fırsat vermeden, sen kendini
böyle tanımlıyorsun. Bu ne? Kayıtsızlık mı, zekâ
mı?
-Bütün bunları çok zeki olduğum için yaptığımı söyleyenler var.
Kafam o kadarına basmaz benim! Tamamen doğal akışında yaşıyorum.
Bazen, “Sen kuş beyinli misin? Nasıl böyle şeyler söylersin!”
diyorlar. Gülüyorum, “Düşün!” diyorum, “Kuş beynimle, Demet Akalın
olmuşum, Türkiye’yi sallıyorum! Daha büyük beyinli bir şey olsam,
kim bilir neler yapardım?” Ben de onlarla dalgamı geçiyorum.
Sevdin mi de tam seviyor gibi duruyorsun. Ve nedense,
ilişkide, yamuk yaşandığında, herkes senden yana tavır alıyor…
-E o yamuk hep bana yapılıyor da o yüzden! Kazığı
yiyen ben oluyorum. Çevremde arkadaşlarım var, kazığı yiyor,
susuyor. “Sen geri zekâlısın!” diyorum, “Adamın yamuk yaptığını
söylesene!” Yok, hayır imajını düşünüyor. Bir şarkıcı arkadaşım var
mesela, en yakın arkadaşlarımdan biri; adamı, kendi evinde bastı,
hâlâ diyor ki, “Ona mutluluklar dilerim!” Ben yapamam öyle bir şey.
Mutluluk filan da dilemem. Kendi evimde, herifi başka bir hatunla
basacağım, sesimi çıkarmadan yoluma devam edeceğim öyle mi? Nah!
Ben zaten, adamlardan kazık yiye yiye, hırsımdan Demet Akalın
oldum. O yamuklar, haksızlıklar, ihanetler insanı büyütüyor!
’ÇİFT CİNSİYETLİYMİŞSİN’ HADİ
YAAA
Hakkında, ‘iki cinsiyetli’ diye dedikodular, hatta haberler
çıktı? Ne iş? Hani lezbiyen dedikodusunu anlarım, “Seks kaseti var”
dedikodusunu da anlarım. Hepsi çok iğrenç ama ‘çift cinsiyetli’ oha
yani!
-Üç sene önce mutfakta duruyorum, Ömür Varol aradı, “Seni bir
dergiye kapak yapıyorlar! Doktorunu bulduk!” dedi. “Ne doktoru?”
dedim. “Çift cinsiyetliymişsin Demet!” dedi. “Hadi yaaaa!” dedim.
“Bu kadar zaman, adamlar niye uyanmamış peki!” Ciddiye almadım,
telefonu kapattım. O dergi de hiçbir zaman çıkmadı. Ama bu pis
dedikodu etrafta dolaştı, durdu. Geçen gün Okan’ı arıyorlar. Adama,
“Karın çift cinsiyetli mi?” diye soruyorlar. Okan da dinliyor
bunları. Bir an delirdim. Aldım telefonu elime. “Kardeş, ne
diyorsun ya!” dedim. “Bu zamana kadarki kürtajları n’apacağız? Ya
da şu anda karnımdaki bebeği!” Sen bunu benim kocama nasıl
sorabiliyorsun abi!
E bu kadarına da pes yani!
-En komiği, Okan o gazeteciye, “Ya ben büyük adammışım, erkeği bile
hamile bırakabiliyorum!” dedi. Böyle normal anlattığıma bakma,
gerçekten çok ayıp şeyler bunlar…
BÜYÜYÜ AİLEMDEN BİRİ
YAPTI
Nasıl bir muhasebe yapıyorsun? Neleri becerdin, neleri
beceremedin?
-Hayal bile edemeyeceğim bir yerdeyim. Bazen bunun farkındayım,
bazen değilim. Bu kötü bir huy, enayilik yapıyorum farkında
olmayarak. Ailemle bağlarımı hiçbir zaman koparmadım. Bu, artı bir
özellik olmamalı. Ama bizim camiaya bakınca, artı bir özellik.
Aileme düşkünümdür. Onlara yardım edebilmek, bana inanılmaz bir
huzur veriyor.
Bakıyor musun ailene?
-Sülaleye desek… Ama bir şikayetim yok. Bundan daha fazla ne
olabilirdim? Markamı daha profesyonel yönetebilirdim. Daha
profesyonel insanlarla çalışabilirdim, çenemi tutabilirdim. O
zaman, biraz daha üstlerde olurdum. Ama şimdi imkansız, belki
yaşlılığımda…
Bu bebek, beceremediğin şeyin bir simgesi mi? Düzenli bir
ilişki, bir aile…
-Yok, ben daha önce bebek yapmayı tercih etmedim. Şimdi de gerçi
kuşkularım, korkularım var. Belki babasız büyüdüğüm için, belki
başka şeyler. Var tabii psikolojik sorunlarım. Onları aşmaya
çalışıyorum…
UĞRAŞANIM ÇOK
Okan çeker gider de bebek babasız büyür gibi şeyler
mi?
-Hayır, hayır. Okan çok iyi baba olur, onun bilincindeyim. Sadece
çok uğraşan var. Sana uymayacak mevzular…
Büyü-müyü mü?
-Nereden bildin?
Attım tuttu… Evde mi buldun?
-Evet. Ama öyle böyle değil. “Ne yazıyormuş?” diye hocaya götürdük.
“Soyunun devam etmemesi” yazıyormuş. Düşünebiliyor musun, birileri,
evime böyle bir büyü koyuyor. Üstelik hamileyim. Mahvoldum
tabii!
Kurşun döktür ya da sana iyi geleceğini düşündüğün bir
şeyler yap…
-Yaptık. Hocaya okuttuk. Büyüyü yok ettiğini, o kötü enerjiyi
temizlediğini söyledi. İnanır mısın ondan sonra, benim o hasta
halim gitti. Bir haftadır daha iyiyim, kendime geldim…
Bir rakip, niye böyle bir şey yapsın?
-Ne rakibi? Rakip değil işin kötüsü! Benim kendi ailemden. Çok
yakınım olan biri. (Bana söyledi kim olduğunu ama yazmak
istemiyorum!)
Dalga geçiyorsun!
-Hayır.
Neden peki?
-Çocuğum olursa, aileme karşı ilgim ve desteğim azalır diye
korkuyorlar!
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ