AYM'den kritik basın özgürlüğü kararı: Siyasetçi, daha toleranslı olmalı
Anayasa Mahkemesi (AYM), AKP belediye başkan adayı hakkında yazdığı köşe yazısı nedeniyle gazetecinin 1000 liralık tazminata mahkum edilmesi kararını bozdu.
Anayasa Mahkemesi (AYM), AKP’den belediye başkan adayı olan Recep
Şekerci hakkındaki "Gözlerim Yaşardı Doğrusu" yazısıyla tazminat
cezasına çarptırılan Balıkesir'in Bandırma ilçesinde gazetecilik
yapan Önder Balıkçı'nın bireysel başvurusunu değerlendirdi. AYM,
köşe yazısı nedeniyle gazetecinin 1000 liralık tazminata mahkum
edilmesi kararını bozarken gerekçeli kararında "Rahatsız edici de
olsa siyasilere ve tanınmış kişilere ilişkin yapılan bilgilendirme
ve eleştirilerin cezalandırılması ‘caydırıcı etki’ doğurarak
toplumdaki ve kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol
açabilir. Üstelik siyasi bir kimliği bulunduğu, itiraz götürmeyen
tanınmışlık derecesi gözetildiğinde kendisine yöneltilen eleştiri
ve düşünce açıklamalarına daha toleranslı olması gerektiği açıktır"
ifadesini kullandı.
BirGün gazetesinden Nurcan Gökdemir'in haberine göre, Anayasa
Mahkemesi’nin oybirliğiyle aldığı karara konu olan olayda, 1972
yılından bu yana Bandırma ilçesinde gazetecilik yapan Önder
Balıkçı, Bandırma Manşet isimli internet sitesinde daha sonra
AKP’den belediye başkan adayı olan Bandırma Bor ve Asit Fabrikası
İşletme Müdürü Şeker hakkında “Gözlerim Yaşardı Doğrusu” başlıklı
yazıda "kişilik haklarına saldırdığı" gerekçesiyle tazminat
cezasına çarptırıldı. Yargıtay aşamasından da sonuç alamayan
Balıkçı, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.
Bireysel başvuruyu ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği
gerekçesiyle kabul eden AYM, ihlalin sonuçlarının kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasını istedi. Mahkeme ayrıca Balıkçı’ya bin
TL tazminat ödenmesini de hükme bağladı.
"Kişi siyasetçi ise…"
Mahkeme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Herkes ifade
özgürlüğüne sahiptir” ifadesinin yer aldığı maddesine atıfta
bulunduğu kararında, “AİHM, ifade özgürlüğü ile başkalarının hak ve
özgürlüklerinin çatışması halinde şöhret ve itibarı söz konusu olan
kişi bir siyasetçi ise ilke olarak ifade özgürlüğü lehine bir
değerlendirme yapmaktadır” dendi.
Anayasanın "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" ile "Basın
hürriyeti" başlıklı maddelerinin anımsatıldığı kararın gerekçeleri
özetle şöyle açıklandı:
"Yazıda başvurucunun müştekiyi mizahi bir dille eleştirdiği
açıktır. Törende şiir okunması sırasında gözlerinin yaşarmasını
hicvetmekte ve kinayeli bir üslupla gözyaşlarının inandırıcı
olmadığını dile getirmektedir. Buna karşın köşe yazısının müştekiyi
aşağıladığı ya da kaba bir dille alay ettiği değerlendirilmemiştir.
İnternet gazetesinin hitap ettiği mahalde müştekinin önemli bir
kuruluşun yöneticisi olduğu ve üstelik siyasi bir kimliği
bulunduğu, itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi gözetildiğinde
kendisine yöneltilen eleştiri ve düşünce açıklamalarına daha
toleranslı olması gerektiği açıktır.
“Cezalandırma farklı sesleri susturur”
Müştekinin siyasete atılma iradesi belli olduktan sonra
gazetecilerin onun sözlerini ve davranışlarını takip etmeleri, onun
hakkında fikir oluşturarak kamuoyunu bilgilendirmeye hatta
yönlendirmeye çalışmaları demokratik bir toplumda kaçınılmazdır.
Rahatsız edici de olsa siyasilere ve tanınmış kişilere ilişkin
yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması caydırıcı
etki doğurarak toplumdaki ve kamuoyundaki farklı seslerin
susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılması korkusu, çoğulcu
toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir.”