01 Mar 2016 11:52 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:22

AYM Başkanı'ndan Erdoğan'a sert yanıt: Kararlar herkesi bağlar!

Cumhurbaşkanı, "AYM'nin Dündar ve Gül kararına uymuyorum" demişti

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün özgürlüklerinin yolunu açan "hak ihlali" kararı sonrası tartışmaların odağı haline gelen Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, ilk kez AYM'ye Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Konferansı'nda değerlendirmelerde bulundu. Arslan, üstü kapalı olarak "AYM'nin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum" diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a cevap verdi. "AYM’nin verdiği kararlar herkesi ve her kurumu bağlamaktadır" diyen Arslan, "Bu bir anayasa kuralıdır. 183. Madde kapsamında gerçek ve tüzel kişileri bağlar denmektedir" diye konuştu. "Kararlarımız hakkında övgüler de karalama yoluyla yapılan haberler de kararlılığımızı değiştirmez" vurgusu yapan Arslan, "Her türlü eleştiriye saygı duyuyoruz ancak mahkememizi talimatla karar veriyormuş gibi gösteren şahsıma ve mahkememize yalan ve iftirayla dolu haberleri kınıyor ve reddediyorum" ifadesini kullandı.

Zühtü Arslan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Söz gelimi adalet anlayışı hiçbir kültür ya da coğrafyanın tekelinde değildir. Avrupa siyasi ve sosyal kültürünün en temel sorunu öteki ile ontolojik ilişkisini sağlıklı bir zemine oturtup sürdürmesidir. İnsan haklarının evrenselliği bizim gibi olanlar için değil olmayanlar için de geçerli olduğunu kabul etmeyi zorunlu kılmaktadır. Özellikle savaş ve terör olaylarının sebep olduğu olağanüstü durumlarda ötekinin hakkını savunmada Avrupa olarak iyi bir sınav verdiğimiz söylenemez.

Kant’ın misafirperverlik hakkı bugün özellikle mülteciler için geçerlidir. Türkiye, 3 milyona yaklaşan mültecilere kapısını açarak aslında ötekinin misafirlik hakkına paha biçilmez bir katkı yapmaktadır. Buna karşılık maalesef Avrupa’da birçok ülkede bu mülteciler sınırdan girmemesi gereken adeta virüs muamelesi görmektedir.

Kıyılara sık sık çocuk cesetleri vuruyor. Bu bir akıl tutulması değil, vicdan tutulmasıdır.

Tüm dünyada güvenlikçi anayasal değişiklikler yapılmıştır. İlginçtir, Türkiye’de 2001’den bu yana tersine bir eğilim söz konusudur. Özgürlüklerin alanını olabildiğine genişleten bir eğilim söz konusudur. Eminim ileride, siyaset bilimciler, hukukçular, tarihçiler bunu karşılaştıracaktır. 2001’de AİHM’in içtihatları ışığında, temel hak ve hürriyetlere ilişkin anayasal hükümler köklü değişikliklere uğramıştır. 2004’te anayasanın 90. maddesine bir cümle eklenerek radikal bir adım atılmıştır. Böylece insan hakları hukukunun üstünlüğü kabul edilmiştir.

"Bireysel başvuruların
sonuçlandırılması 2015'te yüzde 50 arttı"


Bireysel başvuruda geçen yılın oldukça verimli olduğunu söyleyebilirim. Mahkememizin 2015’te sonuçlandırdığı başvuru sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 50 artış göstermiştir. Toplam 33 bin 521 başvurunun 15 bin 753’ü, 2015’te sonuçlandırıldı. 2015’te sonuçlandırılan dosya sayısı dikkate alındığında, gelen başvuruları karşılama potansiyelinin yüzde 77 olduğunu belirtmek isterim. 2014’te 53, 2013’te yüzde 50 olarak gerçekleşmiştir. Hedefimiz, önümüzdeki yıllarda potansiyeli yüzde yüze çıkarmaktır. Bugün itibariyle 1042 hak ihlali kararı verilmiştir. Yüzde 72,6’sı adil yargılanma hakkı, yüzde 7,4 kişi güvenliği ve hürriyetine, yüzde 3’ü ifade özgürlüğüne, 30’u sendika hakkına, 20’si kötü muamele yasağına ilişkindir. Sonuçlandırılan başvuru sayısındaki artışa bağlı olarak 2015’e ihlal kararlarının sayısında ve çeşitliliğinde artış olmuştur. 2015’te 543 hak ihlali kararı verilmiştir.

"Bireysel başvuru AYM’de paradigma değişikliğinin en önemli aracı olmuştur"

Emeği geçen tüm personele teşekkürü bir borç biliyorum. Öte yandan, bireysel başvuru AYM’de paradigma değişikliğinin en önemli aracı olmuştur. Mahkememiz hak eksenli paradigmayı benimsemiştir.

Bireysel başvurudaki başarı ve paradigma değişimi Türkiye’deki insan hakları standardının yükselmesine ciddi katkı yapmıştır.

Bireysel başvurunun yürürlüğe girmesinden sonra AİHM’e yapılan başvurular hızla düşüşe geçmiştir.

Bireysel başvurunun ne olduğuna ve ne olmadığına dair bazı temel hususları hatırlatmak istiyorum. Birincisi, tartışılan ikincillik meselesi. Anayasa Mahkemesi bölge mahkemelerinin yerine geçiyor iddiası. Bireysel başvuruda aslında olan hak ve özgürlüklere kamu otoritelerince saygı gösterilmesidir. Bireysel başvuru iddia edilen hak ihlallerinin olağan kanun yollarıyla halledilememesi durumunda devreye girmektedir. Bireysel başvurunun yeni ve süper bir temyiz başvuru olmadığının herkesçe anlaşılması gerekmektedir. Bireysel başvuruda AYM hak ihlalinin olup olmadığını tespit ediyor. Biz ihlal tespit ettiğimizde, nasıl giderileceğini de belirtiyoruz. AYM bir temyiz mercii olarak görev yapmıyor.

Başvurucunun fiillerinin suç oluşturup oluşturmadığının tespiti yargılamayı sürdüren derece mahkemelerinin görevidir. Kamuoyunda başvuruların görüşme sırasına yönelik bazı tartışmaların yapıldığı tartışılmaktadır. AYM’nin de bir önceliklendirme politikası vadır. AİHM’in ve diğer mahkemelerin uygulamaları dikkate alınarak ilkeler manzumesi şeklinde kabul edilmektedir. Şu an 2013 başvurularını bitirmeye çalışıyoruz.

Bir takım tartışmalar yaşanmaktadır. Son tartışmalardan bağımsız olarak AYM kararlarına yönelik eleştiriler konusunda söyleyeceklerim tamamen ilkeseldir. Yeni ve gereksiz tartışmanın malzemesi lütfen çıkarılmasın. Amerika’da hiçbir siyasi mesele yoktur ki, er ya da geç yargısal bir meseleye dönüşmesin. Türkiye’de tartışılan hemen her siyasi mesele er ya da geç yargısal meseleye dönüşmekte ve AYM’nin önüne gelmektedir. Bu kararlardan bazıları yoğun tartışmalara neden olmaktadır. Yargıçlar kutsal varlıklar değildir. Yargı kararları eleştirilir, eleştirilmelidir de. Aksi takdirde hukuk donar, gelişemez. Her türlü eleştiriye saygı duyuyoruz ancak mahkememizi talimatla karar veriyormuş gibi gösteren şahsıma ve mahkememize yalan ve iftirayla dolu haberleri kınıyor ve reddediyorum. Bugün alkışlayanlar yarın lanetleyebiliyor. Bazen aynı kişiler verilen kararların bir kısmını alkışlıyor, bazı kararlar için skandal diyebiliyor.

Verdiğimiz kararlara göre varlığımızı hatırlayanlar değişse de biz hep buradaydık ve olmaya devam edeceğiz. Kınayanın kınaması da, övenin övgüsü de AYM’yi etkilemez. Biz işimizi yapıyoruz. Başvuranın kimliğine de bakmıyoruz. Kimsenin yanında ya da karşısında değiliz. Sadece hukukun ve adaletin yanındayız. Haksızlığın ve hukuksuzluğun karşısındayız. Şiarımız herkes için hukuk ve adalettir.

Bireysel başvuru, anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasında önemli bir işlev görmektedir. Bu başarı sadece AYM’ye değil, ayrıca oluşturulan içtihatların yaygınlaşmasına katkıda bulunan tüm yargı kurumlarına, yasama organına ve son tahlilde egemenliğin kaynağı olan aziz milletimize aittir. Bireysel başvuru kurumuna hepimizin sahip çıkması gerekir. Bireysel başvurunun gelişimine katkı yapan herkese bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.