Aydın Ünal Cem Küçük'e sert çıktı: 'Manyak' dediğin bu insanların ateşi üflemekle sönmez!
Yeni Şafak yazarı veAKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, Cem Küçük'ün "Mavi Marmara’daki manyak tiplerle yollarını ayırmalı" ifadesine tepki gösterdi.
AKP Ankara Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, adını
anmadan gazeteci Cem Küçük'ün “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan AKP'ye
döndükten sonra, radikal İslamcılar ve Mavi Marmara’daki manyak
tiplerle yollarını ayırmalı" ifadesine tepki gösterdi.
"Sizin dışardan bakıp 'deli' zannettiğiniz, 'manyak' dediğiniz bu
insanların ateşi üflemekle sönmez. İstikametleri de değişmez" diyen
Ünal, "Altından dağlar verseniz satın alamayacağınız, ikbal
umutlarıyla kandıramayacağınız, size hiç benzemeyen 'dava delileri'
var karşınızda. Ve o 'dava delileri' şimdi her şeye yeniden
başlıyorlar. Hiç boşa heveslenmeyin" ifadesini kullandı.
Ünal, 20 Nisan 2017'de yayımlanan yazısında da şunları
söylemişti:
"Değişen anayasa ile birlikte Recep Tayyip Erdoğan partinin başına
geçecek. AK Parti, yeni bir heyecanla, coşkuyla, değişerek
ilerleyecek. Hiç merak etmeyin, göreceksiniz, aramıza sızdılarsa
eğer, kibir abideleri, asalaklar, haşereler, çıkar sevdalıları,
lejyonerler, dönekler, tembeller, varsa Fetullahçılar tek tek
ayıklanacaklar"
Aydın Ünal'ın "Dava delileri" başlığıyla yayımlanan yazısı
şöyle:
AK Parti'ye bir “şirket” nazarıyla bakanlar olabilir; partiye, “kar
getiren kuruluş”, “ikbal kapısı” mantığıyla yaklaşanlar da
olabilir.
Böyle büyük bir siyasi harekete, hele hele iktidardaki bir partiye
kimilerinin bu nazarla bakması da gayet tabiidir.
Büyük bir gemiye benzetirseniz AK Parti'yi, dümeninde kaptanı
vardır, mürettebatı vardır, yolcuları vardır; bir de, piresinden
faresine, kaçak yolcusundan seyyar satıcısına kadar gemiye
“tutunanlar” vardır. Kaptan, mürettebat ve yolcular, belli bir rota
içinde menzile doğru yol alırken, menzile ulaşmanın mücadelesini
verirken, kimileri de yolculuk esnasında bir şeyler koparmanın,
daha çok kazanmanın mücadelesini verirler. Kaptanın, mürettebatın
ve yolcuların, açık denizlerde gemilerinden başka tutunacak
dalları, takdir-i İlahi'den öte sığınakları yoktur; diğerleri ise,
boyunlarında can simitleri, filikaların başında, en küçük
sarsıntıda gemiyi terk etmek için fırsat kollayanlardır.
AK Parti, 14 Ağustos 2001'de kurulmuş olsa da, esasında, 16 yaşında
bir siyasi parti değil, asırlardır yıkılmadan ayakta duran köklü
bir dava çınarının yeni bir dalıdır. O dava çınarının ruh kökünde
Sultan Alparslan'dan Fatih'e, Yavuz Sultan Selim'den Abdülhamid'e,
Necmettin Erbakan'dan Recep Tayyip Erdoğan'a kadar nice büyük
devlet adamının alın teri; Şeyh Edebali'den Mehmet Akif'e,
Mevlana'dan Necip Fazıl'a, Yunus Emre'den Sezai Karakoç'a nice
gönül insanının medeniyet tahayyülü, tasavvuru ve çizdikleri
rotaları vardır.
Bir de, hiç görünmeyen, bilinmeyen, anılmayan isimsiz kahramanları
vardır bu davanın. Kimi zaman ellerinde kılıç nefer olmuş, can
vermişlerdir, kimi zaman yoksulu arayıp bulmuş, karnını
doyurmuşlardır, kimi zaman aç kalmış, açıkta kalmış, kimselere
belli etmemişlerdir; davalarının delisi olmuş, varlarını,
yoklarını, bütün gayretlerini davaya adamış, hiçbir çıkar, hiçbir
ikbal beklentisine girmeden bir ömür boyu dava için
koşturmuşlardır. “Cahil”, “köylü”, “taşralı”, “yoksul”, “gerici”,
“yobaz” gibi sıfatların tahkir amacıyla muhatabı olmalarına rağmen,
zengin gönülleriyle, ufukları aşan basiretleriyle, bilginleri
kıskandıran feraset ve hikmetleriyle, sarsılmaz imanlarıyla,
bitmeyen sabırları, tükenmeyen umutları, dillerinden düşmeyen
samimi dualarıyla, işte davayı omuzlayıp, şu noktalara, şu muhteşem
zafer günlerine bizzat onlar taşımışlardır.
Dışardan bakanlar onları “deli” zanneder, “manyak” zanneder…
Mü'minin, davasına inanmış olanın vasfı da işte tam budur, dışarıya
tam da böyle görünmektir.
AK Parti'yi analiz etmeye çalışanların hep çaresiz kaldıkları
noktadır bu…
Bu deliliği, bu manyaklığı, bu dava tutkusunu, bu imanı anlamak,
sadece bu ruh halinin içinde olmakla, o çeşmeden kana kana
içebilmekle, o özü, maksadı, gayeyi kavrayabilmekle,
özümseyebilmekle mümkün olur.
Ne dışardan bakarak, ne de tutunarak, yanaşarak, asılarak,
yapışarak anlaşılmaz bu delilik ve “manyaklık”.
“Artık çok paramız var, bayrak asan gönüllülere ihtiyacımız yok.
Bayrağı da, afişi de parayla astırırız” diyenlerin anlamadıkları
şu: O direklere bayrak asmak için çıkanlar, afiş yapıştıranlar,
broşür dağıtanlar, kapı kapı gezenler, sabah çocuklarını uyurken
öpüp, gece yarısı çocuklarını uyurken bulanlar, öğrenci yetiştirmek
için çırpınanlar, yoksul bulup doyurmak için koşturanlar, Filistin
için ciğerini dağlayanlar, mazlum çocukları kendi çocukları kadar
sevenler, teşkilat içinde teşkilat disipliniyle aşkla çalışanlar
bunları para için, ikbal için yapmadılar; onlar bunu iman şuuruyla,
dava derdiyle, Allah rızası için, aşkla, tutkuyla, bizzat
gönülleriyle, gönüllü olarak yaptılar.
Davadan “gönülü”, “aşkı”, “savdayı”, “derdi” çıkarırsanız, geriye
hiçbir şey, ama hiçbir şey kalmaz.
AK Parti'yi anlamayanların, asla da anlamayacakların, AK Parti'ye
dair ne sözlerinin, ne tasarımlarının, ne projelerinin kıymeti
harbiyesi yok.
AK Parti bir şirket değil, bir çıkar kapısı, kazanç kapısı da
değil.
AK Parti, gücü aldığı oylarla, kazandıkları ve kazandırdıklarıyla
ölçülebilecek bir parti değildir. AK Parti, ufkuyla, vizyonuyla,
sabrıyla, sebatıyla, vatanına, milletine, bağımsızlığına olan
aşkıyla, adalete olan tutkusuyla, Filistin davası başta olmak üzere
mazlumlar için derdiyle, davasına deli gibi bağlılıyla gücü
ölçülebilecek bir partidir.
Kimler kimler bu geminin tabanında delik açmak için çabaladı;
onları hatırlayan da yok.
Asırlar içinde ne boş heveslere kapıldılar: “Bitti” dediler, “gemi
su alıyor” dediler, “fitne” dediler, “sonun başlangıcı, işte inişe
geçti” dediler…
“Her dem yeniden doğduğumuzu” bir türlü anlamadılar.
Sizin dışardan bakıp “deli” zannettiğiniz, “manyak” dediğiniz bu
insanların ateşi üflemekle sönmez. İstikametleri de değişmez.
Altından dağlar verseniz satın alamayacağınız, ikbal umutlarıyla
kandıramayacağınız, size hiç benzemeyen “dava delileri” var
karşınızda. Ve o “dava delileri” şimdi her şeye yeniden
başlıyorlar. Hiç boşa heveslenmeyin…