"Aydın Doğan'ın sürüye teslim ettiği o 'Sarı Öküz' bendim..."
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, Doğan Medya Grubu'nun Erdoğan Demirören'e satışını değerlendirdi.
Sözcü yazarı Emin Çölaşan eski patronu Aydın Doğan hakkında, Ümit
Zileli'nin Korkusuz gazetesinde yazdığı yazıyı alıntılayarak
Doğan Medya Grubu'nun Erdoğan Demirören'e satışını
değerlendirdi.
28 Şubat sürecinde Hürriyet gazetesinde kalem oynatan ve
kovulduktan sonra Sözü gazetesine geçen Emin Çölaşan, yazısında
‘Sarı Öküz’ öyküsünden yola çıkarak kovulma sürecini anlattı. Aydın
Doğan’a yapılan baskı sonucu görevine son verildiğini iddia eden
Çölaşan, kendisini öykünün kahramanlarından biri olan ‘Sarı Öküz’e
benzetti.
Çölaşan'ın "O “Sarı Öküz” bendim!" başlığıyla yayımlanan
yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, o meşhur öyküyü hepiniz
bilirsiniz. Tombul etli bir öküz sürüsü günün birinde aslanların
saldırısına uğrar. Arada büyük mücadele olur.
Ancak bu mücadelede sadece öküzler değil, aslanlar da yorgun
düşer.
Günün birinde aralarında anlaşma yapılır. Aslanların bir tek isteği
vardır:
“Şu sizin sarı öküzü bize verin, onu güzelce yiyelim. Sonra
başka bir şey istemeyeceğimize söz veriyoruz.”
Öküzler kendi aralarında bu öneriyi tartışmaya
başlar… “Madem bize bir daha saldırmayacaklarmış, o
halde verelim gitsin bizim sarı öküzü…”
Sarı öküz verilir ama aslanların saldırısı durmaz. Her gün yeni bir
öküzün daha kendilerine verilmesini isterler…
* * *
Öküz sürüsü şaşırmıştır:
“Sözlerine güvenip sarı öküzümüzü bile verdik ama durum
değişmedi. Şimdi ne yapmalı!”
Durumu sürünün kıdemlisi olan yaşlı öküze sorarlar:
“Ne istedilerse yaptık ama aslanların istekleri bitmiyor.
Sonunda hepimizi yiyecekler. Niye böyle oldu, biz bir hata mı
yaptık?”
Sürünün başı olan gün görmüş öküz hiç duraksamadan yanıt verir:
“Siz bu mücadeleyi sarı öküzü verince kaybettiniz. Onu
verip aslanları şımartmayacaktınız.”
* * *
Gazeteci arkadaşım Ümit
Zileli'nin Korkusuz gazetesinde
ilginç bir yazısı vardı. Başlığı “Sarı Öküzü
Vermeyeceğidin Doğan Ağa!”
Ümit şöyle demiş:
“…Erdoğan her fırsatta Doğan Grubu'nu yerden yere vurmaktan
hiç vazgeçmedi. Hürriyet'in manşetleri, haberleri ve yazarları
sürekli hedefindeydi.
Özellikle Emin Çölaşan iktidarı
çıldırtıyordu.
Aydın Doğan'ı ve Hürriyet'in genel yayın yönetmeni Ertuğrul
Özkök'ü de tabii!
Özkök, Çölaşan'dan hiç hazzetmiyordu zaten. Ancak en büyük
rakip Sabah gazetesine gitmesin diye sabrediyordu.
Zamanı 2007 yılında geldi. Sabah gazetesi TMSF'nin
kontrolüne geçmişti.
Çölaşan'ın ipinin çekilmesinin de vakti
gelmişti…
Ve Emin Çölaşan kovuldu.
O tarih Hürriyet'in gerileme devrinden teslimiyet sürecine
yol almasının da miladı oldu.
Hürriyet bir kere “Sarı Öküzü” vermiş, karşı taraf da bunu
görmüştü.
Soner Yalçın Oda TV kumpasıyla Silivri'ye sokulduktan kısa
süre sonra kovuldu.
Özdemir İnce, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, sırasıyla ilişiği kesilen
yazarlar oldu.
Ancak Aydın Doğan ne yaparsa yapsın yetmiyordu artık. Uğur
Dündar'ın da kellesi verildi, karşı taraf bana mısın demedi…
Elindeki medyayı tamamen satması fısıldanıyordu kulağına…”
* * *
Ümit Zileli'nin yazısı şöyle bitiyor:
“…Tam da Türkiye'nin en yaşamsal “Var olmak-yok olmak”
bandındaki seçimi öncesinde Aydın Doğan hem kendisine, hem medyaya,
hem de bu ülkenin aydınlık, yurtsever insanlarına ihanet
etmiştir.
Etrafına ‘Artık dayanacak gücüm kalmadı'
demiş!”
Yazık!.. Kendin ettin kendin buldun Aydın Ağa.
Sarı Öküzü vermeyeceğidin!”
* * *
Gazeteci arkadaşım Ümit Zileli'nin bu
yazısının altına ben de imzamı atıyorum…
Ve bir kez daha yineliyorum:
“Aydın Doğan'ın sürüye teslim ettiği o “Sarı Öküz”
bendim…
İnsan bundan gurur duyar mı!
Ben duyuyorum.
Daha sonra nicelerimiz aslanlara yem edildi.
”
* * *
Ancak görevinden Aydın Doğan tarafından
şutlanan başka isimler de var.
İşte gazetenin Yazı İşleri Müdürü Tufan
Türenç…
AKP iktidarını eleştiren
sert yazılar yazardı. Günün
birinde makama çağrıldı ve kendisine
sözlü tebligat yapıldı:
“Üzerimizde Saray'ın baskısı çok fazla. Sen yazı işleri
görevine devam et ama bundan sonra yazı
yazmayacaksın.”
Korku dağları bürümüştü, kovmadılar
ama Tufan'ın yazıları anında kesildi.
* * *
Mehmet Yılmaz da iktidarı iyi eleştirir,
güzel yazılar kaleme alırdı. Günün birinde ona da aynı gerekçeyle
tebligat yapıldı:
“Bundan sonra ana gazetede yazı yazmayacaksın. Eğer
istersen hafta sonu eklerimizde suya sabuna dokunmayan bir şeyler
yazarsın…”
Mehmet gerçi kovulmadı ama
siyaset yazması engellendi.
Şimdi Hürriyet'in hafta sonu ekinde romantik
aşk yazıları yazıyor, spor sayfasında boy
gösteriyor.
* * *
Cuma günkü yazımda belirtmiştim, Aydın
Doğan başta Hürriyet olmak
üzere sahibi olduğu gazetelerin künyesinden ismini sildirmeyi bile
içine sindirdi.
Onun isminin yerine, yayın sahibi olarak
künyeye “Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık
A.Ş.” girdi.
Peki bu arada bizim anlı şanlı Ertuğrul
Özkök'ün başına bir şey gelmedi mi!
Geldi!..
Yıllarca gazetenin genel yayın yönetmeni olarak görev yapan bu
arkadaşın geçmişte attığı bazı manşetler iktidarın tepkisini
çekmişti. Günün birinde onun da biletini kestiler.
“Yukarıdan gelen emir” doğrultusunda genel
yayın yönetmenliği görevinden alındı.
Masasını hiçbir tepki gösteremeden terk etti, “That was a
good life” (İyi bir hayattı)diye
yazdı…
Haklıydı!.. Zira gerçekten de, Aydın Doğan'ın
olanakları ve parasıyla aşırı bir “Good life” yaşamıştı! Görevden
alınmayı umursamadı bile. Dünyayı geziyor, aynı yaşam biçimini
günümüzde de sürdürüyor.
Şimdi devam eden köşesinde suya sabuna dokunmayan sosyetik,
romantik, magazin, aşk dedikoduları, yabancı şarkılar, bazıları
belden aşağı konular yazıyor.
Yeni patron Erdoğan Demirören'in yerinde
olsam ben Ertuğrul'u mutlaka yerinde
bırakırım.
Uysaldır, ilkesizdir, kim güçlü ise onun karşısında esas
duruşta bekler. Her devrin ve her patronun uyumlu ve sadık
adamıdır.
Neyse işte, Sarı Öküz'den başlayıp buralara
geldik!