02 Nis 2009 22:47 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:37

'AYDIN DOĞAN'IN KIZI OLMASAYDIM DA BURAYA GELİRDİM' DİYEMEM!..TEMPO SORDU,AYDIN DOĞAN'IN KIZI CEVAPLADI!..

32 yaşında Star TV'nin başına gelmiş bir insan olarak, "Aydın Doğan'ın kızı olmasaydım da buraya gelirdim" demek inandırıcı olmaz.Kendimi ve hayatımı gerçeğe göre konumlandırmayı seviyorum

Star TV İcra Kurulu Başkanı ve Star TV´den Sorumlu Doğan TV Holding Başkan Yardımcısı olarak Şubat 2009'da göreve başlayan Aydın Doğan'ın en küçük kızı Begümhan Doğan Faralyalı ile Tempo Dergisi'nin Nisan sayısında bir röportaj gerçekleştirildi.İşte Begümhan Doğan Faralyalı'nın ilginç açıklamaları...


En genç milyardersiniz, güzelsiniz, dünyanın en akıllılarının okuduğu üniversiteleri 'pekiyi' ile bitirmişsiniz, aşık olduğunuz adamla evlisiniz.Son numaranız annelik Sizin neyiniz eksik?
-Şükürler olsun, şanslıyım. 'Bir şeyim eksik' diye söyleyemem. Hafta içi kızımı günde sadece iki buçuk saat görebiliyorum ama "zamanım yok" diye şikayet edemem.

Peki hayatınızı 'Lay Lay Lom' sananlara hak verir misiniz?
-Hayatım 'Lay Lay Lom' değil. Dolayısı ile onlara 'haklılar' demem. Ama öyle olduğunu sanıyorlarsa buna anlayış gösteririm. Fakat çevremde olan beni tanıyan insanlar sanırım böyle düşünmezler.

Doğan Grubuna 2005'te dahil oldunuz. Şubat ayında Star TV İcra Kurulu Başkanı vr Star Tv'den sorumlu Doğan TV Holding Başkan Yardımcısı görevlerine başladınız. Sizi kabul etmekte zorlanan "daha deneyimli büyükler" oldu mu şirkette?
-Şirkette ne herkesin beni kucakladığını hissediyorum ne de kucaklamadığını.Yani ne ekstra bir destek ne ekstra bir köstek var.

Kendinize tepeden geldi dedirtmemek için birşey yaptınız mı?
-Ben ne yaparsam yapayım, hangi okullarda eğitim almış olursam olayaım, 32 yaşında Star TV'nin başına gelmiş bir insan olarak, "Aydın Doğan'ın kızı olmasaydım da buraya gelirdim" demek inandırıcı olmaz. Kendimi ve hayatımı gerçeğe göre konumlandırmayı seviyorum. Gerçeğin her halini kabul etmekten keyif alıyorum. Zaten hayatta her alanda o kadar çok savaş veriyoruz ki, bu konuda bir savaşın içinde olmam gerektiğini düşünmüyorum. Bana verilen şansları hiçbir zaman "nasıl olsa belli param var, hadi keyfime bakıyım" diye değerlendirmedim. Öğrencilik yıllarımda tam anlamıyla o işin hakkını verdim. İş hayatına başladığımdan bu yana da, hem kendime hem gruba katkı sağlamak için çabalıyorum. Tabiki insanların aklında "Aydın Doğan'ın kızı nasıl olsa" diye bir şey vardır. Ama ben her halükarda iyi bir iş yapacağıma inanıyorum Star'da. Onun için "tepeden geldim" kompleksi yapmıyorum.

-Şubat 2007'de Kanal D Romanya'yı kurdunuz. Doğan Holding'in yurt dışı yatırımlarına odaklanmış durumdasınız. Neden ablalarınız kadar içeride kalmadınız?
Dört kızın en küçüğüyüm. Bir kitapta okumuştum. En küçük kardeşler, kendilerini büyüklerinden farklılaştırmanın yollarını ararmış. Bizim ailede hiçbirimiz için işin dışına çıkarak kendini farklılaştırmak pek mümkün olmadı. Babam kurucu birinci jenerasyon. Biz kızlar ikincileriz. Hiçbirimiz kendimizi işten ayrı düşünemedik. Ama hep işi nasıl farklılaştırırızı sorguladık. Ben daha önce yaptığımız birşeyi yaparak gruba katkı sağlamak istedim. Romanya işi de öyle. "Niye sadece Türkiye'deyiz. Başka pazarlara da açılabiliriz" diye düşündüm.. İşin peşine düştüm. Elimde bavul iki sene seyahat ettim; Bulgaristan, Rusya, Romanya, Ukrayna... Bu ülkelerdeki medya kuruluşlarıyla, bankacılarla ve reklam ajanslarıyla görüştüm. Uygun fırsatlar var mı? diye araştırdım ve Romanya'nın yatırım için uygun bir ülke olduğuna karar verdik. Sıfırdan bir televizyon kurduk. En iyi kanallar arasına da girdik.

Çok para kazanıyor musunuz Romanya'dan?
-Bu yılın sonunda kurum masraflarını çıkarmaya başlayacağız.

BABAMIN FELSEFECİ OLMASINI İSTEMEZDİM

Babanızın medya patronu yerine felsefe profesörü olmasını ister miydiniz?
-Üniversitede çift ana dal yaptım. Ekonominin yanında felsefe de okudum. Felsefeye çok ilgiliyim. Ama (gülüyor) babamın felsefe profesörü olmasını istemezdim. Babamı felsefe prpfesörü olarak düşünemiyorum çünkü. Şu anda olduğu haliyle çok hayranım. İnsanlığına, iş hayatındaki başarısına, herşeyine hayranım. İnsanlığına, iş hayatındaki başarısına, herşeyine hayranım. "Keşke böyle olmasaydı" diye hiç düşünmedim.

Medya hayatınızda, "Aydın Doğan'ın kızı olduğum bilinmesin" diye rica ettiğiniz anlar oldu mu?

-Bunun özellikle üniversite yıllarımda Türkiye'de staj yaparken bilinmesini hiçistemezdim. Çünkü sonuçta kendi şirketlerimizde staj yapıyorum; ama ben de 20 yaşında bir üniversite öğrencisi olarak staj yapmak; o tecrübeyi edinmek istiyordum. Bizim grubu tanıyayım, tecrübe edineyim ama"patronun kızı muamelesi" görmeyeyim. İnsanlara karşıyım biraz. O döenmede Kanal D'de değişik bölümlerde staj yapmıştım. Ama en çok haber merkezindeyken eğlendim, mutlu oldum. Kimse kim olduğumu bilmiyordu.

Habere gittiniz mi hiç?
Gittim tabi. O zaman "Çağatay Yolda" vardı. O ekipteydim. Hergün haber peşinde yollardayız. Bana kasetelri taşır mısın falan diyorlar. Seve seve koşturuyorum. Ama insanlar gerçeği öğrenince bütün o ilişki değişti. Zaten sonra stajım da bitti

Nasıl öğrenildi?
Sanırım biri sızdırdı.

Üniversite yıllarınızda, sevgililerinizle tatile çıkabilmek, kız kıza felekten bir gece çalabilmak için kimliğinizi 'sümenaltı' yaptığınız oldu mu?
-Büyürken, her zaman Aydın Doğan'ın kızı olmanın verdiği bir sorumluluk var. Olmam gereken, yapmam gerenler var. Zaten bunlar öyle bir kalıp ve kısıtlamalar getiriyor ki, onun dışına çıkamıyorsunuz. Bu hep böyleydi.

Bu durumdan dolayı babanız ile mücadeleleriniz oldu mu?
-Çok ciddi mücadelelerimiz olmadı. Çünkü benim için yollar hep açılmıştı. Yurt dışına gitmek istediğimde cevap 'A tabi' oldu. Benden önce o savaşlar verilmişti. O anlamda hayatım rahat oldu. Bir şey hariç. Basketbol oynamak. 18 yaşına kadar, Beşiktaş'ta basket oynadım. Tüm Türkiye'yi dolaştım. Babam kesinlikle istemiyordu. En büyük mücadelem deplasmana gideceğim, hayır gidemezsin kavgasıydı.

Eşiniz babanızla tanıştırdığınız taktim ettiğiniz ilk erkek mi?
-Evet öyle bizim aile biraz konservatif.

Eşinizle nasıl tanıştınız?
-New York'da çalışırken, Beş yıldır evli olacağız.

Şimdi dokuz aylık bir kızınız var. Bebek olunca işler biraz değişiyor mu?
-Ahmetle'le biz birbirimizi bulduğumuz için şanslıyız. Bunu birbirimize hep söyleriz. Ama sanki şimdi daha çok aile olduk.

Eşiniz nerede çalışıyor?
KKR adlı dünyada önde gelen bir yatırım fonuna Türkiye'de danışmanlık yapıyor. Ayrıca kendide girişimci olarak yatırım projeleri geliştiriyor.

Basının göbeğinde değilsiniz, aslında basının göbeğisiniz. Bu ormanda hayatta kalmak için entrikalara karşı bilinçli olma antremanından geçtiniz mi?
-Hayır! O sahada başarılı olamam.

Etrafınızda entrika dönerse fark eder misiniz?
Fazla entrikalı bir yerde bulunmak isteyeceğimi sanmıyorum. İnsan, içinde bulunduğu yeri etkiler. Dolayısıyla yakın çevremde entrikacı olması düşük ihtimal. Ama olursa onların aslında kim olduğunu tanırım hemen.

Ablalarınızla biraraya geldiğinizde gündeminiz ne oluyor?
-Ne yazık ki çok fazla "Oturalım havadan sudan konuşalım" gibi bir vaktimiz olmuyor. Genelde gündemimiz iş.

Kadın egemen bir aile mi sizinkisi?
-Kadın nüfusumuz fazla. Ama hem geleneksel aile yapısından dolayı hem de babam kuvvetli bir karakter olduğu için onun olduğu yerde onun dediği olur.

Ablalarınıza nasıl hitap ediyorsunuz?
-Vuslat' "Sis" derim, Hanzade'ye "Hanzi". Ama Arzu'ya "abla" derim.

Sis?
-Üniversitede çok yakın olduğum Pakistanlı bir arkadaşım vardı; Adil. Bana sister'dan (kız kardeş) kısaltıp "sis" dersi. Oradan dilime yapıştı. 10 seneyi aşkın süredir Vuslat'a "Sis" derim.

Kardeşler arasında iş rekabeti var mı? O klişe tabirle 'tatlı rekabet' mi?
Rekabet ortamı yok. Çünkü günlük hayatta çok iç içe çalışmıyoruz. Ayrıca hissedar olarak hepimiz aynı teknedeyiz, ortak amaç için çalışıyoruz. Bunun bilincinde olduğumuz için rekabetten çok, iş birliği var.

Bugünlerde canınızı en çok sıkan şey nedir?

-Bunu herkes biliyordur sanırım.

-Doğan Grubu'na verilen ceza mı?
-Evet, bu birçok anlamda canımı sıkıyor. Apaçık haksızlığa uğramak bir yana bugüne kadar vergi rokertmeni olmuş ve bizi her zaman "Alnınız açık, namuslu dolaşacaksınız" diyerek büyüten babamın adını 'vergi kaçakcısı' diye geçmesi. Tabi bir de Türkiye nereye gidiyor meselesi var ki...

Babanıza bu süreçte nasıl destek oldunuz?
-Babamı yıkacak birşey varsa o da bizim yıpranmamızdır. Bize ne olursa olsun hep dik duruyoruz. Bir sorun mu var; hemen kendimizi gözden geçirip, sorular soralım, çözüm bulalım. Budur babama desteğimiz.

Bu arada kendinize en sık sorduğunuz soru nedir?
Nüfus sayımı gibi bir çalışma yapılsa Türkiye'den nasıl bir yer çekimi çıkar; çoğunluk Türkiye'yi nerede görmek ister? Herşey belkide buarda saklı. Bu sorunun cevabını çok önemsiyorum.


Selin Ongun/TEMPO