09 Mar 2012 11:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:25

''AYDIN DOĞAN'A ŞİMDİ TAKSİM MEYDANINDA KENDİNİ ASMAK DÜŞER''

Ahmet Kekeç, Elif Çakır'ın dünkü yazısının ardından Aydın Doğan'ın kendisini asması gerektiğini iddia etti..

Rezalet bitmiyor ki birader

İçinde “28 Şubat” geçen bir yazı, kaçış nedenidir...

Ben kaçıyorum, ne yalan söyleyeyim.

Bundan sonra da, kolay kolay, 28 Şubat yazısı okuyacağımı ve yazacağımı sanmıyorum.

Fakat, “gerçekler” de yakayı bırakmıyor ki birader.

Darbeden bilmem kaç yıl sonra bile dehşet ayrıntılar ortaya çıkıyor, dehşet itiraflar sökün ediveriyor.

Bunlardan birini Elif Çakır yazdı... İyi de yazdı. Peş peşe bomba yazılar kaleme alarak yazarlığına level atlatan Elif Çakır, bu kez Mesut Yılmaz’ın nasıl da kırılgan ve dayanıksız bir politikacı olduğunu ortaya çıkardı.

Hem de, önemli tanıklıklarla...

Hani, ANAP’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, “İş Güvenliği Yasası’nı çekmem için bana şantaj yaptılar” demiş, kartel medyasının büyük patronunu işaret etmişti ya...

Namusu mücessem pozlarında ortalarda dolaşan ve “İspat edin, adamımı asayım” diyen büyük patron, bir süre de Başbakan Mesut Yılmaz üzerinden sürdürmüş baskısını.

Peki, pijamayla karşılanan ve bunu hiç dert etmeyen Yılmaz ne yapmış?

Ne yapacak? Telefonda bekleyen şahsa, “Tamam efendim, şimdi konuşuyorum Yaşar’la, çektireceğim yasayı. Merak etmeyin hallediyorum, tamam... Tamam...” demiş.

Bakan Okuyan, telefondaki şahsın büyük patron olduğunu söylüyor.

Şimdi gerçekler “birinci ağızdan” ortaya döküldüğüne göre, “İspatlayın adamımı asayım” diyen büyük patrona Taksim meydanında darağacı kurmak düşüyor.

Hayır, Ertuğrul Özkök’ü vermeyiz. Kendini asacak.

Nazlı Ilıcak’la bir iddialaşmalarında, “İspatla, Taksim meydanında kendimi asayım” demiş, kapı gibi ispat belgesi burnuna dayandığı halde Taksim civarında hiç görünmemişti.

Belki de kaybetme ihtimalinin yüksekliği “adamımı asayım” türünden bir tedbire yöneltti.

Bilemem artık...

Dediğim gibi, “hırpalanma limitini” çoktan doldurmuş Ertuğrul Özkök’ü vermeyiz. Ya kendini asacak, ya da Mehmet Yakup Yılmaz ve Ahmet Coşkun gibi kurbanlar bulacak. İkisine de fitiz...

İşin bir de Mesut Yılmaz boyutu var ki, hem akla ziyandır, hem yüreklere sezadır.

Bakan Okuyan’ın, “Siz talimat mı alıyorsunuz?” sorusuna, “Yeter, çok konuşma!” diye cevap veren Mesut Yılmaz, “siyasi hayatıma mal olacağını da bilsem...” çıkışıyla uygulamaya koyduğu “28 Şubat projeleri”nden sonra, hem siyasetten, hem tarihten silindi.

İkinci bir “Turhan Feyzioğlu vakası”dır Mesut Yılmaz.

Feyzioğlu, partisini (Cumhuriyetçi Güven Partisi) buharlaştırarak yok etmeyi başarmış önemli bir devlet ve siyaset adamıdır... Alanında ilktir.

Mesut Yılmaz da, aynı iz üzerinden hareket ederek, yüzde 35’le rahmetli Özal’dan devraldığı ANAP’ın oy oranını önce yüzde 25’e, sonra yüzde 19’a, ardından yüzde 13’e düşürmüş, 2002 seçimlerinde de baraj altında bırakarak buharlaşarak yok olmasını sağlamış daha da önemli bir devlet ve siyaset adamıdır.

Hasan Celal Güzel “kripto oyunlarıyla” devre dışı bırakıldığı için ANAP’ın başına geçmiştir ama tek icraatı “83 ruhu”nu öldürmek, rahmetli Özal’ın mirasını tarihe gömmek olmuştur.

Madem bir süre daha 28 Şubat konuşacağız, parlamentoda destek turuna çıkan Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Mesut Yılmaz tarafından nasıl refüze edildiğini de hatırlatalım, tam olsun.

Şöyle demişti Mesut Yılmaz: “Erbakan, askere karşı sivil konsensüs arıyor. Biz yokuz...”

Dediği gibi de oldu.

Şimdi yoklar.


Ahmet KEKEÇ / STAR GAZETESİ