"Aydın Doğan’a 'seni içeri atarız' tehdidi var mıydı, bilemem; ama kızları bu satıştan memnun değildir"
Aydın Doğan’ın Doğan Medya Grubu’nu Demirören’e satması konuşulmaya devam ediliyor.
Hürriyet, Kanal D ve CNN Türk'ü de bünyesinde bulunduran Doğan
Medya Grubu'nun işadamı Erdoğan Demirören'e satılmasını
değerlendiren Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, "Hürriyet, ister
beğenin ister beğenmeyin, yine de milletin ortak vicdanını temsil
ediyordu ve AKP’li seçmenin bile okuduğu gazeteydi. Sol’un
vicdanından bahsetmiyorum" dedi.
Bursalı, "İktidar hep Doğan Medya’dan, eleştirel yazarlarından,
nesnel haber yapma alışkanlığından rahatsız oldu. Her baskıda bir
yazarını, genel yayın müdürlerini feda etti. Ertuğrul Özkök, Sedat
Ergin yayın müdürlüklerini bıraktılar" yorumunda bulundu.
Bursalı, satış işleminde Doğan Medya Grubu'na yönelik iktidar
baskısının etkili olup olmadığı tartışmalarıyla ilgili olaraksa
"Aydın Doğan’a 'içeri bile atarız seni' tehdidi var mıydı, bilemem.
Gazeteci olarak yetişen kızlarının bu satıştan memnun olduklarını
ise hiç mi hiç düşünmem! Ama Aydın Doğan’ı yora, bezdire, korkuta
satış noktasına getirdiklerini söyleyebilirim" görüşünü dile
getirdi.
Orhan Bursalı'nın Cumhuriyet'te bugün yayımlanan yazısı
şöyle:
Doğan Medya’nın Milliyet patronuna satılması konusunda sosyal
medyada paylaşımlarda acımasız yargılar var, “muhalefet” tarafında
olanlardan bahsediyorum. “Zaten satılmıştı”, “iktidarın kuyruğunda
gidiyordu, ha satılmış ha satılmamış ne fark eder”, “Gizli
iktidarcı olmasındansa açık iktidarı savunması daha iyidir, maskesi
düşmüş olur”...
Bir zamanlar orada çalışan bazıları da “dik duramadı, bizi
atmayacaktı, şimdi bunun acısı çıkıyor” vb gibi yazılar
döşeniyor.
Bunların hepsi yanlış bakışlar.
Bir iktidar tetikçisinin -en ünlüsü- kendi kafasına göre
düzenlediği atılacakların listesine bakarlarsa, belki farklı
düşünürler.
Çok geriye, Hürriyet’i yönetenlerin siyasetin göbeğinde hükümet
politikaları yaptıkları döneme gitmeyeceğim ve bunu
tartışmayacağım. Çünkü 10 yıldır bunun hiçbir anlamı yok.
Hürriyet, ister beğenin ister beğenmeyin, yine de milletin ortak
vicdanını temsil ediyordu ve AKP’li seçmenin bile okuduğu
gazeteydi. Sol’un vicdanından bahsetmiyorum!
Daima kontrol
İktidar özellikle 12 yıldır, kamuoyunda etkili olacak farklı
görüşleri tartışacak, kanaatler yayacak, ama en azından yaşanan
olaylara nesnel bakacak ve haberi izleyecek ana akım dediğimiz
büyük medya organlarını kontrol altında tutma politikası
izlemektedir.
Hürriyet, Doğan Medya grubu, kontrol isteğinde hep başta
gelmiştir.
Ana akım medyayı kontrol altına alma operasyonu ilk Sabah-ATV
medyasına yapılmıştı. 2007 yılında Ciner Holding’de olan bu medyaya
TMSF el koymuş ve 2008’de iktidara yakın büyük patronlara, önce
Çalık’a, bu grubun medyadan çıkmasıyla Kalyon grubuna, Cengiz
grubuna satılmıştı. Sonra havuz büyümüş iktidarla iş tutan
işadamları Sabah-ATV gibi durmadan kaynak tüketen havuzu
doldurmakla görevlendirilmişlerdi.
Tabii bu patronların iktidardan milyarlık ihaleleri aldıklarını
anımsatmaya gerek yok. Daha sonra havuza irili ufaklı Star vb. gibi
gazeteler ve televizyonlar katıldı. Ama iktidarın gözü hiç doymadı.
NTV ılımanlaştırıldı. Diğer ana akımdan sayılacak medyaların da
kendi başına bırakıldığını sanmayın.
6.8 milyar TL’lik vergi operasyonu
Sabah-ATV operasyonlarından sonra 2009’da, bu kez bir mali
operasyon Doğan Grubu’na yapıldı ve 6.8 milyar lira (o zamanki
kurla 4.5 milyar $) vergi cezası çıkarıldı. (Bugün ise grup
şirketleri 1.2 milyar dolara satıldı, düşünün artık). Bu açıkça
medyadan çık ver kurtul operasyonuydu. En sonunda Doğan Grubu 1
milyar TL’ye yakın vergi cezasıyla yakasını kurtardı.
Tabii ki Aydın Doğan, medyası üzerinde baskıdan hiç
kurtulamadı.
İktidar hep Doğan Medya’dan, eleştirel yazarlarından, nesnel haber
yapma alışkanlığından rahatsız oldu. Her baskıda bir yazarını,
genel yayın müdürlerini feda etti. Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin
yayın müdürlüklerini bıraktılar.
En son, gazetenin en okunan ve iktidarın faaliyetlerini her zaman
başarılı bir şekilde yakından izleyen gazeteci-yazar Mehmet Yakup
Yılmaz’ın köşesini kapattılar, kendisine seyahat ve aşk yazıları
yazma olanağı bıraktılar.
Buna karşılık, iktidar yanlısı yazarlara köşeler açıldı...
Gelinen noktada aslında Doğan Medya, iktidara ilişkin yazılarında
ve haberlerinde daha dikkatli olmasına, iktidarı rahatsız edecek
özellikle hukuk, demokrasi, yasaların çiğnenmesi, anlamsız
tutuklanmalar vb. gibi tonlarca haberi görmemesine rağmen yine de
yaranamadı.
4 önemli neden
Doğan Medya, tıpkı Türkiye’nin dünya özgürlükler araştırmalarında
yarı özgür -veya özgür değil kategorisine düşmesine rağmen!
Neden? Çünkü,
1) Medyası yaptığı haberlerde yine de nesnelliği arıyor,
muhalefetin görüşlerine de önemli yer vererek gazetecilik yapmaya
çalışıyordu.
2) Televizyonlar programlarına muhalefeti de çıkartarak denge
arayışı içindeydi.
3) Ve belki de en önemlisi, iktidarın nefret ettiği kişiler hâlâ
orada yazıyor, haber yapıyordu.
4) Bunu da yazmalıyım, herhalde en önemlisidir: Gazete doğrudan
iktidarın adamlarınca yönetilmiyordu. Yine gazeteciler
işbaşındaydı. Nesnel gazetecilerin işbaşında, yönetimde olması ise
çok tehlikeliydi!
İşte böylece satış operasyonu gerçekleşti. Aydın Doğan’a “içeri
bile atarız seni” tehdidi var mıydı, bilemem. Gazeteci olarak
yetişen kızlarının bu satıştan memnun olduklarını ise hiç mi hiç
düşünmem!
Ama Aydın Doğan’ı yora, bezdire, korkuta satış noktasına
getirdiklerini söyleyebilirim.
Unutmayın: Geldiğimiz nokta, artık salt ana akım medya değil, tüm
sosyal - ve internet medyasını, yayıncılığını da denetim altına
almak için RTÜK’ü devreye soktular.