04 Oca 2010 12:44 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 14:02

AYDIN DOĞAN YAZARLARA MÜDAHALE EDİYOR MU?ÇEVİK BİR İLE NEDEN TARTIŞTI? TAHA AKYOL'DAN OLAY AÇIKLAMALAR!.

Taha Akyol Cihan Haber Dergisi'ne konuştu. Akyol, Aydın Doğan ile tanışmasından, Çevik Bir ile tartışmasına kadar çok ilginç konularda konuştu...

İşte o röportaj...


"İNŞALLAH ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR BURADAYIM"


Aydın Doğan'la 12 Eylül yargılamaları sırasında tanışır Taha Akyol. Kendisi tahliye olurken bazı MHP'lilerle birlikte Namık Kemal Zeybek cezaevinde kalmıştı. Aydın Doğan, içerde kalan bacanağı Kemal Zeybek'e iyi bir avukat arıyordu. O da Doğan'a Taha Akyol'la görüşmesini tavsiye etmesi üzerine Doğan da Taha Akyol'u arayarak görüşmek istediğini belirtir. İkili Ankara'da Milliyet gazetesinde bir araya gelerek Kemal Zeybek'in tahliyesini uzun uzun konuşur. İşte Doğan ile Akyol'un ilk tanışması böyle başlar.


Kemal Ilıcak'la aralarında geçen konuşmanın ardından Taha Akyol, "Bir daha dönmek üzere" Tercüman'dan ayrılır. Bu kez teklif Aydın Doğan'dan gelir. Doğan, "Ben seninle çalışmaktan memnun olurum." diyerek Akyol'a olan güvenini ortaya koyar. Akyol o görüşmeyi şöyle anlatıyor: "Aydın Bey'e, 'Kemal Bey'e söz verdim, beni tekrar çağırdığında giderim.' dedim. Aydın Bey bunu son derece normal karşılayarak bana, 'Tebrik ederim, bu bir karakter örneğidir.' dedi. Bana Meydan gazetesinde çalışacağımı, Rauf Tamer veya Yavuz Donat gibi geniş kitlelere hitap eden yazılar yazmadığımı söyledi. Milliyet ve Hürriyet'te tepki çekebileceğimi, zamanla bu büyük gazetelere geçebileceğimi anlattı. Böylece Meydan'da yazmaya başladım. Bir süre sonra Milliyet'e geçtim. İnşallah ömrümün sonuna kadar burada kalırım."


"ÇEVİK BİR, AYDIN DOĞAN'IN ÖNÜNE BİR LİSTE KOYDU"
Taha Akyol, Doğan Grubu'ndayken yazdığı yazılarına müdahale edilmediğini, kendisini rahatsız eden bir durumla karşılaşmadığını vurguluyor: "Zaman zaman benim de diğer gazetelerden teklif aldığım oldu ama ne teklif edenlerle ne Doğan Grubu ile bir pazarlık yaptım. Doğan Grubu'nda yazılarıma müdahale edilseydi ayrılmayı düşünürdüm. Doğan Grubu'nda, Aydın Bey tarafından, çalıştığım gazetenin yöneticisi tarafından beni rahatsız eden bir şey olsaydı elbette ayrılmayı düşünürdüm. Ama hiçbir zaman yazılarıma müdahale edilmedi."
Doğan Grubu'na olan bağlılığını anlatan Taha Akyol burada sözü 28 Şubat sürecine getiriyor. "Benim bu süreçteki direnişim Aydın Bey'in bana verdiği destek sayesinde olmuştur." diyen Taha Akyol, askerlerin uyguladıkları baskılara Doğan'ın direndiğini ifade ediyor. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, Aydın Doğan'ı Genelkurmay'a çağırarak önüne bir liste koyar. Bu listenin başında da Taha Akyol vardır. Bir, "İrticayı destekliyor. Derhal bunu atacaksınız." der Doğan'a. "Anti militarist yazılar yazıyor, Umur Talu'yu atacaksın. Anti militarist yazılar yazıyor Yalçın Doğan'ı atacaksın." yazılı bir listedir bu. Aydın Doğan ise bu durum karşısında taviz vermez: "Yapmam. Ben yukarıdan emir alarak yazar atan, gazeteci atan patron olamam." der. Akyol bunları anlattıktan sonra, "Aydın Doğan'ın bu tavrı benim neden Doğan Grubu'na sadakat duyduğuma bir örnektir." diyor.


ÇEVİK BİR İLE TAHA AKYOL'UN SERT TARTIŞMASI
Yazarları attıramayacağını anlayan Çevik Bir, bu kez Aydın Doğan'a, "Sen bir yemek düzenle, bütün yazarlarını çağır. Türkiye'nin nasıl bir irtica tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu anlatır ve onları ikna eder, fikirlerini değiştiririm." şeklinde konuşur. Bunun üzerine bir toplantı düzenlenir. Taha Akyol, Türk basın tarihine geçecek o gün hakkında şunları kaydediyor: "Bir öğle yemeği vakti Çevik Bir geldi. Gazetenin yazarlarından ben, Zülfü Livaneli, Hasan Pulur, Sami Kohen'in de aralarında bulunduğu bütün yazarlar vardı. Çevik Bir başladı anlatmaya, 'İrtica yayılıyor, Atatürk Cumhuriyeti elden gidiyor' falan. Ben itiraz ettim. Çevik Bir'e, 'Bu söylediklerinizin hepsi tartışmaya açık konular. Bu söylediklerinizin hepsi psikolojik harekât. Bunlar yanlış. Özellikle türbanı bir irtica bayrağı olarak görmek yanlış. Türban bir modernleşme simgesidir. İrtica simgesi değildir.' dedim. Böyle söyleyince çok sinirlendi. Ben de sertleşmeye başladım; aramızda tartışma yaşandı. Ben bu sırada Aydın Doğan'a baktım, ne yapacak diye. Hiçbir şey söylemedi. Tartışma daha da büyüdü. Ben ona, 'Atatürk 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' dedi mi? dedi. O zaman bu söylediklerinizi bilim adamlarının bir eleştirisinden geçirin. Doğru olduğu nereden belli? Türkiye'de sosyologlar var. Yurtdışında sosyologlar var. Bu konuda araştırma yapın.' dedim. Elizabeth Özdalga'nın, Nilüfer Göle'nin, Nur Vergin'in adını verdim. 'Bunları çağırın, 'Türban olayı nedir, Türkiye'de irtica var mıdır? Yoksa sizin irtica zannettikleriniz şehirleşmeyle ilgili, modernleşmeyle ilgili midir?' diye sorun. Bunları sosyologlara danışın. Biz Ege'deki askeri strateji konusunda size danışıyoruz. Siz neden sosyologlara danışmıyorsunuz?' dedim. Daha da sinirlendi. Çevik Bir asabi bir şekilde bana, 'Bizim sosyologlara ihtiyacımız yok. Biz askeriz. komutandan talimatı alır, gereğini icra eder, tekmil veririz. Sosyologlarla, şunlarla bunlarla konuşarak kafamızı karıştırmayız' anlamında sözler sarf etti. Ben Çevik Bir'e bir soru sordum. Dedim ki, 'Siz buraya üniformayla geldiniz. Biz kapıya 'Askeri üniformayla girilmez' diye yazı assaydık, kendinizi hakarete uğramış hissetmez miydiniz?' Bir, 'Böyle şey olur mu? Bu şerefli bir üniformadır.' dedi. Ben de bunun üzerine, "Kızlarınki de öyle. Başörtü de kızların onurlarıyla ilgili. Kızları gözyaşları içinde okul kapısından geri çeviriyorsunuz.' dedim. Aramızda çok sert tartışma yaşandı. Anlattığım bu olayın tanığı Milliyet gazetesinin yazarlarıdır. Bu toplantının sosyologlarla ilgili kısmı sadece Mehmet Barlas tarafından yazıldı. Diğer kısımlarını ilk defa size anlatıyorum."


MİLLİYET'İN BAŞINA GEÇMEMİ TEKLİF ETTİ
Taha Akyol, Aydın Doğan ile ilgili yapılan eleştirilerin bir kısmını komplocu bulduğunun da altını çiziyor. Akyol, Hasan Celal Güzel'in bir röportajında dile getirdiği, "Aydın Bey Anadolu insanı Müslüman bir Türk'tür. Ekibi ise ne yazık ki 68 kuşağı solcuları. Bunlar pozitivist, laikçi insanlar. Yönetim de bunların elinde. Gerginlik buradan doğuyor." yönündeki sözlerini ise şöyle değerlendiriyor: "Aydın Doğan'ın bir Anadolu insanı olduğu, değerler konusunda hassasiyet taşıdığı bir gerçektir. Onu tanıyan herkes böyle düşünür. Yönetim ekibi meselesine gelince. Burada basına yansımamış bir olayı anlatayım. 2000 yılında Umur Talu ve Yalçın Doğan, Milliyet gazetesinin yönetiminden ayrıldıktan sonra Aydın Bey bana Milliyet gazetesinin genel yayın müdürlüğünü teklif etti. Bana, 'Senin fikriyatını biliyorum. Ama senin yazılarını sağcılar da solcular da ilgiyle okuyorlar. Ne düşünürsün?' dedi. Ben, 'Aydın Bey çok yanlış olur. Genel yayın müdürü yaptığınız takdirde hem beni hem Milliyet'i bitirirsiniz.' dedim. 'Nasıl yav, olur mu öyle şey?' deyince, 'Ben milliyetçi, muhafazakar, liberal değerlere inanan bir insanım. Halbuki Milliyet'in yapısı ve okuyucu kitlesi farklı bir dünya görüşüne sahip. Beni oraya getirdiğiniz zaman fikrimin dışında yayın yapmak durumunda kalırım. Bu beni bitirir. Fikrime uygun yayın yaparsam Milliyet biter. Bir gazetenin içinde çeşit olması, sağcısı, solcusu olması, liberal, Kemalist yazarların olması son derece normal. Gazetenin ana okuyucu kitlesine uygun genel yayın politikası olması gerekir. Bunun dışındaki yanlış olur.' dedim, hak verdi.
"Aydın beyin ekibi kötü" sözü zaman zaman söylenir. Şimdi düşünün Hürriyet gazetesinin başına diyelim ki bir muhafazakar kişiyi getirdiniz. Magazin eklerini vermeyecek mi? Oktay Ekşi'ye 'Kendi çizgini bırakıp başka şekilde yaz' demesi düşünülebilir mi? Hürriyet ve Milliyet gazeteleri başındaki yöneticilerinden bağımsız olarak kendi başlarına kurumsal kimliğe sahiptirler. O kimlikteki okuyucu çeşitli görüşteki yazarların olmasını ister. Ama gazetelerinin ana politikasını kendilerinin istikametinde olmasını ister. Bu Türkiye için avantajdır. Eğer biz çoğulculuğa, fikir özgürlüğüne inanıyorsak gazetelerin farklı çizgileri olacak. Ben bir gazetenin iktidarı desteklemesini son derece normal buluyorum. Öteki gazetenin iktidara muhalefet etmesini de son derece normal buluyorum. Türkiye'deki en büyük tehlike kendi görüşlerini tek doğru sayarak bütün gazeteleri aynı çizgiye sokma arzusudur. Bu askerden de gelse sivil hükümetten de gelse son derece yanlıştır."


YAYINLARDA AYDIN DOĞAN'IN ETKİSİ YOK
Taha Akyol, "Doğan Grubu'na ait yayın organlarının belli dönemlerde hükümeti sert şekilde eleştirmelerini, bazı dönemlerde ise hükümet yanlısı yayın yapmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorumuz üzerine şu tespitlerde bulunuyor: "Aynı iktidar, aynı basın organları fakat dönem dönem farklı yayınlar. Bir şeyi unutuyorsunuz soru sorarken. Konu, yayının konusu. Laiklik tartışması olduğu zaman Hürriyet gazetesinden nasıl bir yayın beklersiniz? Elbette laiklikten yana bir yayın. Öyle değil mi? Ama AB veya Kıbrıs ile ilgili bir konuda nasıl bir yayın beklersiniz? İktidarın lehinde yayın. Konulara göre değişiyor. Soruyu sorarken gözden kaçırdığınız aynı yayın organı, aynı hükümet bazen lehte bazen aleyhte yayın. 'Bir çıkar mı var?' diye düşünülüyor. Burada gözden kaçan konuyla ilgili meseledir. Mesela Kürt açılımı ile ilgili konusuna Doğan Grubu gazeteleri genelde pozitif bakıyorlar. İçlerinde eleştirenler de var tabii. Son derece normal. Hükümeti destekleyen basın organlarının olmasını doğal olarak görüyorum dolayısıyla yandaş kelimesini doğru bulmuyorum. Ama o gazetelerin içerisinde hükümeti bu konuda eleştiren yok. Doğan Grubu'nun genel tavrı Kürt meselesinde açılımı destekliyor. Doğan Grubu, AK Parti ortada yokken bile bu tür açılımların yapılması gerektiğini savunuyordu. Dün öyle deyip de bugün aksini savunabilir mi? Kıbrıs meselesinin çözümü, AB ile ilgili yayınlar Doğan Grubu'nun savunduğu görüşler. Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit iktidardayken de böyleydi. İş laikliğe gelince Oktay Ekşi ile Taha Akyol elbette farklı düşünecek. Oktay Ekşi'nin Taha Akyol gibi, Taha Akyol'un Oktay Ekşi gibi düşünmesini istemek totaliterizm olur."
"Aydın Doğan, gazete ve televizyonların yayın politikasına müdahale ediyor mu?" sorusuna ise Taha Akyol net cevaplar veriyor: "Bu yayınların yapılmasında Aydın Doğan'ın hiçbir etkisi yok. Aydın Bey her zaman şu uyarıları yapar: 'Biz meslek ilkeleri yayınladık. Bu meslek ilkelerine uygun yayın yapın. Tahrikçi yayın yapmayın, kişilikleriyle uğraşmayın.' Aydın Doğan istese de Radikal gazetesinin, Hürriyet gazetesinin, Milliyet gazetesinin çizgisini değiştiremez. Aydın bey bunu bildiği için böyle bir şey söz konusu değil."


BARAN TAŞ/CİHAN Haber Dergisi