'AYDIN DOĞAN KENDİSİNDEN MAAŞ ALANLARDAN BANA DAHA FAZLA GÜVENİR!..' DİYEN FEHMİ KORU İTİRAF ETTİ: "GÖZÜM VAR"
Şimdi ben bunları düşünüyorum diye gözümün kendi koltuğunda olduğunu sanan yayın yönetmeni ile onun korkularını yansıtan yazarının uykuları yine kaçar mı? Aman, kaçarsa kaçsın.
İtiraf ediyorum: Gözüm var
Ülkemizin en büyük medya grubu Maliye Bakanlığı tarafından 'vergi kaçakçılığı' yaptığı için cezalandırıldı; mahkeme de uygun görürse grubun ödemesi gerekecek ceza 1 milyar TL'yi bulabilecek... Böyle durumlarda 'teminat' istenmesi âdettenmiş; cezayı kesen bir ay içerisinde ödenmesi gerektiğini hatırlatarak teminatı da hemen talep etti.
Ciddi bir durum bu...
Böyle bir durumla karşı karşıya kalan, yurtdışı bağları bulunan, değişik yabancı şirketlerle ortak bir büyük medya grubu olmasa yediği darbeden sonra iflâh olmayacağı ileri sürülebilirdi. Grubun borsadaki hisse senetleri değerleri müthiş düştü; tabii sahip olduğu varlıkların değeri de... Forbes 500, bu cezadan önce hazırlanan listesinde, "Türkiye'de 1 milyar dolarlıklar" liginden düşürmüştü bile Aydın Doğan'ı....
"Sana ne?" deseniz de fark etmez; Aydın Doğan çeşitli ortamlarda birlikte olduğum, mahremini benimle paylaşma özverisi göstermiş bir patron... Biraraya geldiğimiz ortamlarda, kendisinden maaş alanlardan fazla güvendiği hissini bana verdiğini de buraya kaydedeyim.
Kocaman bir medya grubunun zora düşmesi 'domino etkisi' ile benim gazetemi de vurur; neme lâzım, gazeteler azalmamalı, çoğalmalı...
Yazdıklarımdan "Bu adamın gözü Doğan Medya Grubu'nda; Hürriyet'in başına gelmek istiyor" sonucu çıkar mı? Öyle bir sonuç çıkartanlardansanız hasta bir zihne sahipsiniz demektir... Takıntılı, sıkıntılı, gergin, hastalıklısınız. Ne kadar anti-deprassan içerseniz için, günü zor çıkartırsınız...
Ülkede hasta çok... Patronlarının acısını hafifletmek, bir parça akılları varsa ona çıkış yolu göstermek varken, hâlâ müthiş takıntılı yazılar yazmak, Allah vermesin, istenmeyen sonuçlara bile yol açabilir.
Gerçekten "Asiye nasıl kurtulur?"
Dün ajanslar, "Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ameliyat sonrası dinlenme dönemini de tamamladı, yurda dönüyor" sevindirici haberini geçti. Kemal Bey dirayetli bir bakan olduğu kadar 'hesap uzmanı' kökenlidir de; vergi konularını iyi bilir... Kendisi gibi 'hesap uzmanı' kökenli bir kadroyla çalışıyor Maliye Bakanlığı'nda. Müsteşar Hasan Basri Göktan da, Gelirler Genel Müdürü Mehmet Akif Ulusoy da 'hesap uzmanı' kökenli...
Aydın Doğan Grubu'nda da aynı dili konuşan, sorun çözme konusunda becerikli 'hesap uzmanı' kökenli eski Maliye Bakanlığı mensupları mutlaka vardır...
Görüyorsunuz, ne kadar ince noktalara kadar düşünüyorum ülkemizin en büyük medya grubunun sorununu... Acaba, sürekli "Koltuklarınız ve sütunlarınızda gözüm yok" diye yazdığım halde, "Var, var" diye korkularını dillendirmekten geri durmayanlar haklı olabilir mi? Belki kendime bile itiraf edemediğim bir tutkudur Hürriyet'i yönetmek...
Dostlarım, "Seni lâyık gördükleri yer fena değil, bırak yazsınlar" deyip duruyor zaten...
Kötüsü şu: Verilen cezanın 'vergi kaçakçılığı' yüzünden olması çözümü neredeyse imkânsız kılıyor. Başka bir sebeple verilseydi ceza, 'uzlaşma' kapısı açık olacak ve Maliye'nin hesap uzmanları medya grubundaki eski üstadlarla karşı karşıya gelip 'uzlaşma' arayacaklardı. Petrol Ofisi'ne kesilen ceza 1 milyar TL'nin üzerindeydi, çetin bir pazarlık sonucu 275 milyon TL'ye 'uzlaşma' sağlandı. O uzlaşma, Maliye'yi temsil eden bürokratın siyasi ikbal yolunu kapattı, erken emekliliğine mâl oldu, ama olsun...
O yol bu cezada kapalı. 'Vergi kaçakçılığı' kapsamına giren suçları işleyenler 'uzlaşma' yoluyla cezayı hafifletemiyorlar...
Grubun bir üst düzey yöneticisiyle Gelirler Genel Müdürü arasında geçen telefon konuşması bu sebeple beni şaşırttı. Grubun yöneticisinin gelmekte olan cezanın 'kaçakçılık' yüzünden olacağını bilmemiş olması doğal da, Genel Müdür rapordaki bu özelliği nasıl olur da bilmez? Yoksa ikili daha başka bir cezalı işlemden mi söz ediyorlardı?
Vergi cezalarıyla ilgili yargılama süreci, anlaşıldığına göre, öyle bir-iki yılda sona ermiyor; yedi yıla kadar varanı da oluyormuş. Bilenler, "Ortalama beş yıl sürüyor" bilgisini veriyorlar. O miktarda teminatın beş yıl süreyle dosyada durması bile yıkım değil midir?
Bir çıkış yolu olmalı, ama ne?
Konuya âşina bir dostum, "Tek çıkış yolu, 'kaçakçılık' cezasına da 'uzlaşma' yolunu açmak veya bu tür cezaları bütünüyle affetmek olabilir; bu da ancak yasa çıkartarak gerçekleşebilir" dedi bana.
Eee, bunu kim yapacak? Halkın önünde muhalefet partileri kadar Aydın Doğan'ı ve gazetelerinde yazanları suçlayan Başbakan Tayyip Erdoğan mı?
Şimdi ben bunları düşünüyorum diye gözümün kendi koltuğunda olduğunu sanan yayın yönetmeni ile onun korkularını yansıtan yazarının uykuları yine kaçar mı? Aman, kaçarsa kaçsın.
Yoksa gazetelerine yönetmen dışarıdan baskılarla mı atandı hep?
Taha Kıvanç/YENİ ŞAFAK