14 Tem 2008 08:44
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:09
AYDIN DOĞAN GAZETEYİ İLK ELİNE ALDIĞINDA HANGİ SAYFAYA BAKIYOR?..KİME KIRGIN,NASIL BİR MEDYA İSTİYOR?..
Bir röportajdan çok,patron ile yazarın sohbeti diyebiliriz Aydın Doğan'la Milliyet yazarı Abbas Güçlü'nün tatildeki görüşmesini.Çok detay yok,ama konuşulanlar,Doğan'ın fikirleri hakkında fikir sahibi olmamız için yeterli.
Abbas Güçlü'nün "Aydın Doğan olmanın zorluğu" yazısını okuyoruz hep birlikte:
"Patronu bir yıldır görmüyordum. Tatilde karşılaştık. Sabah yürüyüşlerini ve kahvaltıları da birlikte yaptık. Her gün bir saat yürüyor. Bir saat de yüzüyor.
Sağlığı yerinde. Ama keyfi yerinde değil. Ülkede olup bitenler, herkes gibi onu da fazlasıyla üzüyor.
Aydın Bey´de anı çok. Son 30 yılın en önemli tanıklarından birisi. Hafızası güçlü olduğu için her şeyi günbegün tüm ayrıntılarıyla hatırlıyor. Anılarını yazdığında eminim çok ses getirecek.
Hedefi üniversite
Öylesine ilginç anekdotlar var ki, bilinenlerin çok ötesinde. Peki neden doğrusunu anlatmıyorsunuz, kamuoyuyla neden paylaşmıyorsunuz dediğinizde ise, ya bu bize yakışmaz diyor ya da şimdi zamanı değil, ortam zaten yeterince karışık diyerek topu taca atıyor.
Peki ne zamana kadar? `Çok uzun sürmez´ diyor. Birkaç yıl sonra, yönetim kurullarından çekilip işleri tümüyle ikinci kuşağa bırakmak istiyor. Hepsi de zaten çok başarılı derken gözleri ışıldıyor. Çocuklarının performansından ve geldikleri noktadan çok memnun.
Peki köşeye mi çekilecek? Hayır. Hedefte üniversite var. Yıllardır kafasındaydı. Nihayet şekillenmiş. İstediği öyle parlatılmış, sözde üniversitelerden değil. Her yönüyle parmakla gösterilecek bir üniversite. Rakiplerini, zorluklarını ve maliyetini anlattım. Hepsinin farkında. Ama kararlı. Biz neler gördük, bunu da başarırız diyor.
Aydın Bey´in olmazsa olmazları, daha bir keskinleşmiş. Ülke olarak demokrasiden en ufak bir taviz vermemiz kesinlikle mümkün değil diyor ve ekliyor: Tam demokrasi, laiklik ve AB´nin dışında bir arayış da beyhude...
Medya patronu ve bir işadamı olarak, ekonomik gidişata ve medyadaki yeni yapılanmalara nasıl bakıyor?
Oyun kurallarına göre oynandığı sürece, güçlü rakipler, sanki ona ayrı bir mücadele hırsı veriyor. Siyasi gerginliğin ve yaşanan kaosun ekonomiyi olumsuz etkilediği görüşünde. Türkiye bu gerginliği daha fazla kaldıramaz. Taşlar bir an önce yerli yerine oturmalı. Bugünlere zor geldik, kolay kaybetmeyelim. Herkes üzerine düşeni yapmalı diyor.
Bağımlı medya olmaz
Medya, demokratlığını, tarafsızlığını ve objektifliğini hiçbir zaman yitirmemeli. Bağımlı ve taraf medya olmaz. `Bazen içimi acıtsa da hiçbir arkadaşımı, niye böyle yazdın´ diye sorgulamıyorum derken onlarca örnek sayıyor. Ben öyle düşünmüyorum ama demek ki onun fikri öyle. Bu farklılıklara da alışmamız, katlanmamız gerekiyor. Yoksa demokrasiyi yaşatamayız inancında.
Kapatma davası, Ergenekon süreci ve yargı konusunda ise çok net: Yargıya güvenmeliyiz. Hem de sonuna kadar.
Neredeyse her sabah, altını çize çize vurguladığı konu ise siyaset-medya ilişkisiydi: Demokrasiyi özümsemiş tüm ülkelerde olduğu gibi bizim siyasetçilerimizin de, medyaya karşı daha tahammüllü olmaları gerekir. Bu bugünün sorunu değil, dün de bu konuda sıkıntılarımız vardı. Bugün de. Ama yarın olmamalı...
Aydın Bey`le 25 yıldır birlikte çalışıyoruz. İçimizde en iyi gazete okuru o. Tüm gazeteleri didik didik okuyor. Sanıldığının çok ötesinde hangi gazetesinde ertesi gün hangi konu öne çıkacak ya da yer alacak, kesinlikle haberi yok.
Her sabah, yürüyüşten sonra, önce taşra, ardından son İstanbul baskılarını birlikte okuduk, yorumladık. Abartmışlar dediği günler de oldu. Bu haberi nasıl 1. sayfadan görmemişler dediği de
"Patronu bir yıldır görmüyordum. Tatilde karşılaştık. Sabah yürüyüşlerini ve kahvaltıları da birlikte yaptık. Her gün bir saat yürüyor. Bir saat de yüzüyor.
Sağlığı yerinde. Ama keyfi yerinde değil. Ülkede olup bitenler, herkes gibi onu da fazlasıyla üzüyor.
Aydın Bey´de anı çok. Son 30 yılın en önemli tanıklarından birisi. Hafızası güçlü olduğu için her şeyi günbegün tüm ayrıntılarıyla hatırlıyor. Anılarını yazdığında eminim çok ses getirecek.
Hedefi üniversite
Öylesine ilginç anekdotlar var ki, bilinenlerin çok ötesinde. Peki neden doğrusunu anlatmıyorsunuz, kamuoyuyla neden paylaşmıyorsunuz dediğinizde ise, ya bu bize yakışmaz diyor ya da şimdi zamanı değil, ortam zaten yeterince karışık diyerek topu taca atıyor.
Peki ne zamana kadar? `Çok uzun sürmez´ diyor. Birkaç yıl sonra, yönetim kurullarından çekilip işleri tümüyle ikinci kuşağa bırakmak istiyor. Hepsi de zaten çok başarılı derken gözleri ışıldıyor. Çocuklarının performansından ve geldikleri noktadan çok memnun.
Peki köşeye mi çekilecek? Hayır. Hedefte üniversite var. Yıllardır kafasındaydı. Nihayet şekillenmiş. İstediği öyle parlatılmış, sözde üniversitelerden değil. Her yönüyle parmakla gösterilecek bir üniversite. Rakiplerini, zorluklarını ve maliyetini anlattım. Hepsinin farkında. Ama kararlı. Biz neler gördük, bunu da başarırız diyor.
Aydın Bey´in olmazsa olmazları, daha bir keskinleşmiş. Ülke olarak demokrasiden en ufak bir taviz vermemiz kesinlikle mümkün değil diyor ve ekliyor: Tam demokrasi, laiklik ve AB´nin dışında bir arayış da beyhude...
Medya patronu ve bir işadamı olarak, ekonomik gidişata ve medyadaki yeni yapılanmalara nasıl bakıyor?
Oyun kurallarına göre oynandığı sürece, güçlü rakipler, sanki ona ayrı bir mücadele hırsı veriyor. Siyasi gerginliğin ve yaşanan kaosun ekonomiyi olumsuz etkilediği görüşünde. Türkiye bu gerginliği daha fazla kaldıramaz. Taşlar bir an önce yerli yerine oturmalı. Bugünlere zor geldik, kolay kaybetmeyelim. Herkes üzerine düşeni yapmalı diyor.
Bağımlı medya olmaz
Medya, demokratlığını, tarafsızlığını ve objektifliğini hiçbir zaman yitirmemeli. Bağımlı ve taraf medya olmaz. `Bazen içimi acıtsa da hiçbir arkadaşımı, niye böyle yazdın´ diye sorgulamıyorum derken onlarca örnek sayıyor. Ben öyle düşünmüyorum ama demek ki onun fikri öyle. Bu farklılıklara da alışmamız, katlanmamız gerekiyor. Yoksa demokrasiyi yaşatamayız inancında.
Kapatma davası, Ergenekon süreci ve yargı konusunda ise çok net: Yargıya güvenmeliyiz. Hem de sonuna kadar.
Neredeyse her sabah, altını çize çize vurguladığı konu ise siyaset-medya ilişkisiydi: Demokrasiyi özümsemiş tüm ülkelerde olduğu gibi bizim siyasetçilerimizin de, medyaya karşı daha tahammüllü olmaları gerekir. Bu bugünün sorunu değil, dün de bu konuda sıkıntılarımız vardı. Bugün de. Ama yarın olmamalı...
Aydın Bey`le 25 yıldır birlikte çalışıyoruz. İçimizde en iyi gazete okuru o. Tüm gazeteleri didik didik okuyor. Sanıldığının çok ötesinde hangi gazetesinde ertesi gün hangi konu öne çıkacak ya da yer alacak, kesinlikle haberi yok.
Her sabah, yürüyüşten sonra, önce taşra, ardından son İstanbul baskılarını birlikte okuduk, yorumladık. Abartmışlar dediği günler de oldu. Bu haberi nasıl 1. sayfadan görmemişler dediği de