07 Eki 2009 08:53
Son Güncelleme: 10 Mayıs 2021 16:06
AYDIN DOĞAN-AL CAPONE BENZETMESİNE HINCAL ULUÇ'TAN NASIL TEPKİ GELDİ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Amerika'nın ünlü ekonomi gazetesi Wall Street Journal'a konuşurken yaptığı benzetmenin yankıları devam ediyor. Bakın Uluç neler dedi.
Talihsiz bir benzetme..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Amerika'nın ünlü ekonomi gazetesi Wall Street Journal'la konuşurken yaptığı Aydın Doğan- Al Capone benzetmesi, pek çoklarının ifade ettiği gibi amacını aşmış.
Ama Aydın Doğan açısından değil, bizzat Başbakan'ın kendisi için.. Hem de, tüm ülkede, en sert muhalifleri arasında dahi büyük sempati uyandıran ve alkış toplayan "Yanlışları bir tarafa koyalım, bir milatla yola koyulalım" konuşmasından hemen sonra..
Ahmet Yesevi'yi, Pir Sultan Abdal'ı, Hacı Bayram Veli'yi, Yunus Emre ve Mevlana'yı, Sabahat Akkiraz ve Tayos Efendiyi, Cem Karaca ve Ahmet Kaya'yı, Mehmet Akif, Nazım Hikmet ve Necip Fazıl'ı, Ahmet Hani ve Said'i Nursi'yi "Türkiye" potasında eriterek "Bizim" diye sahiplenerek yaptığı konuşma, tıpkı seçimi kazandığı gece irticalen söyledikleri gibi, büyük bir coşku ve heyecan yaratmıştı. Türkiye için gerçek bir milat olacaktı sanki.. Ardından Wall Street'e söyledikleri geldi..
"Amerika'da vergi kaçırılması ile ilgili soruları olan kişiler var. Akla Al Capone geliyor. Çok zengin idi. Ancak hayatının geri kalanını cezaevinde geçirmek zorunda kaldı. Bu olaylar olduğu zaman kimse sesini çıkarmadı" sözleri ilk bakışta Aydın Doğan için talihsiz açıklamalar gibi görünüyor..
Türkiye'nin en büyük medya patronunun dünya tarihine geçmiş bir gangster, cani ve katile benzetilmesi, gerçekten Doğan açısından amacını aşmış bir açıklama kabul edilebilir. Ama bence, benzetme en çok, Başbakan'ın kendisini rahatsız etmeli.
Çünkü Al Capone Amerika'da "Zengin biri" diye tanınmaz.. Cani, katil, soyguncu bir gangsterler kralı olarak bilinir. Vergi suçundan içeri alınmadı. Onlarca kişiyi öldürten, tarihin en büyük soygunlarını yaptıran, haraçlarını toplayan Al Capone'u, Amerikan polis ve hukuk sistemi bir türlü yakalayamamış ve içeri atamamıştı. Sonunda vergi memurları bir açığını yakaladılar. Capone vergi bahanesiyle içeri atıldı ve orada güya çıkan bir hapishane kavgasında linç, ya da resmen infaz edildi.
Amerika, Al Capone'u, yok etmek, ortadan kaldırmak için vergiyi kullandı..
Şimdi Başbakan'ın danışmanları söylesin bakalım, bu benzetme kimi yaralar?..
Mehmet Tezkan da Başbakan'ı eleştiriyor. Bir başka açıdan. Bülent Arınç, NTV'nin canlı yayınında kendisini parti yönetim listesine alan Başbakan Erdoğan'a teşekkür etmiş. Tezkan "AKP bundan güzel anlatılır mı" diyor..
"Tek adam isterse, seçerse her şey oluyorsun. Bakan, milletvekili, genel başkan yardımcısı, parti yöneticisi, delege.. Ne isterse.." Haklısın Tezkan.. Haklısın da, senin bu eleştirini, bu ülkede ana muhalefet lideri niye yapmıyor da, görmezden geliyor peki?..
Çünkü CHP'de de durum farklı değil.. Her şeyi ve herkesi Deniz Baykal tek başına seçiyor.. Bedri Baykam'ın aday olmasından korkup, baskın kongreyle parti tüzüğünü tek başına değiştiriyor. Sarıgül'den korkup, CHP'nin en çok muhtaç olduğu adamı, birinci sınıf teşkilatçıyı tasfiye ediyor. CHP'yi "Deniz Baykal Partisi" haline getirip seçim kazanamaz durumlara düşürüyor.
Yahu daha geçen hafta, en yakını, bizim Mustafa Özyürek'i bile susturdu.. "Bu konularda sadece ben konuşurum" diyerek..
Peki kabahat Erdoğan'da, ya da Baykal'da mı, Tezkan?..
"Ben Cumhuriyetçiyim" diyorum diye, yıllardır "Faşist" diye saldıran, beni Ergenekon savcılarına ihbar dahi eden o sevgili "Demokrat" kardeşlerimin bir teki, bir kerecik bu "Tek adam" partileri için tek kelime yazdı mı?.
"Yok aslında birbirimizden farkımız.."
Ama Aydın Doğan açısından değil, bizzat Başbakan'ın kendisi için.. Hem de, tüm ülkede, en sert muhalifleri arasında dahi büyük sempati uyandıran ve alkış toplayan "Yanlışları bir tarafa koyalım, bir milatla yola koyulalım" konuşmasından hemen sonra..
Ahmet Yesevi'yi, Pir Sultan Abdal'ı, Hacı Bayram Veli'yi, Yunus Emre ve Mevlana'yı, Sabahat Akkiraz ve Tayos Efendiyi, Cem Karaca ve Ahmet Kaya'yı, Mehmet Akif, Nazım Hikmet ve Necip Fazıl'ı, Ahmet Hani ve Said'i Nursi'yi "Türkiye" potasında eriterek "Bizim" diye sahiplenerek yaptığı konuşma, tıpkı seçimi kazandığı gece irticalen söyledikleri gibi, büyük bir coşku ve heyecan yaratmıştı. Türkiye için gerçek bir milat olacaktı sanki.. Ardından Wall Street'e söyledikleri geldi..
"Amerika'da vergi kaçırılması ile ilgili soruları olan kişiler var. Akla Al Capone geliyor. Çok zengin idi. Ancak hayatının geri kalanını cezaevinde geçirmek zorunda kaldı. Bu olaylar olduğu zaman kimse sesini çıkarmadı" sözleri ilk bakışta Aydın Doğan için talihsiz açıklamalar gibi görünüyor..
Türkiye'nin en büyük medya patronunun dünya tarihine geçmiş bir gangster, cani ve katile benzetilmesi, gerçekten Doğan açısından amacını aşmış bir açıklama kabul edilebilir. Ama bence, benzetme en çok, Başbakan'ın kendisini rahatsız etmeli.
Çünkü Al Capone Amerika'da "Zengin biri" diye tanınmaz.. Cani, katil, soyguncu bir gangsterler kralı olarak bilinir. Vergi suçundan içeri alınmadı. Onlarca kişiyi öldürten, tarihin en büyük soygunlarını yaptıran, haraçlarını toplayan Al Capone'u, Amerikan polis ve hukuk sistemi bir türlü yakalayamamış ve içeri atamamıştı. Sonunda vergi memurları bir açığını yakaladılar. Capone vergi bahanesiyle içeri atıldı ve orada güya çıkan bir hapishane kavgasında linç, ya da resmen infaz edildi.
Amerika, Al Capone'u, yok etmek, ortadan kaldırmak için vergiyi kullandı..
Şimdi Başbakan'ın danışmanları söylesin bakalım, bu benzetme kimi yaralar?..
***
Mehmet Tezkan da Başbakan'ı eleştiriyor. Bir başka açıdan. Bülent Arınç, NTV'nin canlı yayınında kendisini parti yönetim listesine alan Başbakan Erdoğan'a teşekkür etmiş. Tezkan "AKP bundan güzel anlatılır mı" diyor..
"Tek adam isterse, seçerse her şey oluyorsun. Bakan, milletvekili, genel başkan yardımcısı, parti yöneticisi, delege.. Ne isterse.." Haklısın Tezkan.. Haklısın da, senin bu eleştirini, bu ülkede ana muhalefet lideri niye yapmıyor da, görmezden geliyor peki?..
Çünkü CHP'de de durum farklı değil.. Her şeyi ve herkesi Deniz Baykal tek başına seçiyor.. Bedri Baykam'ın aday olmasından korkup, baskın kongreyle parti tüzüğünü tek başına değiştiriyor. Sarıgül'den korkup, CHP'nin en çok muhtaç olduğu adamı, birinci sınıf teşkilatçıyı tasfiye ediyor. CHP'yi "Deniz Baykal Partisi" haline getirip seçim kazanamaz durumlara düşürüyor.
Yahu daha geçen hafta, en yakını, bizim Mustafa Özyürek'i bile susturdu.. "Bu konularda sadece ben konuşurum" diyerek..
Peki kabahat Erdoğan'da, ya da Baykal'da mı, Tezkan?..
"Ben Cumhuriyetçiyim" diyorum diye, yıllardır "Faşist" diye saldıran, beni Ergenekon savcılarına ihbar dahi eden o sevgili "Demokrat" kardeşlerimin bir teki, bir kerecik bu "Tek adam" partileri için tek kelime yazdı mı?.
"Yok aslında birbirimizden farkımız.."
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Hıncal Uluç/SABAH