19 Mayıs 2010 09:00 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:18

''AYDIN BEY YERİNE BEN CEVAP VERİYORUM!..'' FEHMİ KORU'NUN SİGORTASI NEDEN ATTI?

Ülkemizin en büyük medya patronu Aydın Doğan'ı bir ihtilâfta tanık gösterdim, cevap alamadım.

Aydın Bey yerine ben cevap veriyorum

Ülkemizin en büyük medya patronu Aydın Doğan’ı bir ihtilâfta tanık gösterdim, cevap alamadım.

Odasından bakarken gördüğü Ayamama Deresi’ni Ganj Nehri sanan Buda’cık bir süreden beri ’gammaz’ edebiyatı yapıyor. ’Gammaz’ dediği bir gazeteciymiş, gazetesinin patronuna, "Onu at, beni al" diyormuş...

Aldırmaz göründüm...

Sonra evin sığıntısı çocuk onun bıraktığı yerden alıp sürdürdü aynı edebiyatı. Çok kıymetli köşesine sulanan birileri, "At şunları" diyormuş gazetesinin patronuna...

"Çocuktur, ne derse uçuktur" muamelesi yaptım...

Titanik hızıyla yol almakta olan grubun amiral gemisinin başyazarı da, Mehmet Barlas’ın açtığı "27 Mayıs sonrasında vaktiyle DP’yi desteklemiş gazetecilere diğer meslektaşları çile çektirdi, yaşı müsait olanlar hatırlar" tartışmasına cevap vermek yerine aynı edebiyata sarılmasın mı?

İşte o noktada -İzmir deyimiyle- sigorta attı...

Son bir yıl içerisinde iki kez kalabalık ortamlarda, birkaç kez de başbaşa görüşmelerim oldu Aydın Bey’le... Anadolu’nun bağrından kopmuş bir insan, babasının parasıyla işe başlamış olsa da kendi alınteriyle servetine servet katmış... Başlangıcıyla bugün geldiği nokta arasındaki fark, onun nasıl öngörüsü güçlü bir işadamı olduğunun göstergesi...

Aydın Bey’in odasının bir duvarı 30 küsur yıl içerisinde devletten aldığı teşekkür belgeleriyle süslü... Uzun yıllardan beri ülkemizin en fazla vergi ödeyenlerinin en başlarında geliyor; bu durumun belgelerini iftiharla yerli-yabancı konukları için odasında sergiliyor; Türkiye ve dünya siyasetinde iz bırakmış nice isimle yanyana çekilmiş fotoğraflarıyla birlikte...

Herhalde burada defalarca yazdım: Yabancı sermayeye de açık bir alan medya; Aydın Doğan’ı en iyi niyetli bir yabancıya değişmeyeceğim gibi kötü niyetli pek çok parababasına da yeğlerim... "Ercüment Karacan mı Milliyet’in sahibi olsun, Aydın Doğan mı?" Ya da "Erol Simavi Hürriyet’in sahibi kalsaydı da gazete Aydın Doğan’ın eline geçmese miydi?" sorularının her ikisine de aynı cevabı verirdim: "Benim tercihim Aydın Doğan’dan yana..."

Son zamanlarda Maliye ve SPK başta olmak üzere devletin bazı birimlerinin Doğan Grubu’yla ciddi ihtilâfları var. Devam etmekte olan davalar aleyhine tecelli ederse beş milyar TL’nin üzerinde maddi ceza geleceği gibi, kendisi ve bir kızı 7 ilâ 14 yıl arasında hapis cezasına çarptırılabilecek...

Grubun sözcüleri bunu iktidarın basın özgürlüğüne tecavüzü ve medyayı baskı altına alma girişimi görme eğiliminde... Ben ise, eski dönemin grup yöneticilerinde meydana getirdiği meslekî erozyonun bir cilvesi olarak görüyorum olanı... "Nasılsa üstesinden geliriz, geçmişte olduğu gibi" düşüncesinin mahsulü hatalar yüzünden grubun başı dertte...

Bütün iyiniyetimle dertlerinden maddi-manevi sıyrıksız kurtulmasını umuyorum Aydın Doğan’ın...

Herhangi bir kişisel beklentim olduğu için mi? Hayır, kesinlikle...

İşin ilginç yönü ’gammaz’ edebiyatı yapanlar da benim kişisel beklentim olmadığını biliyorlar; hiç değilse eski kaptan ile sığıntı çocuk bir bayram günü birlikte çıktığımız Rodos gezisi sırasındaki tavrımdan bunu anlamış olmalı. Benim bütün arzum, ülkedeki her gazetenin evrensel meslek ilkeleri doğrultusunda yayın yapması, yayının herhangi bir çıkar hesabına dayanmaması...

"Ticari hesaplar ile yayın arasına duvar çekilmeli" görüşündeyim ben; medyadan beklentim bu kadar basit... Siyasilerle ’al takke – ver külâh’ tarzı ilişkilerin döneminin bittiğine, ülkeyi yönetmekte olan iktidarın ve özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Medya kendi işine baksın, devleti biz yönetelim" kanaatinden şaşmak niyetinde olmadığına inanıyorum.

Tayyip Bey bu inancımı yıkacak tek bir olaya müsamaha etmedi bugüne kadar...

Aydın Bey’le ne zaman birlikte olsak ve konu medyaya gelse, hep bu çizgiler içerisinde kaldım. Ağzımdan tek bir çalışanı hakkında olumsuz herhangi bir söz çıkmadı. Eleştirilerimi hep genel çizgilerden saptırmadan yönelttim; illâ isim verilmesi gereken ve beklenen ortamlarda bile böyle bir şey yapmaktan ısrarla kaçındığımın tanığı bizzat Aydın Doğan’dır...

Her türlü iftirayı, yalanı-dolanı, gammazlığı siyaseten kendilerinden farklı düşünenlere mübah gören zihinlerden kaynaklanıyor sorun... "Gammaz" diye sağa-sola sataşanlardan... 27 Mayıs sonrasında vaktiyle DP iktidarını tutmuş meslektaşlarını cemiyetten kovan, iki lokmaya muhtaç ve patronluktan muhabirliğe geçmeye de razı ’arkadaşları’nın hayatını cehenneme çeviren, gazetelerinde "Önce matbuatta temizlik yapılmalı" başyazıları kaleme alan zihniyetin bugünkü uzantıları, bizleri de kendileri gibi sanıyorlar...

’Gammaz’ arıyorlarsa ayna orada...

Taha Kıvanç/Yeni Şafak