"AYDIN BEY MUHAFAZAKAR CAMİAYA AÇILIYOR!!!" FEHMİ KORU, AYDIN DOĞAN'A NASIL ARKA ÇIKTI?
Fehmi Koru fasıl yazısında Kemal Kılıçdaroğlu, Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan´ı eleştirerek, Aydın Doğan´ın bu topraklarla bağını koparmadığını yazdı. Peki, muhafazakar camiada neler oluyor?
Fasıl deyip geçmeyin
Ülkemizin en büyük medya patronunun muhafazakâr ağırlıklı bir ortama katılması neden tedirginlik konusu olur? "Bunların birlikteliğinden ya yakınlık doğarsa?" rahatsızlığı neden yaşanır?
Tedirginlik duyulduğu ve rahatsızlık yaşandığı Aydın Doğan'ın fasıla beraber geldiği yazar tarafından kayıtlara geçirilmiş durumda. İlk önce "Aydın Bey muhafazakâr câmiaya açılıyor" başlığını uygun gördüğü ve rahatsızlık duyduğu buluşmayı, ancak zihninde "Muhafazakâr câmia Aydın Doğan'a açılıyor" biçimine sokunca içine sindirebilmiş... Muhabbet faslında 'netameli konulara girilmemesi' de yazarımızı mutlu etmiş...
Patronla konuşurken hangi konulara girilmesi 'netameli' sayılabilirdi?
Görüşlerini usanmadan yazıp duran, TV programlarında da ifade edebilen biriyim ben... Zihinlerini güncelin ağırlığından temizlemek üzere aylık 'fasıl' buluşmasına gelen dostlara, Aydın Doğan aramızda diye, fuzuli bir güncellik bombardımanı mı yaşatacaktım? Yoksa okunacak şarkılar arasına "Kendin ettin, kendin buldun" türünden mesajlı şarkılar yerleştirme münasebetsizliği mi yapacaktım?
İnsanların çevreleri karakterlerini de etkiliyor. Aydın Doğan bir Anadolu insanı. 50 yıl önce tanıştığı dostlarıyla irtibatını hâlâ sürdürüyor olması temel duygularının sağlamlığının işaretidir. Türk musikisinin icra edildiği ortamda kendisini nasıl rahat hissettiğinin en yakın tanıklarıyız...
Gazetesini çıkaran pop sosyologun, "En sevdiğin şarkılardan albüm yap" talebine cevap olarak, toplum karşısına 'aryalar seçkisi' ile çıktığını biliyoruz.
Aydın Bey'in o albümü baştan sona dinlediğini bile sanmam.
"En sevdiğiniz şarkılardan albüm yapın" teklifi Aydın Bey'e yapılsaydı, onun seçeceği 15 şarkıyla benim seçeceğim 15 şarkının büyük bir bölümü örtüşürdü. Turgut Özal da Türk musikisi sever ve dinlerdi, Tayyip Erdoğan da öyle...
Halk için çıkıyor Aydın Doğan'ın gazeteleri, gazeteyi çıkaranların zevkleri ise halkla örtüşmüyor... Türk musikisinde besteci ve icracılarının çoğu dini musikiden gelen üstadlardır; halka hitap ettiği iddiasındaki gazeteyi çıkaran pop sosyologun zevki ise farklı bir dinin müziğinden beslenen 'aryalar'...
Burada bir yanlışlık yok mu sizce?
"Patronumuz muhafazakârlara açılmıyor, muhafazakârlar patronumuza açılıyor" ve "Neyse netameli konuları açmadılar" diye sevinç duymazdım ben onların yerinde olsam; "Ya bizim patron köklerini ve bizim o köklerle ne kadar ilgisiz olduğumuzu keşfederse" diye uykularım kaçardı.
Bir yakını Turing Kurumu'na uzun yıllar başkanlık yapmış Çelik Gülersoy'la ilgili bir anısını aktarmış bir dostuma, o da beni bilgilendirdi. Çelik Bey bulunduğu ortamlarda Türk musikisi çalınmasını istemez, yanında hep Klasik Batı Müziği kasetleri taşırmış... Anekdotu aktaran yakını bir vesileyle evine gidip odasına girdiğinde Dede Efendi'den şarkıları gözyaşları eşliğinde dinlediğini görünce çok şaşırmış...
Hiç yadırgamadım, biliyor musunuz?
Köklere yabancılık, ya da öyle görünmek, belli yerlere gelebilmek için gerekli sayılmıştır bizim gibi ülkelerde... Onun için Tenekeli Mahalle'ye komşu sokakta doğup büyüyen, babası esnaf annesi evhanımı, devlet okullarında ve devlet imkânlarıyla okumuş biri, büyük bir gazetenin başındayken 'arya' dinlemek ve dinletmek ihtiyacı duyar bizde...
Kendisiyle kökeni bir, ama kendi davrandığı gibi davranmayanı 'gerici' gibi görür ve gösterir...
Şimdi bir türlü kabul etmedikleri gerçekle yüzleşmeleri bunun için zor oluyor o tiplerin: Türkiye değişti ve değişim her alanda kendisini hissettiriyor; medyanın bu değişimin dışında kalması mümkün değil. Medya 'merkez medya' olmaya devam etmek istiyorsa merkez değerlerle hemhal olmak zorunda...
Köksüz, tutarsız, yanlış iddia sahiplerinin kendilerini 'merkez' olarak gösterme hokkabazlığı bitti. Bugün oldukları yerde durmaya devam ederlerse, kısa süre içerisinde 'marjinal' hale geldiklerini göreceklerdir.
CHP'nin İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterdiği kişinin mevcut belediye başkanına sorduğu o kritik soruyu unutmuş değiliz: "Hayatında hiç operaya gittin mi?"
İçeride ve dışarıda operalar izledim ben; herhalde Kadir Topbaş da operaya gitmiştir... Hep 'yabancı' hissetmişimdir kendimi operada, sahnelenen 'yerli' bir konu olsa bile... 'Opera' İtalya dışında dünyanın her tarafında 'yabancılık' hissi veren bir sanat dalıdır çünkü...
Ülkemiz kültür, sanat, medya alanında varolan bir yanlışlığı artık değiştirmek gerekiyor: Yerliliği özentinin önüne geçirmeliyiz.
Medyada sarsıntıları başlayan işte bu süreçtir; ben onların yerinde olsam ciddi endişe duyardım.
Taha Kıvanç/Yeni Şafak