08 Eki 2009 15:06 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:53

"AYDIN BEY, KENDİ YÖNETİCİLERİNİ HESABA ÇEK!.." MEHMET BARLAS'A GÖRE DOĞAN YÖNETİCİLERİ SUÇLU!..

Sabah yazarı Mehmet Barlas bugün Aydın Doğan ve rekor ceza üstüne dikkate değer yazısıyla gündemimizde. Barlas Doğan'a bazı önerilerde bulunmuş...

Medya patronu olmanın da belirli kuralları vardır...

Bir gazeteci herkes ve her şey hakkında yazabilir.

Ama konu "Patron" olunca durum değişir.

Bu açıdan patronun birlikte çalıştığı gazeteciler hakkında bir yargıda bulunması için uzun zamana gerek vardır.

O gazeteci çalıştığı gazeteden ayrılıp farklı bir sermaye sahibinin gazetesine geçtiğinde de eski patronuna özen gösteriyorsa, bu hem o eski patron hem de o gazeteci için sevinilecek bir durumdur.

Demek ki birlikte bulundukları dönemde, ikisi de gerçekten birbirleri üzerinde olumlu izlenim bırakmışlardır.

Demek ki geçmişte gösterilen özenin nedeni sadece o patronun bordrosundan maaş almak değilmiş.

Geçen yıllardan birinde Aydın Doğan'la sohbet ediyorduk.

Kendisine sormuştum:

- Sizinle çalışan gazeteciler sizden ayrıldıktan sonra neden çoğunlukla sizin aleyhinizde konuşuyor ve yazıyorlar?

Yöneticiler mi sorumlu?

Daha sonra Doğan Medyası'ndan ayrılan gazetecilerin ayrılma nedenlerini de konuşmuştuk.

Aydın Doğan bu nedenlerden kendisinin sorumlu olmadığını ve o dönemde gazetelerinin yönetimlerinde bulunanların aldıkları kararlar sonucu, söz konusu gazetecilerin gruptan ayrıldıklarını söylemişti.

Ben Aydın Doğan'ın gazetelerinde iki kez çalıştım ve yazdım.

İlk defasında 1980'lerin başında Milliyet'te başyazardım... İkinci olarak da 2000'li yıllarda Posta'da yazdım.

İki gazeteden de başka gazetelerde yazmak üzere ayrıldım.

Aydın Doğan'a onun gazetelerinden ayrıldıktan sonra da özen gösterdim.

Ama aynı şekilde yıllarca Cumhuriyet'te çalışıp ayrıldıktan sonra Nadir Nadi'ye de, Günaydın dönemim sonrasında Haldun Simavi'ye de özenimi eksik etmemiştim.

Burada önemli olan galiba gazetenin sahibini bir "Patron" değil bir "Ortak" olarak görebilmeyi başarmaktır.

Gazeteci düşüncesini, yazısını, haberini, gazetenin sahibi de sermayesini, baskı makinelerini, girişim gücünü koyuyor ve bir ortaklık kuruluyor.

Kimler savunuyor?

Taraflardan biri bu ortaklığın ruhunu zedelediği zaman da ayrılıklar geliyor.

"Patron adına" diğer çalışanlar üzerinde çeşitli tasarruflarda bulunanların, medyadaki bu "Derin ortaklık" ruhunu zedelememesi gerekiyor.

Geçmişte kimi yöneticiler patronlarını (ve kendilerini de) zengin edecekleri gerekçesiyle, kimi sadece egolarını cilalamak için, kimi de ideolojik nedenlerle çalışanları yıldırırken, onları patronlarına da düşman ettiler.

Sonuçta patronlar zor duruma düştü.

Son olarak bunu Aydın Doğan'ın bugünkü konumunda görüyoruz.

Onu ve Doğan Grubu'nu, eski çalışanlarından savunan yok gibi.

Onu sadece şu an Doğan Grubu bordrolarında bulunanlar savunuyor.

Eskiden çalışıp da ayrılmış olanlar ise, Doğan Grubu medyasının geçmişte diğer medyalara karşı yaptığı haksızlıkları ve ayıplı davranışları hatırlatıyor.

Eski çalışanlardan hemen hiçbiri, Doğan'a salınan vergi cezasını "Basın özgürlüğü" sorunu olarak görmüyor.

Bence bu tablodan Aydın Doğan dahil tüm medya mensuplarının ders almaları gerekmekte.

Hesap sorulmalı

Birincisi, ne kadar yöneticiler yetkili olsalar da çalışanlar olumlu ve olumsuz gelişmeleri patronların kararlarına bağlar.

İkincisi patronların, zaman zaman yöneticilerini denetleyip, hesap sorması şarttır.

Örneğin Aydın Doğan vergi cezalarından ötürü Erdoğan'a ve iktidara ne kadar öfkeleniyorsa, aynı şekilde bu cezalara neden olan Grup içi hisse alım satımlarını yaparken "vergi" olayını hiç hesap etmeyen yöneticilerine de öfkelenmesi ve "Başıma bu belayı neden sardınız" diye hesap sorması gerekmektedir.

Üçüncüsü de ister Doğan medyası yazarı ister eski çalışanı olun, isterse de bir başka medyada çalışın.

"Basın özgürlüğü" her dönemde herkese lazımdır.

Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm yetkililer, diğer medyalardaki yazarlar ve haberciler, çok önemli bir medya grubunun kaderini belirleyecek bu süreçte, davranışlarına da söylemlerine de dikkat etmelidir.

"Al Capone" benzetmesi bu açıdan uygunsuz olmuştur.

Doğan Grubu'nun batmasını bekler izlenim yaratan yorumların sahiplerinin ise geçmişte Doğan'ın katkısıyla da oluşan basın özgürlüğünü ve serbest rekabeti engelleyen durumların, medyayı bugünkü dengesiz haline taşıdığını unutmamaları gerekiyor.

Mehmet Barlas/Sabah