07 Oca 2009 10:28 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:28

'AYDIN BEY BENİ ÜZDÜ!..' FEHMİ KORU AYDIN DOĞAN'A NEDEN ÜZÜLDÜ?..

Ülkemizin en büyük medya patronu 2009 yılına buruk girmiş; doğrusu çok üzüldüm...

Aydın Bey beni üzdü

Ülkemizin en büyük medya patronu 2009 yılına buruk girmiş; doğrusu çok üzüldüm... Elinden çıkardığı banka sebebiyle bir çırpıda milyarlarca dolara hükmeder hale gelen, nakit-hazinesi Petrol Ofisi'nin (PO) büyük hissedarı, vergi rekortmeni bir patrondan beklenen, ağzına ve eline bakan çalışanlarına umut ve moral pompalamak olmalıydı...

1959 yılında ilk kez vergi mükellefi olmuş Aydın Bey; 2009 onun iş hayatında 50. yıldönümü... Yarım asrı çalışarak geçirmiş, mütevazı başlangıcı uluslararası bir patron figürüne dönüştürmeyi başarmış, iyi bir aile babası olduğu kesin biri Aydın Doğan... "50. yılında çalışanlarına gönderdiği mektup içimi acıttı" desem yalan söylemiş olmam.

Düşünebiliyor musunuz: Her yılın ilk günü patronlarından bir cumhuriyet altını, bir piyango bileti ve bir kutu çikulata eşliğinde iyi dilekler mektubu almaya alıştırılmış grubun üyeleri, bu yılın ilk günü neden altın, piyango ve çikulata gönderemediğini izah sadedinde kuru bir patron mektubuyla yetinmek zorunda bırakılıyor...

Her fırsatta içini döktüğü Milliyet yazarı Abbas Güçlü'nün patronundan aldığı mektuba yer verdiği yazının son bölümü özellikle içimi burktu. "Kriz dönemlerinde çalışanlar için en önemli iki şey var" diyor Abbas Bey ve ekliyor: "İlki, işini korumak, ikincisi ise düzenli olarak maaşını alabilmek..." Tesellisini de okuyalım: "Aydın Bey özellikle de maaş konusunda müthiş duyarlı. Zaman zaman derin krizler de yaşansa 25 yıldır maaşımız hiç ikinci güne sarkmadı."

Buna ben de çok sevindim. Umarım böyle devam eder...

"Umarım böyle devam eder" temennimi alaycı bir takılma saymayın lütfen. Endişem var, ne yalan söyleyeyim, o endişem de Abbas Güçlü'nün temmuz ayında günler boyu görüştüğü patronundan aktardıklarıyla iki gün önce yazdıkları arasındaki ton ve bilgi farkından kaynaklanıyor...

Temmuzun ortalarında (13 ve 15 Temmuz 2008) yazdığı iki yazıda, müthiş olaylara hakim ve hiçbir şeyin sarsamayacağı bir patron profili çizmişti Aydın Doğan için; şimdiyse sıradanlaşmış bir patron tablosuyla karşı karşıya bırakıverdi bizleri... Altın, piyango bileti neyse ama, yazarlarına bir kutu çikulata bile gönderememek...

Olacak şey değil...

Şimdi "Çocuktan al haberi" benzeri "Patrondan al haberi" başlığı uygun görülmüş son yazısına... Temmuz yazılarının başlıkları bile etkileyiciydi: 'Aydın Doğan olmanın zorluğu 1' ve 'Aydın Doğan olmanın zorluğu 2'...

Yakın vadede görkemli bir hedefi olduğunu öğrenmiştik o yazılardan. Okuyalım: "Hedefte üniversite var. Yıllardır kafasındaydı. Nihayet şekillenmiş. İstediği öyle parlatılmış, sözde üniversitelerden değil. Her yönüyle parmakla gösterilecek bir üniversite. Rakiplerini, zorluklarını ve maliyetini anlattım. Hepsinin farkında. Ama kararlı. Biz neler gördük, bunu da başarırız diyor."

Bir 'bilge adam' gibi konuşmuş yazarına Aydın Bey geçen yıl; onun aracılığıyla siyasilere ve bizim gibilere mesaj yollamış: "Siyasetçiler medyaya karşı daha tahammüllü olmalı" demiş... "Kimlere kızgınsınız?" sorusuna "Siyasetçiler ve gazeteciler" cevabını vermiş...

'Ülkeyi yönetenler' dediği isimler ve konumları da şöyle sıralamış yazarına: Gül, Erdoğan, komutanlar... Şu cümleyi de okuyun: "Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da komutanlardan şimdi hangisi çıkıp da Aydın Doğan demokrasiyi sekteye uğratacak hareketlerin yanındaydı diyebilir."

Bu satırları okuduğumda "Acaba Ergenekon'a telmih mi var?" diye düşünmüştüm; oysa orada yargıya güvenini de belirtmekteydi Aydın Bey..

Çalışanlarına gönderdiği mektupta ülkemizin en büyük patronunun içine düştüğü sıkıntının boyutlarını ve sebeplerini anlamaya yarayacak ipuçları aradım. Şu bölüm biraz açıklayıcı gibi geldi:

"Ülke olarak ekonomik krizlere yakalandık, başarısız projelerimiz oldu, medyada çalışmam dolayısıyla istemeden siyasi tartışmaların içine çekildim. Bu zorlu dönemleri aşabildim, çünkü yanımda samimi çabalarını, sağlam öngörü ve yaratıcı fikirlerini benimle paylaşan çok değerli çalışma arkadaşlarım vardı."

Sıkıntıların farkında, ama sebepleri tam keşfedebilmiş mi?

Tekstil ve otomotiv sektöründe ihracatın azalması sebebiyle bir durgunluk var; ama Aydın Doğan'ın büyük yatırımları bu iki alanda değil. Petrol fiyatları düştü diyelim, derhal pompaya yansımıyor ki bu düşüşler, PO'nun gelirleri etkilenmiş olsun. Medya deseniz, dün neyse bugün de aynı; gelir kaybı varsa gazetenin fiyatını artırırsın, olur biter...

Cumhuriyet altını, piyango, çikulataya alıştırdığı, 'sağlam öngörü ve yaratıcı fikirlerini' kendisiyle paylaşan 'çok değerli' mesai arkadaşlarına, yanlış anlamlara çekilebilecek bir mektup; olacak şey mi bu?

TAHA KIVANÇ/YENİŞAFAK