10 Ara 2013 16:58
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:48
Avrupa Birliğinden hükümete 'Taraf ve Baransu' eleştirisi!
AB, Taraf Gazetesi ve muhabiri Mehmet Baransu aleyhine açılan soruşturmalara tepki gösterdi.
Basına yönelik devlet müdahalesine itiraz eden Brüksel, milli
güvenlik konularına ilişkin kararın yargı tarafından verilmesi
gerektiğini vurguladı. AB, Avrupa basın ve ifade hürriyeti
tartışmalarında İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesi ile
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına da uyulmasını
talep etti.
İfade hürriyetinin kamu yetkililerinin müdahalesi olmadan
haber alınması ve verilmesini de kapsadığını vurgulayan AB'nin
yürütme organı Avrupa Komisyonu, bu hürriyetin milli güvenlik adına
ancak yargı tarafından kısıtlanabileceği, bu kısıtlamaların da
AİHS'nin çizdiği sınırları aşmaması gerektiği uyarısı
yaptı.
AİHS'nin ifade hürriyetini konu alan 10. maddesi, "herkesin
ifade özgürlüğü hakkına sahip olduğunu, bu hakkın bir konuda fikir
sahibi olunmasını, fikir ve haberlerin sınırları dikkat almadan ve
kamu otoritesinin müdahalesi olmaksızın dolaşmasını kapsadığını"
belirtiyor. Bu maddenin ikinci bölümünde de bu hakkın milli
güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu düzeni gibi konular söz konusu
olduğunda kısıtlanabileceği; ancak bu kısıtlamaların kanunla
yapılması gerektiği vurgulanıyor.
Türkiye'nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi'ne bağlı AİHM,
ifade hürriyetini alabildiğince geniş yorumlaması ile
tanınıyor.
AB Komisyonu'nun Genişleme ve Avrupa Komşuluk Siyaseti'nden
sorumlu üyesi Stefan Füle'nin sözcüsü Peter Stano, Cihan Haber
Ajansı'na yaptığı açıklamada, ekimde açıklanan İlerleme Raporu'na
atıf yaparak devlet yetkililerinin basına ilişkin açıklamalarının
savcıları harekete geçirdiği ve hem medya sahipleri hem de
gazeteciler arasında oto-sansürü artırdığına dikkat
çekti.
Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijten tarafından
kaleme alınan ve şu an AB'nin yasama organı Avrupa Parlamentosu'nda
müzakere edilen taslak rapor da ifade ve basın hürriyetine ilişkin
kısıtlamaları tenkit ediyor.
'AÇIKLAMALAR SOĞUK DUŞ ETKİSİ YAPTI'
AB, gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmasının
ardından Türkiye'de basın hürriyetini daha yakından takip
ediyor.
Ekimde açıklanan 2013 raporunda ifade ve basın hürriyetine
geniş yer ayıran AB Komisyonu, Türkiye'ye en düşük notlardan birini
bu konuda vermişti. “Devlet memurlarının basın üzerinde devam eden
baskısı, geniş oto-sansür, eleştirel gazetecilerin kovulması, sık
sık uygulanan internet siteleri yasakları, basın ve ifade
hürriyetinin fiiliyatta yargı ve radyo-tv yayınlarını düzenleyen
kurumlarca kısıtlanması gibi sorunlar devam etmektedir.” diyen
rapor, devlet memurlarının açıklamalarının “soğuk duş” etkisi
yaptığı ve savcıların soruşturmalar açmalarına sebep olduğuna
işaret etmişti.
Resmi yetkililerin eleştirel yazar ve gazetecilere davalar
açmayı sürdürdükleri vurgulanan raporda, “Medya sahipliğinin,
menfaatleri haberlerin serbest dolaşımının ötesine geçen büyük
şirketlerde temerküz etmesi hem medya sahipleri hem de gazeteciler
arasında geniş oto-sansüre yol açmaktadır. Ana akım medya bilhassa
Gezi Parkı olaylarını çok az haber yaptı. Hükümeti eleştiren köşe
yazarları ve gazeteciler ya kovuldular ya da istifaya zorlandılar.
Neticede basın hürriyeti fiiliyatta kısıtlı kaldı.” ifadelerine yer
vermişti.
İlerleme Raporu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ismen
zikretmeden sosyal paylaşım sitesi Twitter ile ilgili
eleştirilerini de gündeme getirmişti. Rapor, “Birkaç hadisede üst
düzey yetkililer sosyal medyayı topluma tehlike olarak eleştirdi.”
demişti.
Rapor, ifade ve basın hürriyetine ilişkin hüküm cümlesinde ise
şu cümleleri kullanmıştı: “İfade ve basın hürriyeti fiiliyatta
kısıtlandı. Türk basınının mülkiyet yapısı, zaman zaman
siyasetçilerin göz korkutucu açıklamaları, kısıtlayıcı kanuni
mevzuat ve yargının bu kanunları yorumlayış şekli medya sahipleri
ve gazeteciler arasında geniş oto-sansüre ya da gazetecilerin
kovulmasına sebep olmuştur.”