29 Haz 2014 16:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:22

Atv'nin yeni dizisini Yeni Şafak yazarı topa tuttu! Başka kanalda olsa...

Yeni Şafak'ın ekran dedektifi Sema Karabıyık bugün köşesinde ATVde yayınlanmaya başlayan Diğer Yarım isimli diziyi yerden yere vurdu.

Yeni Şafak'ın ekran dedektifi Sema Karabıyık bugün köşesinde ATVde yayınlanmaya başlayan Diğer Yarım isimli diziyi yerden yere vurdu.

"Diğer Yarım rakip kanallarda yayınlansa idi özellikle imam karakteri üzerinden eleştiriler ve itirazlar ayyuka çıkardı. Türban ve din algısının 'aşırı normalleştiği' şu dönemde; 'bizimkiler' yapıyorsa görmezden gelelim, 'onlar' yapıyorsa kıyasıya eleştirelim anlayışının sağlıklı bir yaklaşım olmadığını söylemeden geçemeyeceğim." diyen Karabıyık, Diğer Yarım dizisinin ilk projelendirildiğinde neler yaşandığını da yazdı.

Karabıyık en sert eleştiriyi ise "Mutaassıp, muhafazakar olarak resmedilen annenin de ortak olduğu büyük bir yalanın üzerine hikaye inşa etmek, çok arzulanan 'normalleşmeye' hizmet ediyor! Yokmuş birbirimizden farkımız ne mutlu bize!"cümleleri ile dile getirdi.

İşte Karabıyık'ın o yazısından çarpıcı bölümler:

DİZİ PROJESİNİN ADI SAFİR KÜPELER'Dİ

"Türban sorunu dizi oluyor başlıkları atıldığında yıl 2008, adres atv idi. Türkiye'nin yakın tarihini meşgul eden türban tartışmalarına başka bir açıdan yaklaşacağı iddiasındaki Safir Küpeler; biri türbanlı diğeri başı açık ikiz kardeşlerin hikayesini anlatacaktı. Zamanın dizi ruhuna uygun bir şekilde birbirinden habersiz ikizlerin aynı erkeğe aşık olması üzerinden akacaktı hikaye. Yaprak Dökümü'nden miras Leyla-Oğuz-Nejla üçgeni ekrana gelen senaryoların olmazsa olmaz klişe teması idi. Unutulmaz tamamen bu tema üzerine inşa edildi. Aradan yıllar geçti ama değişen bir şey olmadı. Yer Gök Aşk, Lale Devri, Güneşi Beklerken, O Hayat Benim aynı erkeğe gönül veren kız kardeşlerin hikayesi olarak geçti dizi tarihine.
PROJE RAFA KALKTI YERİNE HUZUR SOKAĞI GELDİ
Çekimlerine Mısır'da başlanması planlanan Safir Küpeler, 'öteki'ne bakışı ilk kez ekranlara getirerek bir ilke imza atacakken proje rafa kaldırıldı. Roman uyarlaması trendine eklemlenen Huzur Sokağı'na nasip oldu 'öteki'nin hikayesini anlatmak. Muhafazakar kesimde heyecan dalgası yaşatan, yakaladığı izlenme oranı ile yapımcılara, 'ne yani ben de şimdi bu tarz diziler mi yapmalıyım' sorusunu sorduran Huzur Sokağı; çok izlenen dizilerin seyircisine ulaşmak adına muhafazakar romanı seküler zihniyetli senaristlere emanet etmesiyle dikkat çekti. İlk zamanlardaki heyecan ve merak dalgası kısa zamanda yok olunca birkaç defa senarist değişikliği yapıldı ama hikayenin kuruluşundaki zihniyetin seyirciyi ekrandan kaçırdığı üzerinde durulmadı. Tüm dikkatler türbanlı karakterin kılık kıyafetinde, türban bağlama şeklinde olduğundan modacı önerildi diziye, Şükran'ın tarzı değiştirildi.
DİĞER YARIM YENİLENMİŞ HALDE EKRANLARDA
2008 yılında rafa kaldırılan Safir Küpeler, Diğer Yarım adıyla yenilenmiş bir versiyonla geldi yaz ekranına. Bu sezon ısrarla denenen ama henüz başarılı olamayan mahalle konseptiyle birleştirilerek. Safir Küpeler Kahireli Mariye ve Dumrul'un İstanbul'a kaçmasıyla başlıyordu. Mariye ikizlerini doğururken ölüyor, kızlar iki ayrı aileye evlatlık veriliyordu. Biri varlıklı ve muhafazakar diğeri cumhuriyetçi bir ailede büyütülen kardeşlerin yolları yıllar sonra aynı erkeğe aşık olmalarıyla kesişiyor, safir küpenin diğer tekini ararken kardeş oldukları anlaşılıyordu. Doğumda trajik bir şekilde annenin ölümünden sonra ikizlerin ayrılması, farklı ailelere evlatlık verilmesi, birbirinden habersiz büyümesi dahi kabul edilemezken; Diğer Yarım'da bir inat uğruna boşanma gerçekleşmiş, hakim ikizleri birbirinden ayırmış. İkizlerden birine annesinin diğerine babasının öldüğü söylenmiş, ve tabii ki kızların birbirinden haberi yok!
ÇOK ARZULANAN NORMALLEŞMEYE HİZMET EDİYOR
Mutaassıp, muhafazakar olarak resmedilen annenin de ortak olduğu büyük bir yalanın üzerine hikaye inşa etmek, çok arzulanan 'normalleşmeye' hizmet ediyor! Yokmuş birbirimizden farkımız ne mutlu bize! Kızına babasının öldüğünü söyleyen, ikiz kardeşi olduğunu saklayan, diğer kızından vazgeçen mutaassıp anne, lokantaya gelen müşterinin dizlerini şalla örtüyor etrafta erkekler var gerekçesiyle. Ahlakın bir bütün olduğu, parçalanmış ahlak anlayışının ahlakı yok ettiği görmezden geliniyor ısrarla.
TEK OYUNCU SEYİRCİ İÇİN DE YORUCU
İkizlerin tek oyuncuya emanet edilmesi oyuncu açısından yorucu olduğu kadar seyirci kanadında da yorucu bir etkiye sahip. Başlangıç hikayesi olarak beklentileri karşılayamayan bilimkurgu dizisi Orphan Black klonları canlandıran oyuncunun sarsıcı performansı ile dikkat çeker. Diğer Yarım'da ise tek yumurta ikizi kolaycılığına kaçıldığı ilk sahneden itibaren fark ediliyor. Farkın sadece türbana indirgenmesi karakterlerin ikisini de kusurlu hale getiriyor. Senaryonun iddiası ikizlerden birinin annesinin kızı diğerinin babasının kızı olduğu yönünde, farklı ortamlarda büyüyenlerin ikiz de olsalar tarzlarında fark olması doğaldır. Orphan Black klon hikayesi üzerinden bu farklılığı mükemmel bir şekilde anlatır.
İMAM DİZİDEN SOĞUTUYOR,ERKEK DELİSİ KADIN GÖRMEKTEN ESEF DUYUYORUM
Hikaye ilerledikçe ikizlerin tarzı oturur(?), muhafazakar- modern yaklaşımı su yüzüne çıktıkça düzelir diye umutlansak da, hala ve imam karakterinin beni diziden soğuttuğunu yazmadan geçemeyeceğim. Hala; evde kalmış, koca delisi, internetten tanıştığı adamların peşinde, erkek olsun da ne olursa olsun kıvamında bir kadın karakter, ki ben kadını aşağılayan bu yaklaşımı özellikle aile ve mahalle dizilerinde görmekten esef duyuyorum.
Twitter'da görmekten gına gelen bir takım cümleleri replik olarak imama yazmak, ergen zekasıyla taçlandırarak hayatın içinden bir karakter yapma girişimi imamları normalleştirmeye değil, itibarsızlaştırmaya hizmet eder. İmamı normalleştirmek, hayata dahil etmek; yaşlı, genç ve çocuklarla sağlıklı iletişim kurulmasından geçer. Diğer Yarım ise imamı komedi unsuru olarak kullanmaya kararlı.
RAKİP KANALDA YAYINLANSAYDI
Diğer Yarım rakip kanallarda yayınlansa idi özellikle imam karakteri üzerinden eleştiriler ve itirazlar ayyuka çıkardı. Türban ve din algısının 'aşırı normalleştiği' şu dönemde; 'bizimkiler' yapıyorsa görmezden gelelim, 'onlar' yapıyorsa kıyasıya eleştirelim anlayışının sağlıklı bir yaklaşım olmadığını söylemeden geçemeyeceğim.