17 Mar 2010 17:39
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:10
ATV İLE GÖRÜŞTÜ MÜ? SHOW TV SATILIYOR MU? ÇALIŞANLARIN MAAŞLARI NE OLACAK?
Show TV Genel Müdürü Saner Ayar, suskunluğunu Marketing Türkiye'ye bozdu
Bu yıl 19 yaşına giren kanalın hem yeni yüzünü hem de son dönemde kanalla ilgili yapılan eleştirileri konuşmak için bir araya geldiğimiz Ayar, RTÜK yasasında yapılacak değişiklikle birlikte Show TVnin yabancı bir ortakla yoluna devam edeceğini, Mayıs ayından sonra ise bambaşka bir Show TVnin geleceğini söyledi. Kendisi hakkında yöneltilen, "Atv ile anlaşıp, yeniden Show TVye geri döndü. Ayıp etti!" yönündeki eleştirilere de cevap veren Ayar, reyting rekorları kıran Ezel dizisinin Atvye geçmesiyle ilgili olarak ise sert konuştu. İşte 19uncu yılını kutlayan Show TVnin Genel Müdürü Ayar ile yaptığımız röportaj...
Türk televizyon dünyasının amiral gemilerinden biri olan Show TV için 19uncu yıl ne ifade ediyor?
Bugün Türkiyede 50-60 yılın üzerinde var olan kurum sayısı oldukça az. Hele özel televizyonlara baktığımız zaman, bizden bir yaş büyük yalnızca Star TV var. Bu nedenle her yaş bizim için çok önemli. Öte yandan doğumgünleri güzel şeylerdir. İzleyicinizle, sektörle o yeni yaşın heyecanını paylaşmak son derece önemli. Geçtiğimiz 19 yılda burada beş-altı genel müdür görev yapmış. Güneri Civaoğlu, Nuri Çolakoğlu, Faruk Bayhan, Murat Saygı ve diğerleri... Onlara da 19 yılı hatırlatmak ve onlarada teşekkür etmek lazımdı. Bu nedenle her yılı, izleyiciyle ve sektörle kurduğumuz bir iletişim imkanı olarak görüyoruz.
Yani buna bir imaj kampanyası olarak da bakabilir miyiz?
Evet. Aslında 19 yılda neler yaptığımızı gündeme getirmiş olduk bir nevi. Show TV ilk üç kanal içerisindeki yerini koruyarak, Türkiyenin en eğlenceli, en yaratıcı yeniliklere açık kanalı olma iddiasıyla hareket ediyor. Baktığımız zaman zaten 19 yılın hikayesi başarılarla dolu. Türkiyede AGB reytingleri 12 yıldır ölçülüyor, bunun dokuz yılında ise Show TVnin birinciliği var. Onun ötesinde Türkiyede TV yayıncılığına imza atmış birçok program bu kanalda yayınlandı. Maraton, Ateş Hattı, Kim 500 Bin İster, Hülya Avşar Show, Gelinim Olur musun, Dadı dizisi, Kurtlar Vadisi, Şehnaz Tango, Sıdıka, Cennet Mahhallesi, Survivor, Yemekteyiz, Var mısın Yok musun, Buzda Dans, Türkiyenin Yıldızları gibi. ... Bunların hepsi Show TVde yeşerdi ve bu kanalın yadsınamaz başarıları.
Sizin dönemizde yapılan işlere baktığımızda, yedi yılda gayet başarılı çalışmalara imza attığını görüyoruz. Hiç şüphesiz günde onlarca yeni yapım ve proje geliyordur karşınıza...Bir programın, dizinin reyting rekorları kıracağını ya da tutup tutmayacağını hangi kriterlere bakarak anlıyorsunuz?
Reyting biraz sosyal mühendislik işi. Reyting yarışı ise toplumun ne istediğini kestirmeye çalışarak herkesten önce onu bulabilmek. Bizler biraz da modacılar gibiyiz aslında... Bugünün değil önümüzdeki sezon neyin moda olacağının peşindeyiz. Bu nedenle toplumdan ayrışarak yaşayamazsınız. Sadece Türk toplumundan da beslenemezsiniz. Dünya trendleri nereye doğru gidiyor, son trendler ne? Bu sorulara yanıt aramak gerekir. Bugün siz bir dizi çekiyorsanız içinde Facebook yoksa o yeni neslin bunu sevmesi ya da içine alması mümkün değil. Dünya trendleri neyse onlara ayak uydurmak birinci şart. Bir yandan ise Türkiyenin kendi dinamiklerini unutmamak gerekiyor. Örneğin Volkan Konak ile "Kuzeyin Oğlu" adında bir eğlence programı başlattık. İlk bölüm AB izleyicisinde ilk 100 program arasında birinci oldu. Neden? Çünkü yeni bir Türk ozanı var orada. "Türk Malı" adlı bir program yapıyoruz o da yakın zamanda izleyicisini çengelle yakalayacaktır.
Hiç şüphesiz ki her yeni yapım bir yandan da risk demek. "Ya tutmazsa" endişesine hiç kapılmıyor musunuz?
Risk almaz olur muyuz, tabii ki alıyoruz. Ancak bu işi yapanlar, yani bizler global rakiplerimiz gibi çalışamıyoruz. Global rakiplerimiz bir yapım için 13 bölümlük program çekiyor, izleyicisine seyrettiriyor. Yayına koyuyor tepki alıyor. Sonrasında ise devam edip, etmeyeceğine karar veriyor. Ancak bizde buna daha senaryo aşamasında karar veriliyor ve öyle çekime başlanıyor. "13 bölümlük bir şey yapalım çekilsin hepsi, seyredilsin" demek zor. Maalesef bu şu andaki sektör gerçekleri ile bağdaşmıyor.
Son günlerde Show TVnin önemli silahlarından biri olduğu iddia edilen Ezel dizisinin Atvye kaptırılmasının kanal açısından iyi olmadığı konuşuluyor. Neden Ezel dizisi Atvye geçti? Ne kadarlık bir izleyici kaybına uğradınız?
Ezelin bizim kanalımızdan ayrılıp Atvye geçmesi maddi ya da manevi bir sıkıntıdan dolayı olmadı. Bunun arkasında ahlaki bir problem var. Bence sektörün ahlaki anlamda daha doğru dürüst işler hale gelmesi konusunda bu olay bir dönüm noktasıdır. Bu gidiş ahlaki bir duruş bozukluğudur. İzleyici kaybetmeye gelince tabii ki Ezel dizisinin yayınlanmaması bir izleyici kaybına neden oldu. Ancak dediğim gibi bu maddi ya da manevi bir nedenden dolayı değildir.
Kimileri de Acun Ilıcalının Show TV için altın yumurtlayan tavuk olduğunu söylüyor. Ilıcalının, kendini bir eğlence kanalı olarak konumlayan Show TVnin amiral gemisi olduğu da duyumlarımız arasında.
İstanbulda Bengonvil yetiştiremezsiniz. Yetişitirirsiniz de bir noktada durur. Ama Begonvil tohumlarını Bodrumda elinizden düşürdüğünüzde orası çiçek bahçesine döner. Acun Ilıcalı da bence en iyi iklimi Show TVde buluyor. Bugün Acunnun ağzından bir kelime çıktığında ben anlarım, benim ağzımdan bir kelime çıktığında Acun anlar. Bazen toplantı yaparken 30uncu saniyede işler çözülüyor. Diyorum ki, "Çıkma biraz oturalım. Uzun kalalım şu odada. İnsanlar uzun uzun konuştular falan dessin..." Hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Her başarı uzun bir çalışma dönemini, fokus olmayı, iyi öğrenmeyi ve sağlam enerjiyi gerektiriyor. Acun Ilıcalının bugün Show TVdeki başarısının detaylarına gireceksek, Acun Ilıcalının bu kanalda muhabirlik yaptığı günlerden yapımcılık yaptığı günlere, ilk Survivordan Fear Factora ve devamında Var mısın Yok musuna kadar ne kadar enerji harcadığına ve ne kadar detay detay bunlara çalıştığına iyi bakmak lazım. Yoksa bir günde, "Acun Ilıcalı gel sen bunları yap" ya da "Kanal bunu yapsın" demekle bu işler olmuyor maalesef. Keşke bu kadar kolay olsaydı.
Show TVnin reyting rekorları kıran programları varken, bir yandan da çalışanların maaşlarının zamanında ödenmediği, yapım şirketlerinin paralarını almadığı hatta, "Bu kalp seni unutur mu?" adlı dizinin oyuncularının, paralarını alamadığı için çekimleri durduğu gibi birçok haberle karşılaşıyoruz.
Türkiyede geçmişte birtakım televizyonların, özellikle TMSF ile yaptıkları protokollere aykırı davranmaları ya da ödeme yapmamaları üzerine bu tip kanallara el konuldu. Satıldılar ve yeni sahipleriyle buluştular. Ve bu kanalların hepsi yeni sahipleriyle sıfır borçla buluştu. Borçsuz, tertemiz bir gelecekle yayınlarına başladı. Bazıları bu televizyonları, sermaye koyarak piyasanın üzerinde fiyatla satın aldılar. Sermaye koyduğunuz, borcunuz olmadığı zaman daha farklı çalışırsınız. Örneğin Star TV, TMSF tarafından Uzanlardan alındı. İhaleye çıktı ve Doğan Grubu kanalın yeni sahibi oldu. Atvye baktığınızda da benzer bir durum sözkonusu. 10 yılda iki kez sıfır borçla devredildi. Bunlar şirketlerin sermaye yapılarını düzenlenmesi için oldukça büyük avantajlar. Öte yandan bugün yapımcılar çok büyük sermayeleri ellerinde bulundurmuyor. Sermayesi olan dizileri finanse eden yapımcılar birkaç tane. Bunun dışındakiler kanaldan gelecek düzenli ödemelerle yapımlarını devam ettiriyor. Bu noktada sermayesi güçlü bir kanal oldukça önemli. Çukurova Grubunun durumunda en ufak bir sıkıntı olmamasına rağmen, yıllardır bankaların TMSF tarafından alınması sermaye artırımının yapılamaması, Erol Aksoyun kalan hissesi üzerine TMSFnin gelmesi, sermaye sahipleri arasındaki sıkıntılar yüzünden burada finansal yapının toparlanması zor oldu. Yıllardır geçmişten gelen bir sıkıntı vardı şimdi bunu yönetiyoruz. Ufak tefek inişler çıkışlar normal. Ancak Show TV büyük bir kurum. 19 yılı geride bıraktık. Bundan sonda başarıyla hayatımıza devam edeceğiz.
Geçtiğimiz aylarda Atv ile anlaştığınız yönünde haberler yayınlandı. Birçok köşe yazarının da gündemi oldunuz. Ardından ise Show TVye geri döndüğünüz gündeme geldi. Hatta bu konuda "ayıp ettiğiniz" de yazılıp çizildi...
Bugün Türkiyede medya sektörünün dedikodusunu yapmak için onlarca internet sitesi var. Buna benzer başka bir sektör varsa da ben bilmiyorum. Ben hiçbir zaman Atv ile anlaşmadım. Atvye geçmedim. "Evden çıktı.. Binaya girdi. Reklamcılarla toplantı yaptı..." gibi internet sitelerinde birçok haber yapıldı. Bu yazılanların gerçekle uzaktan yakından bir alakası yok. Evet Atvnin yöneticileriyle görüştüm. Onlara da ifade ettiğim üzere, bu transfer için Mehmet Emin Karamehmetin izni gerekiyordu. Onun izni olmadan böyle bir şey yapmam mümkün değildi. O da izin vermedi. Çukurova Grubunun diğer yöneticileri de bırakmadılar beni. Herhangi bir maddi pazarlık falan söz konusu bile değildi. Bir de şöyle bir şey oldu; buradaki arkadaşlarımın, bana Atvden daha fazla ihtiyacı vardı.
Peki Türk medyasındaki bu dedikodulara, rekabete kimi zaman yapılan karalamalara nasıl bakıyorsunuz? Bu renkli dünyadan sıkıldığınız oluyor mu?
19 yıldır bu meslekteyim. Bizim sektörümüz aşağı yukarı böyle. İçerik tarafında yaşanan rekabeti, gidişleri gelişleri çok doğru bulmuyorum. Bu sektörün gerçek bir sektör gibi ilerlemesi için ilgili yasaların bir an önce çıkması lazım. Son 10 yıla baktığımız zaman ulusal kanal sayısı kaçtan kaça çıktı. Sürekli yatırım yap denilirken, yeni oyuncular pazara sokulmaya devam edilirse bu iş doğru yapılmaz. Radyo Televizyon Üst Kurulu bu konuda çok muazzam bir çalışma içinde. Umarım olacak. Diğer yandan yabancı sermaye daha Türk medyasının içerisine giremedi. Foxun bir operasyonu var Türkiyede ancak grubun dünyadaki ilgisi daha çok Pay TV operasyonları üzerinde. Türkiyede, Foxu gerçek anlamda hissediyor olmak gerekirdi. Belki önümüzdeki günlerde bu da olacak. Bugün Atvde bir yabancı ortaklık var. Ama bu stratejik ortaklıktan ziyade finansal bir ortaklık. Çok isterdim dünya medya devlerinin bu pazara yatırım yapmasını. Öte yandan, "Ben büyüyünce televizyoncu olacağım" diyen çoçuklar iş başında değiller. Bugün iş başındakiler bu cümleyi söyleyenlerden oluşmuyor. Dört dörtlük yetişmiş, TV koridorlarının her ayrıntısını görmüş gençler bu koltuklara oturduğunda hizmet kalitesinin artacağını düşünüyorum.
Show TVnin satılması gibi bir durum söz konusu mu?
"Bizim için Mayıs ayından sonrası çok heyacanlı geçecek gibi görünüyor. Birçok yabancı medya gurubuyla görüşmeler halindeyiz. Yasanın değişimiyle birlikte bir yabancı ortaklık söz konusu olucak. Çok ciddi taliplerimiz var. Yasanın izin verdiği şekilde olucak. Bu noktada Mayıs ayından itaberen çok daha heyacanlı bir rekabetin içinde olacağız. Bu ortaklıkla hedef kitlemizden vazgeçmeyeceğiz. Sadece çok net, daha yaratıcı daha ileriye dönük, uluslararası işbirlikleriyle birçok prodüksiyona girmek istiyoruz."
Özlem Terzi/Marketing Türkiye
Türk televizyon dünyasının amiral gemilerinden biri olan Show TV için 19uncu yıl ne ifade ediyor?
Bugün Türkiyede 50-60 yılın üzerinde var olan kurum sayısı oldukça az. Hele özel televizyonlara baktığımız zaman, bizden bir yaş büyük yalnızca Star TV var. Bu nedenle her yaş bizim için çok önemli. Öte yandan doğumgünleri güzel şeylerdir. İzleyicinizle, sektörle o yeni yaşın heyecanını paylaşmak son derece önemli. Geçtiğimiz 19 yılda burada beş-altı genel müdür görev yapmış. Güneri Civaoğlu, Nuri Çolakoğlu, Faruk Bayhan, Murat Saygı ve diğerleri... Onlara da 19 yılı hatırlatmak ve onlarada teşekkür etmek lazımdı. Bu nedenle her yılı, izleyiciyle ve sektörle kurduğumuz bir iletişim imkanı olarak görüyoruz.
Yani buna bir imaj kampanyası olarak da bakabilir miyiz?
Evet. Aslında 19 yılda neler yaptığımızı gündeme getirmiş olduk bir nevi. Show TV ilk üç kanal içerisindeki yerini koruyarak, Türkiyenin en eğlenceli, en yaratıcı yeniliklere açık kanalı olma iddiasıyla hareket ediyor. Baktığımız zaman zaten 19 yılın hikayesi başarılarla dolu. Türkiyede AGB reytingleri 12 yıldır ölçülüyor, bunun dokuz yılında ise Show TVnin birinciliği var. Onun ötesinde Türkiyede TV yayıncılığına imza atmış birçok program bu kanalda yayınlandı. Maraton, Ateş Hattı, Kim 500 Bin İster, Hülya Avşar Show, Gelinim Olur musun, Dadı dizisi, Kurtlar Vadisi, Şehnaz Tango, Sıdıka, Cennet Mahhallesi, Survivor, Yemekteyiz, Var mısın Yok musun, Buzda Dans, Türkiyenin Yıldızları gibi. ... Bunların hepsi Show TVde yeşerdi ve bu kanalın yadsınamaz başarıları.
Sizin dönemizde yapılan işlere baktığımızda, yedi yılda gayet başarılı çalışmalara imza attığını görüyoruz. Hiç şüphesiz günde onlarca yeni yapım ve proje geliyordur karşınıza...Bir programın, dizinin reyting rekorları kıracağını ya da tutup tutmayacağını hangi kriterlere bakarak anlıyorsunuz?
Reyting biraz sosyal mühendislik işi. Reyting yarışı ise toplumun ne istediğini kestirmeye çalışarak herkesten önce onu bulabilmek. Bizler biraz da modacılar gibiyiz aslında... Bugünün değil önümüzdeki sezon neyin moda olacağının peşindeyiz. Bu nedenle toplumdan ayrışarak yaşayamazsınız. Sadece Türk toplumundan da beslenemezsiniz. Dünya trendleri nereye doğru gidiyor, son trendler ne? Bu sorulara yanıt aramak gerekir. Bugün siz bir dizi çekiyorsanız içinde Facebook yoksa o yeni neslin bunu sevmesi ya da içine alması mümkün değil. Dünya trendleri neyse onlara ayak uydurmak birinci şart. Bir yandan ise Türkiyenin kendi dinamiklerini unutmamak gerekiyor. Örneğin Volkan Konak ile "Kuzeyin Oğlu" adında bir eğlence programı başlattık. İlk bölüm AB izleyicisinde ilk 100 program arasında birinci oldu. Neden? Çünkü yeni bir Türk ozanı var orada. "Türk Malı" adlı bir program yapıyoruz o da yakın zamanda izleyicisini çengelle yakalayacaktır.
Hiç şüphesiz ki her yeni yapım bir yandan da risk demek. "Ya tutmazsa" endişesine hiç kapılmıyor musunuz?
Risk almaz olur muyuz, tabii ki alıyoruz. Ancak bu işi yapanlar, yani bizler global rakiplerimiz gibi çalışamıyoruz. Global rakiplerimiz bir yapım için 13 bölümlük program çekiyor, izleyicisine seyrettiriyor. Yayına koyuyor tepki alıyor. Sonrasında ise devam edip, etmeyeceğine karar veriyor. Ancak bizde buna daha senaryo aşamasında karar veriliyor ve öyle çekime başlanıyor. "13 bölümlük bir şey yapalım çekilsin hepsi, seyredilsin" demek zor. Maalesef bu şu andaki sektör gerçekleri ile bağdaşmıyor.
Son günlerde Show TVnin önemli silahlarından biri olduğu iddia edilen Ezel dizisinin Atvye kaptırılmasının kanal açısından iyi olmadığı konuşuluyor. Neden Ezel dizisi Atvye geçti? Ne kadarlık bir izleyici kaybına uğradınız?
Ezelin bizim kanalımızdan ayrılıp Atvye geçmesi maddi ya da manevi bir sıkıntıdan dolayı olmadı. Bunun arkasında ahlaki bir problem var. Bence sektörün ahlaki anlamda daha doğru dürüst işler hale gelmesi konusunda bu olay bir dönüm noktasıdır. Bu gidiş ahlaki bir duruş bozukluğudur. İzleyici kaybetmeye gelince tabii ki Ezel dizisinin yayınlanmaması bir izleyici kaybına neden oldu. Ancak dediğim gibi bu maddi ya da manevi bir nedenden dolayı değildir.
Kimileri de Acun Ilıcalının Show TV için altın yumurtlayan tavuk olduğunu söylüyor. Ilıcalının, kendini bir eğlence kanalı olarak konumlayan Show TVnin amiral gemisi olduğu da duyumlarımız arasında.
İstanbulda Bengonvil yetiştiremezsiniz. Yetişitirirsiniz de bir noktada durur. Ama Begonvil tohumlarını Bodrumda elinizden düşürdüğünüzde orası çiçek bahçesine döner. Acun Ilıcalı da bence en iyi iklimi Show TVde buluyor. Bugün Acunnun ağzından bir kelime çıktığında ben anlarım, benim ağzımdan bir kelime çıktığında Acun anlar. Bazen toplantı yaparken 30uncu saniyede işler çözülüyor. Diyorum ki, "Çıkma biraz oturalım. Uzun kalalım şu odada. İnsanlar uzun uzun konuştular falan dessin..." Hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Her başarı uzun bir çalışma dönemini, fokus olmayı, iyi öğrenmeyi ve sağlam enerjiyi gerektiriyor. Acun Ilıcalının bugün Show TVdeki başarısının detaylarına gireceksek, Acun Ilıcalının bu kanalda muhabirlik yaptığı günlerden yapımcılık yaptığı günlere, ilk Survivordan Fear Factora ve devamında Var mısın Yok musuna kadar ne kadar enerji harcadığına ve ne kadar detay detay bunlara çalıştığına iyi bakmak lazım. Yoksa bir günde, "Acun Ilıcalı gel sen bunları yap" ya da "Kanal bunu yapsın" demekle bu işler olmuyor maalesef. Keşke bu kadar kolay olsaydı.
Show TVnin reyting rekorları kıran programları varken, bir yandan da çalışanların maaşlarının zamanında ödenmediği, yapım şirketlerinin paralarını almadığı hatta, "Bu kalp seni unutur mu?" adlı dizinin oyuncularının, paralarını alamadığı için çekimleri durduğu gibi birçok haberle karşılaşıyoruz.
Türkiyede geçmişte birtakım televizyonların, özellikle TMSF ile yaptıkları protokollere aykırı davranmaları ya da ödeme yapmamaları üzerine bu tip kanallara el konuldu. Satıldılar ve yeni sahipleriyle buluştular. Ve bu kanalların hepsi yeni sahipleriyle sıfır borçla buluştu. Borçsuz, tertemiz bir gelecekle yayınlarına başladı. Bazıları bu televizyonları, sermaye koyarak piyasanın üzerinde fiyatla satın aldılar. Sermaye koyduğunuz, borcunuz olmadığı zaman daha farklı çalışırsınız. Örneğin Star TV, TMSF tarafından Uzanlardan alındı. İhaleye çıktı ve Doğan Grubu kanalın yeni sahibi oldu. Atvye baktığınızda da benzer bir durum sözkonusu. 10 yılda iki kez sıfır borçla devredildi. Bunlar şirketlerin sermaye yapılarını düzenlenmesi için oldukça büyük avantajlar. Öte yandan bugün yapımcılar çok büyük sermayeleri ellerinde bulundurmuyor. Sermayesi olan dizileri finanse eden yapımcılar birkaç tane. Bunun dışındakiler kanaldan gelecek düzenli ödemelerle yapımlarını devam ettiriyor. Bu noktada sermayesi güçlü bir kanal oldukça önemli. Çukurova Grubunun durumunda en ufak bir sıkıntı olmamasına rağmen, yıllardır bankaların TMSF tarafından alınması sermaye artırımının yapılamaması, Erol Aksoyun kalan hissesi üzerine TMSFnin gelmesi, sermaye sahipleri arasındaki sıkıntılar yüzünden burada finansal yapının toparlanması zor oldu. Yıllardır geçmişten gelen bir sıkıntı vardı şimdi bunu yönetiyoruz. Ufak tefek inişler çıkışlar normal. Ancak Show TV büyük bir kurum. 19 yılı geride bıraktık. Bundan sonda başarıyla hayatımıza devam edeceğiz.
Geçtiğimiz aylarda Atv ile anlaştığınız yönünde haberler yayınlandı. Birçok köşe yazarının da gündemi oldunuz. Ardından ise Show TVye geri döndüğünüz gündeme geldi. Hatta bu konuda "ayıp ettiğiniz" de yazılıp çizildi...
Bugün Türkiyede medya sektörünün dedikodusunu yapmak için onlarca internet sitesi var. Buna benzer başka bir sektör varsa da ben bilmiyorum. Ben hiçbir zaman Atv ile anlaşmadım. Atvye geçmedim. "Evden çıktı.. Binaya girdi. Reklamcılarla toplantı yaptı..." gibi internet sitelerinde birçok haber yapıldı. Bu yazılanların gerçekle uzaktan yakından bir alakası yok. Evet Atvnin yöneticileriyle görüştüm. Onlara da ifade ettiğim üzere, bu transfer için Mehmet Emin Karamehmetin izni gerekiyordu. Onun izni olmadan böyle bir şey yapmam mümkün değildi. O da izin vermedi. Çukurova Grubunun diğer yöneticileri de bırakmadılar beni. Herhangi bir maddi pazarlık falan söz konusu bile değildi. Bir de şöyle bir şey oldu; buradaki arkadaşlarımın, bana Atvden daha fazla ihtiyacı vardı.
Peki Türk medyasındaki bu dedikodulara, rekabete kimi zaman yapılan karalamalara nasıl bakıyorsunuz? Bu renkli dünyadan sıkıldığınız oluyor mu?
19 yıldır bu meslekteyim. Bizim sektörümüz aşağı yukarı böyle. İçerik tarafında yaşanan rekabeti, gidişleri gelişleri çok doğru bulmuyorum. Bu sektörün gerçek bir sektör gibi ilerlemesi için ilgili yasaların bir an önce çıkması lazım. Son 10 yıla baktığımız zaman ulusal kanal sayısı kaçtan kaça çıktı. Sürekli yatırım yap denilirken, yeni oyuncular pazara sokulmaya devam edilirse bu iş doğru yapılmaz. Radyo Televizyon Üst Kurulu bu konuda çok muazzam bir çalışma içinde. Umarım olacak. Diğer yandan yabancı sermaye daha Türk medyasının içerisine giremedi. Foxun bir operasyonu var Türkiyede ancak grubun dünyadaki ilgisi daha çok Pay TV operasyonları üzerinde. Türkiyede, Foxu gerçek anlamda hissediyor olmak gerekirdi. Belki önümüzdeki günlerde bu da olacak. Bugün Atvde bir yabancı ortaklık var. Ama bu stratejik ortaklıktan ziyade finansal bir ortaklık. Çok isterdim dünya medya devlerinin bu pazara yatırım yapmasını. Öte yandan, "Ben büyüyünce televizyoncu olacağım" diyen çoçuklar iş başında değiller. Bugün iş başındakiler bu cümleyi söyleyenlerden oluşmuyor. Dört dörtlük yetişmiş, TV koridorlarının her ayrıntısını görmüş gençler bu koltuklara oturduğunda hizmet kalitesinin artacağını düşünüyorum.
Show TVnin satılması gibi bir durum söz konusu mu?
"Bizim için Mayıs ayından sonrası çok heyacanlı geçecek gibi görünüyor. Birçok yabancı medya gurubuyla görüşmeler halindeyiz. Yasanın değişimiyle birlikte bir yabancı ortaklık söz konusu olucak. Çok ciddi taliplerimiz var. Yasanın izin verdiği şekilde olucak. Bu noktada Mayıs ayından itaberen çok daha heyacanlı bir rekabetin içinde olacağız. Bu ortaklıkla hedef kitlemizden vazgeçmeyeceğiz. Sadece çok net, daha yaratıcı daha ileriye dönük, uluslararası işbirlikleriyle birçok prodüksiyona girmek istiyoruz."
Özlem Terzi/Marketing Türkiye