17 Mar 2010 17:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:10

ATV İLE GÖRÜŞTÜ MÜ? SHOW TV SATILIYOR MU? ÇALIŞANLARIN MAAŞLARI NE OLACAK?

Show TV Genel Müdürü Saner Ayar, suskunluğunu Marketing Türkiye'ye bozdu

Bu yıl 19 yaşına giren kanalın hem yeni yüzünü hem de son dönemde kanalla ilgili yapılan eleştirileri konuşmak için bir araya geldiğimiz Ayar, RTÜK yasasında yapılacak değişiklikle birlikte Show TV’nin yabancı bir ortakla yoluna devam edeceğini, Mayıs ayından sonra ise bambaşka bir Show TV’nin geleceğini söyledi. Kendisi hakkında yöneltilen, "Atv ile anlaşıp, yeniden Show TV’ye geri döndü. Ayıp etti!" yönündeki eleştirilere de cevap veren Ayar, reyting rekorları kıran Ezel dizisinin Atv’ye geçmesiyle ilgili olarak ise sert konuştu. İşte 19’uncu yılını kutlayan Show TV’nin Genel Müdürü Ayar ile yaptığımız röportaj...

Türk televizyon dünyasının amiral gemilerinden biri olan Show TV için 19’uncu yıl ne ifade ediyor?

Bugün Türkiye’de 50-60 yılın üzerinde var olan kurum sayısı oldukça az. Hele özel televizyonlara baktığımız zaman, bizden bir yaş büyük yalnızca Star TV var. Bu nedenle her yaş bizim için çok önemli. Öte yandan doğumgünleri güzel şeylerdir. İzleyicinizle, sektörle o yeni yaşın heyecanını paylaşmak son derece önemli. Geçtiğimiz 19 yılda burada beş-altı genel müdür görev yapmış. Güneri Civaoğlu, Nuri Çolakoğlu, Faruk Bayhan, Murat Saygı ve diğerleri... Onlara da 19 yılı hatırlatmak ve onlarada teşekkür etmek lazımdı. Bu nedenle her yılı, izleyiciyle ve sektörle kurduğumuz bir iletişim imkanı olarak görüyoruz.

Yani buna bir imaj kampanyası olarak da bakabilir miyiz?

Evet. Aslında 19 yılda neler yaptığımızı gündeme getirmiş olduk bir nevi. Show TV ilk üç kanal içerisindeki yerini koruyarak, Türkiye’nin en eğlenceli, en yaratıcı yeniliklere açık kanalı olma iddiasıyla hareket ediyor. Baktığımız zaman zaten 19 yılın hikayesi başarılarla dolu. Türkiye’de AGB reytingleri 12 yıldır ölçülüyor, bunun dokuz yılında ise Show TV’nin birinciliği var. Onun ötesinde Türkiye’de TV yayıncılığına imza atmış birçok program bu kanalda yayınlandı. Maraton, Ateş Hattı, Kim 500 Bin İster, Hülya Avşar Show, Gelinim Olur musun, Dadı dizisi, Kurtlar Vadisi, Şehnaz Tango, Sıdıka, Cennet Mahhallesi, Survivor, Yemekteyiz, Var mısın Yok musun, Buzda Dans, Türkiye’nin Yıldızları gibi. ... Bunların hepsi Show TV’de yeşerdi ve bu kanalın yadsınamaz başarıları.

Sizin dönemizde yapılan işlere baktığımızda, yedi yılda gayet başarılı çalışmalara imza attığını görüyoruz. Hiç şüphesiz günde onlarca yeni yapım ve proje geliyordur karşınıza...Bir programın, dizinin reyting rekorları kıracağını ya da tutup tutmayacağını hangi kriterlere bakarak anlıyorsunuz?

Reyting biraz sosyal mühendislik işi. Reyting yarışı ise toplumun ne istediğini kestirmeye çalışarak herkesten önce onu bulabilmek. Bizler biraz da modacılar gibiyiz aslında... Bugünün değil önümüzdeki sezon neyin moda olacağının peşindeyiz. Bu nedenle toplumdan ayrışarak yaşayamazsınız. Sadece Türk toplumundan da beslenemezsiniz. Dünya trendleri nereye doğru gidiyor, son trendler ne? Bu sorulara yanıt aramak gerekir. Bugün siz bir dizi çekiyorsanız içinde Facebook yoksa o yeni neslin bunu sevmesi ya da içine alması mümkün değil. Dünya trendleri neyse onlara ayak uydurmak birinci şart. Bir yandan ise Türkiye’nin kendi dinamiklerini unutmamak gerekiyor. Örneğin Volkan Konak ile "Kuzey’in Oğlu" adında bir eğlence programı başlattık. İlk bölüm AB izleyicisinde ilk 100 program arasında birinci oldu. Neden? Çünkü yeni bir Türk ozanı var orada. "Türk Malı" adlı bir program yapıyoruz o da yakın zamanda izleyicisini çengelle yakalayacaktır.

Hiç şüphesiz ki her yeni yapım bir yandan da risk demek. "Ya tutmazsa" endişesine hiç kapılmıyor musunuz?

Risk almaz olur muyuz, tabii ki alıyoruz. Ancak bu işi yapanlar, yani bizler global rakiplerimiz gibi çalışamıyoruz. Global rakiplerimiz bir yapım için 13 bölümlük program çekiyor, izleyicisine seyrettiriyor. Yayına koyuyor tepki alıyor. Sonrasında ise devam edip, etmeyeceğine karar veriyor. Ancak bizde buna daha senaryo aşamasında karar veriliyor ve öyle çekime başlanıyor. "13 bölümlük bir şey yapalım çekilsin hepsi, seyredilsin" demek zor. Maalesef bu şu andaki sektör gerçekleri ile bağdaşmıyor.

Son günlerde Show TV’nin önemli silahlarından biri olduğu iddia edilen Ezel dizisinin Atv’ye kaptırılmasının kanal açısından iyi olmadığı konuşuluyor. Neden Ezel dizisi Atv’ye geçti? Ne kadarlık bir izleyici kaybına uğradınız?

Ezel’in bizim kanalımızdan ayrılıp Atv’ye geçmesi maddi ya da manevi bir sıkıntıdan dolayı olmadı. Bunun arkasında ahlaki bir problem var. Bence sektörün ahlaki anlamda daha doğru dürüst işler hale gelmesi konusunda bu olay bir dönüm noktasıdır. Bu gidiş ahlaki bir duruş bozukluğudur. İzleyici kaybetmeye gelince tabii ki Ezel dizisinin yayınlanmaması bir izleyici kaybına neden oldu. Ancak dediğim gibi bu maddi ya da manevi bir nedenden dolayı değildir.

Kimileri de Acun Ilıcalı’nın Show TV için altın yumurtlayan tavuk olduğunu söylüyor. Ilıcalı’nın, kendini bir eğlence kanalı olarak konumlayan Show TV’nin amiral gemisi olduğu da duyumlarımız arasında.

İstanbul’da Bengonvil yetiştiremezsiniz. Yetişitirirsiniz de bir noktada durur. Ama Begonvil tohumlarını Bodrum’da elinizden düşürdüğünüzde orası çiçek bahçesine döner. Acun Ilıcalı da bence en iyi iklimi Show TV’de buluyor. Bugün Acun’nun ağzından bir kelime çıktığında ben anlarım, benim ağzımdan bir kelime çıktığında Acun anlar. Bazen toplantı yaparken 30’uncu saniyede işler çözülüyor. Diyorum ki, "Çıkma biraz oturalım. Uzun kalalım şu odada. İnsanlar uzun uzun konuştular falan dessin..." Hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Her başarı uzun bir çalışma dönemini, fokus olmayı, iyi öğrenmeyi ve sağlam enerjiyi gerektiriyor. Acun Ilıcalı’nın bugün Show TV’deki başarısının detaylarına gireceksek, Acun Ilıcalı’nın bu kanalda muhabirlik yaptığı günlerden yapımcılık yaptığı günlere, ilk Survivor’dan Fear Factor’a ve devamında Var mısın Yok musun’a kadar ne kadar enerji harcadığına ve ne kadar detay detay bunlara çalıştığına iyi bakmak lazım. Yoksa bir günde, "Acun Ilıcalı gel sen bunları yap" ya da "Kanal bunu yapsın" demekle bu işler olmuyor maalesef. Keşke bu kadar kolay olsaydı.

Show TV’nin reyting rekorları kıran programları varken, bir yandan da çalı­şanların maaşlarının zamanında öden­mediği, yapım şirketlerinin paralarını almadığı hatta, "Bu kalp seni unutur mu?" adlı dizinin oyuncularının, para­larını alamadığı için çekimleri durduğu gibi birçok haberle karşılaşıyoruz.

Türkiye’de geçmişte birtakım televizyonla­rın, özellikle TMSF ile yaptıkları protokol­lere aykırı davranmaları ya da ödeme yapma­maları üzerine bu tip kanallara el konuldu. Satıldılar ve yeni sahipleriyle buluştular. Ve bu kanalların hepsi yeni sahipleriyle sıfır borçla buluştu. Borçsuz, terte­miz bir gelecekle yayın­larına başladı. Bazıları bu televizyonları, serma­ye koyarak piyasanın üzerinde fiyatla satın aldılar. Sermaye koy­duğunuz, borcunuz olmadığı zaman daha farklı çalışırsınız. Örneğin Star TV, TMSF tarafından Uzanlar’dan alındı. İhaleye çıktı ve Doğan Grubu kanalın yeni sahibi oldu. Atv’ye baktığınızda da benzer bir durum sözkonusu. 10 yılda iki kez sıfır borçla dev­redildi. Bunlar şirketlerin sermaye yapılarını düzenlenmesi için oldukça büyük avantajlar. Öte yandan bugün yapımcılar çok büyük sermayeleri ellerinde bulundurmuyor. Ser­mayesi olan dizileri finanse eden yapımcılar birkaç tane. Bunun dışındakiler kanaldan ge­lecek düzenli ödemelerle yapımlarını devam ettiriyor. Bu noktada sermayesi güçlü bir ka­nal oldukça önemli. Çukurova Grubu’nun durumunda en ufak bir sıkıntı olmamasına rağmen, yıllardır bankaların TMSF tarafın­dan alınması sermaye artırımının yapılama­ması, Erol Aksoy’un kalan hissesi üzerine TMSF’nin gelmesi, sermaye sahipleri ara­sındaki sıkıntılar yüzünden burada finansal yapının toparlanması zor oldu. Yıllardır geçmişten gelen bir sıkıntı vardı şimdi bunu yönetiyoruz. Ufak tefek inişler çıkışlar nor­mal. Ancak Show TV büyük bir kurum. 19 yılı geride bıraktık. Bundan sonda başarıyla hayatımıza devam edeceğiz.

Geçtiğimiz aylarda Atv ile anlaştığınız yönünde haberler yayınlandı. Birçok köşe yazarının da gündemi oldunuz. Ardından ise Show TV’ye geri dön­düğünüz gündeme gel­di. Hatta bu konuda "ayıp ettiğiniz" de ya­zılıp çizildi...

Bugün Türkiye’de medya sektörünün dedi­kodusunu yapmak için onlarca internet site­si var. Buna benzer başka bir sektör varsa da ben bilmiyorum. Ben hiçbir zaman Atv ile anlaşmadım. Atv’ye geçmedim. "Evden çıktı.. Binaya girdi. Reklamcılarla toplantı yaptı..." gibi internet sitelerinde birçok haber yapıldı. Bu yazılanların gerçekle uzaktan yakından bir alakası yok. Evet Atv’nin yöneticileriyle görüştüm. Onlara da ifade ettiğim üzere, bu transfer için Mehmet Emin Karamehmet’in izni gerekiyordu. O’nun izni olmadan böyle bir şey yapmam mümkün değildi. O da izin vermedi. Çukurova Grubu’nun diğer yöne­ticileri de bırakmadılar beni. Herhangi bir maddi pazarlık falan söz konusu bile değildi. Bir de şöyle bir şey oldu; buradaki arkadaşla­rımın, bana Atv’den daha fazla ihtiyacı vardı.

Peki Türk medyasındaki bu dedikodula­ra, rekabete kimi zaman yapılan kara­lamalara nasıl bakıyorsunuz? Bu renkli dünyadan sıkıldığınız oluyor mu?

19 yıldır bu meslekteyim. Bizim sektörümüz aşağı yukarı böyle. İçerik tarafında yaşanan rekabeti, gidişleri gelişleri çok doğru bulmu­yorum. Bu sektörün gerçek bir sektör gibi iler­lemesi için ilgili yasaların bir an önce çıkması lazım. Son 10 yıla baktığımız zaman ulusal ka­nal sayısı kaçtan kaça çıktı. Sürekli yatırım yap denilirken, yeni oyuncular pazara sokulmaya devam edilirse bu iş doğru yapılmaz. Radyo Televizyon Üst Kurulu bu konuda çok muaz­zam bir çalışma içinde. Umarım olacak. Diğer yandan yabancı sermaye daha Türk medyası­nın içerisine giremedi. Fox’un bir operasyonu var Türkiye’de ancak grubun dünyadaki ilgi­si daha çok Pay TV operasyonları üzerinde. Türkiye’de, Fox’u gerçek anlamda hissediyor olmak gerekirdi. Belki önümüzdeki günlerde bu da olacak. Bugün Atv’de bir yabancı or­taklık var. Ama bu stratejik ortaklıktan ziya­de finansal bir ortaklık. Çok isterdim dünya medya devlerinin bu pazara yatırım yapması­nı. Öte yandan, "Ben büyüyünce televizyoncu olacağım" diyen çoçuklar iş başında değiller. Bugün iş başındakiler bu cümleyi söyleyen­lerden oluşmuyor. Dört dörtlük yetişmiş, TV koridorlarının her ayrıntısını görmüş gençler bu koltuklara oturduğunda hizmet kalitesi­nin artacağını düşünüyorum.

Show TV’nin satılması gibi bir durum söz konusu mu?

"Bizim için Mayıs ayından sonrası çok heyacanlı geçecek gibi görünüyor. Birçok yabancı medya gurubuyla görüşmeler halindeyiz. Yasanın değişimiyle birlikte bir yabancı ortaklık söz konusu olucak. Çok ciddi taliplerimiz var. Yasanın izin verdiği şekilde olucak. Bu noktada Mayıs ayından itaberen çok daha heyacanlı bir rekabetin içinde olacağız. Bu ortaklıkla hedef kitlemizden vazgeçmeyeceğiz. Sadece çok net, daha yaratıcı daha ileriye dönük, uluslararası işbirlikleriyle birçok prodüksiyona girmek istiyoruz."

Özlem Terzi/Marketing Türkiye