Atilla Dorsay'dan bomba açıklama; Yönetmenlerden ölüm tehdidi aldım!
Sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, Sinema ve Televizyon Dergisi Filmstudio’ya çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Hıncal Uluç tarafından “Türk sinemasının şövalyesi” ilan edilen
ünlü sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, Filmstudio’ya konuk
oldu. Dorsay, yarım asırlık mesleki tecrübesinden süzülenleri
tüm samimiyetiyle anlattı.
Birbirinden ilginç açıklamalarda bulunan Dorsay: “Yönetmenlerin de
kimi zaman bizi eleştirmeye, biraz kaba olmaya bile hakları var”
dedi.
Filmstudio: Tecrübeli bir sinema eleştirmeni
olarak sinemamızın gidişatını nasıl görüyorsunuz?
Atilla Dorsay: Sinemamızda 90’ların
ortalarında başlayan atılım, 2000’li yıllarda bir yeni umut dönemi
başlattı. 90’ların başında neredeyse tamamen bitmiş tükenmiş
gözüken, yılda yapılan film sayısının on- on beşe indiği bir
dönemden, yerli filmlerin büyük ilgi gördüğü, üstelik auteur
sinemacılarımızın dünyaca tanındığı, filmlerinin ısrarla arandığı,
ödüllendirildiği bir döneme geldik.
SİNEMAMIZ GAYET TATMİN EDİCİ
Bu dönemde, kitle filmleri çok önem kazandı, gişeleri 7 milyonu
aştı. Ben, kitle filmlerini berbat, ticari şeyler diye
görmüyorum. Böyle olanları var ama kitle filmlerinde de belli
bir kalite var artık. Zengin bir sinemamız var. Komediden
melodrama, politik filmden üslup denemesine, çılgın bir mizahtan
kadın sorunlarına kadar her şeye eğilen gayet tatmin edici bir
sinemamız var.
GİŞE FİLMLERİNİ KÜÇÜMSEMEM
Filmstudio: Siz gişe filmlerini küçümseyen bir
sinema eleştirmeni değilsiniz.
Atilla Dorsay: Hayır, hayır hiç öyle değilim,
çünkü ben gişe filmleri denen sinemayla başladım. Beş- altı
yaşlarında ailemle sinemaya giderdim. Bu, bana sinemayı çocuk
ruhuyla tanıyıp sevmeyi öğretti. O dönemin Hollywood filmlerini de
sevdim, renkli korsan filmleri, tarihi filmler, westernler, korku
filmleri … Daha sonra sanatsal sinemayı, Avrupa sinemasını,
Uzakdoğu sinemasını tanıyınca onu da sevdim, biri öbürüne engel
değil.
ELEŞTİRMEN FİLDİŞİ KULEDEN BAKMAMALI
Bir sinema yazarı makro bakmak zorunda. “Efendim ben yalnız Fransız
sineması severim, ben yalnız entellektüel filmleri, auteur filmleri
severim” diyenler var. Halt etmişsin sen, çünkü sinema her
şeye rağmen bir kitle sanatı, bütün sanatların birleşimi ve kitle
de yalnız sinema yazarlarının entellektüel bakışının çerçevesine
kendini hapsetmek zorunda değil. Yani, biz bir fildişi kuleden
bakmamalıyız, halkın bir parçası olmalıyız.
EN ÇOK PARAYI KOMEDİ FİLMLERİ GETİRİYOR
Filmstudio: 2014-2015 sezonunda yerli komedi filmi
sayısında patlama yaşanıyor. Bu durumu nasıl
değerlendirirsiniz?
Atilla Dorsay: Çünkü, en çok parayı onlar
getiriyor, ucuza da çıkıyor.
KAHRAMAN HIYAR OLABİLİR AMA YÖNETMEN HIYAR
OLMAMALI
Filmstudio: Vizyona giren bütün yerli komedileri
izliyor musunuz?
Atilla Dorsay: Seyrediyorum tabi. Mizahı her zaman
zekanın bir yan ürünü saymışımdır, bu nedenle komedi beni
cezbediyor. Yeter ki akıllıca yapılmış komedi olsun. Yani, bir film
Recep İvedik gibi bir hıyarı da anlatıyor olabilir ama yönetmenin
bir hıyar olmaması, kahramanının zeka düzeyinde olmaması ve onun
aptallığını bize bir tür komedi unsuru olarak sunması gerekiyor.
Dolayısıyla ben Recep İvedik serisini bile hiç hor görmedim.
RECEP İVEDİK’İ KÜÇÜMSEDİYSEM HATA ETMİŞİM
Filmstudio: Recep İvedik filmini küçümsemediğinizi
söylediniz ama Şahan Gökbakar buna pek inanmamış olacak ki sizinle
ciddi bir polemiğe girmişti. Gerçekten küçümsemediğinizi mi
düşünüyorsunuz?
Atilla Dorsay: Hayır hiç küçümsemedim, küfür
etmedim, ama öyle tuhaf bir adam ki. Çok iyi bir
polemikçiyimdir, herkesle polemik yapabilirim. Bir gün
polemiklerimi ayrıca bir kitapta toplayacağım. Geçmişte merhum
Atilla İlhan’dan Vedat Türkali’ye kadar herkesle polemiğe girmiş
bir insanım. Şahan Gökbakar, kendini anti-entellektüel bir yere
konumlandırdı. “Ben aydınları takmıyorum, zaten onlar için de film
yapmıyorum, halk için yapıyorum” dedi. Kardeşim, halk için
yapıyorsun da, sen de her sanatçı gibi aydın insanlar ve
eleştirmenler tarafından değerlendirilmeyi beklersin. Eğer, hiç
aldırmıyorum, dersen yalan söylemiş olursun. Film yapan, roman
yazan, senfoni besteleyen ya da bir pop şarkısı yazan herkesin
aydınlar tarafından gelen bir tepkiyi beklediği ve bunun
peşinde olduğu kanaatindeyim.
ŞAHAN GÖKBAKAR ALEYHİMDE LAFLAR ETTİ
Filmstudio: Recep İvedik 4, 7 milyonu geçen gişesiyle tüm
zamanların en çok izlenen filmi oldu. Sizce Türk halkı Recep
İvedik’te ne buldu?
Atilla Dorsay: Türk halkı Recep İvedik’te
kendisini buldu, deyip halkımızı küçümsemek istemiyorum. Çünkü,
Recep İvedik son derece kaba saba, ağzı bozuk bir tip. Batı
filmlerinde de o tür komedyenler, karakterler ortaya çıktı.
Recep İvedik, halkın nabzını tutuyor, her şeye rağmen kendine özgü
bir zekası var. Hiç küçümsemiyorum o filmleri, küçümsemişsem de
hata etmişim. Çünkü olay sosyolojik bir mesele haline geldi, Recep
İvedik’in de ciddiye alınması lazım. Ben, serinin bir filmi hariç
hepsini yazdım sanıyorum. Gerekirse baştan da yazarım, yeni bir
film çıkarırsa onu da yazarım. Ben, Şahan Gökbakar’ı hiçbir zaman
karşıtım, düşmanım olarak görmedim. Ama, kendisi benim aleyhimde
çok laf etti.
YÖNETMENLERİN DE BİZİ ELEŞTİRMEYE, HATTA BİRAZ KABA OLMAYA
HAKKI VAR
Şunu söyleyeyim; yönetmenler tarafından ölümle de tehdit edildim,
yüzüme kapılar kapandı, hakarete de uğradım. 48 yıldır
yazıyorum, biz icabında onların canına okuyoruz, filmlerini
didik didik ediyoruz. Onların da kimi zaman karşı çıkmaya, bizi
eleştirmeye, biraz kaba olmaya bile hakları var. Hele bu yaşta
artık, son derece tolerans sahibiyim.
HAYATIMI DEĞİŞTİREN FİLMLER
Filmstudio: Hayatımızı Değiştiren Filmler 1, 2 ve 3
kitaplarını yazdınız. Sizin hayatınızı değiştiren filmler
hangileri?
Atilla Dorsay: İlki Casablanca’dır. Savaşta aşk en
sevdiğim temadır. İlk seyrettiğimde küçük yaşta olmama rağmen çok
etkilenmiştim. Stanley Kubrick’in 2001: Bir Uzay Macerası filmini
de unutamam. Hitchcock’un Vertigo filmi de başımı döndürmüştür.
Yeşilçam’ın adeta bir özeti olan Üç Arkadaş filmi de beni
etkilemiştir. David Fincher’ın Dövüş Kulübü filmi beni çok
şaşırttı, o kadar cesur, insanı allak bullak eden bir film ki, işte
modern sinema budur, dedim. Çağdaş Türk sinemasından da Kış
Uykusu’ndan derinden etkilendim. Böyle bir başarı çok az
görülmüştür, o yüzden Cannes’da şak diye Altın Palmiye’yi aldı, her
yerde hala ödüller alıyor.
AMERİKALILAR KIŞ UYKUSU’NU ANLAMAYABİLİR
Filmstudio: Malumunuz, Kış Uykusu ülkemiz adına
Akademi’ye gidecek. Sizce Oscar’ı alır mı?
Atilla Dorsay: Ödül almayabilir. Çünkü,
Amerikalılar’ın kolay anlayacağı bir film değil, Avrupa kültüründen
bir film ama umarım ödül alır.
Filmstudio: Sizce Oscar’ı ülkemize kim
getirir?
Atilla Dorsay: Hakikaten bu apayrı bir konu. Nuri
Bilge Ceylan gibi bir yönetmen ama o kadar entel
ektüel olmayan bir film ile Oscar’ı getirebilir.
PEK YAKINDA’NIN BİR KERE BAŞINDA BİR KERE DE SONUNDA
GÜLDÜM
Filmstudio: Cem Yılmaz’ın Pek yakında filmine hiç
gülmediğinizi söylemiştiniz. Gerçekten hiç gülmediniz mi?
Atilla Dorsay: İlk başında güldüm, bir de sonunda
güldüm, ortasında hiç gülmedim. En güzel esprileri başlardaydı.
PEK YAKINDA BENİ HİÇ AÇMADI
Filmstudio: Cem Yılmaz, Pek Yakında’da güldürme
iddiasının olmadığını, daha çok Hokkabaz tadında bir film yaptığını
söylemişti. “Hiç gülmedim” açıklamanızla filme biraz haksızlık
yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Atilla Dorsay: Hiç benim derdim değil o. Ben
filmin dramatik yönüyle de ilgilenmedim, oyunları hiç beni açmadı.
Zafer Algöz başta olmak üzere, oyuncular çok düş kırıklığına
uğrattı beni. Hiçbirisinin yarattığı karaktere inanmadım.
Yeşilçam’a yaklaşımını çok modası geçmiş buldum. Beni açmadı
kardeşim, ne yapayım.
HALUK BİLGİNER VE DEMET AKBAĞ DÜNYA ÇAPINDA OYUNCULAR
Filmstudio: Bizi dünya çapında temsil edecek oyuncular
kimler?
Atilla Dorsay: Haluk Bilginer’in Kış Uykusu’ndaki
performansı muhteşem. Mükemmel İngilizce’siyle birkaç yabancı
filmde de oynadı. Keşke daha genç olsaydı, önünde uzun bir kariyer
olurdu ama yine de Haluk Bilginer bugün dünya çapında bir oyuncu,
Demet Akbağ da öyle. Yılmaz Erdoğan da çok iyi bir oyuncu.