ATİLLA DORSAY TUNA KİREMİTÇİ'Yİ TOPA TUTTU! ''O BENİM İÇİN BİTMİŞTİR!''
Atilla Dorsay'dan Tuna Kiremitçi'ye yaylım ateş: “Kiremitçi benim için bitmiştir. Bu kahve edebiyatıdır!”
Balçiçek Pamir’le Söz Sende sezon finalinin konuğu ünlü film eleştirmeni Atilla Dorsay’dı. Dorsay, Roman Polanski ile ilgili yazısından dolayı kendisine sert bir eleştiri yönelten Tuna Kiremitçi’ye ateş püskürdü:
“Evet çok ağır bir yazıydı. Bugün Hıncal (Uluç) teşhisini koymuş: ‘Neredeyse Dorsay’ı bile sübyancı gösterecek ağır bir yazı’ diyor. Ben de yarınki yazımda çok ağır şeyler yazdım. Hiç istemediğim halde onun son dönemde basındaki macerasını özetlemek zorunda kaldım. Bir gazeteden başka bir gazeteye… Orada okur baskısı ile kapı önüne konması ve sonunda Hürriyet’in Kelebek ekine sığınması olayı var. Galiba tartışmanın en puan getirecek şey olduğunu düşünerek benim çok gereksiz bulduğum bir şekilde bana saldıran bir yazı yazdı. Bu kahve edebiyatıdır. Tuna Kiremitçi benim için bitmiştir. Ben de onun kötü aşk romanlarını, kötü yazılarını konu eden bir yazı yazdım.”
Dorsay, son günlerin ses getiren bir başka polemiği olan Ömür Gedik’le Uğur Vardan’ın Jennifer Lopez tartışması ile ilgili olarak da şunları söyledi: “İkisi de çok sevdiğim insanlar. Ömür düşündüğünü anında yazar, bu belki kötü bir şey ama öyle yani. O saflığı, temizliği, naifliği de kabul etmemiz lazım. Lopez’in filmi gelmesin fikrine karşıyım. Gelsin, görelim diye düşünüyorum. Ömür kendini tutamayıp ‘askere gitsem de bunlara karşı savaşsam’ diye yazdı. O buna milliyetçi bir tavır diyor ama bence militarizmle milliyetçilik arasında da çok küçük bir adım var. Bütün bunlar eleştirilebilir ama Uğur’un yazısına da şu açıdan katılmadım ve bunu da söyledim: Aynı örgüt içindeyiz. Fikirleri tartışabiliriz ama onun dediği gibi onu, bunu, şunu bu örgütten atalım, ben onunla aynı çatı altında durmam demek çok yanlış bir tavır, abes bir şey bu.”
Dorsay, Fazıl Say’ın arabeskle ilgili eleştirel sözlerine de şu yorumu getirdi:
“Arabesk bugün çok yaygın ve ciddi bir olaydır. Bir ara unutulur gibi olmuştu, yeniden doğdu. Fazıl Say’ın yaklaşımını benimsemiyorum. Bu kadar üstten bakıp da Türkiye’de büyük bir kesim tarafından tüketilen bir müziği çok kaba bir biçimde mahkum edemezsiniz. Bu halka sırt çevirmek, halka yukarıdan bakmak anlamına gelir. Fazıl Say evrensel bir sanatçı olarak bunu yapabilir belki ama biz bunu yapamayız. Bizim hayatımızın büyük bölümü yurtdışında geçmiyor. Halkın içine kök salmış bir müziğe onun gibi bakma lüksümüz yok. Bence doğru bir iş yapmıyor.”