Atatürk nasıl dolandırıldı? 'Paranızı bir ticarete koysak...'
Milliyet gazetesi yazarı Güneri Cıvaoğlu, Mustafa Kemal Atatürk'ün Ordular Grup Kumandanlığı sırasında nasıl dolandırıldığını aktardı.
Milliyet yazarı Güneri Cıvaoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün dolandırılma olayını İpek
Çalışlar'ın yeni kitabı “Mustafa Kemal Atatürk, Mücadelesi ve Özel
Hayatı”ndan alıntılarla paylaştı.
Çalışlar, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Mustafa Kemal Atatürk
Mücadelesi ve Özel Hayatı'nda Ali Rıza Efendi'nin Zübeyde Hanım'a
sevdalanmasını, nikahlandıkları günü; doğumundan itibaren Mustafa
Kemal'in hayatını yazdı.
Kitaba ilişkin olarak bilgiler veren Cıvaoğlu, "Atatürk
dolandırılmış" başlığıyla yayımlanan yazısında şunları
kaydetti:
İpek Çalışlar’ın “Mustafa Kemal Atatürk, Mücadelesi ve Özel Hayatı”
kitabı raflarda.
İpek Çalışlar “Atatürk utangaçtı ve parasını hızlı harcardı” diye
yazmış.
Atatürk’ün utangaçlığı nedeniyle parasını bir dolandırıcıya nasıl
kaptırdığını Falih Rıfkı Atay’ın “ÇANKAYA” kitabından özetle
yansıtayım:
Ordular Grup Kumandanlığı’ndan İstanbul’a geldiğinde bazı ahbapları
bakmışlar ki Mustafa Kemal Paşa’nın üç beş bin lira tasarrufu
var.
“Artık bir vazifeniz yok, böyle arkası gelmeyen masrafa dayanılmaz.
Paranızı bir ticarete koysak” demişler.
“Ama ben ticaret bilmem ki…”
“Bilmenize hacet yok efendim. Mesele A.... beyefendiye sizin bu
ehemmiyetsiz paranızı kabul ettirebilmekte. Ondan sonra paranız
kendiliğinden işler durur.”
Ve...
Burnundan kıl aldırmayan bu büyük iş adamı A.... Beyefendi ile
tanışmak üzere Mustafa Kemal Paşa için bir davet
ayarlanır.
A.... Beyefendi, Paşa’yı akşam meclislerinden birine davet eder.
Niyeti beyefendi hazretleri lütuf buyururlarsa Fethi Bey’in
tasarrufunu da kendi parasına katarak “nemalandırmaktır.”
O nedenle, davete yanına Fethi Bey’i de alarak gider.
İstanbul taraflarında bir konağa gitmişler. Sofra, yemekler, salon
hepsi yerinde.
Beyefendi, Babıali üslubuyla sohbetler açar. Terbiyeli konuşur, pek
nezaketle dinler. Ticaret ve para mevzularına tenezzül edip
dokunmaz bile!
Mustafa Kemal içinden “Galiba bizi beğenmedi, paramızı kabul
etmeyecek” diye kaygılara bile düşer.
Bir aralık “Hani bizim mesele” der gibi ahbabına göz ucuyla işaret
eder. Ahbabı sonunda güçlükle meseleyi açar. Beyefendi yarı dinler,
yarı dinlemez.
“Hele Paşa hazretleri yazıhaneye teşrif etsinler de” gibi yarım
ağız bir vaatte bulunduktan sonra felsefeye mi, politikaya mı bir
kibar bahse daha geçer.
Çıkışta Mustafa Kemal Fethi Bey’e sorar:
“Nasıl?”
“Nesi nasıl? İş nedir? Ne verilecek? Ne getirecek? Bir şey
söylemedi ki...”
“Tuhafsın Fethi, adamın nezaketine, kibarlığına baksana...
Kendisinden böyle adi şeyler sorulur mu hiç?”
“Ben bilmediğim işe senetsiz, kontratsız on para koymam” der Fethi
Bey.
Mustafa Kemal, inatçılığı yüzünden arkadaşının böyle bir firsatı
kaçırmasına esef eder.
Ertesi sabah anasının “Sakın paranı elinden kapmasınlar” ikazı da
etkili olmaz.
Sonuç...
Parasını alıp A... Beyefendi’ye götürmüş.
Yaveri Cevat Abbas’ın da galiba yüz elli lirası birikmiş. O da rica
ederek bu sermayesini komutanının parasına katmış.
Yolda Mustafa Kemal’in korkusu, “Ya kabul buyurmazsa?”
Yazıhaneye girmişler.
A... Beyefendi Mustafa Kemal’in zarfını almış.
“Bir defa saysanız...” sözüne “Değer mi?” gibi bir yarı gülüşle
baktıktan sonra, kasasını açmış, içine atıvermiş.
“Binlerce liranın eksik olup olmadığını bile merak etmeyecek kadar
kibar olmak için kim bilir ne kadar zengin olmalı” diye düşünen
Mustafa Kemal, sermayesini koyduğu ticaret işinin teferruatı
üzerine konuşmaktan bile sıkılmış, utanmış.
Ancak...
Ahbabından sorabilmiş. O da “bir incir meselesinden” bahsetmiş.
İzmir’den bir yelkenliye konacakmış. Bir yere götürülecek, satılıp
bir şeyler alınacak. O İstanbul’a gelecek, karmakarışık, dolambaçlı
bir iş ama ahbabı “Büyük kâr böyle olur... Bir iki dönüşte konan
para iki misline çıkmalı ki bir şey anlayasınız” demiş.
Ancak haftalar geçmiş A.... Beyefendi’den “tık” yok.
Mustafa Kemal, A.... Beyefendi’nin yazıhanesine gitmiş. A....
Beyefendi gene burnundan kıl aldırmayan yüksek havalarda.
Neyse...
Uzatmayayım.
Bir süre sonra “gemi battı” haberi gelmiş.
Aslında gemi falan yok. Batan Mustafa Kemal’in parası.
Koskoca Mustafa Kemal Paşa dolandırılmış!
....................
Yaveri Cevat Abbas ise yüz elli lirasını kaptırmayı bir türlü içine
sindirememiş. Bir gün A.... Beyefendi’yi köprü üstüne
sıkıştırmış.
“Buraya bak, ben paşa değilim, ya şimdi paramı verirsin ya seni
köprüden aşağı atarım” demiş parasını kurtarmış.
Mustafa Kemal o güzel, tatlı anlatışı ile bu ticaret macerasını ara
sıra tekrarladığı zaman, hâlâ maaş artıklarından birikme
parasına içi yanardı.
...................
Atatürk’ü siyasette dünya liderleri, savaşlarda dünya komutanları
aldatamadı ama bir dolandırıcı...
Büyük adamların, küçük hesaplarla işi olmaz.