ASPARAGAS BİR HABERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ VE MAGAZİNCİLİĞİMİZİN BIKTIRICI ÇAKMA HALLERİ!
"Haber 37 kelimeden oluşuyor. Ama bir kelimesi bile doğru değil." Taraf'ın Telesiyej yazarı, Milliyet Cadde'de çıkan bir haberi eleştirdi...
Asparagas Tarkan haberinin düşündürdükleri ve magazinciliğimizin bıktırıcı çakma halleri!
Telesiyej/Taraf
Haber 37 kelimeden oluşuyor. Ama bir kelimesi bile doğru değil. Bakacak olursanız önemli bir haber de değil, birçokları için yalan olsa ne olur, olmasa ne olur denecek cinsten zararsız bir haber bir bakıma.. ama diğer yandan, yalan yalandır önünde sonunda; haber olsa da olmasa da -bir hayale dayanmıyorsa, edebî, mizahi bir yönü yoksa şayet- zararlıdır.
Yalan, muhataplarını, bir haberse şayet okuru aldatır çünkü.
Haberin içindeki bilgileri doğru kabul eden okur, habere inanır.
Ama bizim magazin medyası bu illetten kurtulamadı bir türlü. Tramvaylar kalktı, bizim magazinciler hâlâ masa başı asparagas haberler üretmekle meşgul.
Magazincilikte dönen sistemi anlamak için onlardan biri olmak gerekiyor galiba; zira, asparagas habere kafa yorarken kaybedilen zaman içinde gerçek magazincilik yapılabilir, gerçek haberler peşinde koşulabilir diye düşünüyor insan.
Bir telefon etmek, bir mail göndermek, hakkında haber yapılan ünlünün ofisini aramak, doğru bilgi almak bu kadar mı zordur bu devirde, ki hâlâ masa başı sallama magazincilik yapılır, anlamak mümkün değil.
Pazartesi günkü Milliyet Cadde'nin ana sayfasında başköşede Tarkan'la ilgili 37 kelimelik bir haber vardı.
37 kelimenin bir kelimesi bile doğru değildi!
Megastar'ın Anne özlemi başlıklı haber aynen şöyleydi:
"Yeni albümünün çalışmalarını sürdüren Tarkan, gece geç saatlere kadar stüdyodan çıkmıyor. Önceki gece de durum değişmedi. Stüdyo çıkışında gazetecilere sadece "Sizleri seviyorum" demekle yetinen Megastar, yakın zamanda vereceği Düsseldorf konseri öncesinde Almanya'da yaşayan annesiyle görüşüp hasret giderecek."
Tarkan'la konuştum. Bir kere.. yeni albümüne başlamamış, şu anda repertuar hazırlıklarındaymış, ancak sonbaharda girebilirmiş stüdyoya.
"Ama Ozan Çolakoğlu'nun albümü için ara sıra stüdyoya uğruyorum," diyor.
Tarkan'ın annesi İstanbul'da yaşıyor.
Bu yüzden haberde belirtildiği gibi Tarkan anne hasreti çekmiyor, var mı böyle bir derdi sıkıntısı diye sordum; "Neden olsun ki, annem burada yaşıyor, sık sık görüyorum, daha dün ondaydım," dedi.
Ayrıca, 8 nisanda Almanya'da vereceği ve 15 bin biletin satışa çıkar çıkmaz tükendiği -Almanya için muazzam bir rakammış bu konser de, haberde belirtildiği gibi Düsseldorf'ta değil, Westfalenhallen Dortmund Türk Festivali'nin yapıldığı Dortmund'da.
Bu kadar yalandan kim sorumlu?
Bana göre önce patron sorumlu.
Ondan sonra gelen CEO sorumlu.
CEO'ya bağlı genel yayın yönetmeni sorumlu.
Ve magazin ekinin sorumlusu sorumlu sonra.
Ama magazin muhabiri en az sorumlu olanı bana göre.
Magazin muhabiri bir emir kuludur neticede, bir ER'dir. Ne söylenirse, nasıl yönetilirse, öyle yapar.
Kurallar var da, magazin muhabirleri aykırı mı davranıyor yani?
Yalan haberleri kim önleyecek peki?
Sendika önleyecek.
Diğer meslek kuruluşları önleyecek.
Okuru koruyan kollayan sivil toplum kuruluşları önleyecek.
Tabii bu kuruluşlar varsa ve gereği gibi çalışıyorlarsa...
Gazetelerin içindeki okur temsilcileri ne güne duruyor ayrıca?
Okur bu durumda kolay lokma oluyor neticede, sahipsiz, korunmasız, hakları gasp edilen, kandırılan kolay lokma...