02 Tem 2011 14:32
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:31
AŞKIN ENTELLEKTÜEL HALLERİ! YAŞLI FİLOZOFLARLA GENÇ MANKENLERİN YAKINLAŞMASI DOĞRU MU?
Akif Beki bugünkü köşesinde sıradışı bir konuyu kaleme alarak akıllarda bazı soru işaretleri bıraktı. İsim vermedi ama Özyılmazel ile Taran evliliğine bir gönderme mi yaptı?
İşte Radikal yazarı Akif Beki’nin bugünkü sıradışı yazısı...
Aşkın entellektüel halleri
Felsefeyi erkek yapar ama kadın tetikler onu. Kelimeler raksa kalkmışsa erkeğin zihninde, o dansın bestesi illaki bir kadındandır.
Memnu haklar tartışmasına bir günlük ara verip yasak aşklar tartışmasına dönelim. Aşkta entellektüel meşruiyet aranır mı? Yani, kadınla erkek arasındaki fiziksel veya duygusal çekimin gücüne bir nitelik hududu konulabilir mi? Daha açık soralım: Yaşlı filozoflarla genç mankenlerin yakınlaşması uygun mudur, uygunsuz bir durum mu?
Lady Gaga ile Slavoj Zizek arasında gelişen arkadaşlık ilişkisinden hareketle sormuştum bunu. Cevap, geçen pazartesi günü Radikal Hayat’tan geldi. Aslı Barış’ın çalışması, entelektüel dünyanın diğer popüler aşklarını inceliyor: “Modern çağın filozofları, ilham perilerini beyaz perdeden ya da pop sahnesinden seçiyor. Peki bu uyumsuz birliktelik nasıl yürüyor?”
Ayrı dünyaların insanı sayılmazlar büsbütün. Kesişme evrenleri popüler kültür. Fakat bir taraf felsefesini yapıyor, diğeri figüranlığını. Biri gözlemcisi o dünyanın, diğeri nesnesi. Birbirleriyle paylaşacak çok şeyleri olduğuna şüphe yok. Ama anlatan-anlatılan açığını hiçbir zaman kapatamayabilirler aralarında. Aşkta entelektüel uyumsuzluk sorunsalına da bu haller yol açıyor.
Marilyn Monroe ile Arthur Miller çifti, tarihin en uyumsuz âşıkları arasında akla ilk gelenlerden.
Kültür kuramcısı pop filozoflarla magazin kültürünün alımlı ikoncanları arasında aşk kadar ‘romantik dostluk’lar da yaşanıyor. Örneklerden biri, pop prensesi Kesha’nın filozof Fredric Jameson’la yakınlaşması.
Kesha, bir tuhaflık görmüyor bu ilişkide. Aralarındaki içerik farkını çok aza indiren şöyle bir açıklaması var hatta: “Benim hödük dediğime o ‘yaratıcılığı budanmış burjuva’ diyor. Aynı şey...”
Kesha ile Jameson’ın, Gabriel Garcia Marquez ile Shakira’nın romantik dostlukları sürüyor. Fakat aşk evliliğine giden Salman Rushdie ile güzellik kraliçesi Padma Lakshmi başaramayanlardan.
Fransızların ‘süpermarket filozofu’ Bernard Henri Levy başka bir örnek. Şarkıcı Arielle Dombasle, uzatmalı sevgilisiydi. Onunla evlendi sonunda ama durulmadı. Moda ikonu Daphne Guinness’le yeni bir aşka açıldığı konuşuluyor son yıllarda. Aşkın felsefi sorunlarını kendi içinde çözmüş Henri Levy. Dışarıdan nasıl göründüğünü umursamıyor.
Zamanımızın bir filozofunu süpermarket filozofu derekesine indirir mi, gönlünün bir mankene, bir şarkıcıya düşmüş olması?
Zizek’e Henri Levy muamelesi çekiliyor diye takipçileri içerlemesin. Alelacele yalanladı zaten aşk dedikodularını. Londra’daki grevi desteklemek gibi fikri ve felsefi yakınlıklar dışında hiçbir ortak noktaları yokmuş Lady Gaga’yla. Bir de ‘iyi arkadaş’larmış, o kadar! Zizek bir Henri Levy değil, aldırış ediyor hakkında ne söylendiğine.
Yaşını başını almış filozofların pop prenseslerine, güzellik kraliçelerine, podyum gözdelerine, sinema aktristlerine bu hayranlığı nedendir?
Bakışların eşitliği
Psikanalitik çözümlemeler, açıklayıcı olamıyor. Yamuk bakmakla, paralaks bakışla, panoptikle, tanrı bakışıyla, kuş bakışıyla, öznenin nesneleştirici ya da efendinin köleleştirici bakışıyla yahut beyazın siyaha ötekileştirici bakışıyla alakası yok. Bir erkeğin bir kadına bakışıdır bu. Bakışların eşitliği üzerine gereksiz bir tartışma daha açmamak için ikisinin karşılıklı bakışması da diyebiliriz.
Felsefeyi erkek yapar ama kadın tetikler onu. Kelimeler raksa kalkmışsa erkeğin zihninde, o dansın bestesi illaki bir kadındandır. Felsefe lügatinin kreatif koreografıdır kadın; tasarımcısı, muharrik gücüdür. Kelimelere ilk hareketini veren, erkeğin beynindeki kıvılcımları çakan şey, kadın etkisidir.
Kadın şöyle der: “Hiç gitmediğim bir yerdesin...” Erkek zihni kanatlanır, oraya gider.
Kadın der ki; yıldızların daha parlak, güneşin daha bir yanık, yaşamadığım tüm zamanları aydınlatıyor senin gecendeki ayın parlaklığı. Erkeğin hayalinde sayısız güneş açıp kapar ışıklarını, ay bir görünüp bir kaybolmaya başlar. Hülasası şudur: Entellektüel filtresi, felsefi izahatı olmaz aşkın, arkadaşlığın, romantik dostluğun yahut kadın-erkek arasındaki hiçbir kimyasal reaksiyonun. Erkek bazen sadece erkektir. Kadın itekler, erkek kelimelerin arasına düşer...
Aşkın entellektüel halleri
Felsefeyi erkek yapar ama kadın tetikler onu. Kelimeler raksa kalkmışsa erkeğin zihninde, o dansın bestesi illaki bir kadındandır.
Memnu haklar tartışmasına bir günlük ara verip yasak aşklar tartışmasına dönelim. Aşkta entellektüel meşruiyet aranır mı? Yani, kadınla erkek arasındaki fiziksel veya duygusal çekimin gücüne bir nitelik hududu konulabilir mi? Daha açık soralım: Yaşlı filozoflarla genç mankenlerin yakınlaşması uygun mudur, uygunsuz bir durum mu?
Lady Gaga ile Slavoj Zizek arasında gelişen arkadaşlık ilişkisinden hareketle sormuştum bunu. Cevap, geçen pazartesi günü Radikal Hayat’tan geldi. Aslı Barış’ın çalışması, entelektüel dünyanın diğer popüler aşklarını inceliyor: “Modern çağın filozofları, ilham perilerini beyaz perdeden ya da pop sahnesinden seçiyor. Peki bu uyumsuz birliktelik nasıl yürüyor?”
Ayrı dünyaların insanı sayılmazlar büsbütün. Kesişme evrenleri popüler kültür. Fakat bir taraf felsefesini yapıyor, diğeri figüranlığını. Biri gözlemcisi o dünyanın, diğeri nesnesi. Birbirleriyle paylaşacak çok şeyleri olduğuna şüphe yok. Ama anlatan-anlatılan açığını hiçbir zaman kapatamayabilirler aralarında. Aşkta entelektüel uyumsuzluk sorunsalına da bu haller yol açıyor.
Marilyn Monroe ile Arthur Miller çifti, tarihin en uyumsuz âşıkları arasında akla ilk gelenlerden.
Kültür kuramcısı pop filozoflarla magazin kültürünün alımlı ikoncanları arasında aşk kadar ‘romantik dostluk’lar da yaşanıyor. Örneklerden biri, pop prensesi Kesha’nın filozof Fredric Jameson’la yakınlaşması.
Kesha, bir tuhaflık görmüyor bu ilişkide. Aralarındaki içerik farkını çok aza indiren şöyle bir açıklaması var hatta: “Benim hödük dediğime o ‘yaratıcılığı budanmış burjuva’ diyor. Aynı şey...”
Kesha ile Jameson’ın, Gabriel Garcia Marquez ile Shakira’nın romantik dostlukları sürüyor. Fakat aşk evliliğine giden Salman Rushdie ile güzellik kraliçesi Padma Lakshmi başaramayanlardan.
Fransızların ‘süpermarket filozofu’ Bernard Henri Levy başka bir örnek. Şarkıcı Arielle Dombasle, uzatmalı sevgilisiydi. Onunla evlendi sonunda ama durulmadı. Moda ikonu Daphne Guinness’le yeni bir aşka açıldığı konuşuluyor son yıllarda. Aşkın felsefi sorunlarını kendi içinde çözmüş Henri Levy. Dışarıdan nasıl göründüğünü umursamıyor.
Zamanımızın bir filozofunu süpermarket filozofu derekesine indirir mi, gönlünün bir mankene, bir şarkıcıya düşmüş olması?
Zizek’e Henri Levy muamelesi çekiliyor diye takipçileri içerlemesin. Alelacele yalanladı zaten aşk dedikodularını. Londra’daki grevi desteklemek gibi fikri ve felsefi yakınlıklar dışında hiçbir ortak noktaları yokmuş Lady Gaga’yla. Bir de ‘iyi arkadaş’larmış, o kadar! Zizek bir Henri Levy değil, aldırış ediyor hakkında ne söylendiğine.
Yaşını başını almış filozofların pop prenseslerine, güzellik kraliçelerine, podyum gözdelerine, sinema aktristlerine bu hayranlığı nedendir?
Bakışların eşitliği
Psikanalitik çözümlemeler, açıklayıcı olamıyor. Yamuk bakmakla, paralaks bakışla, panoptikle, tanrı bakışıyla, kuş bakışıyla, öznenin nesneleştirici ya da efendinin köleleştirici bakışıyla yahut beyazın siyaha ötekileştirici bakışıyla alakası yok. Bir erkeğin bir kadına bakışıdır bu. Bakışların eşitliği üzerine gereksiz bir tartışma daha açmamak için ikisinin karşılıklı bakışması da diyebiliriz.
Felsefeyi erkek yapar ama kadın tetikler onu. Kelimeler raksa kalkmışsa erkeğin zihninde, o dansın bestesi illaki bir kadındandır. Felsefe lügatinin kreatif koreografıdır kadın; tasarımcısı, muharrik gücüdür. Kelimelere ilk hareketini veren, erkeğin beynindeki kıvılcımları çakan şey, kadın etkisidir.
Kadın şöyle der: “Hiç gitmediğim bir yerdesin...” Erkek zihni kanatlanır, oraya gider.
Kadın der ki; yıldızların daha parlak, güneşin daha bir yanık, yaşamadığım tüm zamanları aydınlatıyor senin gecendeki ayın parlaklığı. Erkeğin hayalinde sayısız güneş açıp kapar ışıklarını, ay bir görünüp bir kaybolmaya başlar. Hülasası şudur: Entellektüel filtresi, felsefi izahatı olmaz aşkın, arkadaşlığın, romantik dostluğun yahut kadın-erkek arasındaki hiçbir kimyasal reaksiyonun. Erkek bazen sadece erkektir. Kadın itekler, erkek kelimelerin arasına düşer...