28 Tem 2010 10:50
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:30
''ASKER GAZETECİ İŞ BAŞINDA!'' ALİ BAYRAMOĞLU KİME ÇATTI?
Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu cunta ve darbe girişimlerine destek verdiğini belirterek hangi köşe yazarını eleştirdi?
Asker gazeteci iş başında
"Kendi adımıza söyleyelim: Bu satırların yazarı –aynen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm mensupları gibi– kendisini ’ulusalcı’ sayar. Hani şu haklarında tutuklama kararı verilen 102 Komutan var ya... Aynen onlar gibi..."
Kim bu satırların yazarı?
Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi...
Dünyanın pek çok ülkesinde, askeri geleneğin, cuntaların kasıp kavurduğu diyarlarda benzer tutuklamalar yaşandı. Benzer hukuki temizlikler yapıldı.
Yunan cuntasının lideri ömrünü hapiste geçirdi. Şili’li Pinoşe utanç ve tahkir içinde öldü. Arjantin’de askeri dönemde yaşananların hesabı yıllar sonra soruldu. İspanya’da meclis basanlar hükümlü, onları destekleyenler insan içine çıkamaz halde...
Bu ülkelerde Oktay Ekşi gibiler olmadı...
Hürriyet Gazetesi’nin başyazarı hiç sıkılmadan ve hiç düşünmeden yukarıdaki satırları yazabiliyor.
Cunta ve darbe girişimlerine, bunların failleriyle kendisini özdeş ilan ederek destek verebiliyor.
Cuntacıların yargı ve yaptırımla karşı karşıya kaldıkları an dünyanın her yerinde başvurdukları dili kullanmaktan, "siyasi iktidar tezgâhı, komplo, intikam, karşı darbe çığlıkları" atmaktan geri kalmıyor, üstelik bunları demokrasi kavramına aşılamaya çalışmakta hiç beis görmüyor.
İnsan bu satırları yazan gazeteciyle "ülkedaş" olduğu için ancak utanç duyabilir...
Oktay Ekşi...
28 Şubatçı Çevik Bir’in elinden çıkan andıcın içerdiği ahlaksız ve sahte iddialar üzerine kendi meslektaşları için "O alçakları tanıyalım" diyebilen gazeteci.
Andıç eline geçince soru bile sormadan, gözü kapalı yan tutabilen gazeteci...
Yıllar yılı askerlerle iş tutmuş gazeteci...
Gazetede hemen yanı başında, Hürriyet’i yıllar boyunca yöneten Ertuğrul Özkök yazıyor.
Ertuğrul Özkök...
Basının hükümet kurma ve bozma işlerine soyunduğu, Çiller-Yılmaz-basın üçlüsüyle ülkede yozlaşmanın doruğa ulaştığı dönemin mimarlarından...
Susurluk cinayetlerinin faillerine, Çatlılar’a kahraman muamelesi yapan gazetenin yöneticisi...
Gazetecilerin MİT mensubu olabileceğini savunan, aydınları, yazarları hedef gösteren, askeri girişimlere çanak tutan yazıları kaleme alan adam...
Ondan söz ederken "utanç" kelimesi bile az...
Şöyle buyurmuş:
"Referandum kampanyasının başladığı gün, Türk ordusunun 102 subayına ’yakalama emri’ çıkarılmasının arkasından sırıtan niyet görünmüyor mu sanıyorsunuz? O kadar belli ki, bir ’harp oyunu’nu yargılamak için başka bir ’harp oyunu’ düzenlenmiş..."
Demokrasiyi temsil eder hale geldiğini mi sanıyor dersiniz...
Hayır, o, dibe vurmuş prestijini biraz daha kaybetmekten korkuyor, durmaksızın intikamdan söz ediyor.
Yazılan ve işine gelmeyen her yazıyı, her öneriyi, her adımı "rövanşist bunlar, intikam alıyorlar, intikam alacaklar, yandım ha yandım..." diyerek karşılıyor...
İntikam dediği, aslında adalet ve yaptırımdır...
Darbecilerin tutuklanmasına bir mahkeme heyeti karar vermiş, üstelik elindeki dosyaya, dosyadaki delillere bakarak karar vermiş, tutuklananların bir kısmı Türkiye’nin en kritik günlerinde kokusu sokağa bile yayılan darbe teşkilatının içinde bulunmuş askerler...
Hukuk ve yaptırım...
Gazeteci müsveddeleri ne derlerse desinler, güçlerini ters kamuoyu yaratmak için ne kadar kullanırsa kullansınlar, askerler yargılanacaklar, ordu temizlenecek...
Çünkü demokrasi bunu gerektiriyor...
Askerler Ağır Ceza mahkemesinde darbe suçuyla yargılanacak...
Gazeteci müsveddelerine gelince...
Onların yargılanma yeri vicdanlardır...
Yaptırımın hiç bitmediği, zaman aşımının hiç olmadığı vicdanlar...
Ali Bayramoğlu/ YENİ ŞAFAK
"Kendi adımıza söyleyelim: Bu satırların yazarı –aynen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm mensupları gibi– kendisini ’ulusalcı’ sayar. Hani şu haklarında tutuklama kararı verilen 102 Komutan var ya... Aynen onlar gibi..."
Kim bu satırların yazarı?
Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi...
Dünyanın pek çok ülkesinde, askeri geleneğin, cuntaların kasıp kavurduğu diyarlarda benzer tutuklamalar yaşandı. Benzer hukuki temizlikler yapıldı.
Yunan cuntasının lideri ömrünü hapiste geçirdi. Şili’li Pinoşe utanç ve tahkir içinde öldü. Arjantin’de askeri dönemde yaşananların hesabı yıllar sonra soruldu. İspanya’da meclis basanlar hükümlü, onları destekleyenler insan içine çıkamaz halde...
Bu ülkelerde Oktay Ekşi gibiler olmadı...
Hürriyet Gazetesi’nin başyazarı hiç sıkılmadan ve hiç düşünmeden yukarıdaki satırları yazabiliyor.
Cunta ve darbe girişimlerine, bunların failleriyle kendisini özdeş ilan ederek destek verebiliyor.
Cuntacıların yargı ve yaptırımla karşı karşıya kaldıkları an dünyanın her yerinde başvurdukları dili kullanmaktan, "siyasi iktidar tezgâhı, komplo, intikam, karşı darbe çığlıkları" atmaktan geri kalmıyor, üstelik bunları demokrasi kavramına aşılamaya çalışmakta hiç beis görmüyor.
İnsan bu satırları yazan gazeteciyle "ülkedaş" olduğu için ancak utanç duyabilir...
Oktay Ekşi...
28 Şubatçı Çevik Bir’in elinden çıkan andıcın içerdiği ahlaksız ve sahte iddialar üzerine kendi meslektaşları için "O alçakları tanıyalım" diyebilen gazeteci.
Andıç eline geçince soru bile sormadan, gözü kapalı yan tutabilen gazeteci...
Yıllar yılı askerlerle iş tutmuş gazeteci...
Gazetede hemen yanı başında, Hürriyet’i yıllar boyunca yöneten Ertuğrul Özkök yazıyor.
Ertuğrul Özkök...
Basının hükümet kurma ve bozma işlerine soyunduğu, Çiller-Yılmaz-basın üçlüsüyle ülkede yozlaşmanın doruğa ulaştığı dönemin mimarlarından...
Susurluk cinayetlerinin faillerine, Çatlılar’a kahraman muamelesi yapan gazetenin yöneticisi...
Gazetecilerin MİT mensubu olabileceğini savunan, aydınları, yazarları hedef gösteren, askeri girişimlere çanak tutan yazıları kaleme alan adam...
Ondan söz ederken "utanç" kelimesi bile az...
Şöyle buyurmuş:
"Referandum kampanyasının başladığı gün, Türk ordusunun 102 subayına ’yakalama emri’ çıkarılmasının arkasından sırıtan niyet görünmüyor mu sanıyorsunuz? O kadar belli ki, bir ’harp oyunu’nu yargılamak için başka bir ’harp oyunu’ düzenlenmiş..."
Demokrasiyi temsil eder hale geldiğini mi sanıyor dersiniz...
Hayır, o, dibe vurmuş prestijini biraz daha kaybetmekten korkuyor, durmaksızın intikamdan söz ediyor.
Yazılan ve işine gelmeyen her yazıyı, her öneriyi, her adımı "rövanşist bunlar, intikam alıyorlar, intikam alacaklar, yandım ha yandım..." diyerek karşılıyor...
İntikam dediği, aslında adalet ve yaptırımdır...
Darbecilerin tutuklanmasına bir mahkeme heyeti karar vermiş, üstelik elindeki dosyaya, dosyadaki delillere bakarak karar vermiş, tutuklananların bir kısmı Türkiye’nin en kritik günlerinde kokusu sokağa bile yayılan darbe teşkilatının içinde bulunmuş askerler...
Hukuk ve yaptırım...
Gazeteci müsveddeleri ne derlerse desinler, güçlerini ters kamuoyu yaratmak için ne kadar kullanırsa kullansınlar, askerler yargılanacaklar, ordu temizlenecek...
Çünkü demokrasi bunu gerektiriyor...
Askerler Ağır Ceza mahkemesinde darbe suçuyla yargılanacak...
Gazeteci müsveddelerine gelince...
Onların yargılanma yeri vicdanlardır...
Yaptırımın hiç bitmediği, zaman aşımının hiç olmadığı vicdanlar...
Ali Bayramoğlu/ YENİ ŞAFAK