09 Ağu 2009 10:35
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:49
"AŞKA AÇIĞIM, İLİŞKİYE DEĞİL!.." AVRUPA YAKASI'NIN BURHAN ABİSİ ENGİN GÜNAYDIN YENİ FİLMİNDEN SÖZ ETTİ!..
Bu röportaj için epey yol katettim. Önce bir saatlik uçuşla Samsun'a, ardından köy yollarını aratmayan karayolunda, iki saatlik yolculukla Tokat'ın Erbaa ilçesine...
Aşka açığım, ilişkiye değil
"Benim tek beklentim, Vavien'in iyi bir film olmasıdır, on sene sonra da izlenecek bir film... Çok izlenirse sevinirim elbette. Ama ilgilenmiyorsa seyirci eğer, yazmamın bir manası kalmaz; oyunculuğa devam ederim!" "İnsanlar bu filmde Burhan Altıntop'u ararsa bunun için yapabilecek bir şeyim yok! Baştan söyleyeyim; bu rolün Burhan'la hiç alakası yok, bunu bilseler iyi olur. Burhan gösteri adamıydı, Celal ise gerçek bir karakter"
Kaldırdık --> Kaldırdık -->
Bu röportaj için epey yol katettim. Önce bir saatlik uçuşla Samsun'a, ardından köy yollarını aratmayan karayolunda, iki saatlik yolculukla Tokat'ın Erbaa ilçesine... Hepsi Engin Günaydın ve filmi uğruna! Engin Günaydın'ın senaryo yazdığı uzun süredir konuşuluyordu, adı Vavien'di, bu terim elektrikle ilgiliydi ve bütün bilinen bu kadardı. Yağmur ve Durul Taylan kardeşlerin de yönetmen koltuğunda oturduğu ekip, filmin büyüsü bozulmasın diye ser verip sır vermiyordu bugüne dek. Çekimler ay başında başladı, ben de setin ilk konuğu olarak Engin Günaydın'ın yanında aldım soluğu. O da ne, saçlar turuncu! "Film için olsa gerek, bildim mi?" dedim. Doğruladı hemen: "Yönetmen açık renk olmasını istedi, kendisi oynayabilecek rengiyle sonra..." Bir değişiklik daha var: Evet, bıyıklar! Onu da açıkladı: "Nefret ederim bıyıktan! Bu rol için bıraktım, çekimler biter bitmez kestireceğim. Bir süre sonra insanın eli gidiyor, oynamaya falan başlıyorsun uçlarıyla, son derece itici..." Hikâyeyi yine merak edelim derdindeler. Madem öyle, daldan dala atladım, bütün merak ettiklerimi sordum ben de. "Sıkıldın mı?" diye yokladım arada, "Çok memnunum, uzun zamandır konuşmuyormuşum ya!" dedi, şaşırarak kendine. Günaydın hakkında fikrim mi ne? Ciddi, hatta ağırbaşlı, az espri yapan, düşünerek konuşan ama dayanamadığı anlarda espriyi patlatan bir tip. Üzülür müsünüz bilmem ama, bir Burhan Altıntop değil, orası kesin. Biraz çocuksu yanları var, biraz şaşkın ama mesafeli. İşte Binnur Kaya, İlker Aksum, Settar Tanrıöven gibi son yılların en başarılı oyuncularını bir araya getiren Vavien filmi hakkında ilk ağızdan bilmek istedikleriniz...
- Oyunculukta doyma noktasına gelince mi insan başka arayışlara giriyor? Neden senaryo yazma ihtiyacı duydunuz?
- Aslında yeni değil, çok eskiden beri istiyordum bunu yapmayı. Hayal kurmasını çok seviyorum ben, hayatım hayal üzerine kurulu neredeyse... Konuşmaktan daha çok hayal kuruyorum, diyebilirim. Hayal kurmak da sahne demek! Bir filmin bir sahnesi! Hayallerimi sinema filmine dönüştürmek isterken doğru zemini bulamıyordum. O zemin oluştu.
- Şöhret olunca mı oluştu o zemin?
- Evet o zaman daha kolay oluyor bazı şeyler. Eskiden senaryolarım oyuncular tarafından beğenilirdi ama yapımcılar beğenmez, 'tutmaz' derlerdi.
- Bunu itiraf etmek güzel bir şey...
- Aslında ben ilk röportajımda söylemiştim bunu. "Ünlü olmaya karar verdim", başlık buydu! Çünkü hiçbir projemi yapamıyordum, köşeye sıkışmıştım. Ben de 'mecburen' ünlü olmaya karar verdim. Ünlü olunca insanlar her dediğini dinliyor (gülüyor)
- Peki nasıl bir film Vavien, hikâye ne? Herkes merak ediyor...
- Filmin tek bir konusu yok, içinde ilerleyen çok konu var. 'Vavien'in kelime anlamı 'gittigeldi' demek, elektrikle ilgili bir terim. Biraz zihnin ikircikli hali ile de alakalı; insan zihniyle, lambanın yanıp sönmesiyle.... Zihin bazen gider, bazen de geri gelir. Bazen akıllı olursun, bazen gerizekâlı! Buralara da temas eden bir film.
- 'Gerilim-komedi' deniyor filmin konusu için; tek bildiğimiz bu.
- Bu konuda onay yok hâlâ, filmin büyüsü bozulur gibi endişelerimiz var açıkçası. Sürpriz olsun istiyoruz. Seyirci, 'bak şimdi şöyle olacak' diye beklentilere girmesin derdindeyiz. Bir rolle başlayacak film, o rolün yaşadığı aileyi göreceğiz, sonra mesleğini göreceğiz, sonra başına bir iş gelecek ve o problemden kurtulmaya çalışacak. Yani filmde problemi yaşatan benim, dolayısıyla başroldeyim.
- Bir elektrikçiyi oynuyorsunuz filmde. Nasıl bir elektrikçi bu?
- İşinde çok iyi olmayan biri. Settar (Tanrıöven) abimi oynuyor, o daha bilgili ve benim açıklarımı kapatıyor.
- Gerçek abiniz bir elektrikçi, film de onun dükkânında çekiliyor. Siz ne kadar bilgilisiniz elektrik işinde?
- Bir evin elektrik tesisatını baştan sona döşeyecek kadar iyi biliyorum.
- Peki 'Burhan' gibi gergin ve komik bir adam mı çıkacak karşımıza yine?
- Burhan bir şovmen! Rolün ötesinde biri, bir gösteri adamı. Bu rolle karşılaştırılamaz bile. Burhan'ı ben hayatım boyunca oynayabilirdim, doğaçlama özgürlüğüm vardı çünkü. Rahatlama yerimdi, enerji atma yerimdi o benim...
- Ya burada?
- Burada daha gerçekçi bakıyorsunuz her şeye, çünkü bu bir film, bir rol. Her şeyin daha inandırıcı olması gerekiyor.
- Dört sezondur inanılmaz fenomen olmuş bir karakteri oynadıktan sonra, insanların karşısına başka bir rol ve kimlikle çıkmak korkutuyor mu? Hatta o rolün üzerine çıkmak gibi bir derdiniz var mı?
- Burhan Altıntop'un üzerine çıkmak mümkün değil! Uzaya çıkmak gibi bir şey olurdu herhalde (gülüyor).
- Bunun farkındasınız yani?
- Tabii farkındayım, Burhan Altıntop enerjisi inanılmaz yüksek biri. O enerjinin üzerine çıkmak mümkün değil. Ama başka bir ruhu, başka bir düşüncesi, başka bir hikâyesi olan, başka bir rol bu. Seyirci, benim oyunculuktaki titizliğimi biliyorsa eğer, bu rolle ilgili titizliğimin de farkında olacaktır.
- Ya insanlar filmde yine Burhan Altıntop'u ararsa? Ki böyle bir risk var biliyorsunuz...
- Yani bunun için yapabilecek bir şeyim yok. Ama bu rolün Burhan Altıntop'la hiçbir alakası yok, bunu bilseler iyi olur.
DİZİ DÜŞÜNMÜYORUM
- Avrupa Yakası'nın bittiği andan itibaren teklif yağmıştır size..
- Çalışmak isteyen çok var ama şu filmimi bitirmek istedim. Ertelenseydi, moralim bozulacaktı. Bir de artık bir süre TV dizisi düşünmüyorum, şimdilik planım üç ay tatil yapmak.
- "Artık kendi projelerime ağırlık vermek istiyorum" demişsiniz. Bu "Ben artık oldum" demek mi?
- 'Ben oldum' demek bir ahmağın lafı olabilir ancak!
- Kendi projeleriniz arasında başka neler var peki? Yönetmenlik mesela?
- Yönetmenlik yapmayı hiç düşünmüyorum! Her mesleğin uzun süreli bir çalışma gerektirdiğine inanıyorum, aşçılık bile öyle. Yönetmenliği o kadar basit bir meslek olarak görmüyorum bir kere; çok ağır ve deneyim isteyen bir alan. Öğrenmek için de vaktim yok.
ONAY ALDIKTAN SONRA BİTİRDİM SENARYOYU
- Sadece senaryoyu yazdınız ama herkes filmi sizin çektiğinizi de sanıyordu...
- Galiba bilgi alamadı basın, o yüzden.
- Gizemli kalmak mı istediniz?
- Hayır hazırlıklı değildik, çok çabuk karar verdik yapmaya. Üç yıldır kafamda vardı bu hikâye, anlattım, onay alınca da yazmaya başladım. 1.5 ay önce bitti senaryo.
- Kimden onay aldınız?
- Yönetmenlerden! Birlikte hareket ettik, kadroyu birlikte seçtik. Ben tanımam oyuncuları falan...
- Oyunculukta doyma noktasına gelince mi insan başka arayışlara giriyor? Neden senaryo yazma ihtiyacı duydunuz?
- Aslında yeni değil, çok eskiden beri istiyordum bunu yapmayı. Hayal kurmasını çok seviyorum ben, hayatım hayal üzerine kurulu neredeyse... Konuşmaktan daha çok hayal kuruyorum, diyebilirim. Hayal kurmak da sahne demek! Bir filmin bir sahnesi! Hayallerimi sinema filmine dönüştürmek isterken doğru zemini bulamıyordum. O zemin oluştu.
- Şöhret olunca mı oluştu o zemin?
- Evet o zaman daha kolay oluyor bazı şeyler. Eskiden senaryolarım oyuncular tarafından beğenilirdi ama yapımcılar beğenmez, 'tutmaz' derlerdi.
- Bunu itiraf etmek güzel bir şey...
- Aslında ben ilk röportajımda söylemiştim bunu. "Ünlü olmaya karar verdim", başlık buydu! Çünkü hiçbir projemi yapamıyordum, köşeye sıkışmıştım. Ben de 'mecburen' ünlü olmaya karar verdim. Ünlü olunca insanlar her dediğini dinliyor (gülüyor)
- Peki nasıl bir film Vavien, hikâye ne? Herkes merak ediyor...
- Filmin tek bir konusu yok, içinde ilerleyen çok konu var. 'Vavien'in kelime anlamı 'gittigeldi' demek, elektrikle ilgili bir terim. Biraz zihnin ikircikli hali ile de alakalı; insan zihniyle, lambanın yanıp sönmesiyle.... Zihin bazen gider, bazen de geri gelir. Bazen akıllı olursun, bazen gerizekâlı! Buralara da temas eden bir film.
- 'Gerilim-komedi' deniyor filmin konusu için; tek bildiğimiz bu.
- Bu konuda onay yok hâlâ, filmin büyüsü bozulur gibi endişelerimiz var açıkçası. Sürpriz olsun istiyoruz. Seyirci, 'bak şimdi şöyle olacak' diye beklentilere girmesin derdindeyiz. Bir rolle başlayacak film, o rolün yaşadığı aileyi göreceğiz, sonra mesleğini göreceğiz, sonra başına bir iş gelecek ve o problemden kurtulmaya çalışacak. Yani filmde problemi yaşatan benim, dolayısıyla başroldeyim.
- Bir elektrikçiyi oynuyorsunuz filmde. Nasıl bir elektrikçi bu?
- İşinde çok iyi olmayan biri. Settar (Tanrıöven) abimi oynuyor, o daha bilgili ve benim açıklarımı kapatıyor.
- Gerçek abiniz bir elektrikçi, film de onun dükkânında çekiliyor. Siz ne kadar bilgilisiniz elektrik işinde?
- Bir evin elektrik tesisatını baştan sona döşeyecek kadar iyi biliyorum.
- Peki 'Burhan' gibi gergin ve komik bir adam mı çıkacak karşımıza yine?
- Burhan bir şovmen! Rolün ötesinde biri, bir gösteri adamı. Bu rolle karşılaştırılamaz bile. Burhan'ı ben hayatım boyunca oynayabilirdim, doğaçlama özgürlüğüm vardı çünkü. Rahatlama yerimdi, enerji atma yerimdi o benim...
- Ya burada?
- Burada daha gerçekçi bakıyorsunuz her şeye, çünkü bu bir film, bir rol. Her şeyin daha inandırıcı olması gerekiyor.
- Dört sezondur inanılmaz fenomen olmuş bir karakteri oynadıktan sonra, insanların karşısına başka bir rol ve kimlikle çıkmak korkutuyor mu? Hatta o rolün üzerine çıkmak gibi bir derdiniz var mı?
- Burhan Altıntop'un üzerine çıkmak mümkün değil! Uzaya çıkmak gibi bir şey olurdu herhalde (gülüyor).
- Bunun farkındasınız yani?
- Tabii farkındayım, Burhan Altıntop enerjisi inanılmaz yüksek biri. O enerjinin üzerine çıkmak mümkün değil. Ama başka bir ruhu, başka bir düşüncesi, başka bir hikâyesi olan, başka bir rol bu. Seyirci, benim oyunculuktaki titizliğimi biliyorsa eğer, bu rolle ilgili titizliğimin de farkında olacaktır.
- Ya insanlar filmde yine Burhan Altıntop'u ararsa? Ki böyle bir risk var biliyorsunuz...
- Yani bunun için yapabilecek bir şeyim yok. Ama bu rolün Burhan Altıntop'la hiçbir alakası yok, bunu bilseler iyi olur.
DİZİ DÜŞÜNMÜYORUM
- Avrupa Yakası'nın bittiği andan itibaren teklif yağmıştır size..
- Çalışmak isteyen çok var ama şu filmimi bitirmek istedim. Ertelenseydi, moralim bozulacaktı. Bir de artık bir süre TV dizisi düşünmüyorum, şimdilik planım üç ay tatil yapmak.
- "Artık kendi projelerime ağırlık vermek istiyorum" demişsiniz. Bu "Ben artık oldum" demek mi?
- 'Ben oldum' demek bir ahmağın lafı olabilir ancak!
- Kendi projeleriniz arasında başka neler var peki? Yönetmenlik mesela?
- Yönetmenlik yapmayı hiç düşünmüyorum! Her mesleğin uzun süreli bir çalışma gerektirdiğine inanıyorum, aşçılık bile öyle. Yönetmenliği o kadar basit bir meslek olarak görmüyorum bir kere; çok ağır ve deneyim isteyen bir alan. Öğrenmek için de vaktim yok.
ONAY ALDIKTAN SONRA BİTİRDİM SENARYOYU
- Sadece senaryoyu yazdınız ama herkes filmi sizin çektiğinizi de sanıyordu...
- Galiba bilgi alamadı basın, o yüzden.
- Gizemli kalmak mı istediniz?
- Hayır hazırlıklı değildik, çok çabuk karar verdik yapmaya. Üç yıldır kafamda vardı bu hikâye, anlattım, onay alınca da yazmaya başladım. 1.5 ay önce bitti senaryo.
- Kimden onay aldınız?
- Yönetmenlerden! Birlikte hareket ettik, kadroyu birlikte seçtik. Ben tanımam oyuncuları falan...
İlgilenen olmazsa yazmam!
Kaldırdık --> Kaldırdık -->
İlişki istemiyorum!
Alkolik olsan işini yapamazsın ki...
- Kendinizi zirvede görüyor musunuz?
- Böyle şeylerden pek haberim yok! Yani bu laflar, sosyal hayatın söylediği laflar, başkalarının söylediği şeyler, biz çok farkında değiliz bunların. En azından ben değilim. Biz de herkes gibi yaptığımız işin peşine düşüyoruz sadece. Benim için hepsi budur.
- Sonuçta şöhretli bir oyuncusunuz artık. Şöhret birçok bedel demek aynı zamanda. Siz de bu bedeli ödediniz; herkesin yaşadığı, yaptığı şeyleri siz yapınca göze battı. Alkollü görüntülendiğinizde bir duvar örmeye çalıştınız mı ya da üzülüp küstünüz mü hiç?
- Korktum daha çok! Sanki başka bir ülkeden gelmişim de kovalanıyormuşum, 'defol git' diyorlarmış gibi hissettim. Yaptığım hiçbir şey normal karşılanmıyor çünkü. Ben 15 senedir dışarı çıkarım, müzik dinlemeyi çok severim, içki içmesini de severim, çünkü başka türlü rahatlayamam. Hâlâ 15 yıl önce gittiğim yerlere gidiyorum, eskiden kamera falan olmazdı oralarda, sonradan gelmeye başladılar. E sonuçta kendimi suçlu hissetmeye başladım, 'ben bir suç mu işliyorum' diye düşünür oldum. Yapacak bir şey yok, yakalanmamayı öğrenmeye başlıyorsun zamanla. Onlar gelmişse, arka taraflardan filan gidiyorum. Şimdi yakalayamıyorlar (gülüyor).
- Alkolik olmanıza kadar gelip dayandı haberler...
- Alkolik olsan iş yapamazsın, işine gücüne gidemezsin. Üç gün çok ağır setimiz vardı, üç gün de vücut yorgunluğu sürüyordu. Ben o yoğunlukta alkolik olarak ayakta kalamazdım zaten.
SABAH/ŞİRİN SEVERTaşra kasabasından bir ailenin hikâyesi
Kaldırdık --> Kaldırdık -->
- Filmi Altın Portakal'a yetiştirecek misiniz?
- Yetişmeyecek çünkü epey teknik işimiz var. En az bir üç ay sürer.
- Beklentiniz nedir filmle ilgili, ödül önemli midir?
- Benim bu filmle ilgili istediğim tek şey, iyi bir film olmasıdır. İyi film derken, çalışılmış filmden bahsediyorum. Aktörler, senaryo, görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni, ses, bütün ayaklar çok önemli. Bu ayaklar iyi olduğunda iyi bir film ortaya çıkıyor zaten. On sene sonra da tekrar izlenecek bir film ortaya çıkartmak, iyi bir anı olması... Tek istediğim bu. Ama çok izlenirse de çok sevinirim elbette.
- Sevilmezse, çok izlenmezse soğutur mu bu sizi, küstürür mü?
- Yani seyirci ilgilenmeyecekse yazmanın benim için bir manası yok, oyunculuğa devam ederim. Oyunculukla ilgili 15 senelik bir tecrübem var artık. Bir de oyunculuğu yeni yeni meslek olarak kabul ettim ben, eskiden hiç etmiyordum.
- Avrupa Yakası'ndan sonra mı oldu bu kabullenme?
- Evet ama başında da öyle düşünmüyordum, ortalarında falan kabul ettim. 'Avrupa Yakası'nda oynarım, az sahnem var zaten, gider gelirim,' diyordum. Sonra artmaya başladı sahnelerim, ciddi bir sorumluluk haline geldi. 'Haa oyunculuk da bir meslekmiş,' falan demeye başladım (gülüyor). Bende her şey çok geç oluyor, geç dank ediyor kafama.
RAHAT ETMEK İÇİN ERBAA'DAYIZ
''Herhangi bir kasabada da çekebilirdik filmi, çünkü isim geçmiyor, herhangi bir kasaba hikâyesi bu. Ama ekip olarak burada ritmi tutturacağımızı düşündüm. Normalde insanlar setlerde panik olur, o zaman da gerçek hayatın tonuna dokunmaz oyunculuklar. Bir kasabada olursak, otomatik olarak ritmimiz düşer, oyunculuklar doğru tona geçer diye düşündüm. Uzun süreli çalışıldığı için, gerçek mekânlarda çok problemler çıkıyor, dikkatimiz dağılsın, birileri 'gidin artık' demesin istedim, o yüzden akraba evlerini set yaptım."
- Yetişmeyecek çünkü epey teknik işimiz var. En az bir üç ay sürer.
- Beklentiniz nedir filmle ilgili, ödül önemli midir?
- Benim bu filmle ilgili istediğim tek şey, iyi bir film olmasıdır. İyi film derken, çalışılmış filmden bahsediyorum. Aktörler, senaryo, görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni, ses, bütün ayaklar çok önemli. Bu ayaklar iyi olduğunda iyi bir film ortaya çıkıyor zaten. On sene sonra da tekrar izlenecek bir film ortaya çıkartmak, iyi bir anı olması... Tek istediğim bu. Ama çok izlenirse de çok sevinirim elbette.
- Sevilmezse, çok izlenmezse soğutur mu bu sizi, küstürür mü?
- Yani seyirci ilgilenmeyecekse yazmanın benim için bir manası yok, oyunculuğa devam ederim. Oyunculukla ilgili 15 senelik bir tecrübem var artık. Bir de oyunculuğu yeni yeni meslek olarak kabul ettim ben, eskiden hiç etmiyordum.
- Avrupa Yakası'ndan sonra mı oldu bu kabullenme?
- Evet ama başında da öyle düşünmüyordum, ortalarında falan kabul ettim. 'Avrupa Yakası'nda oynarım, az sahnem var zaten, gider gelirim,' diyordum. Sonra artmaya başladı sahnelerim, ciddi bir sorumluluk haline geldi. 'Haa oyunculuk da bir meslekmiş,' falan demeye başladım (gülüyor). Bende her şey çok geç oluyor, geç dank ediyor kafama.
RAHAT ETMEK İÇİN ERBAA'DAYIZ
''Herhangi bir kasabada da çekebilirdik filmi, çünkü isim geçmiyor, herhangi bir kasaba hikâyesi bu. Ama ekip olarak burada ritmi tutturacağımızı düşündüm. Normalde insanlar setlerde panik olur, o zaman da gerçek hayatın tonuna dokunmaz oyunculuklar. Bir kasabada olursak, otomatik olarak ritmimiz düşer, oyunculuklar doğru tona geçer diye düşündüm. Uzun süreli çalışıldığı için, gerçek mekânlarda çok problemler çıkıyor, dikkatimiz dağılsın, birileri 'gidin artık' demesin istedim, o yüzden akraba evlerini set yaptım."
İlişki istemiyorum!
- Aşk hayatınızın neresinde; ne kadar uzak ya da yakın size?
- Aşk... Herkes bu konuyu çok sever.
- Genelde 'bunu konuşmayalım' derler!
- Söyleyen kişinin mutsuzluğuyla ya da âşık olmasıyla alakalıdır bu, eminim. Aşk olsun isterdim hayatımda ama güzel bir tatil o. Büyük, güzel, parlak bir tatil. O tatili yaşamak istiyorum, benim de hakkım var diye düşünüyorum.
- Ama korkuyor musunuz o tatile çıkmaktan, bir ilişkiye girmekten?
- Aşk bir ilişki değil ama! Tatil bitince geri dönülüyor ya, ilişkide öyle bir durum olmuyor genelde. 'Hop nereye gidiyorsun, beraber geldik' durumu yaşanıyor. İlişki daha bağlayıcı yani. Ben ilişki falan istemiyorum.
- Geçen yıl yaptığımız röportajda Binnur Kaya, "İlişki yaşadığımda mutsuz oluyorum, mutsuz olmak istemediğim için de ilişki istemiyorum," demişti. Sizin durum da benzer mi?
- Evet, çok doğru söylemiş bence. Geriliyorum ben, rahat edemiyorum, arkadaşlarımla buluşamıyorum, onlarla bir yere gidemiyorum.
- Özgür olamıyorsunuz yani...
- Özgür bıraktığını söyleyen kızlar da oldu hayatımda ama hiç özgür hissetmedim kendimi!
- Aşk acısı, evliliğin eşiğinden dönmek, birini düşünüp düşünüp kendini yemek, böyle şeyler yaşamadınız mı hiç?
- Evlenmeyi hiç düşünmedim, çünkü ekonomik olarak da kendimi çok güvende hissetmedim. Çocuk, ona bakmak, onun hayatıyla ilgilenmek falan beni korkutan şeyler. Etrafımda çok çocuk var zaten, yeğenler çok bizde. Bir de ben ortalığı karıştırmak istemiyorum (gülüyor).
- Siz sorumluluktan mı kaçıyorsunuz?
- Evet, özel hayatımda free takılmak istiyorum.
- Bencillik var mı biraz sizde?
- İş hayatımda hiç yoktur ama özel hayatımda evet, çok bencilim. Yalnızlığa alıştıkça bencilleşiyorsun. - Gay olduğunuz söylentileri peki? - Buna cevap vermek istemem. Çünkü bu konuyla ilgili konuştukça kendimi gay hissediyorum. (gülüyor) Kendini savunup, sonra bir an 'Ulan gay miyim, niye savunuyorum kendimi böyle' oluyorsun. Onun için girmeyelim bu konuya.
ENGİN GÜNAYDIN'LA KISA KISA...
- Siz kime gülersiniz?
- Ben hayatımda en çok Seinfeld'in Kramer'ına güldüm. Saçma durumlara düşen, saçmalayan insanlara, doğru dürüst cümle kuramayanlara çok gülerim.
- Gece yaşamayı mı seversiniz, evde olmayı mı?
- Geceyi çok severim, yüksek sesle müzik dinlemeyi...
- Hangi bara takılırsınız?
- Hayal, Mojo. Diğer barlarda canlı müzik yok.
- Her tür müzik mi, rock mı?
- Bütün müzikleri canlıysa eğer dinlerim. Ama daha çok rock.
- İyi bir sesiniz var mı, siz de söyler misiniz?
- Hayır, sıfır!
- Nerelerde yemeyi seviyorsunuz İstanbul'da?
- İstanbul yemek konusunda rezalet. Yememeye çalışıyorum; canım istemiyor, lezzetli değil çünkü. Daha çok çorba falan içiyorum, yemek aramıyorum.
- Sinema tutkunu musunuz, her filme gider misiniz?
- Hayır, hiçbir film bilmiyorum. Takva'da oynamıştım, bir sene sonra izleyebildim. Senaristini aradım, "Çok güzel filmmiş bu," dedim. Salak gibi bir sene sonra! (gülüyor)
- O zaman bir kitap kurdusunuz siz?
- Kitabı konservatuarda okudum en son, Suç ve Ceza. Günlük gazeteleri okurum.
- İstanbul'da nerede yaşamayı seviyorsunuz?
- Cihangir'i seviyorum, en çok orada rahat ediyorum.
- Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?
- Arkadaşlarımla play station, muhabbet, sonra shot'lar, shot'lar, sonra dışarı!
- Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?
- Müzisyen olmak isterdim.
- 'Uykusuz'da yazıyordunuz, neden bıraktınız?
- 'Kötü yazıyor, anlamıyoruz' falan gibi çok ağır eleştiriler aldım. Hemen bıraktım.
İYİ PARA KAZANDIM AMA EMLAK KRALI DEĞİLİM
-Şöhret olunca iyi para da kazandınız mı?
- Kasabalı bir çocuğa göre evet, çok iyi para kazandım.
- Peki, emlak kralı olduğunuz haberi, şehir efsanesi mi?
- Doğru değil. Ben aileme ev alıyorum genelde. Kalabalık bir ailenin çocuğuyum, kalabalık yaşamayı da seviyorum. Geniş bir ev olsun, kalabalık kalabalık yaşayalım istiyorum.
TOPLU ALIŞVERİŞ YAPARIM
- Çok alışveriş yapar mısınız?
- Sürekli yeni şeyler giymesini seven birisi değilim, eski kıyafetlerimi severim. Alışverişi de toplu yaparım. Mesela altı yılda bir toplu kot alırım!
- Aşk... Herkes bu konuyu çok sever.
- Genelde 'bunu konuşmayalım' derler!
- Söyleyen kişinin mutsuzluğuyla ya da âşık olmasıyla alakalıdır bu, eminim. Aşk olsun isterdim hayatımda ama güzel bir tatil o. Büyük, güzel, parlak bir tatil. O tatili yaşamak istiyorum, benim de hakkım var diye düşünüyorum.
- Ama korkuyor musunuz o tatile çıkmaktan, bir ilişkiye girmekten?
- Aşk bir ilişki değil ama! Tatil bitince geri dönülüyor ya, ilişkide öyle bir durum olmuyor genelde. 'Hop nereye gidiyorsun, beraber geldik' durumu yaşanıyor. İlişki daha bağlayıcı yani. Ben ilişki falan istemiyorum.
- Geçen yıl yaptığımız röportajda Binnur Kaya, "İlişki yaşadığımda mutsuz oluyorum, mutsuz olmak istemediğim için de ilişki istemiyorum," demişti. Sizin durum da benzer mi?
- Evet, çok doğru söylemiş bence. Geriliyorum ben, rahat edemiyorum, arkadaşlarımla buluşamıyorum, onlarla bir yere gidemiyorum.
- Özgür olamıyorsunuz yani...
- Özgür bıraktığını söyleyen kızlar da oldu hayatımda ama hiç özgür hissetmedim kendimi!
- Aşk acısı, evliliğin eşiğinden dönmek, birini düşünüp düşünüp kendini yemek, böyle şeyler yaşamadınız mı hiç?
- Evlenmeyi hiç düşünmedim, çünkü ekonomik olarak da kendimi çok güvende hissetmedim. Çocuk, ona bakmak, onun hayatıyla ilgilenmek falan beni korkutan şeyler. Etrafımda çok çocuk var zaten, yeğenler çok bizde. Bir de ben ortalığı karıştırmak istemiyorum (gülüyor).
- Siz sorumluluktan mı kaçıyorsunuz?
- Evet, özel hayatımda free takılmak istiyorum.
- Bencillik var mı biraz sizde?
- İş hayatımda hiç yoktur ama özel hayatımda evet, çok bencilim. Yalnızlığa alıştıkça bencilleşiyorsun. - Gay olduğunuz söylentileri peki? - Buna cevap vermek istemem. Çünkü bu konuyla ilgili konuştukça kendimi gay hissediyorum. (gülüyor) Kendini savunup, sonra bir an 'Ulan gay miyim, niye savunuyorum kendimi böyle' oluyorsun. Onun için girmeyelim bu konuya.
ENGİN GÜNAYDIN'LA KISA KISA...
- Siz kime gülersiniz?
- Ben hayatımda en çok Seinfeld'in Kramer'ına güldüm. Saçma durumlara düşen, saçmalayan insanlara, doğru dürüst cümle kuramayanlara çok gülerim.
- Gece yaşamayı mı seversiniz, evde olmayı mı?
- Geceyi çok severim, yüksek sesle müzik dinlemeyi...
- Hangi bara takılırsınız?
- Hayal, Mojo. Diğer barlarda canlı müzik yok.
- Her tür müzik mi, rock mı?
- Bütün müzikleri canlıysa eğer dinlerim. Ama daha çok rock.
- İyi bir sesiniz var mı, siz de söyler misiniz?
- Hayır, sıfır!
- Nerelerde yemeyi seviyorsunuz İstanbul'da?
- İstanbul yemek konusunda rezalet. Yememeye çalışıyorum; canım istemiyor, lezzetli değil çünkü. Daha çok çorba falan içiyorum, yemek aramıyorum.
- Sinema tutkunu musunuz, her filme gider misiniz?
- Hayır, hiçbir film bilmiyorum. Takva'da oynamıştım, bir sene sonra izleyebildim. Senaristini aradım, "Çok güzel filmmiş bu," dedim. Salak gibi bir sene sonra! (gülüyor)
- O zaman bir kitap kurdusunuz siz?
- Kitabı konservatuarda okudum en son, Suç ve Ceza. Günlük gazeteleri okurum.
- İstanbul'da nerede yaşamayı seviyorsunuz?
- Cihangir'i seviyorum, en çok orada rahat ediyorum.
- Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?
- Arkadaşlarımla play station, muhabbet, sonra shot'lar, shot'lar, sonra dışarı!
- Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?
- Müzisyen olmak isterdim.
- 'Uykusuz'da yazıyordunuz, neden bıraktınız?
- 'Kötü yazıyor, anlamıyoruz' falan gibi çok ağır eleştiriler aldım. Hemen bıraktım.
İYİ PARA KAZANDIM AMA EMLAK KRALI DEĞİLİM
-Şöhret olunca iyi para da kazandınız mı?
- Kasabalı bir çocuğa göre evet, çok iyi para kazandım.
- Peki, emlak kralı olduğunuz haberi, şehir efsanesi mi?
- Doğru değil. Ben aileme ev alıyorum genelde. Kalabalık bir ailenin çocuğuyum, kalabalık yaşamayı da seviyorum. Geniş bir ev olsun, kalabalık kalabalık yaşayalım istiyorum.
TOPLU ALIŞVERİŞ YAPARIM
- Çok alışveriş yapar mısınız?
- Sürekli yeni şeyler giymesini seven birisi değilim, eski kıyafetlerimi severim. Alışverişi de toplu yaparım. Mesela altı yılda bir toplu kot alırım!
Alkolik olsan işini yapamazsın ki...
- Kendinizi zirvede görüyor musunuz?
- Böyle şeylerden pek haberim yok! Yani bu laflar, sosyal hayatın söylediği laflar, başkalarının söylediği şeyler, biz çok farkında değiliz bunların. En azından ben değilim. Biz de herkes gibi yaptığımız işin peşine düşüyoruz sadece. Benim için hepsi budur.
- Sonuçta şöhretli bir oyuncusunuz artık. Şöhret birçok bedel demek aynı zamanda. Siz de bu bedeli ödediniz; herkesin yaşadığı, yaptığı şeyleri siz yapınca göze battı. Alkollü görüntülendiğinizde bir duvar örmeye çalıştınız mı ya da üzülüp küstünüz mü hiç?
- Korktum daha çok! Sanki başka bir ülkeden gelmişim de kovalanıyormuşum, 'defol git' diyorlarmış gibi hissettim. Yaptığım hiçbir şey normal karşılanmıyor çünkü. Ben 15 senedir dışarı çıkarım, müzik dinlemeyi çok severim, içki içmesini de severim, çünkü başka türlü rahatlayamam. Hâlâ 15 yıl önce gittiğim yerlere gidiyorum, eskiden kamera falan olmazdı oralarda, sonradan gelmeye başladılar. E sonuçta kendimi suçlu hissetmeye başladım, 'ben bir suç mu işliyorum' diye düşünür oldum. Yapacak bir şey yok, yakalanmamayı öğrenmeye başlıyorsun zamanla. Onlar gelmişse, arka taraflardan filan gidiyorum. Şimdi yakalayamıyorlar (gülüyor).
- Alkolik olmanıza kadar gelip dayandı haberler...
- Alkolik olsan iş yapamazsın, işine gücüne gidemezsin. Üç gün çok ağır setimiz vardı, üç gün de vücut yorgunluğu sürüyordu. Ben o yoğunlukta alkolik olarak ayakta kalamazdım zaten.