29 Haz 2010 14:21
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:25
''ASIL TACİZ BU! HANGİ AMAÇLA BİR KADININ ÖZEL YAŞAMI ORTAYA SERGİLENİYOR?''
Eren Talu'nun Ayşe Arman'a verdiği röportaja Akşam yazarı Nagehan Alçı'dan sert tepki
Medya ve ’Coşkunlar’ı
Birkaç gün durdum. Saçma sapan olduğu için gereksiz yere gündem işgal etmesin dedim. Nasılsa kapanır, gider diye düşündüm. Ama hayır! Kapanmıyor! Bu ’taciz’ efsanesi çığ gibi katlanıp büyüyor. Benim bire bir tanık olduğum bir geziden dört başı mamur bir ’mağdur’ hikayesi yaratıldı. Nedense orada olduğum halde bu hikayeden hiç haberim yok. Bu, kimsenin görmeyip, herkesin bildiği senaryo üzerine birkaç kelam etmenin sırası geldi...
***
Bahsedilen hikayenin yakınından geçen bir durum yok. Hepimiz Tanzanya gezisinden güle oynaya geldik! Var olan tek şey, üzerine orada gülüp geçtiğimiz bir ’espri’. Hepsi bu. Zaten böyle olmasa gezi sırasında tepki gösterilir, yüzler asılırdı. Aksine ’komik’ kategorisine giren birkaç dakikalık muhabbet dışında konu gündeme bile gelmedi.
***
Şimdi taciz var dendiyse vardır, demek de ne anlama geliyor? Varsa neden hadiseden sonra yükselmedi itiraz sesi? Taciz sonradan fark edilen bir eylem mi?
***
Yoksa... Sonradan düşünülüp fark edilen taciz değil de başka bir şey mi? Bu ’sihirli’ kelimenin çekim gücünün yaratacağı ’tartışılma etkisi’ mesela? Ya da ’adım geçsin de nasıl geçerse geçsin’ mantığı?
***
Bu mantık kısa vadede epey iş yapar buralarda. Öyle ki bir de bakarsınız ’taciz kurbanları’na televizyon programı teklifi bile gitmiş. Olur mu olur... ( Sevilay Yükselir, sen sabrına mukayet ol!) Kimin kimi taciz ettiği gayet net olan şu medya çamurunda taciz edenlerin mağdur olması bazıları için pek bir iştah kabartıcı. Ama bizim karnımız bu ’güzellemelere’ tok. Biz bir tacizden bahsedilecekse bunun eylemcisinin kim olduğunu, mağdurun hiç de sanıldığı gibi ’kadın’ olmadığını, böyle bir hikayenin meyvelerini toplama ustalarını, kimin gerçekten rahatsız olup, kimin içten içe sevinçten havalara uçtuğunu biliyoruz.
Asıl taciz başka
Son günlerde bir tacizden bahsedilecekse bu, Tanzanya’daki bir otel görevlisinin zavallı esprisi değil. Ortada dört başı mamur, gerçek bir taciz var: Eren Talu, Ayşe Arman’a verdiği röportajda alenen ’özel hayat’ kavramına tecavüz ediyor. Asıl ses çıkarılması gereken uydurma bir ’genç kız güzellemesi’nden ziyade, Talu’nun açıklamaları.
***
Hangi hakla bir kadının romantik dünyası böylesine bel altı vuruşlarla ortaya serilebiliyor? Bunu denetleyecek bir mekanizma yok mu bu ülkede? Hadi ortak geçmişe saygıyı, Talu’nun ’parayı kurtarmak için her yol mübahtır’ Makyavellizm’ini geçtim... Hakikaten bizim basınımızın hiç mi etik ilkesi ve bunu denetleyen mekanizması yok?
***
Aralarında nasıl bir anlaşmazlık geçerse geçsin Defne Samyeli’nin hangi odada kiminle ne yaptığını duyurmak gizlice bir odayı röntgenlemekten farksız. İkincisinin hukuki yaptırımları var. Günlerdir fake bir hadise üzerinden yükselen sesler samimiyse haydi burada çıksınlar ortaya!
Nagehan Alçı/AKŞAM
Birkaç gün durdum. Saçma sapan olduğu için gereksiz yere gündem işgal etmesin dedim. Nasılsa kapanır, gider diye düşündüm. Ama hayır! Kapanmıyor! Bu ’taciz’ efsanesi çığ gibi katlanıp büyüyor. Benim bire bir tanık olduğum bir geziden dört başı mamur bir ’mağdur’ hikayesi yaratıldı. Nedense orada olduğum halde bu hikayeden hiç haberim yok. Bu, kimsenin görmeyip, herkesin bildiği senaryo üzerine birkaç kelam etmenin sırası geldi...
***
Bahsedilen hikayenin yakınından geçen bir durum yok. Hepimiz Tanzanya gezisinden güle oynaya geldik! Var olan tek şey, üzerine orada gülüp geçtiğimiz bir ’espri’. Hepsi bu. Zaten böyle olmasa gezi sırasında tepki gösterilir, yüzler asılırdı. Aksine ’komik’ kategorisine giren birkaç dakikalık muhabbet dışında konu gündeme bile gelmedi.
***
Şimdi taciz var dendiyse vardır, demek de ne anlama geliyor? Varsa neden hadiseden sonra yükselmedi itiraz sesi? Taciz sonradan fark edilen bir eylem mi?
***
Yoksa... Sonradan düşünülüp fark edilen taciz değil de başka bir şey mi? Bu ’sihirli’ kelimenin çekim gücünün yaratacağı ’tartışılma etkisi’ mesela? Ya da ’adım geçsin de nasıl geçerse geçsin’ mantığı?
***
Bu mantık kısa vadede epey iş yapar buralarda. Öyle ki bir de bakarsınız ’taciz kurbanları’na televizyon programı teklifi bile gitmiş. Olur mu olur... ( Sevilay Yükselir, sen sabrına mukayet ol!) Kimin kimi taciz ettiği gayet net olan şu medya çamurunda taciz edenlerin mağdur olması bazıları için pek bir iştah kabartıcı. Ama bizim karnımız bu ’güzellemelere’ tok. Biz bir tacizden bahsedilecekse bunun eylemcisinin kim olduğunu, mağdurun hiç de sanıldığı gibi ’kadın’ olmadığını, böyle bir hikayenin meyvelerini toplama ustalarını, kimin gerçekten rahatsız olup, kimin içten içe sevinçten havalara uçtuğunu biliyoruz.
Asıl taciz başka
Son günlerde bir tacizden bahsedilecekse bu, Tanzanya’daki bir otel görevlisinin zavallı esprisi değil. Ortada dört başı mamur, gerçek bir taciz var: Eren Talu, Ayşe Arman’a verdiği röportajda alenen ’özel hayat’ kavramına tecavüz ediyor. Asıl ses çıkarılması gereken uydurma bir ’genç kız güzellemesi’nden ziyade, Talu’nun açıklamaları.
***
Hangi hakla bir kadının romantik dünyası böylesine bel altı vuruşlarla ortaya serilebiliyor? Bunu denetleyecek bir mekanizma yok mu bu ülkede? Hadi ortak geçmişe saygıyı, Talu’nun ’parayı kurtarmak için her yol mübahtır’ Makyavellizm’ini geçtim... Hakikaten bizim basınımızın hiç mi etik ilkesi ve bunu denetleyen mekanizması yok?
***
Aralarında nasıl bir anlaşmazlık geçerse geçsin Defne Samyeli’nin hangi odada kiminle ne yaptığını duyurmak gizlice bir odayı röntgenlemekten farksız. İkincisinin hukuki yaptırımları var. Günlerdir fake bir hadise üzerinden yükselen sesler samimiyse haydi burada çıksınlar ortaya!
Nagehan Alçı/AKŞAM