Artıları ve eksileriyle...AKP'de kim "Genel Başkan" olacak?
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, AKP ‘de “genel Başkanlık” için adı geçen kimi isimlerin muhtemel şans ve potansiyellerini değerlendirdi…
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun biraz “sevimsiz”
bir şekilde görevden uzaklaşma kararı almaya zorlanmasından sonra
gözler 22 Mayıs’taki Olağanüstü Kongre’ye kilitlenmiş durumda.
Çünkü o gün sadece “Genel Başkan” değil aynı zamanda “Başbakan”da
seçilmiş olacak. Dolayısıyla “çifte önemde” bir kongre olacak bu.
Önümüzdeki dönemin şekillenişini de belirleyecek…
Lakin bu kez yapılacak kongrenin ayrı bir özelliği var gözüküyor.
Normalde partiler adaylarını demokratik bir şekilde belirlerler ve
yapılacak oylama sonucu yeni başkanlarını seçerlerken bu kez öyle
olmayacağa benziyor. Hoş, kâğıt üzerinde gene böyle ama herkes
biliyor ki aslında Cumhurbaşkanı ve AKP’nin “Doğal lideri” Tayyip
Erdoğan’ın işaret ettiği kişi “Genel Başkan” dolayısıyla “Başbakan”
olacak. Gerçi Davutoğlu seçilirken de böyle olmuştu ama o zaman
-hiç değilse “görece özerkliği” olan- kendi başına inisiyatif
geliştirebilecek bir “başbakan” beklentisi de vardı. Şimdi ise
başbakandan çok “Yardımcı isim” seçilecek gibi duruyor. Başbakanlık
makamı giderek “sembolik” bir ayrıntıya dönüşüyor. Sahne ve
dekorlar buna göre hazırlanıyor!
SÜTTEN AĞZI YANAN YOĞURDU ÜFLEYEREK YİYECEK!..
Oysa şimdi o “beklenti” tümüyle yok olmuş durumda. Bunun ana sebebi
ise Erdoğan’ın hiçbir şekilde kendisiyle sürtüşebilecek, uyum
problemleri gösterebilecek ve daha da fenası başkanlığını riske
atabilecek bir ismi istememesi. Bu anlamda sütten ağzı yanan
yoğurdu üfleyerek yiyecek!
Bu yüzden Davutoğlu’na “son başbakan” benzetmesi yapan da var
yerine gelecek olanı “Bakanlar Kurulu Koordinatörü”, “uzaktan
kumandalı başkan” ya da “mutemet kişi” olarak tanımlayanı da.
(Dikkat edilirse “emanetçi” denilmiyor çünkü artık geri dönülecek,
“emanet edilen” bir makam yok.) Cümle alem bu “gerçeği” kabul etmiş
gözüküyor. Herkesin kendine göre bir tanımı var.
Buradaki tüm ihtiyaçları “Erdoğan’ın ihtiyaçları” ve “öncelikleri”
belirleyecek görünüyor. Öyle anlaşılıyor ki artık “İkinci Davutoğlu
vakası”na müsamaha gösterilmeyecek. Bu yüzden daha baştan
dizginlerin sıkı sıkıya elde tutulmasında yarar görülüyor. Kongre
bunu pekiştirecek bir “formül”, bir “zorunlu prosedür”, bir “teknik
ayrıntı” gibi gözüküyor adeta. İşin aslı –hukuken öyle olsa da- ne
“Genel Başkan” ne de “Başbakan” seçilecek. Daha doğrusu bunlar
–şimdilik- mecburiyet gereği böyle…
Görünen o ki, seçilecek olan Beştepe ile Bakanlar kurulu arasında
iletişimi sürdürecek, orada alınacak kararları bakanlar kurulunda
onaylatacak bir “noter” vazifesi görecek. Bunun bahanesi ise
“sistemin artık değiştiği” ve zaten “fiili başkanlığa” geçildiği
olacak. Yeni anayasa netleşene kadar da bu “zorunlu bir uygulama”
olarak sürecek.
Dolayısıyla yeni göreve gelecek herkes bunu “bilerek” o makama
talip olacak (Atanacak da diyebiliriz!) demektir. Ne kadar sindirir
bilemem ama istese bile fazla bir “iddiası” olamayacak. Popüler
tabirle “düşük profilli bir aday” aranıyor. “Güçlü cumhurbaşkanı,
güçlü başbakan” formülü pratikte yürümüyor.
HADİ BİRAZ ADAY-TOTO OYNAYALIM!..
Hiç şüphesiz daha şimdiden bazı kişilerin adı dolaşıma girdi. Hatta
bazı isimlere daha fazla öncelik veriliyor. Hepsinin kendisine göre
bir diğeri karşısında avantaj ve dezavantajları var. Ancak partiye
“lider” aranmıyor. Dolayısıyla bu vasıflar tam olmayabilir. (Hatta
olmasa iyi olur!) Gene de bazı özellikleri olmalı ve siyaseten de
işe yaramalı. Tabii son anda hiç umulmadık bir “sürpriz isim”
çıkabilir. Şimdi tek tek bu isimlere bir göz atalım:
Binali Yıldırım: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım
şayet “sadakat” kriteri temel kriter olacaksa Erdoğan açısından en
uygun isim. Davutoğlu’nun uzaklaştırılmasında onun da hayli aktif
olduğu öne sürülüyor. Zaten sıralamada öncelik ona veriliyor. Ancak
belli ki onun adaylığını çelmelemek için yapıldığı anlaşılan
medyaya oğlunun kumar görüntülerinin servis edilmesi olayı (Artık
kimler sızdırdıysa) durumunu hafiften sarsmış görünüyor. Mutaassıp
bir kitle için bu imaj tam oturmayabilir. Gene de şansı yüksek
görünüyor.
Berat Albayrak: Enerji bakanı. Ancak onun asıl
özelliği Erdoğan’ının kızı ile evli olup, dolayısıyla “damat”
olması. Bu durum güvenilirlik katsayısını arttırsa da aleyhine de
olabilir. Siyasette henüz tam “pişmemiş” oluşu ve 17 Aralık
iddialarında adının geçmesi de bir dezavantaj. Şayet Erdoğan “aile
yönetimi mi kuruyor” eleştirilerini göze alabilirse neden
olmasın?
Efkan Ala: İçişleri Bakanı olarak terörle mücadele
konusunda deneyim kazanmış biri. Terörün yoğunlaşma alametleri
gösterdiği bir dönemde uygun bir isim olabilir. Ancak bu özelliği
tek başına yetmeyebilir. Buna rağmen olabilir.
Bekir Bozdağ: Adalet Bakanı Bozdağ Erdoğan’a yakın
isimlerden. Ancak pek “karizmatik” değil. Muhtemel bir ara ya da
erken seçimde kitleleri arkasından sürükleyebilir mi
bilinmez. Gene de aranan temel şartlara haiz.
Numan Kurtulmuş: Başbakan yardımcısı Kurtulmuş
AKP’ye Saadet Partisi ve HAS Parti Genel Başkanlığı’ndan gelmiş bir
isim. Genel Başkanlık deneyimi var. Ayrıca düzgün fizik ve
konuşmaya sahip. Ancak son “Pelikan Dosyası”nda hakkında “Can
Dündar serbest bırakılınca, sevinçle karşıladı. REİS “karara saygı
duymuyorum” deyince, hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş çıkıp
‘Cumhurbaşkanı’nın şahsi fikridir’ diyerek makamı küçümsemeye
kalktı.” denilmesi aslında isminin çoktan
çizildiğinin bir işareti sayılabilir. Bu yüzden birileri “sorun
çıkarma potansiyeli yüksek” ve “sakıncalı” olarak
değerlendirebilir. Temkinli olunacaktır.
Mehmet Müezzinoğlu: Sağlık Bakanı Müezzinoğlu
aslında beklenen kriterlere uygun gözüküyor. Olabilir.
Yalçın Akdoğan: İletişimci ve gazeteci
kökenli. Nispeten genç. Konuşmaları düzgün. Olabilir.
Mehmet Ali Şahin: AKP Genel Başkan Yardımcısı ve
kurucularından. Örgütten gelen bir isim olarak “Genel Başkanlık”
için uygun bir isim. Ancak “Başbakanlık” için tartışılır. Gene de
mümkün.
Ömer Çelik: AKP Sözcüsü olarak medyada tanınıyor.
Kuruluşundan beri var. Yeter mi bilmem.
Mahir Ünal: Kültür ve Turizm Bakanı olan Ünal
kamuoyunda pek tanınmıyor. Sürpriz olur!
Süleyman Soylu: Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’da
Demokrat Parti’de (DP) genel başkanlık deneyimi olan isimlerden.
Karizması var. İsmi zikredilse de şu an için zayıf ihtimal gibi
gözüküyor.
İsmet Yılmaz: Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz
“askeri cenaha yakın” olmakla bir avantaj sağlayabilir. Ancak
yetmez. Sürpriz olur.
Mustafa Şentop: Başkanlık sistemi ve anayasa
üzerine aktif çalışmaları var. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı.
Davutoğlu’ndan geçmişte bakanlık için veto yemesi avantajı. Ayrıca
“yeni anayasa ve başkanlık” beklentilerine hukuki cevap ve
inisiyatif getirebileceği için tercih nedeni olabilir. Gene de
sürpriz.
MUHALİFLER ADAY ÇIKARTACAK MI?
Yaklaşan kongreye ilişkin ortaya atılan önemli bir soru da
muhaliflerin ne yapacağı. Aday göstermeleri kazanma ihtimallerinden
çok bir “prestij” meselesi, inadına “bizde varız” ya da “şan olsun”
demek için ortaya atılabilirler. Eğer kendileri aday
çıkartamazlarsa “Numan Kurtulmuş’u destekleyecekleri rivayet
ediliyor ama henüz bir stratejileri yok gibi. Tavırlarını
gelişmeler ve aday veya adaylar belirleyeceğe benziyor. (Örneğin
Damat berat Albayrak’ın aday olması gibi) Ali Babacan’ın aday
olabileceği söyleniyor ama Babacan bugüne kadar pek “kokmaz
bulaşmaz” bir tip imajı çizdi. Bu yükü sırtlar mı bilmem.
Henüz kendi “bildirgeleri” olan, parti içinde bir “akım”a
(Geçmişteki Erbakan’a-Kutan’a karşı “Yenilikçiler” gibi)
dönüşmedikleri ve bu şansları da pek gözükmediği için en
nihayetinde “Ehven-i Şer” tercihler yapacaklar gibi. Abdullah Gül,
Bülent Arınç gibi “ağır toplar” çoktan havlu atmış göründükleri
için toparlayıcı bir liderliğe de sahip değiller. Yakın dönemde
“Hamamönü Hareketi” denen bir “kıpırdanış” Hüseyin Çelik, Sadullah
Ergin, Suat Kılıç ve Cemil Çiçek etrafında oluşmuş olsa da fazla ve
etkin bir varlık sürdüremediler. Siyasi bir” ağırlık” noktası, bir
“çekim merkezi” oluşturamadılar.
Dolayısıyla şayet muhalifler aday çıkartırlarsa adayları “niceliğe”
değil, “niteliğe” dönük olacak. “Manevi” ve “sembolik” anlamlı ve
“prestij”e yönelik, salt iddiayı sürdürmek için öne çıkabilirler.
Ancak “Reisçiler” duruma o kadar hakim görünüyorlar ki, bunun bile
fazla bir anlamı olmayabilir. Sadece seyretmekle yetinmeleri daha
mümkün.
SONUÇ
Burada adı geçen hiçbir isme karşı özel bir sempatim veya antipatim
yok. Ben sadece bir “siyasi analist” olarak dışa yansıyanlar
doğrultusunda (Doğru veya yanlış) sezilerim ve zihnimde oluşan
subjektif imajlardan hareketle bir değerlendirmede bulunmaya
çalışıyorum. Şüphesiz son dakikaya kadar başka isimlerde ortaya
çıkabilir. (Tabii o vakte kadar kimi ayak oyunları, “itibar
infazları da yapılabilir o başka!.) “Şu olacak” , “bu olacak”
gibi bir iddia ya da tahminim de yok. Ben sadece anın fotoğrafını
çekmeye çalışarak bir değerlendirmede bulunmaya çalışıyorum.
Fazlası değil!
Ancak AKP’deki Genel Başkanlık ve dolayısıyla Başbakanlık yarışının
Türkiye’nin yakın geleceğine damga vuracağını görüyor, Olağanüstü
kongreye ve muhtemel adaylara başarılar diliyorum…
Sonuçta kesin olan tek şey kim kazanırsa kazansın aslında kazanan
Erdoğan olacak!..
09.05.2016.
[email protected]