07 Eyl 2009 09:58 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:51

"ARTIK ORUÇ TUTMAYANLARI DEREYE ATTILAR MANŞETLERİ ATILMIYOR!.."

"Çok yakın zamana kadar her Ramazan, oruç tutanlar için adeta bir kâbustu. İrtica haberlerinin tavan yaptığı o günlerde tuhaf olaylar yaşanırdı" Ekrem Dumanlı yazdı.

Demek ki olabiliyormuş

Çok yakın zamana kadar her Ramazan, oruç tutanlar için adeta bir kâbustu. İrtica haberlerinin tavan yaptığı o günlerde tuhaf olaylar yaşanırdı. Mesela iki grup öğrenci kavga eder, bunlardan bazıları diğerlerini dereye atar, bazı gazeteler de 'Oruç tutmayanları dereye attılar' diye manşeti çakardı.

Olayın aslı araştırıldığında anlaşılırdı ki meselenin oruçla, Ramazan'la hiç mi hiç ilgisi yok. Kız yüzünden kavga eden iki genç ve arkadaşları arasında çıkan kavga kamuoyuna yanlış aksettirilmiştir. Yine hatırlayacaksınız sahur vakti (olayın sahur vakti yaşanması da komik) oruç tutmayanlar hastanelik edildi diye bir fırtına estirilmişti. Olayın karakol zabıtları öyle demiyordu. Taksim taraflarında bir eğlence yerinden topluca çıkan grubun arasında tartışma çıkmış, az önce beraber eğlenen gençlerden bir kısmı, diğerini hastanelik etmişti...


Örnekleri sıralamaya kalksam bu sütun yetmez. Oruç tutanlarla tutmayanlar arasında husumete yol açacak haberlerin bazı gazete ve televizyonlara cazip gelmesi üzücü, hatta rencide ediciydi. Üstelik, sokakta böyle bir problem de yaşanmıyordu. Yani bu tarz haberlerin neredeyse tamamı yalan-yanlış bilgilere dayanıyordu. Bilgi doğru bile olsa 'oruç tutmayanlara karşı uygulanacak baskıya en önce oruç tutanlar karşı çıkmalı; çünkü İslam, bu tarz kaba saba dayatmalara müsaade etmez' nevinden bir şeyler söylenmişti de ne denmek istendiğini anlamayan birileri 'Yani şimdi siz bana Müslümanlar adam dövdü dedirtemezsiniz mi diyorsunuz' manasına gelen bir yazı yazmıştı. Hal böyle olunca tartışma sağlıklı bir zeminde yürütülemiyordu. Sokakta olmayan gerilim medyada olunca zaten meselenin gerçekliği tuzla buz oluyor, tartışma laf yarışına dönüşüyordu.


Bu Ramazan (hatta son birkaç Ramazan) irtica kampanyalarına malzeme olacak uydurma hadiselere rastlanmıyor. Demek ki daha dikkatli, daha sorumlu yayınlar yapılıyor. Zaten bu ülkede orucunu tutmak isteyen tutuyor, tutmak istemeyen de tutmuyor. Olması gereken de bu değil mi? Kimse kimsenin oruç tutup tutmamasına müdahale etme hakkına sahip değil. Toplumun hayatı paylaşma kültürüne medya da ortak olmalı ki, sosyal barışı zedeleyecek iletişim kazalarına yol açılmasın.


Bu arada, istenmeyen olaylar da yaşanabilir. Soğukkanlı olmak, yapılan hoşgörüsüzlüğü topluca göğüslemek gerekiyor. Kendini bilmezin biri (ki 80 öncesi tecrübeler, bunun genellikle kendisi de oruç tutmayan cahil kişilerden oluştuğunu söylüyor) oruç tutmayan birine kaba bir davranış sergilese hep beraber bunu kınamak zorundayız. Tersi de geçerli. Oruç tutan bir insanın aşağılanması da oruç tutmayan ama insana saygı duyan herkesi harekete geçirmeli. Demem o ki, tekil bir hadiseyi genelleyerek insanlar arasındaki farklılıkları düşmanlıklara dönüştürmemeli, soğukkanlı kalarak sosyal sorumluluğumuzu muhafaza etmeliyiz.


Gerçek dışı anlatımların gün yüzüne çıkarılması artık eskisi kadar zor değil. Bu nedenle medyanın daha dikkatli yayınlar yapması elzem. İçi boş irtica kampanyaları artık tarihe karışmak zorunda. Bu kampanyalar olmaksızın da Ramazanların yaşandığını görüyoruz artık. Fena mı oluyor Allah aşkına!


Yeri gelmişken bir değinmede bulunmadan geçemeyeceğim. Bütün gazeteler Ramazan sayfası yapıyor. İyi de oluyor. Demek ki bir ihtiyaç. Ancak Ramazan boyunca bir milim tarz değiştirmeden devam eden magazin haberlerinin incitici yanları olduğunu yayıncıların artık görmesi gerekiyor. Hele 'Bu bölüm iftardan sonra okunsun' gibi lafların arkasına saklanarak yapılan bazı yayınlar hem insana saygıdan yoksun hem de kutsal bir aya. Fanteziler üzerinden insanları bu kadar hırpalamak; bunu yaparken de bu mesleğe dair duyulan ilgi ve saygıyı yerle bir etmek doğru bir tercih olmasa gerek. Üstelik okur 'Bu ne perhiz...' diyecek, samimiyetinizi sorgulayacaktır.


Her neyse... Ramazan, öfkenin değil sevginin, kavganın değil barışın bayraklaştığı günlerdir. Umarım her Ramazan bir öncekinden daha sıcak, daha samimi, daha candan ve içten yaşanacak. Ve göreceğiz ki Ramazan'la barışık olmak, kendimizle, yani insan gerçeğiyle barışık olmak anlamına geliyor...


Ekrem Dumanlı/ZAMAN