17 Eyl 2011 09:12
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:49
''ARTIK NORMAL İNSAN GİBİ YAŞAYACAĞIM'' KAHKAHALARINI GÜNDÜZ ATIYOR!
Saba Tümer, beklendiği üzere bol kahkahalı jenerik müziği eşliğinde yeni sabah programına başladı.
Saba Tümer, beklendiği üzere bol kahkahalı jenerik müziği eşliğinde yeni sabah programına başladı. Ben de hayırlı olsun diye çaldım kapısını... Tabii bu kez roller değişti; ben sordum, o cevapladı. Değişmeyen tek şey, Tümer’in kahkahalarıydı...
Bir sürü hoş, akıllı, sohbet etmeyi bilen kadın var. Ama herkes Saba Tümer olamıyor. Nedir bu işin sırrı?
- Teşekkür ederim sözlerin için. Bu sonradan olunulacak bir şey değil. Olunmaz, böyle doğulur diyebilirim. Hep böyle olduğum için de “Nasıl olunur”un cevabını gerçekten bilmiyorum.
Kahkahalar eşliğinde bir program yapıyorsunuz. Ama enteresan şekilde ciddi bir tarafınız da var...
- Ama ben normal hayatımda da öyleyimdir. İnsanlarla ne çok “mıç mıç” bir ilişkim vardır, ne de çok kopuk... Herkesle düzeyli olmayı severim. Gerçek hayatımda nasılsam ekranda da öyleyim, bir şey fark etmiyor.
Programlarınız sanki ev ortamında yapılan sohbetler gibi...
- Evet. ınsanları seviyorum, bu da ondan kaynaklanıyor. 7 yaşındaki çocukla da konuşabilirim, 70 yaşındaki amcayla da...
Kaç yılınızı verdiniz bu sektöre?
- 1995’ten beri.
1995’ten beri sektördesiniz ama sadece son birkaç yıldır geniş kitlelerce tanınıyorsunuz...
- Çünkü belli bir süreyi geçirmek gerek. Başlar başlamaz pat diye bir yerlere gelmek olmaz. Ben de gerçekten hazmede hazmede, tırmana tırmana geldim bu noktaya... Hep kalbimin sesini dinledim. Çünkü o seni bir şekilde doğru yola götürüyor. şimdi, iyi ki kariyerim için bütün o zorluklara göğüs germiş, her türlü özveride bulunmuşum diyorum. Memnunum geldiğim noktadan.
ARTIK NORMAL İNSAN GİBİ YAŞAYACAĞIM
1995’te üzüldüğünüz şeyler ile 2011 yılında üzüldüğünüz şeyler aynı mı?
- Yine aynı şeylere üzülüyorsun. Yine aynı şeylere aynı tepkileri veriyorsun. Ama yıllar içinde neyi öğrendim biliyor musun; insanlarla ilişkimin belirli bir seviyede kalması gerektiğini, yerine göre konuşmayı, daha dikkatli davranmayı... Benim zaten insanlarla ilgili içgüdülerin çok kuvvetlidir. Tanıştıktan çok kısa süre sonra ondan aldığım elektrikle üç aşağı beş yukarı çözerim karakterini... Tabii geçmişte daha saftım. Olumsuz şeyler hissetsem de “Haydi canım” diyor, o kişiye ısrarla şans veriyordum. Artık asla öyle bir şans tanımıyorum.
Geçen sezon gece programı yapıyordunuz, şimdi gündüz. Nasıl adapte olacaksınız yeni düzene? Hayatınız tamamen değişecek herhalde...
- Artık normal insanlar gibi yaşayacağım. Herkes gibi olacağım. Metabolizmam düzene girecek. Çünkü gece işi çok zor, meşakkatli. şimdi sabah erkenden kalkıyorum, kahvaltımı yapıyorum, ekrana erken çıkacağım ve günü yakalayacağım. Daha iyi olacak benim için.
Gece izleyicisi ile gündüz izleyicisi arasında fark var mı?
- Ben izleyici kesiminin çok değiştiğine inanmıyorum. Çalışan insanlar gündüz seyredemeyecekler, fakat onun dışında çok fazla bir şey değişmeyecek. Gece programımı her kesimden insan izliyordu, gündüz de öyle olacak. Ayrıca haftada bir gece programı yapacağım yine. Onları da mahrum bırakmak istemiyorum.
AĞLAYA AĞLAYA BİR YERE VARILAMAZ
Bir yorum okudum sizinle ilgili; “Öyle bir kahkaha atıyor ki... Acaba hiç derdi, tasası yok mudur” diyordu yorumu yazan kişi.
- Tabii var ama o sırada ekrandasın, surat asmak olmaz. Bir de ben insanların ağlamaktan sıkıldığını düşünüyorum. Haberleri izliyorsun,gazete okuyorsun, her şey çok karamsar... Bir şeylere de iyi taraftan bakıp kafa dağıtmanın iyi olduğunu düşünüyorum.
Gerçekte de böyle misiniz?
- Evet, ben özel hayatımda da aynı şeyi yapıyorum. En sinirli olduğum zaman, en çok güldüğüm zamandır. Çünkü o negatif enerjiyi ancak öyle atabiliyorum üstümden. Geçenlerde bana Twitter’dan şöyle bir şey yazmışlar; “Hayatı gözyaşlarınla ödüllendireceğine, gülüşünle cezalandır!” Çok hoşuma gitti. Sonuçta bir yerde sorunlara es vermek gerekiyor. Kredi kartı mı ödeyeceksin, iş mi bulacaksın... Hep dert üstüne dert. Programı seyrederken biraz olsun dertlerden uzaklaşıyorlarsa, ben birkaç saat olsun insanlara dertlerini unutturabiliyorsam ne mutlu bana. Doktora gidiyorsun, “şuram ağrıyor” diyorsun. “Stres” diyor. Her şeyin başı stres.
Herkesin gülmeye ihtiyacı var hayatta. Gülen ve güldüren insanın eleştirilmesi de bana biraz haince geliyor.
- Bana gelmiyor. Çünkü herkes herkesi eleştiriyor, istedikleri kadar eleştirsinler. Ben böyleyim. ınsanın aklının dağılması lazım. Öteki türlü gerçekten yaşam zor. Pozitif düşün, pozitif olsun. Devamlı ağla ağla, bir yere varamazsın ki!
Hep aynı formatta programlar mı yapacaksınız, yoksa televizyonculukla ilgili farklı projeleriniz de var mı?
- “şunu da yapayım, bunu da yapayım” gibi hayaller kurmam ben... Kendimi gelen teklife yakın hissedersem, kendimi o işin içinde görürsem, projenin peşine takılırım. Ama bir sene sonra ne yaparım bilmiyorum. Mesela bana üç ay önce gelseydin, asla gündüz kuşağına geçmeyeceğimi söyleyebilirdim.
ÜNLÜ OLMAYAN BİRİYLE BERABERDİM
Hayat dolu bir kadın var karşımda. Merak ediyorum, enerjinize enerji katacak birini ne zaman yanınızda görebileceğiz?
- Olduğu zaman... şu an bir sevgilim yok çünkü. Ünlü olmayan biriyle beraberdim. şimdi ne gerek var onu ortalığa çıkarmaya? Kimsenin bilmesine gerek yok. Gerçekten meşhur biri olursa hayatımda sizin de bilmeniz gereken, bunu ilk benden duyacaksınız. Ama öyle bir şey yok daha. Bir de gece çalışınca çok zor. Düşünsene kız arkadaşın sabah saat 03.00’te geliyor eve. Zor şey yani. Bir de yu var; artık şöhretin sözlük anlamı neredeyse “hakkında kolayca yakıştırma yapılacak kişi” oldu. O yüzden okurlara şunu söylemek isterim; benim ağzımdan bir şey duymadıkları sürece yazılanlara, çizilenlere inanmasınlar.
Pınar Yılmazerler/Hürriyet
Bir sürü hoş, akıllı, sohbet etmeyi bilen kadın var. Ama herkes Saba Tümer olamıyor. Nedir bu işin sırrı?
- Teşekkür ederim sözlerin için. Bu sonradan olunulacak bir şey değil. Olunmaz, böyle doğulur diyebilirim. Hep böyle olduğum için de “Nasıl olunur”un cevabını gerçekten bilmiyorum.
Kahkahalar eşliğinde bir program yapıyorsunuz. Ama enteresan şekilde ciddi bir tarafınız da var...
- Ama ben normal hayatımda da öyleyimdir. İnsanlarla ne çok “mıç mıç” bir ilişkim vardır, ne de çok kopuk... Herkesle düzeyli olmayı severim. Gerçek hayatımda nasılsam ekranda da öyleyim, bir şey fark etmiyor.
Programlarınız sanki ev ortamında yapılan sohbetler gibi...
- Evet. ınsanları seviyorum, bu da ondan kaynaklanıyor. 7 yaşındaki çocukla da konuşabilirim, 70 yaşındaki amcayla da...
Kaç yılınızı verdiniz bu sektöre?
- 1995’ten beri.
1995’ten beri sektördesiniz ama sadece son birkaç yıldır geniş kitlelerce tanınıyorsunuz...
- Çünkü belli bir süreyi geçirmek gerek. Başlar başlamaz pat diye bir yerlere gelmek olmaz. Ben de gerçekten hazmede hazmede, tırmana tırmana geldim bu noktaya... Hep kalbimin sesini dinledim. Çünkü o seni bir şekilde doğru yola götürüyor. şimdi, iyi ki kariyerim için bütün o zorluklara göğüs germiş, her türlü özveride bulunmuşum diyorum. Memnunum geldiğim noktadan.
ARTIK NORMAL İNSAN GİBİ YAŞAYACAĞIM
1995’te üzüldüğünüz şeyler ile 2011 yılında üzüldüğünüz şeyler aynı mı?
- Yine aynı şeylere üzülüyorsun. Yine aynı şeylere aynı tepkileri veriyorsun. Ama yıllar içinde neyi öğrendim biliyor musun; insanlarla ilişkimin belirli bir seviyede kalması gerektiğini, yerine göre konuşmayı, daha dikkatli davranmayı... Benim zaten insanlarla ilgili içgüdülerin çok kuvvetlidir. Tanıştıktan çok kısa süre sonra ondan aldığım elektrikle üç aşağı beş yukarı çözerim karakterini... Tabii geçmişte daha saftım. Olumsuz şeyler hissetsem de “Haydi canım” diyor, o kişiye ısrarla şans veriyordum. Artık asla öyle bir şans tanımıyorum.
Geçen sezon gece programı yapıyordunuz, şimdi gündüz. Nasıl adapte olacaksınız yeni düzene? Hayatınız tamamen değişecek herhalde...
- Artık normal insanlar gibi yaşayacağım. Herkes gibi olacağım. Metabolizmam düzene girecek. Çünkü gece işi çok zor, meşakkatli. şimdi sabah erkenden kalkıyorum, kahvaltımı yapıyorum, ekrana erken çıkacağım ve günü yakalayacağım. Daha iyi olacak benim için.
Gece izleyicisi ile gündüz izleyicisi arasında fark var mı?
- Ben izleyici kesiminin çok değiştiğine inanmıyorum. Çalışan insanlar gündüz seyredemeyecekler, fakat onun dışında çok fazla bir şey değişmeyecek. Gece programımı her kesimden insan izliyordu, gündüz de öyle olacak. Ayrıca haftada bir gece programı yapacağım yine. Onları da mahrum bırakmak istemiyorum.
AĞLAYA AĞLAYA BİR YERE VARILAMAZ
Bir yorum okudum sizinle ilgili; “Öyle bir kahkaha atıyor ki... Acaba hiç derdi, tasası yok mudur” diyordu yorumu yazan kişi.
- Tabii var ama o sırada ekrandasın, surat asmak olmaz. Bir de ben insanların ağlamaktan sıkıldığını düşünüyorum. Haberleri izliyorsun,gazete okuyorsun, her şey çok karamsar... Bir şeylere de iyi taraftan bakıp kafa dağıtmanın iyi olduğunu düşünüyorum.
Gerçekte de böyle misiniz?
- Evet, ben özel hayatımda da aynı şeyi yapıyorum. En sinirli olduğum zaman, en çok güldüğüm zamandır. Çünkü o negatif enerjiyi ancak öyle atabiliyorum üstümden. Geçenlerde bana Twitter’dan şöyle bir şey yazmışlar; “Hayatı gözyaşlarınla ödüllendireceğine, gülüşünle cezalandır!” Çok hoşuma gitti. Sonuçta bir yerde sorunlara es vermek gerekiyor. Kredi kartı mı ödeyeceksin, iş mi bulacaksın... Hep dert üstüne dert. Programı seyrederken biraz olsun dertlerden uzaklaşıyorlarsa, ben birkaç saat olsun insanlara dertlerini unutturabiliyorsam ne mutlu bana. Doktora gidiyorsun, “şuram ağrıyor” diyorsun. “Stres” diyor. Her şeyin başı stres.
Herkesin gülmeye ihtiyacı var hayatta. Gülen ve güldüren insanın eleştirilmesi de bana biraz haince geliyor.
- Bana gelmiyor. Çünkü herkes herkesi eleştiriyor, istedikleri kadar eleştirsinler. Ben böyleyim. ınsanın aklının dağılması lazım. Öteki türlü gerçekten yaşam zor. Pozitif düşün, pozitif olsun. Devamlı ağla ağla, bir yere varamazsın ki!
Hep aynı formatta programlar mı yapacaksınız, yoksa televizyonculukla ilgili farklı projeleriniz de var mı?
- “şunu da yapayım, bunu da yapayım” gibi hayaller kurmam ben... Kendimi gelen teklife yakın hissedersem, kendimi o işin içinde görürsem, projenin peşine takılırım. Ama bir sene sonra ne yaparım bilmiyorum. Mesela bana üç ay önce gelseydin, asla gündüz kuşağına geçmeyeceğimi söyleyebilirdim.
ÜNLÜ OLMAYAN BİRİYLE BERABERDİM
Hayat dolu bir kadın var karşımda. Merak ediyorum, enerjinize enerji katacak birini ne zaman yanınızda görebileceğiz?
- Olduğu zaman... şu an bir sevgilim yok çünkü. Ünlü olmayan biriyle beraberdim. şimdi ne gerek var onu ortalığa çıkarmaya? Kimsenin bilmesine gerek yok. Gerçekten meşhur biri olursa hayatımda sizin de bilmeniz gereken, bunu ilk benden duyacaksınız. Ama öyle bir şey yok daha. Bir de gece çalışınca çok zor. Düşünsene kız arkadaşın sabah saat 03.00’te geliyor eve. Zor şey yani. Bir de yu var; artık şöhretin sözlük anlamı neredeyse “hakkında kolayca yakıştırma yapılacak kişi” oldu. O yüzden okurlara şunu söylemek isterim; benim ağzımdan bir şey duymadıkları sürece yazılanlara, çizilenlere inanmasınlar.
Pınar Yılmazerler/Hürriyet