''ARTIK BAŞBAKAN'A HAYRAN DEĞİLİM!'' NİHAT DOĞAN KİMLERDEN ÖZÜR DİLEDİ?
Ramazan ayına hürmeten bir kişi hariç herkesten özür dileyen Nihat Doğan'ın helallik istemediği kişi kim?
Gün geçmiyor ki Nihat Doğan adını sosyal medyada, gazete ve
televizyonlarda duymayalım. Bir gün Derya Büyükuncu’ya laf söylüyor
başka bir gün Ahmet Hakan’a... Sosyal medyada alay konusu oluyor,
karikatürize ediliyor. Ama o bildiği yolda ilerliyor; buna da
"Mazlumun yolu" diyor. Bir de Ramazan ayına hürmeten Müjdat Gezen,
Fazıl Say ve Ahmet Hakan’dan özür diliyor.
Son zamanlarda neler yapıyorsunuz?
Ramazan ayı en durgun aylarımızdan... İçki satışı yapılan yerlerde
çıkmayı tercih etmiyorum, eh malum düğünlerin de en durgun olduğu
bir dönem. Bu aralar kendimi maneviyatıma adamış durumdayım.
Ramazan’dan sonra 3 şarkılık bir albüm çıkaracağım. Stüdyoda zaman
geçiriyorum. Hafta sonu Umre’de olacağım...
- Evet, Twitter’dan duyduk. Emine Erdoğan’ın Arakan
davetini bu yüzden kabul edememişsiniz... Hayırlı
olsun...
Çok heyecanlıyım. Arkadaşlarımla toplanıp gideceğim, Allah kabul
ederse...
CAHİL BİR ADAMIM
- Dininizi ağzınızdan düşürmüyorsunuz. Hem eğlence hayatının içinde
yaşayıp hem de dini ağzınızdan düşürmüyor olmak nasıl bir denge
gerektiriyor?
Ben dinimi kendimce yaşıyorum. Hem eğlenip, hem dinini
yaşayan kimse yok mu?
- Kimsenin inancınızı sorguladığını sanmıyorum. Dini bu
kadar dilinizden düşürmüyor olmanız eski alışkanlığınız mı?
Babam hafızdı, devamlı evde kuran okuyan biriydi
rahmetli. Ondan bana kalan bir şey. Ben onlar gibi yaşamıyorum
tabii. Ama dağdaki çobanla bizim nefis mücadelemiz aynı değil.
Bizim içinde bulunduğumuz şartların daha zor olduğunu
düşünüyorum.
- Hitabet sanatınız etkileyici ve farklı... Hutbe verir
gibisiniz, uzun yıllar ilahiyat konusunda ilim yapmış bir edayla
konuşuyorsunuz...
Ben ne ilahiyat okudum, ne herhangi bir üniversite, ne
master, ne başka bir şey... Cahil bir adamım. Bildiğimi
konuşuyorum.
- "Cahilim" çok iddialı bir tanımlama. Her hangi bir konuda
eğitim almamış olmanız sizi sıkıntıya sokuyor mu?
Bizim camiada kim eğitimli ki... Hülya Avşar okumuş mu? Ya Gülben
Ergen’in master’ı mı var? Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz, peki ya
Tarkan? Onların diplomalı olduğunu sanmıyorum... Kim
diplomalı ki? Beni cahil gibi gösteren, ötekileştiren bir güruh
var. Vatan için canımı versem, beni yine de yerin dibine
sokarlar.
’ELİT SOSYALİST’ BUNLAR
- Sürekli karikatürize ediliyorsunuz. İnsanların bunu size neden
yaptığını hiç düşünüyor musunuz?
Sözde sosyalistler, komünistler, eğitimli, bilgili
insanlar beni sevmeyen bir güruh. Ama hepsi ’elit sosyalist’
tipler. Sosyalist dediğin Anadolu insanının yanında olur. Ben
Anadolu insanıyım. Batı hayranları olduklarından, bana ve benim
gibilere küçümseyerek bakıyorlar. İslamiyet Batı’dan gelse alnı
secdeden kalkmayacak tipler bunlar.
- Psikolojinizi merak ediyorum. Üzülüyor musunuz yoksa işin
makarasında mısınız?
Ne şakası, ne dalgası... Beni sevmiyorlar; çok
zorluklar yaşıyorum. Çok vaktimi harcadım bu psikolojiden
çıkabilmek için. Nasıl umursamam! Bir sabah uyanıyorum, internet
gazeteler yine beni malzeme edip bir şeylerle dalga geçiyor. O
kadar kanıksanmış ki, benim söylemediğim ipe sapa gelmez bir
cümlenin altında Nihat Doğan imzası var. Sonra altında muhabbetler
almış yürümüş. Hep bir karalama kampanyası... Buna bir insan nasıl
dayanır?
- Peki, psikolojik destek aldınız mı?
İnancıma sığındım, maneviyatıma döndüm. Allah’tan başka kimsenin el
uzatmayacağını anladım. Beni kayıtsız şartsız görmüyorlarsa ben ne
yaparsam yapayım yine de görmeyeceklerini anladım. Diplomalarım
yok, şehirli değilim ama samimi bir adamım. İçim neyse dışım da
bir... Çok vakit harcadım bunları düşünmekle... Kendimi çamura
saplanmış, tekeri boşuna dönen bir araba gibi hissettim. Tekerler
dönüyor dönüyor ama bir yere gitmiyor...
ALLAH KARŞISINDA DAVACIYIM
- İçinizden ne yapmak geliyor?
Uğramış olduğum bu itiraflar ve zulümler, karikatürize
etme çalışmaları benim öbür dünyaya götüreceğim zümrütler olacak.
Allah karşısında bu zümrenin her birinden davacı olacağım.
- Cevap vermediniz... Durup dururken sizinle neden
uğraşsınlar ki, demeçler veriyorsunuz haliyle iyi ya da kötü
konuşuluyorsunuz?
Ben "halk" diye bağırdığım için benimle uğraşıyorlar.
Dertli, ıstırap dolu insanları konuştuğum için benimle
uğraşıyorlar. Çileleri dinmeyen analardan bahsettiğim için benimle
uğraşıyorlar...
- Derya Büyükuncu da bu kategoriye mi
giriyor?
Bırak o adamı ya... 40 yaşına gelmiş Olimpiyatlara gideceğim diye
ajitasyon yapıp duran bir adam. Madem Olimpiyatlara gideceksin otur
adam gibi çalış. Senin neyine ayrıca... Gördük işte
sonuçları...
- Bana kendi kendinizi ötekileştiriyorsunuz gibi
geliyor...
Onlar ve ben diye bir ayrım yapıyorum. Benim ötekileşmem onlar gibi
alkolik alkolik yerlerde sürünmediğim için, orama burama haçlı
küpeler takmadığım için, Madonna konserine gidip, koko partilerine
katılmadığım için, karetta karettalar için k.çımı açmadığımdan
ötekiyim. O yüzden büyük star olamadım. Evet, haklılar ben onlar
gibi olamadım.
- Boşluğa naralar atmıyor musunuz şu an? Yani hayvan
haklarını savunanlar, Madonna konserine gidenler... Anlayamıyorum
şu an söylediklerinizi...
Hayvana; "Karetta karetta kardeş, senin için k.çını
açmışlar" desek ne der acaba? Konuşabilse "İnsan olsunlar yeter
kâfi" diye cevap verir eminim. Onlar kaplumbağa için orasını
burasını açar, sanatsal bir iş yapmış olur, alkış toplar. Ben fakir
insanların açlığını dert ederim, yardım kampanyalarına katılırım
"Vay efendim reklâm yapıyor" derler. Kardeşim sen kendi halindeki
kaplumbağayı kullanmıyor musun? Bu güruh, yalanı gerçek, gerçeği
yalanla değiştirmiş. Meleği şeytan, şeytanı melek yapmış...
- Öyle sessiz baktığıma aldanmayın, sizi anlamaya
çalışıyorum...
Beni anlamayacak bir şey yok ki... Ben bu ülkede çile çeken, sizden
olmayan, yabancı müzikten anlamayan, İstanbul’u görmeyen, sizin
anladığınız eğlenceden bihaber olan, gazı alınacak moral ve
motivasyonu sağlanacak bir halk var. Bunu nasıl göremiyorsunuz? Ben
onların starıyım. Sizin dünyanızda bin tane star var. Onların
dünyasında ben varım... Zamanında İbrahim Tatlıses’e de vurdular, o
da bir zümrenin rol modeliydi...
- Size en çok yaralayan laflar ne oldu?
Keşke bana ’kıro’ demeseydiler, müziğin bir dalı olan türküyle
ilgileniyorum diye ’türkücü’ diye küçümsemeselerdi keşke...
Etiketlemeselerdi beni. Bizden olanı yapıyoruz diye yerin dibine
sokup çıkarıldık. Türkiye önünde alay konusu haline getirildik. Ben
ve başka türkü söyleyenler. Pop müzik yapmak daha kolay inanın.
MUTLU DEĞİLİM
- Herkesle kavgalısınız ama...
Acun’un programına kendimi iyice ifade ederim diye
gittim. İyi de oldu. O program sayesinde derdimi insanlara daha iyi
anlatabildim... Levent Kırca, Müjdat Gezen, Fazıl Say, bu ülke için
çok büyük değerlerdir. Ama benim değerlerime benim alanıma tecavüz
edebildiler. O zaman dedim ki, ben de onların dokunulmazlıklarına
dokunurum. Bir paket gibi sunduklarına dokunurum. Onlar, kendi
takipçilerini bana karşı kışkırtabildi, benim de buna hakkım doğmuş
oldu. Ben onların süslü arabalarının boyasını söktüm. Ben Fazıl’a
laf söyledim diye dünyalar benim olmadı, mutlu da değilim
bundan.
- Kızgınsınız ama mutlu da değilsiniz?
Ben bu Ramazan günü Müjdat Gezen’den, Fazıl Say’dan,
Levent Kırca’dan, Ahmet Hakan’dan özür diliyorum. Kırgınlık ve
dargınlıkların ortadan kalkma ayıdır. Haklarını helal etsinler...
Hepsinden tek tek özür diliyorum.
- Derya Büyükuncu var mı listede?
Derya, milli duygular üzerinden milleti sömüren biri.
O ahlaklı bir adam değil.
ARTIK BAŞBAKAN’A HAYRAN DEĞİLİM
- Başbakan’a âşık bir adam olduğunuzu biliyoruz... Hükümete yakın
bir profil de çiziyorsunuz. Bu duruşunuz bana biraz politik
geliyor, daha açığı rant sağlamak için etrafta birçok kişi ve kurum
var. Sizin de dediğiniz gibi, neyin gerçek neyin sahte olduğunu
anlayamıyoruz...
Tayyip Erdoğan’ı severim ama artık ona hayran değilim.
Ama bunun karşılığında ne partinin gecelerinde konser verdim, ne
benim konserlerime sponsor oldular. Ne ticarete girdim, ne ihale
peşine düştüm. Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki AK
Parti’den bir toplu iğne bile almadım. Ben onlardan biri
ol-ma-dım!
- Başbakan sizi bağrına bastığından söz ederken, sizin ona
sevginiz aşka varmışken sevgiden doğan bir dayanışma olmaması da
enteresanmış...
Bana hiç teklif gelmedi. Ne konser ne de başka bir şey. Çıkar
menfaatleri için yanlarında görünenler var. Recep Tayyip Bey’den
önce oralarını buralarını açanlar şimdi türbanla gezenler var. Dini
kullananlar var, yalandan ilahi kasetleri çıkaranlar var. Onlar
yanında, etraflarında, gecelerinde ama ben yokum.
- Siyasetin içinde olmak istiyorsunuz ama bir türlü olmuyor
sanırım...
Öyle bir teklif de gelmedi, gelse değerlendirmek
isterim. Ben barış ve kardeşlikten yanayım. Benim için dili, dini,
ırkı önemli değil, mazlumun yanında olmak gerektiğine inanıyorum.
Kürt kardeşlerimin sesini duyurmam gerekiyor. Ben de bir Kürt
çocuğuyum.
- Kürt meselesi konusunda Başbakan’la ortak fikirlerde
değilsiniz o halde...
Zor bir soru... Evet. Hükümetin yanlışlarını da dile getiriyorum.
İçişleri Bakanı’nın "Enver Paşa" tarzını beğenmiyorum. Taklacı Naim
Bey (Şahin), insanları kutuplaştırmaktan geri durmadığı gibi bunu
yapabilmek için ruhunu koyuyor ortaya.
- Bu ülkenin hangi şekillerde yönetilmesini
isterdiniz?
Osmanlı hanedanlığıyla yönetilmesini isterdim. Dini bir şeyden
bahsetmiyorum. Her inançtan kesimden insanın rahatlıkla
yaşayabileceği bir yerdi. Ama Cumhuriyet, dindar bir insan için en
kullanışlı yönetim biçimi aslında. Dinle yönetildiğinde namaz
kılmayan birinin bacağı kesilir, böyle olunca herkes namaza
gider. Ama Cumhuriyet, dini bile içten bir şekilde yaşamana vesile
olur.
Zeynep Bakır / Akşam