ARKADAŞLAR SES TONLARINI YÜKSELTMESE...DÖVENE ELSİZ, SÖVENE DİLSİZ OLSAK!
Zaman yazarı Hüseyin Gülerce, Pennsylvania'daki Gülen'in çiftliğinden mesajlar aktarmaya devam ediyor. Bu kez medyaya mesaj var.
Gülen: İnönü'nün kararını da alkışlardım...
Pennsylvania- Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, bir süredir ara verdiği sohbetlerine yeniden başladığını dün yazmıştım.
Sayın Gülen'e, son günlerde en fazla eleştiri yöneltilen konuda çok net bir soru soruldu: "Dünyanın dört bir tarafında büyük takdir toplayan eğitim ve diyalog hizmetlerine rağmen, Türkiye'de son yıllarda, 'Gülen hareketi de siyasallaştı, referandumda da evet için gösterilen gayretlerin anlattığı da budur' deniyor. Sizin değerlendirmeniz nedir?"
Sayın Gülen, önce referandumda çıkan "evet" sonucuna sevindiğini söyledi. Bu sevincin, şahsıyla ilgili olmadığını belirttikten sonra ilave etti: "Sevincim, milletimizin geleceği adına bir sevinçtir. Benim yıllardan beri hep hayalim oldu. Devletler muvazenesinde Türkiye'nin de bir yeri olsun, gözünün içine bakılan bir ülke olalım, biz de dümene oturalım, söz kesen olalım istedim. Dünyanın her yerinde olmayınca, Türkiye istediği yerde, hak ettiği yerde olamaz. Ben bunu cami kürsülerinde söyledim. İnsan, özgür olduğu sürece insandır. İnsan, hür olduğu sürece vardır. İnsanın üzerinde vesayet olduğu sürece, insan gibi yaşayamaz. Ben, bu mantığımla, 1946 yılında İsmet Paşa zamanında olsaydım, çok partili hayata geçme kararını da alkışlardım. Ben o harekete de destek verirdim. Ben, 12 Eylül'deki referandumda, fikrimi ifade etmeyi vazife saydım. Milletimiz, vesayetlerden kurtulacaktı, kendi gibi düşünmesinin yolları açılacaktı. Bir kısım kapılar aralanacaktı. Buna inanmışsam, vazifemi yapmak zorundaydım..."
Sohbette, Fethullah Gülen Hocaefendi'ye, önümüzdeki yeni dönemi nasıl değerlendirdiği de soruldu. "Herkesin üslubunu gözden geçirmesi lazım." dedi. "İktidara da, muhalefete de daha yumuşak alaşımlı bir üslup gerekiyor." dedi. Ve ekledi:
"Yazarlar, yayın yöneticileri, televizyonlarda program yaparlar, nazımızın geçtiği arkadaşlar ses tonlarını yükseltmeseler. Sevgi ruhu harekete geçmeli. Denen her şeye bir laf yetiştirme yerine, dövene elsiz, sövene dilsiz olsak... Yunus edasıyla, üzerimize sopa ile gelene kollarımızı açsak. Açsak da, kucaklaşsak... Biz bu güzelliği 90'lı yıllardaki diyalog sürecinde yaşadık. Yine buna ihtiyacımız var. Herkes, mülahazalarını bir daha gözden geçirmelidir."
Şahsen ben bu tavsiyeleri çok önemsiyorum. Kavga ile, çatışma ile bir yere varamayız. Sertlik, sertlik doğuruyor. Üslup güzelliğine dönmenin çağrısını, hamlesini yapan kazanacaktır.
Benim endişem, yaklaşan genel seçim atmosferinin artık bıkıp usandığımız suni tartışmaları yeniden alevlendirmesidir. Parti yöneticileri üsluplarını gözden geçirmede zorlansa da, medya olarak biz, makulde birleşebiliriz. Televizyonlardaki tartışma programlarında reyting kaygısını ikinci plana atabiliriz. Kavgacı, agresif, dediğim dedik konuşmacıların amigoluğu yerine, seviyeli-saygılı tartışmalarla halkı bilgilendirmeyi tercih edebiliriz.
Ülkemizin makul bir çoğunluğu var. Bunu bir hazine gibi görmeliyiz. Demokratikleşme adına bu hazineden istifade etmeliyiz. Makul çoğunluk, herkesten, her kurumun yöneticisinden üslup güzelliği bekliyor.
Yeni dönem, ancak zihniyet değişikliği ihtiyacını kabul eden öncülerin gayretleriyle başlayabilir.
Bence muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi yeni dönem için bir el uzatıyor. O elin havada kalmaması gerektiğine inanıyorum.
Hüseyin Gülerce/Zaman