"ARINÇ'A SUİKAST SANKİ AŞK-I MEMNU DİZİSİ GİBİ!.." DİZİLER ARTIK MECLİSTE!..
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin grup toplantısında konuşuyor. İşte Baykal'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar.
Baykal, Türkiye'de kurumların birbiriyle çatıştığını vurguladı ve iktidarın oy kaybettiğini savundu.
İşte Baykal'ın konuşmasından satır başları:
Bir süreden beri Türkiye'de bir darbe tartışması yaşanıyor. Herkes bunu konuşuyor. Dün Genelkurmay Başkanı neredeyse mahcubiyet içinde darbe kelimesini ağzına almak zorunda kaldı.
Türkiye askeri müdahaleyi en son 12 Eylül 1980'de yaşadı. Son günlere kadar Türkiye'de bir darbe tartışması yaşanmadı. Bugünkü iktidar 8. yılını yaşıyor. Ortada bir darbe yok ama bir darbe söylemi var.
Darbe kelimesi ortada bir darbe girişimi olduğu için mi yoksa başka hesaplar için mi gündeme geliyor? Gerçekte var mı böyle bir şey. Böyle bir şey olduğuna dair somut hiçbir şey ortaya çıkmadı. Darbe siyaseti, yok da darbe ticareti var.
Önemini kaybetmiş siyasiler "Acaba darbeyle bana bir hayatiye zerk edilir mi" deniyor. İlk kez bu konuyu ne zaman ciddiye aldık Genelkurmay başkanlığı'nda bir irtica eylem planı hazırlandığına ilişkin somut iddiaları ağzına alıp konuşmaya başlayınca. Biz de ihtimalleri sıraladık bu olay Genelkurmay Başkanının bilgisi dışında mı bilgisi dahilinde mi. İkisi de vahim.
Araştırıldı anlaşıldı ki belge fotokopi. Fotokopiyle bu iddia ispat edilmez dediler. 4.5 ay sonra biri mektup yazıp "orijinal belge bende" dedi. Bu belgeyi de postayla Ergenekon savcılarına gönderildi. Evet belge elimizde dediler. Önemli inceleyelim dedik. Adli Tıp'a sevk edildi. Böyle olması muhtemeldir dendi. O Adli Tıp ki kadrolaşma anlayışıyla oluşturulmuş.
ALBAY BELGEYİ ELDİVENLE TUTTU
Bu belgeyi altında imzası olan albaya verdiler incele diye adam dedi ki ben bunu tutmam çünkü tutarsam parmak izim olur. Eldivenle tuttu o belgeyi.
Adli Tıp sabıkalı bir kurum. Üzmez olayından, Garipoğlu olayından biliyoruz.
Ne oldu bu iş? Nerede o tanık. Niye çıkarmadınız. O CHP'yi de suçlamak istiyordu. Ortada bir iddia var. O iddia doğruysa çok önemli değilse daha da önemli.
Şimdi onu eskittik yenileri gelsin. Artık Dursun Çiçek'le reyting yok. Senin derdin reyting mi işin özüyle mi uğraşmak.
Bir askerin komutanını vuracağı söyleniyor. Ne oldu adamı aldılar bıraktılar.ikinci bir kez alınması gündeme geldiğinde çekti vurdu onur intiharıyla.
Ne oluyoruz kardeşim. Bu insan ölümün kapısındayken çok net bir şekilde maruz kaldığı haksızlığı tekrar ifade ediyor kızına diyor ki "iyi yetiş iyi oku benim başıma gelenlerin hesabını sor."
ARINÇ'A SUİKAST SANKİ AŞK-I MEMNU
Başbakan yardımcısına suikast var dediler. Arkasından yeni bir heyecan daha. Sanki Aşk-ı Memnu dizisi.
Her hafta millete nasıl bir senaryo sunalım. Haydi çocuklar çalışın daha da yüksek heyecan ve gerilim yaşatın deniyor.
Her hafta yeni bir senaryo. Birileri bir yerde yazıyor. Başkaları başka bir yerde sahneye koyuyor.
BUNU KİM YAPTI
Genelkurmay Başkanı "Bunlardan kimler yaralanıyor" diyor. Bunu kim yapıyor. Bu önemli bir soru. Bu önemli bir konu. TSK'yı böyle ulu orta doğruluğu kanıtlanmamış ithamlar iddialar ile Başbakan ve hükümet üzerinden suçlamanın mazur görülebilir bir tarafı yoktur.
Birisi yapsa sorumsuzluk yapıyorsun diyerek üzerine yürünebilir ama yapan başbakan.
Bizden önce başbakan kafasında başbakan kendisine yansıyan iddiayı inceleyecek ve bir hükme ulaşacak ve bunu yaparken de kimseyi incitmeyecek tedbirini alacak ve konuyu netleştirecek.
"Ben de bilmiyorum bana da öyle geldi" diyerek ortalığı karıştırmak sorumsuzluktur.
Senin görevin tüm kurumlara sahip çıkmaktır. Eğer ortada gerçekten böyle bir planı varsa sen ona nasıl tahammül edersin derhal Genelkurmay Başkanı'nı görevden almalısın.
"Hayır almayacağı", "E ne yapacaksın", "Yıpratacağım". Sen neyi, yıpratıyorsun.
Ortada güven mi yok. Devlet kurumları birbirine güvenmeden nasıl çalışacak. Sadece boş çıkan ithamlar var.
Bir tane ciddi konu çıktı mı ortaya. Albay Çiçek olayında ne oldu? Ne oldu suikast iddiaları? Ne oldu Başbakan Yardımcısına suikast iddiası. Yok kağıdı yutuyordu, elinde su vardı. Bunlar senaryoda olur ama devlet anlayışında olmaz.
BAŞBAKAN NE ÇIKACAĞINI BİLİR
İktidar köşeye sıkışmış halın sırtını dönmeye başladığını görmüş Türkiye'nin istikrarını tehlikeye atmaktan çekinmiyor.
Başbakan çıkmış "Kim bilir daha neler çıkacak" diyor. Sen bilirsin. Sen bilirsin.
Bakalım cami bombalama ve jet düşürme dışında ne gibi heyecan unsurlarıyla karşı karşıya kalacağız.
Başbakan sivil dikta sözlerine büyük dikta gösteriyor.
Başbakan'ın yönetiminde tek partinin devlete, devlet kurumlarına egemenliğini tesis etmeye dönük sistemli bir çabanın götürülmekte olduğunu görmüyor muyuz.
Türkiye'de medya, demokratik toplumun en temel ayağı, yavaş yavaş ortadan kaldırılmaya yönelinmedi mi. Medyada yepyeni oluşumlar ortaya çıkıp özgür basın temelinden değiştirilmek istenmedi mi.
Türkiye'nin ikinci büyük kurumu devlet olanaklarıyla damadının başında olduğu kuruma satın aldırılmadı mı?
EN BÜYÜK MEDYA GRUBU BASKI ALTINA ALINDI
Türkiye'nin en büyük medya grubu mali baskı altına alınmadı mı?
Bunlar hangi amaca yönelik yapılmadığı görülmedi mi? Korkunun egemen kılındığı, iş adamlarının korktuğu, medyanın korktuğu bir gerçek değil mi?
Daha dün sivil dikta söyleyenleri şikayet ediyor daha sonra da açılışımızı sadece 5 tv veriyor diye esip gürlüyor.
Demokraside var mı böyle bir anlayış. Başbakan üzerindeki bu vesayet anlayışını ortadan kaldırmak için diyor ki dikta bizimle son buldu.
CHP diktayı gerçekleştiren partidir diyor. Bunların ne kadar boş olduğunu biliyoruz.
Dikta bizimle son buldu diyor. Yani 2002'ye kadar Türkiye'de dikta varmış..
Bu dikta Ecevit'in mi diktasıydı. CHP dikta dönemini gerçekleştiren partidir diyor. Dilinin altındaki baklayı çıkarması lazım.