Arınç Tartışması: “Reis” AKP İçi Darbeden mi Çekiniyor?
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, Bülent Arınç tartışması olarak başlayan çatışmanın AKP içindeki muhtemel dinamiklerini, yansımalarını ve sonuçlarını analiz etti…
Siz hala Recep Tayyip Erdoğan için asıl tehdidin ordu (düne
kadar!), Cemaat (ya da cari tabirle “FETÖ”), CHP-MHP-HDP gibi
“muhalefet”, vb olduğunu mu sanıyorsunuz? Çok yanılırsınız!..
Artık Erdoğan’ın “tehdit önceliği” değişmiştir. Erdoğan açısından
asıl tehdit bizzat kurucusu olduğu AKP’dir. AKP’yi beraber
kurdukları ya da uzun yıllar birlikte çalıştıkları “eski
arkadaşları”, “klasik kadroları”dır. (En azından bir bölümü)
Erdoğan diğerlerinin hepsiyle rahatlıkla başa çıkabileceğini hatta
“parmağında oynatabileceğini” bilmektedir. Ancak “iç entrikalar”
başka!..
Planlanan yeni sistem (Başkanlık) sadece kendine uygun kimi
hukuksal-siyasi düzenlemeler veya “eski rejim”in değil, aynı
zamanda AKP’nin de “dönüşümü”nü gerektirmektedir. Erdoğan açısından
yıllardır “kaptanlığını” yaptığı (Ve halen de asıl kaptanı
göründüğü) geminin dönüşüm öncesi şöyle bir kızağa çekilip belli
tadilatlar, revizyonlar, hatta boyamalar, eklemeler, düzenlemeler
yapması gerekmektedir. Aksi taktirde geminin daha ilk limana
uğramadan batma, kayalara oturma, parçalanma tehlikesi vardır. Bu
risk göze alınamaz!
AKP İÇİ BİR “DARBE”DEN Mİ ÇEKİNİLMEKTEDİR?
Aynı nedene bağlı olarak Erdoğan AKP gemisinin dış bir saldırıdan
çok iç bir “sabotaj”a uğramasından çekinmektedir. Erdoğan düne
kadar belli “uzlaşmalar” ile “Konsensüs”lerle yürüyen ( O yüzden
Bülent Arınç birden “Abi”likten “O zat…”a dönüşmüştür!) hatta
bir nevi “koalisyon” olan AKP’nin yeni dönemde bu şekilde
yürüyemeyeceğini görmüştür.
Öyle ki başkanlık için önündeki tek engelin muhalifler değil,
“içteki” kimi saflaşmalar olduğunu fark etmiştir. Şayet ipler
elinden kaçarsa AKP’nin “çok başka güçler”in denetimine gireceğinin
ve -zaten işaretleri olan- bu güçler tarafından kuşatılacağının
farkındadır. (Zaten “yandaş yazarlar”ın Bülent Arınç’a yönelik
“Manisalı Lawrence” benzetmesi tesadüfi olmayıp onu bu güçlerin bir
“ajanı” olarak gördüklerine delalet eder.) Daha açık konuşursak
Erdoğan, bu güçlerin başkanlığına yönelik AKP içi bir
“darbesi”nden çekinmektedir.
Şayet bir engelleme, çelmeleme ve benzeri “tökezletici” bir
“atraksiyon” olacaksa bu kesimlerden gelecektir. Çünkü Erdoğan’ın
başkanlığını istemeyen sadece dış muhalefet değil, içerideki bir
“birikim”dir de. (Sanırım onlarda artık Erdoğan’ı bir başka açıdan
kendileri için “tehdit” görmeye başlamışlardır) O yüzden “yeni
dönem AKP’si”nin acilen dizayn edilmesi şarttır.Bunun için de vakit
geçirmeden ve bir kazaya uğramadan dizginleri yeniden ve tam olarak
ele almak gerekmektedir. Büyük veya küçük her tür “aykırı ses”, her
tür ayak diremenin yarın öbür gün faturası ağır olabilir. Şayet
çelişki bu düzeyde sürer ve iyice keskinleşirse tuhaftır ki Erdoğan
ve AKP karşı karşıya gelebilirler. Bu ise göze alınamaz!
Bu bağlamda “eski AKP’nin”, yeni döneme uygun bir “restorasyon”u
gerekiyor. Aslında Türkiye’nin dönüşümü demek olan “yeni rejim”
AKP’yi yeni şartlara uyarlanmadan oturtulamaz. Diğer bir deyişle
“Erdoğan’ın asıl muhalifleri” AKP içindedir. (Nitekim bunu fark
eden kimi iç-dış odaklar olayı bu yönde “kaşımaya” başlamışlardır
bile) Söz konusu “potansiyel tehdit” ortadan kaldırılmadan
başkanlık hayaldir!
YENİ DÖNEM “ESKİ DAMARLAR”LA YÜRÜMEZ!
O yüzden Arınç olayına “kişisel bir hesaplaşma” gözüyle değil de
AKP içindeki halen varlığını koruyan “belli damarlar”la kapışma,
onları tasfiye ve tasarlanan yeni döneme uygun formatlama girişimi
olarak bakmakta yarar var.Bu noktada partiye yeni bir “ayar atma”,
“hizaya getirme” şart olmuştur. Asıl tartışma yakın
gelecekteki “Büyük Proje” üzerindedir. “Mevzileşmenin dinamikleri”
bu yöndedir!
Dışa “Dolmabahçe mutabakatı” üzerine başlayan bir tartışma gibi
yansıyan ve bize “Arınç-Erdoğan kapışması” gibi tanıtılan,
Erdoğan’ı Şili’den bu yönde beyanat vermeye zorlayan gerçek neden
budur. Çoktandır gizlice süren “sürtüşme”, “huzursuzluk”
,”Saflaşma” (Artık adına ne derseniz deyin!) kendini
–şimdilik- bu biçimde dışa vurmuştur.
Mevcut sürtüşmenin mecburi sözcüsü şimdilik Arınç gibi görünse de
(Ki iş “Yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde, güneş görmemiş
daha birçok hakikat gölgeleniyor!” lafıyla olay 17/25 göndermeli
“tehdit”e kadar varmıştır!) kendi içinde çok daha geniş bir
“kombinasyon”a sahip olduğunu varsayabiliriz. “Erdoğan
karşıtlığı”nda çok ilginç isimler bir araya gelebilir. (Tam bu
noktada şimdilik “beklemede” ve “yığınak” yapıp, konumlarını tahkim
etmeye çalışan “Davutoğlucular” belirleyici olacak diyebilirim) Bu
yüzden çatışma göründüğünden büyük ve “derinde” olsa gerek. Ayrıca
olayı sadece “kişisel” göstermek arka planı anlamamaktır!
Neyse; İşler giderek daha karmaşık bir hal alacağa benziyor. Arınç
sadece bir “işaret fişeği”dir. Arınç AKP’de “özgül ağırlığı”nı
çoktan kaybetse de gene de klasik AKP dizilişi açısından “simgesel”
bir değeri vardır. Bence Arınç’tan çok daha ağırlıklı güçler
harekete geçmişler ve şu an “Saray”a karşı bir tür “nabız
yoklayıcı” olarak onu piyasaya sürmüşlerdir. Bu ilginç satrançta
hamleler hamleleri izleyeceğe benzemektedir.Ortalığı iyice
karıştıracak durum ise bu gibi ekipler tarafından (Gül, Arınç,
Babacan ve Çelik) yeni "parti kurulması" olur ki bu tarz
açıklamalar birazda onun arayışı ile ilgili. Fakat henüz erken
gözüküyor.
Lakin “Arınç çıkışı” gene de Erdoğan’ın işine yaramışa
benzemektedir. Bu sayede “Reis” zaten refleks olarak hazır olduğu
“iç sabotaj”a karşı önlemlerini daha da arttırarak almıştır
herhalde!..
NOT: Bu arada unutmadan hatırlatayım; AKP dışı
muhalefetin durumu içler acısı. Onlarda tüm umutlarını Arınç’ın
çıkışlarına ve açıklamalarına bağlamış durumdalar!
04.02.2016.
[email protected]