"ARDA'YI ÖLDÜR,HANDE'Yİ BİTİR,ORHAN PAMUK'U LANETLE!..GERÇEKTEN HIYAR MIYIZ, BİZ? " HINCAL ULUÇ MAGAZİN GAZETECİLİĞİNİ SORGULADI!..
"Bindiğimiz dalı,hatur hutur kesiyor,bunu da gazetecilik sanıyoruz.. Hıyar mıyız, biz?. "
Hande Ataizi haklı mı acaba?
Telefonla bağlandığı bir TV şovunda, lafı ağzından kaçırmış, belli.. "Hıyarlar" demiş, bizim için.. Magazin muhabirleri için kullanmış lafı. Magazin muhabirleri, meslektaşımız olurlar.. Bizden.. Yani gazeteci.. Yani laf, bize söylenmiş oluyor, bir yerde..
Ben bunun için telefon bağlantılarını sevmem. Bu yüzden canlı program yapmam, canlı programa çıkmam.. Böyle ağızdan kaçırmalar tatsız olaylar yaratır.. "Eksik olsun onun reytingi" derim..
Şimdi demem o değil.. Hande'nin lafını düşünüyorum günlerdir.. Çünkü düşündürüyorlar.. İfade özgürlüğünün savunucusu olması gereken bizler, ağızdan öfke, ya da şaşkınlıkla kaçırılmış bir lafın peşine takılmışız günlerdir yazıyor ha yazıyoruz.. Kendini bizim mesleğin temsilcisi sanıp, adımıza dava açanlar bile var..
Biz, kendimize açılmış davalarla boğuşur, yıllardır "Yahu biraz hoşgörü, biraz anlayış.. Hakaret kastımız yok. Bu bir eleştiri" diye çırpınırken, mesleği bizim gibi sözcükleri kullanma sanatı olmayan birinin bir lafından fena halde alınıp, bir kaşık suda fırtına yaratıyoruz..
O zaman düşünüyorum, gerçekten, kimse darılmasın, işte ben söylüyorum..
Hıyar mıyız, biz?.
Hande Ataizi kim?.
Onu 1996'da tanıdım. Filmde.. Mum Kokulu Kadınlar adlı bir filmde harika bir oyun çıkarmıştı, 23 yaşındaki bir genç kız.. Zaten o yıl Altın Portakal En iyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı. Sonra Ortaköy'de rastladım. Ertekin'e uğramış. Tanıştık.. Meğer bizim mahallede Alkent'te oturuyormuş. Çok iyi arkadaş da olduk.. İçtiğimiz ayrı gitmez derler ya, öylesi..
Sonra kayboldu.. Yani benim dünyamdan kayboldu. Ortaköy'e gelmez oldu. Alkent'ten de gitti..
Dizilerde oynuyordu.. Artık gündüzleri değil, geceleri yaşıyordu. Daha göz önünde, daha ünlü, daha lüks lokallere gidiyordu. Hemen her gece bir yerdeydi.. Hızlı aşkların yolcusuydu. Çok ama çok da çarpıcı giyiniyordu. Son moda, fevkalade dişi, seksi, dekolte.. İlle de "baktıran" fotoğrafları magazin sayfalarını aşıyor, birinci sayfalara taşınıyordu..
Bir gazeteci, bir magazin gazetecisi için Hande tam da eskilerin "Körün istediği bir göz Allah verdi, 28 göz" cinsinden bir bulunmaz Bursa kumaşıydı..
Hande'nin olduğu yere git, işte sana harika bir fotoğraf, hoş bir hikâye.. Çek, yaz, bas.. Baksın, okusun millet keyifle..
Öyle İkoncan, mikoncan gibi koca parasıyla mini etek giymekten başka özelliği olmayan yapay bir görüntü değil..
Müthiş bir sanatçı.. Birbiri ardına oynadığı diziler sayesinde, ülkenin en tanınmış genç kadınlarından biri.. Sakınmıyor, saklanmıyor. Aşklarını da, güzel vücudunu da gizleme gibi bir huyu yok..
Bir magazin muhabiri daha ne ister?. Bir gazeteci?.
Hande baş tacımız olmalı değil mi?..
Dünya aslında bunun üzerine kurulmuş..
Tiraj için, reyting için "Yıldız" gerek.. Varsa ne ala.. Yoksa, yaratır, el oğlunun medyası.. Çünkü Yıldız, onun bindiği daldır.. Reyting, tiraj, yıldızla olur, sıradanlarla değil.
. Biz ne yapıyoruz peki..
Bıraktık yıldız yaratmayı.. Bu ortamda hasbelkader kendini yaratan yıldızları da yok etmek için çırpınıyoruz..
Arda'yı öldür.. Hande'yi bitir.. Fazıl Say'ı yok et.. Orhan Pamuk'u lanetle.. Bedri Baykam'ı sil..
Bu liste uzar gider.. Kısasını yapalım.. Bu medyanın sahiplendiği, yücelttiği, "Ben onunla satarım. Kıymetini bileyim" dediği yıldızları sayalım, daha kolay olur..
........
........
........
Eee!.. On dakika oldu, yazıya ara verdim, düşünüyorum, hani nerde?.. Bende tek isim yok. Bende böyle bir liste yok.. Sizde var mı?..
Bir gazeteci, bir magazin muhabiri için Hande kadar cazip, Hande kadar baş tacı edilecek birini bulmak kolay değil..
Buldun mu sarılacaksın.. Kıymetini bileceksin. Daha da parlatacaksın ki, sana daha çok sattırsın..
Oysa, bindiğimiz dalı, hatur hutur kesiyor, bunu da gazetecilik sanıyoruz..
Hıyar mıyız, biz?.
Hıncal Uluç/Sabah