26 Ara 2010 14:56
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:54
ANKARALI VE İSTANBULLU GAZETECİLER ARASINDAKİ FARKLAR NELER?
CHP kurultayı sonrasında "Ankaralı gazeteci-İstanbullu gazeteci" tartışması yeniden başladı.
Şehirler insanlara benzer, insanlar şehirlere. Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Ankara insanı, her geçen gün daha bir kaotikleşen İstanbul insanından ayrılır. Trafiğinden hafriyat seslerine İstanbul, insanı sinirli eyler. Her yere 15 dakika uzaklıkta Ankara, serin duruş sağlar. İstanbul’a bir başbakan gelse biter trafik. Ankara’da trafiği karıştırmaya Bush gerekir.
Ankaralı gazeteci Twitter’ı dedikodu değil, iş amaçlı kullanır. İstanbullu gazetecinin onca işi arasında bunca dedikodu yapıp gezmesine akıl sır erdiremez. Keza her Ankaralı gazetecinin söylediği gibi, Ankara’nın yükü ağırdır. Memleket karıştıkça Ankara’nın işi çoğalır. Ve son günlerde kimine göre normalleştiğimizden, kimine göre anormalleştiğimizden, memleket siyaset arenası hayli karışıktır.
Ankaralı gazeteci takım elbiseleri kuşanır, davetlerde bürokratların, politikacıların, işadamlarının arasına karışır. Sabah bir yerlerin belediye başkanının davetinde, akşam Başbakanlık’tadır. İstanbullu, ışıltılı şehrinin onlarca alternatifi içinde, hangi eğlenceye koşsa şaşırır. İstanbullunun haber kaynağı da oralardadır. Ankaralı’nın haber kaynağı, muhafazakâr iktidarla birlikte görünmez pek öyle eğlencelerde.
Her iktidarla birlikte ayrı bir hava kazanır Ankara. Son durum itibariyle içkisiz lokantalar, nargileciler revaçta. İçki içmeyi seven insanlar bile "Aman görülmeyelim" kaygısıyla birtakım mekânlardan uzak kalmakta... Bunlar Ankara dedikoduları. Başbakan’ın Ankara’da açılmasını istediği yemekleri muhteşem Fevzi Hoca, Fettah Tamince’nin işletmesini yaptığı Rixos Otel ve de nargileciler, muhafazakârların sevdikleri mekânlar söylenenlere göre. ’Yandaş’ olmayanların son favorisiyse, Papermoon’un iki sıra ötesinde açılan Rafine. Bir de tabii, vazgeçilmez Trilye.
Ankaralı gazeteci haber gelecek yerden ’Sayın’lı hitabı, kibarlığı esirgemez. İstanbullu gazeteci daha bir pervasızdır. Keza Ankaralı gazeteci sürekli iç içedir devlet adamlarıyla. Küstürmeye gelmez. Küserlerse İstanbul’a haber gelmez. Ankaralı, meslektaşını da kolay kolay küstüremez. Konuştuğum her gazetecinin istisnasız söylediği "Çünkü biz burada yüz yüze bakıyoruz. Son CHP kurultayı sonrası Akşam gazetesi yazarı Tuğçe Tatari ve bazı gazetecilerin Ankara’ya ıssız adaya gider muamelesi yapmaları Ankaralıları bir parça kızdırıyor tabii. İstanbulluları da Ankara’nın "İstanbul haberden anlamaz" yargısı.
Ankara’ya devrim gerek
Tuğçe Tatari (Akşam köşe yazarı) Kurultay sonrası "Ankaralı gazeteci İstanbullu gazeteci" tartışmalarının başlamasında Tatari’nin yazdıklarının da payı vardı. Aşk sebebiyle evlenip Ankara’ya taşınan Tatari’nin hayatı boyunca dükkan açılışlarıyla dalga geçmiş biri olarak Ankara’da sosyalleşmek için açılışlara katılmak gerekliliği düşündürücü! Şehre rengi getiren, yine İstanbullular ona göre. Keza Ankara’da duruluyor.
Bu durumda parlamento muhabiri olmayanların işi zor. İstanbul’da ikoncanlarla alay ederken burada taklitleriyle baş başa kendisi. "Siyaset diyorlar ama siyasetin de burada amatörce yürüdüğünü görüyorsun" diyor. Bir süre sonra genel yayın yönetmeni olmak isteyenlerin yolunun Ankara’dan geçmesi gerektiğini hatırlatarak Ankara’nın beyin göçü verdiğini söylüyor. Tatari gibi birini Ankara’ya getirecek tek sebep aşk olabilir. İki şehri kıyaslarsak "İstanbul ar damarı çatlamış bir şehir sayılabilir." diyor Tatari. Özetle Ankara’ya bir devrim gerekiyor.
İstanbul Türkiye’yi kavrayamıyor
Lale Kemal (Taraf Gazetesi Ankara Temsilcisi) Orta Anadolu iklimi ve siyasetin Ankara’da yapılması insanın ruhunu da etkiliyor. Ankara sıkıcı, bu bir gerçek. İstanbul’da denizin olması ayrı bir enerji getiriyordur kuşkusuz. Ama asıl gazetecilik, Ankara’da yapılıyor. İstanbul’da gazeteciler rahat rahat takılırken, biz burada en ağır şekilde çalışıyoruz. Ayrıca İstanbul medyasının Türkiye’yi hiç kavrayamadığını düşünüyorum. Türkiye’de son dönemlerde bir normalleşme, sivilleşme, demokratikleşme var. Demokratikleşme de her zaman sorunludur. Bu süreç gazeteciler üzerinde de özellikle Ankara’da bir baskı yaratıyor. İstanbul merkez olarak haber anlamında fazla talepkâr olabiliyor zaman zaman.
Ankaralılar daha entelektüel
Erdal İpekeşen (Doğan Burda Ankara Temsilcisi) Ankara’da gazeteciler satranç, dama, tavla oynuyorlar, İstanbul’daysa poker. Yani, Ankara’da şansa bırakmıyorsun işi, kuralları var oyunun. İstanbul’daysa blöf yapmak, hile yapmak serbest. Habercilik anlamında Ankara gazetecileri rutin takip etmekten haberin diğer yönlerine bakamıyorlar. Halbuki, şeytan ayrıntıda gizlidir. Ankara haberciyi pişirir, İstanbul başka bakış açıları getirir, vizyon değiştirir. Yalnız Ankaralı gazeteciler İstanbul’a gidince değişiyorlar, burada kızdıkları şeyleri, orada kendileri yapmaya başlıyorlar. Ankaralılar daha entelektüel, o da bir gerçek. Yapacak başka şey olmadığından okumaya veriyorlar kendilerini.
Gazeteci gazetecidir
Murat Yetkin (Radikal Ankara Temsilcisi) Gazetecilikte yedi soru vardır ve altısını her gazeteci bilmek zorundadır. Yedincisini bilene iyi gazeteci diyoruz. Bu anlamda İstanbullu, Ankaralı diye bir ayrım yapamayız. Gazeteci gazetecidir. Fiilen iki başkenti olan her yer gibidir Ankara ve İstanbul’da. Ankara Türkiye’nin siyaset merkezi, İstanbul mali merkezidir. Almanya’nın da siyasi kültürel başkenti Berlin, mali başkenti Frankfurt’tur.
Aynı durum New York Washington için de geçerli. İstanbul’un Ankara’ya farklı bakışı snopluk. Ankara’nın da "İstanbul’dakiler anlamaz" diye ahkam kesmeleri burnu büyüklük. İkisinin de yanlış olduğunu düşünüyorum. İstanbul’da gazetecilik anlamında bir pişme süresi gerekmiyor. Ankara’daysa uzun bir süreç gerekiyor. Akredite sistemleri için bile beş yılı doldurmuş basın kartı sahibi olmanız gerekiyor.
Ankara’da sırtınızı dönemezsiniz
Çiğdem Toker (Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi) Ankara’da gazeteci olmak ömür boyu muhabirliktir. Ankara büroları gazetenin kalbidir. Ankara gazeteciliği kavramının çıkması, siyasetin burada yapılmasından kaynaklanıyor. Ve bürokrasi, Ankara gazeteciliğinin en çetin kısmı. Bazen bir binanın önünde bir tek sözcüğü duyabilmek için sekiz saat beklemeniz gerekir.
Bazen de haftalarca. O tek sözcük de, hayatın bir tarafının değişmesidir. Haber kaynaklarının resmi nitelik taşıması, gazeteciliğin yapılma biçiminde de bir form oluşturuyor. Hitap biçimi, soru tarzı, yaklaşımı, giyim, gibi usulleri zorunlu kılıyor. Karşılaştırmaya da en çok bu form neden oluyor. İstanbullu meslektaşlarımız, Ankara’ya önemli bir olayı izlemeye geldiklerinde, ıssız bir adaya gidermiş gibi hazırlanıp yazıyor. Bu durum haliyle bu cenahta bir tebessüme yol açıyor. Bir kentte deniz ya da ırmak olması ilişkileri de biçimlendiriyor. Mesela başkenti ikiye bölen bir nehir olsaydı gazeteciliğin tarzı da farklı olabilirdi.
Ankara’da kaçamazsınız, sırtınızı dönemezsiniz, bu da kişiliği, iş yapma tarzını biçimlendirir. Arkadan iş çevirmeye kalkığınızda ışık hızıyla deşifre olursunuz. Mesleki kariyer açısından sürdürebilir bir güvenilirlik çok temel bir özellik. Burada gruplaşmak bile bir konfor. İnsanların bunun için vakti olmuyor.
Birbirimize emanetiz
Muharrem Sarıkaya (Habertürk Ankara Temsilcisi) İnsanlar huzur içinde çalışsın diye, mutluluğun yöntemi olarak Habertürk’ün üst katını bir ev ortamına çevirmiş Sarıkaya. Kendi seçtiği halılarla döşemiş. Söze ’bir duayen abisinden’ "Ankaralı gazeteci boş kaldığında yorulur" cümlesiyle başlayıp devam ediyor: "Ve kısa yazacak kadar vakti yoktur." Sarıkaya’ya göre eskiden İstanbul’da magazin, Ankara’da siyaset yürürdü. Zamanımızdaysa global gazeteciliğe geçildi ve işler değişti.
Örneğin son dönemin en bomba magazin haberi "Baykal’ın kaseti", Ankara’dan geldi. "Ankaralı gazeteci uyandığında mesleğe başlamış demektir" diyor Sarıkaya. Ve Ankara muhafazakâr kesimin erken işe başlaması sebebiyle artık daha erken uyanıyor. "Ankara’da sinemaya bile gitseniz arkanızda bir siyasi oturabilir. Özeliniz yoktur. Bu durum da yorucudur" diyor Sarıkaya. "Bu kadar çalışmaya evde işler nasıl?" sorusuna gelince, Ankaralı gazetecilerin evlilikleri daha sağlam Sarıkaya’ya göre. Devamlı seyahat halinde olmak, ilişkinin tazelenmesini sağlıyor. Bir de Ankaralı gazeteciler birbirlerine emanetler. Eşler de bunu bilirler...
Cumhuriyet daha rahat
Utku Çakırözer (Cumhuriyet Ankara Temsilcisi) "Aydınlık Türkiye’nin aydınlık insanlarına yakışan Çankaya’nın ortasında Cumhuriyet. Binada kocaman bir Mustafa Balbay posteri asılı. Cumhuriyet ekibi tüm kapıları aşındırsa da, zaman zaman geri dönüş konusunda sıkıntı yaşayabiliyor muhalif bakış açıları sebebiyle. Ve muhalif olmak, son zamanlarda gazeteciliği kolaylaştırabiliyor Çakırözer’e göre. Cumhuriyet muhabirleri daha rahat olabiliyorlar hesap sorma hususunda. İstanbullu gazetecilerin de dışarıdan baktıkları için başka bir gözleri olabiliyor.
Detaya girmek, başka taraftaki bir rengi kapatabiliyor. İstanbul’un Twitter sevdasını konuşurken "Hem başarılı gazetecilik yapıp, hem nasıl zaman buluyorlar şaşırıyoruz. İstanbullular bizden çalışkan olabilir demek ki" diyor Çakırözer. Ankara’nın eğlence hayatını konuşurken senfoni orkestralarını, konserlerin zenginliğini anlatıyor. Klasik müzik harici konserlere gelince, o gruplar ve şarkıcılar da İstanbullu gazeteciler gibi geliyorlar şehre.
İstanbul’da polemik fazla
Mustafa Ünal (Zaman Ankara Temsilcisi) Ankara gazetecisi mesai odaklı değil, işe odaklı çalışıyor. İstanbul daha soğukkanlı, tribünden bakıyor. Biz bu iklimin fazla etkisinde kalabiliyoruz. Genelkurmay’ın yüz ifadesine bakıp siyasete dönük sağlık durumu çıkarabiliyoruz. Bu anlamda İstanbul’un soğukkanlılığının devreye girmesi iyi. Ankara’da yüz yüze baktığımız için haber kaynaklarıyla belli bir nezaket dili oluşturmamız lazım.
İstanbul’sa hesap sorar gibi soru soruyor. Her türlü soruyu sormak lazım ama kavga üzerine kurulu bir ilişki yürümez. Bütün Ankara gazetecileriyle televizyona çıkabilirim ama İstanbul’da polemik fazla. Ankara’da sesimizi değil, sözümüzü yükseltmeye çalışıyoruz. İstanbul’a tarih, medeniyet dersek, Ankara da oyun havaları. Siyasette de oyunlar dönüyor. Ankara tekin değildir pek, kaygan zemindir.
Radikal
Ankaralı gazeteci Twitter’ı dedikodu değil, iş amaçlı kullanır. İstanbullu gazetecinin onca işi arasında bunca dedikodu yapıp gezmesine akıl sır erdiremez. Keza her Ankaralı gazetecinin söylediği gibi, Ankara’nın yükü ağırdır. Memleket karıştıkça Ankara’nın işi çoğalır. Ve son günlerde kimine göre normalleştiğimizden, kimine göre anormalleştiğimizden, memleket siyaset arenası hayli karışıktır.
Ankaralı gazeteci takım elbiseleri kuşanır, davetlerde bürokratların, politikacıların, işadamlarının arasına karışır. Sabah bir yerlerin belediye başkanının davetinde, akşam Başbakanlık’tadır. İstanbullu, ışıltılı şehrinin onlarca alternatifi içinde, hangi eğlenceye koşsa şaşırır. İstanbullunun haber kaynağı da oralardadır. Ankaralı’nın haber kaynağı, muhafazakâr iktidarla birlikte görünmez pek öyle eğlencelerde.
Her iktidarla birlikte ayrı bir hava kazanır Ankara. Son durum itibariyle içkisiz lokantalar, nargileciler revaçta. İçki içmeyi seven insanlar bile "Aman görülmeyelim" kaygısıyla birtakım mekânlardan uzak kalmakta... Bunlar Ankara dedikoduları. Başbakan’ın Ankara’da açılmasını istediği yemekleri muhteşem Fevzi Hoca, Fettah Tamince’nin işletmesini yaptığı Rixos Otel ve de nargileciler, muhafazakârların sevdikleri mekânlar söylenenlere göre. ’Yandaş’ olmayanların son favorisiyse, Papermoon’un iki sıra ötesinde açılan Rafine. Bir de tabii, vazgeçilmez Trilye.
Ankaralı gazeteci haber gelecek yerden ’Sayın’lı hitabı, kibarlığı esirgemez. İstanbullu gazeteci daha bir pervasızdır. Keza Ankaralı gazeteci sürekli iç içedir devlet adamlarıyla. Küstürmeye gelmez. Küserlerse İstanbul’a haber gelmez. Ankaralı, meslektaşını da kolay kolay küstüremez. Konuştuğum her gazetecinin istisnasız söylediği "Çünkü biz burada yüz yüze bakıyoruz. Son CHP kurultayı sonrası Akşam gazetesi yazarı Tuğçe Tatari ve bazı gazetecilerin Ankara’ya ıssız adaya gider muamelesi yapmaları Ankaralıları bir parça kızdırıyor tabii. İstanbulluları da Ankara’nın "İstanbul haberden anlamaz" yargısı.
Ankara’ya devrim gerek
Tuğçe Tatari (Akşam köşe yazarı) Kurultay sonrası "Ankaralı gazeteci İstanbullu gazeteci" tartışmalarının başlamasında Tatari’nin yazdıklarının da payı vardı. Aşk sebebiyle evlenip Ankara’ya taşınan Tatari’nin hayatı boyunca dükkan açılışlarıyla dalga geçmiş biri olarak Ankara’da sosyalleşmek için açılışlara katılmak gerekliliği düşündürücü! Şehre rengi getiren, yine İstanbullular ona göre. Keza Ankara’da duruluyor.
Bu durumda parlamento muhabiri olmayanların işi zor. İstanbul’da ikoncanlarla alay ederken burada taklitleriyle baş başa kendisi. "Siyaset diyorlar ama siyasetin de burada amatörce yürüdüğünü görüyorsun" diyor. Bir süre sonra genel yayın yönetmeni olmak isteyenlerin yolunun Ankara’dan geçmesi gerektiğini hatırlatarak Ankara’nın beyin göçü verdiğini söylüyor. Tatari gibi birini Ankara’ya getirecek tek sebep aşk olabilir. İki şehri kıyaslarsak "İstanbul ar damarı çatlamış bir şehir sayılabilir." diyor Tatari. Özetle Ankara’ya bir devrim gerekiyor.
İstanbul Türkiye’yi kavrayamıyor
Lale Kemal (Taraf Gazetesi Ankara Temsilcisi) Orta Anadolu iklimi ve siyasetin Ankara’da yapılması insanın ruhunu da etkiliyor. Ankara sıkıcı, bu bir gerçek. İstanbul’da denizin olması ayrı bir enerji getiriyordur kuşkusuz. Ama asıl gazetecilik, Ankara’da yapılıyor. İstanbul’da gazeteciler rahat rahat takılırken, biz burada en ağır şekilde çalışıyoruz. Ayrıca İstanbul medyasının Türkiye’yi hiç kavrayamadığını düşünüyorum. Türkiye’de son dönemlerde bir normalleşme, sivilleşme, demokratikleşme var. Demokratikleşme de her zaman sorunludur. Bu süreç gazeteciler üzerinde de özellikle Ankara’da bir baskı yaratıyor. İstanbul merkez olarak haber anlamında fazla talepkâr olabiliyor zaman zaman.
Ankaralılar daha entelektüel
Erdal İpekeşen (Doğan Burda Ankara Temsilcisi) Ankara’da gazeteciler satranç, dama, tavla oynuyorlar, İstanbul’daysa poker. Yani, Ankara’da şansa bırakmıyorsun işi, kuralları var oyunun. İstanbul’daysa blöf yapmak, hile yapmak serbest. Habercilik anlamında Ankara gazetecileri rutin takip etmekten haberin diğer yönlerine bakamıyorlar. Halbuki, şeytan ayrıntıda gizlidir. Ankara haberciyi pişirir, İstanbul başka bakış açıları getirir, vizyon değiştirir. Yalnız Ankaralı gazeteciler İstanbul’a gidince değişiyorlar, burada kızdıkları şeyleri, orada kendileri yapmaya başlıyorlar. Ankaralılar daha entelektüel, o da bir gerçek. Yapacak başka şey olmadığından okumaya veriyorlar kendilerini.
Gazeteci gazetecidir
Murat Yetkin (Radikal Ankara Temsilcisi) Gazetecilikte yedi soru vardır ve altısını her gazeteci bilmek zorundadır. Yedincisini bilene iyi gazeteci diyoruz. Bu anlamda İstanbullu, Ankaralı diye bir ayrım yapamayız. Gazeteci gazetecidir. Fiilen iki başkenti olan her yer gibidir Ankara ve İstanbul’da. Ankara Türkiye’nin siyaset merkezi, İstanbul mali merkezidir. Almanya’nın da siyasi kültürel başkenti Berlin, mali başkenti Frankfurt’tur.
Aynı durum New York Washington için de geçerli. İstanbul’un Ankara’ya farklı bakışı snopluk. Ankara’nın da "İstanbul’dakiler anlamaz" diye ahkam kesmeleri burnu büyüklük. İkisinin de yanlış olduğunu düşünüyorum. İstanbul’da gazetecilik anlamında bir pişme süresi gerekmiyor. Ankara’daysa uzun bir süreç gerekiyor. Akredite sistemleri için bile beş yılı doldurmuş basın kartı sahibi olmanız gerekiyor.
Ankara’da sırtınızı dönemezsiniz
Çiğdem Toker (Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi) Ankara’da gazeteci olmak ömür boyu muhabirliktir. Ankara büroları gazetenin kalbidir. Ankara gazeteciliği kavramının çıkması, siyasetin burada yapılmasından kaynaklanıyor. Ve bürokrasi, Ankara gazeteciliğinin en çetin kısmı. Bazen bir binanın önünde bir tek sözcüğü duyabilmek için sekiz saat beklemeniz gerekir.
Bazen de haftalarca. O tek sözcük de, hayatın bir tarafının değişmesidir. Haber kaynaklarının resmi nitelik taşıması, gazeteciliğin yapılma biçiminde de bir form oluşturuyor. Hitap biçimi, soru tarzı, yaklaşımı, giyim, gibi usulleri zorunlu kılıyor. Karşılaştırmaya da en çok bu form neden oluyor. İstanbullu meslektaşlarımız, Ankara’ya önemli bir olayı izlemeye geldiklerinde, ıssız bir adaya gidermiş gibi hazırlanıp yazıyor. Bu durum haliyle bu cenahta bir tebessüme yol açıyor. Bir kentte deniz ya da ırmak olması ilişkileri de biçimlendiriyor. Mesela başkenti ikiye bölen bir nehir olsaydı gazeteciliğin tarzı da farklı olabilirdi.
Ankara’da kaçamazsınız, sırtınızı dönemezsiniz, bu da kişiliği, iş yapma tarzını biçimlendirir. Arkadan iş çevirmeye kalkığınızda ışık hızıyla deşifre olursunuz. Mesleki kariyer açısından sürdürebilir bir güvenilirlik çok temel bir özellik. Burada gruplaşmak bile bir konfor. İnsanların bunun için vakti olmuyor.
Birbirimize emanetiz
Muharrem Sarıkaya (Habertürk Ankara Temsilcisi) İnsanlar huzur içinde çalışsın diye, mutluluğun yöntemi olarak Habertürk’ün üst katını bir ev ortamına çevirmiş Sarıkaya. Kendi seçtiği halılarla döşemiş. Söze ’bir duayen abisinden’ "Ankaralı gazeteci boş kaldığında yorulur" cümlesiyle başlayıp devam ediyor: "Ve kısa yazacak kadar vakti yoktur." Sarıkaya’ya göre eskiden İstanbul’da magazin, Ankara’da siyaset yürürdü. Zamanımızdaysa global gazeteciliğe geçildi ve işler değişti.
Örneğin son dönemin en bomba magazin haberi "Baykal’ın kaseti", Ankara’dan geldi. "Ankaralı gazeteci uyandığında mesleğe başlamış demektir" diyor Sarıkaya. Ve Ankara muhafazakâr kesimin erken işe başlaması sebebiyle artık daha erken uyanıyor. "Ankara’da sinemaya bile gitseniz arkanızda bir siyasi oturabilir. Özeliniz yoktur. Bu durum da yorucudur" diyor Sarıkaya. "Bu kadar çalışmaya evde işler nasıl?" sorusuna gelince, Ankaralı gazetecilerin evlilikleri daha sağlam Sarıkaya’ya göre. Devamlı seyahat halinde olmak, ilişkinin tazelenmesini sağlıyor. Bir de Ankaralı gazeteciler birbirlerine emanetler. Eşler de bunu bilirler...
Cumhuriyet daha rahat
Utku Çakırözer (Cumhuriyet Ankara Temsilcisi) "Aydınlık Türkiye’nin aydınlık insanlarına yakışan Çankaya’nın ortasında Cumhuriyet. Binada kocaman bir Mustafa Balbay posteri asılı. Cumhuriyet ekibi tüm kapıları aşındırsa da, zaman zaman geri dönüş konusunda sıkıntı yaşayabiliyor muhalif bakış açıları sebebiyle. Ve muhalif olmak, son zamanlarda gazeteciliği kolaylaştırabiliyor Çakırözer’e göre. Cumhuriyet muhabirleri daha rahat olabiliyorlar hesap sorma hususunda. İstanbullu gazetecilerin de dışarıdan baktıkları için başka bir gözleri olabiliyor.
Detaya girmek, başka taraftaki bir rengi kapatabiliyor. İstanbul’un Twitter sevdasını konuşurken "Hem başarılı gazetecilik yapıp, hem nasıl zaman buluyorlar şaşırıyoruz. İstanbullular bizden çalışkan olabilir demek ki" diyor Çakırözer. Ankara’nın eğlence hayatını konuşurken senfoni orkestralarını, konserlerin zenginliğini anlatıyor. Klasik müzik harici konserlere gelince, o gruplar ve şarkıcılar da İstanbullu gazeteciler gibi geliyorlar şehre.
İstanbul’da polemik fazla
Mustafa Ünal (Zaman Ankara Temsilcisi) Ankara gazetecisi mesai odaklı değil, işe odaklı çalışıyor. İstanbul daha soğukkanlı, tribünden bakıyor. Biz bu iklimin fazla etkisinde kalabiliyoruz. Genelkurmay’ın yüz ifadesine bakıp siyasete dönük sağlık durumu çıkarabiliyoruz. Bu anlamda İstanbul’un soğukkanlılığının devreye girmesi iyi. Ankara’da yüz yüze baktığımız için haber kaynaklarıyla belli bir nezaket dili oluşturmamız lazım.
İstanbul’sa hesap sorar gibi soru soruyor. Her türlü soruyu sormak lazım ama kavga üzerine kurulu bir ilişki yürümez. Bütün Ankara gazetecileriyle televizyona çıkabilirim ama İstanbul’da polemik fazla. Ankara’da sesimizi değil, sözümüzü yükseltmeye çalışıyoruz. İstanbul’a tarih, medeniyet dersek, Ankara da oyun havaları. Siyasette de oyunlar dönüyor. Ankara tekin değildir pek, kaygan zemindir.
Radikal