Ankara medyasında bir garip dolandırıcılık hikayesi!
Hikayemiz Ankara’da sözde bir iş insanının bilinen ve de tanınan bir kadın gazeteciyi onu yakından tanıyan arkadaşı ile Ağustos ayı başında ziyaret etmesi ile başlıyor…
Değerli dostlar, size Ankaralı meslektaşlarımızın başına gelen gizem dolu bir hikayeyi anlatacağım. Hikayenin özünü hangi kalıba sokacağımı da bilemedim. Dolandırıcılık desem değil! Çünkü ortada bir para alış-verişi yok! Ama kurulan hayallerin çalınması var ki; onu da nasıl tanımlayacağımı bilemedim…En iyisi gelin 5 dakikanızı ayırın ve özetleyerek anlattığım hikayeyi okuduktan sonra kararı siz verin…
***
Usta dolandırıcılar, ikna çabalarını, insan motivasyonunun iki yönüne yöneltirler: insanın bir şey yapmak için harekete geçmesini sağlayan eğilim ve bunu yapma isteklerini engelleyen atalet.
2003’te iki Amerikalı sosyal psikolog bu iki ikna taktiğini formüle etti.
Alfa adı verilen birinci taktik bir şeyin cazibesini artırmayı içeriyordu. Önerilen şeyin mükemmel bir fırsat olduğu, sizin de onu yapacak en iyi kişi olduğunuz, bundan ne kadar kazançlı çıkacağınız vs. fikri aşılanıyordu.
İkincisi omegaydı ve direnişi kırmayı hedefliyordu. Yani sizi, yapılan önerinin kolaylığına ve bundan kaybedecek hiçbir şeyiniz olmadığına ikna etmeye yönelikti.
Psikologlar bazı insanların kazanç odaklı düşündüğünü, bazılarının ise kayıp ve hatalardan sakınmaya çalıştığını belirtiyor. Yani alfa ve omega taktikleri birlikte bu iki yaklaşım tarzını da kapsamış oluyor.
Bizim hikayemiz ağırlıklı olarak birinci taktik olan Alfa’yı kapsıyor…Yani, ‘Önerilen şeyin mükemmel bir fırsat olduğu, sizin de onu yapacak en iyi kişi olduğunuz…’ kısım…!
Hikayemiz Ankara’da sözde bir iş insanının bilinen ve de tanınan bir kadın gazeteciyi onu yakından tanıyan arkadaşı ile Ağustos ayı başında ziyaret etmesi ile başlıyor…
Bu sözde iş insanı, kısa bir hoş beşten ve kendini tanıttıktan sonra bundan 29 yıl önce, 15 Ocak 1992 yılında kurulmuş Türkiye’nin 2. özel televizyon olan Flash Tv’yi satın aldığını iddia ediyor… Hayırlı olsun dileklerinin ardından, asıl meseleye geliniyor. Yeni Flash Tv’yi, 55 gün içinde yayına geçirmeyi hedeflediğini söylüyor.
Televizyonlarda programda yapmış olan gazeteci arkadaşımız, pür dikkat gelen iş insanını dinliyor ve ‘benden ne istiyorsunuz?’ diye soruyor. Aldığı yanıt cezbedici bir tekliftir. “Kanalın başına geçin ve istediğiniz ekiple bu kanalı zirveye taşıyalım! Para konusunu da hiç düşünmeyin!”
Teklif caziptir ve kısa sürede kabul görür… Ve hemen işe başlanır…
Günlerce süren toplantılar ve yenilen yemeklerde ayrıntılar ele alınır. Kadın gazeteci arkadaşımız yıllardır yayın yapmayan Flash Tv’nin teknik alt yapısından, Haber merkezinin kadrosuna, Ankara temsilciliğinden İstanbul’daki ana merkezin yerine kadar sayısız detayı masaya yatırır ve bu konuda deneyimli bir televizyoncuyu da yanına alır.
Yeni Flash Tv, kadın gazeteci arkadaşımızın Genel Yayın Yönetmenliği altında Ankara’da birçok tanımış gazeteci ve televizyoncuya teklif götürür. Yeni bir heyecan yeni bir başlangıç birçok meslektaşımızın ilgisini çeker ve ‘evet’ der!
Hatta bir haber kanalının ekran yüzüne haber merkezini kurması için teklif bile götürülür…
Sıra, İstanbul’daki ana merkezin kapısını aralamaya ve start vermeye gelir. Sözde iş insanı Kurban Bayramı’ndan önce ekibi İstanbul’a davet eder. Tarlabaşı’ndaki Flash Tv’nin mevcut binasında bir araya gelinerek 55 gün de kanalı açmak için yapılacaklar son kez ele alınacaktır. İki deneyimli meslektaşımız kendi aralarında İstanbul seyahati için planlama yaparken, sözde iş insanından gelen bir telefon az da olsa içlerine kurt düşürür. Sözde iş insanı; “Beni savcılıktan çağırdılar, o yüzden İstanbul’daki görüşmeyi bayramdan sonra yapalım!” der.
Meslektaşlarımız bu telefondan sonra sözde Flash Tv’nin yeni sahibi olduğunu iddia eden bu kişiyi sorgulama gereği duyarlar. Kadın gazeteci arkadaşımız kendisini bu sözde iş insanı ile tanıştıran arkadaşını arar ama nedense telefonu kapalıdır. Bayram arifesi olduğundan tatil sonrasını beklemeyi uygun görürüler…
Bayram tatilinde Flash Tv’nin sözde sahibinden nedense hiç ses çıkmaz…Hatta, Bayram kutlama mesajı bile gelmez…
Bayram sonrası iki meslektaşımız büyük hayal kırıklığı içinde bir araya gelir. Son bir kez daha sözde iş insanı aranır ancak cevap alınmaz. Whatsapp mesajlarına da cevap vermez. Meslektaşlarımız moral bozukluğu ve söz kestikleri insanlara karşı mahcubiyet içinde hayatlarına kaldıkları yerden devam eder.
Tüm bu yaşananlardan kanalın mevcut sahibi olan Ömer Göktuğ’un haberi var mıdır bilinmez… Bilinen bir şey var ki o da Flash Tv ‘yeniden yayın hayatına’ başlamadan adından söz ettirdiğidir.
Peki, değerli dostlar bu anlattıklarım ışığında size göre bu hikaye Alfa mı yoksa, Omega kategorisinde mi?
Çoğunu yitirdiğimiz azına da ‘gözümüz’ gibi baktığımız akıl sağlığımıza iyi bakın, hoşça kalın…