07 Mar 2012 15:01
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:25
'ANADOLU AJANSI'NDA ASLINDA NELER OLUYOR?' AA ÇALIŞANI MEDYARADAR'A ANLATTI!
Bu satırları geçen seçimlerde AKP'ye oy veren ve 14 yıla yaklaşan gazetecilik hayatımın son 7 yılını AA'da muhabir olarak çalışan birisi sıfatıyla yazıyorum...
ANADOLU AJANSI’NDA ASLINDA NELER OLUYOR?
*(Bu satırları geçen seçimlerde AKP’ye oy veren ve 14 yıla yaklaşan gazetecilik hayatımın son 7 yılını AA’da muhabir olarak çalışan birisi sıfatıyla yazıyorum, ve aşağıda anlatacağım olaylar bizzat gözümün önünde yaşanan olaylardır. Bu açıklamayı ‘çok uzun’ diyerek okumamazlık etmeyin, sesimiz olun lütfen!)
Anadolu Ajansı’nda bir süredir yaşanan ve TGS’yi bitirme noktasına getiren gelişmeler kamuoyunun bir kısmı tarafından bilinmekte. Gerek AA Genel Müdürlüğü’nün, gerekse TGS’nin konuyla ilgili açıklamaları bir süredir internet sitelerinde yayınlanıyor ve her iki kurumda kendi durumlarının ‘haklılığı’ üzerine açıklamalarda bulunuyorlar.
Oysa biz çalışanların görüşleri hiç kimse tarafından gerçek anlamıyla bilinmiyor, nedense bizler yok sayılıyoruz. Tek derdi ekmeği ve işine sahip çıkmak olan biz çalışanların gerçek duyguları ise kelimenin tam anlamıyla endişe, korku ve geleceğin belirsizlik içeriyor olmasıdır.
Olaylar nasıl gelişti kısaca anlatmak ve bizzat içinde yaşayan birisi olarak çalışanların duygularını aktarmak istiyorum.
Bir süredir TGS Yönetimi ile ilgili olumsuzluklar çalışanlar arasında ortak bir fikir oluşturmuştu. TGS’nin, Toplu Sözleşme sırasında emekliliği gelen ajans çalışanlarıyla ilgili takındığı olumsuz durum, daha uzun yıllar AA’da çalışacak olanların geleceğini riske atan davranışları çalışanlar açısından son derece moral bozucu olmuştur. 90’a yakın kişinin emekli edilmesinden sonra gelinen noktada belli bir durulma yaşanmışken, TGS’de Olağanüstü Genel Kurul çağrısı yapılması amacıyla Fotoğraf Servisi Müdürü Gürsel Eser öncülüğünde üyelerden imza toplanmasına başlandı. Amaç TGS’de bir değişimin sağlanması, emeklilerden oluşan bir sendika yerine çalışanların yönetimde olduğu bir sendikanın oluşturulmasıydı.
Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser, ilk önce İzmir ve İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne ‘görevli’ olarak gönderilmiş ve Bölge Müdürleri’nin de bilgisi dahilinde üyelerden imzaları toplamış ve sonrasında Genel Müdürlükte çalışanlardan birim müdürleri vasıtasıyla ‘Bu sendika yönetimini devireceğiz, Genel Müdür ve Bakan Bülent Arınç arkamda’ diyerek imzaları almaya başlamıştır. Bir haftalık bir sürede Ajans Birim Müdürleri tek tek çalışanları çağırarak ‘bu çağrıyı imzalayın, hepiniz için iyi olacak, sendika yönetimini değiştireceğiz’ söylemleri eşliğinde 465 imzaya ulaşılmıştır. İmza vermek istemeyenlerin ise başka illere ‘sürüleceğini’ söylemişlerdir. Bu ‘Olağanüstü Genel Kurul istiyoruz’ çağrısına ben gönüllü olarak imza verdim. Çünkü sendika yönetiminin çalışanların taleplerine kulaklarını kapamasını, Sendika yöneticilerinin emeklilerden oluşmasını içime sindiremiyordum. Fakat şunu çok iyi biliyorum ki, benim çalıştığım birimde imza vermek istemeyen bir çok insan açık ya da örtülü olarak tehdit edildiler. İnsanlar işsiz kalmak riskiyle çoğunlukla imza attılar. Biz gönüllü imza verenler ise bu kadar imzadan sonra sendika yönetiminin bu çağrılara olumlu yanıt vereceğini düşünmüştük. Fakat TGS yönetimi 465 imzayı bir irade beyanı olarak görmek yerine “tehdit ve şantajla Genel Kurul” yapmayacağını açıklayarak hayal kırıklığı yaratmıştır. Oysa şunu çok iyi biliyorum ki 465 imzanın yarısı gönüllü olarak verilmiştir. TGS Genel Merkezi’nin en azından bunu öngörebilmesi gerekirdi. Oysa koltuk derdi, tek adamlık, çalışanların sorunlarını göz ardı etme, gözlerini karartmış bir durumda.
Bu imzalar toplandıktan sonra Gürsel Eser AA binası önünde bir basın açıklaması yaparak imzaları TGS Genel Merkezi’ne yollamıştır. Daha sonra Ankara Şubesi’nin çağrısıyla Türk-İş Genel Merkezi’nde bir toplantı düzenlenerek çalışanlar yaşadıkları sorunları Genel Başkan Ercan İpekçi’ye aktarmışlar ve bu sorunlara çare bulmasını istemişlerdir. Onca eleştiri, Genel Başkan tarafından yok sayılmış, “Önümüzde yetki süreci var, birlik beraberliğinizi bozmayın” çıkışıyla toplantı güme gitmiştir.
Çalışanların katıldığı o toplantıda söz alan ve ajansta imza toplamaya öncülük yapan Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser, “TGS bizim ekmeğimizdir, bizim sendikamızla bir sorunumuz yok, biz bu yönetim anlayışıyla sorun yaşıyoruz bunun için Olağanüstü Genel Kurul istiyoruz. Ben TGS İstanbul Şube Başkanlığı yaptım, bu sendikanın yok olmamasını herkesten önce ben savunurum ve ben direnirim” diyerek yönetime eleştirilerini sürdürmüştür. Yine her zamanki gibi sendika yönetimi olayı geçiştirerek üyelerini bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştır.
Gelişmeler büyük bir endişeyle beklenirken 3 Mart 2012 günü AA Genel Müdürü Kemal Öztürk tüm çalışanların katılımıyla yapılan “Anadolu Ajansı’nın 100. Yıl Vizyonu”nu anlattığı toplantıda “TGS ile hiçbir derdim yok, ben sendikasızlığın ne olduğunu bilirim kayıtlara geçsin, hepinizin daha iyi yaşam koşulları içinde bulunmanız benim teminatım altımdadır” diyerek biz çalışanlara güven duygusu vermiş, endişelerimizi bir ölçüde gidermişti. Fakat bu sözlerden tam iki gün sonra 5 Mart 2012 Pazartesi günü hepimizi acı bir sürpriz bekliyordu.
Sabah ajansa geldiğimizde İdare Müdürü Hasan Hüseyin Çam ve aynı bölüm şefi Sezai Ballı öncülüğünde bir grup ‘notere gidip sendikadan istifa işlemlerini başlatacaklarını’ söyleyerek tüm ajans çalışanlarının kafasını karıştırmaya başlamıştır. Aynı sabah AA İzmir Bölge Müdürü Muammer Başkan’ın üyeleri tek tek odasına çağırarak ‘bugün itibarıyla tüm çalışanların sendikadan istifa etmeye başlamalarının herkesin hayrına olacağını’ söylemesi Ankara’da tam bir bomba etkisi yarattı. İp artık kopmuştu.
Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser, Yurt Haberler Müdürü Fatih Ferhat Sürmeli öncülüğünde yöneticiler tek tek birimleri gezerek ‘TGS imzalarımıza yanıt vermedi, artık sendikadan istifa edileceğini, ajans yakınında bulunan Ankara 18. Noterliğine gidileceğini, 9 Mart 2012 Cuma gününe kadar bir sendika kuracaklarını, HAK-İŞ Konfederasyonu ile görüştüklerini, bu kurulacak sendikanın yüzde 10 barajı sorunu olmayacağını, eğer sendika kurulamasa bile Genel Müdürün söz verdiğini hiçbir hak kaybının olmayacağını, gerekirse ‘takım sözleşmesi’ yapılacağını, artık bu sendikada durmanın anlamsız olduğunu’ söyleyerek istifaların başlatılmasını sağladılar.
Yurt Haberler Müdürü Fatih Ferhat Sürmeli tüm Bölge Müdürlerini, büroları arayarak ‘istifaların bir an önce gerçekleştirilmesinin sağlanması’ talimatını vererek düğmeye bastı. Her şey o kadar açıkta yapılıyordu ki, daha önce başka işyerlerinde sendikasızlaştırma operasyonlarında patronların verdiği ‘sözlerin’ aynısı veriliyor, ‘hak kayıplarımızın olmayacağı, hatta Genel Müdür’ün daha fazlasını vereceği’ söyleniyordu.
Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser, notere giden ve istifa eden tüm üyelerin ‘noter makbuzunu kendisine getirmesini ve noterlikten istifa işlemi tutarı olan yaklaşık 95 liranın’ kendilerine ödeneceğini, bu ödemeleri ‘kendi cebinden karşılayacağını’ iletiyordu. Basit bir hesapla 100 kişi istifa ettiğinde noter istifa ücreti yaklaşık 10 bin lirayı buluyor. Gürsel Eser bu parayı maaşlı bir çalışan olarak nasıl ödüyor? Yoksa AA Yönetimi tarafından bir bütçe mi oluşturuldu merak içindeyim?
Çalışanlara toplantıda ‘Bu sendikanın İstanbul Şube Başkanlığını yaptım, sendikasız olmayı asla istemem buna ilk ben karşı çıkarım’ diyen Gürsel Eser, AA Yönetimi desteğiyle, sendikasızlaştırmanın öncülüğünü yapmaya başladı. Hepimiz tedirginiz.
Biz “sendika yönetimi değişsin” diye yola çıkarken sendikamızı, ekmeğimizi, haklarımızı kaybetmeye başladık. Kısaca oyuna getirildik. Daha önce başka işyerlerinde yaşananları biz AA çalışanları da yaşayacağız.
Evet Sendika yönetiminin değişmesi için gönüllü olarak imza vermiştim. Fakat ben sendikanın yetkisini kaybetmesine yol açacak istifalar için imza vermedim ki! Ajans çalışanlarının çoğu benim gibi düşünüyor. Biz sendikasız bir işyeri olmak istemiyoruz. Kurulması düşünülen sendikanın mevcut yasaya göre yüzde 10 barajını aşması imkansız. Yüzde 10 barajı için duyduğumuza göre ilk etapta yaklaşık 2 bin- 2 bin 500 kişinin üye olması gerekiyor. Bu sayıyı bulmak imkansız! Bu operasyon AA’da sendikayı yok etmek işlemine dönüştü artık.
Peki ben istifa edecek miyim? Geceleri uyuyamıyorum. Pek çok arkadaşımın da ruhsal durumu bozulmuş durumda. Ekmeğimiz, haklarımız yok olacak kaygısı içindeyiz. Verilen sözler yerine bizi koruyacak olan sadece hukuktur. Toplu sözleşme hukukudur. Yöneticiler iyi niyetli olabilir, fakat yeni gelecek yöneticiler bu sözleri tutmazsa ne olacak? Hiçbir garantisi yok.
İstifa etmezsek başımıza ne geleceğini artık herkes biliyor. Bu durum karşısında, TGS Genel Merkezi bizimle dalga geçer gibi cep telefonlarımıza attığı mesajla “12 Mart 2012 tarihinde yapılacak Yönetim Kurulu toplantısında Olağanüstü Genel Kurul çağrısı da değerlendirilecektir” diyor. Üyeler istifa ettikten, sendikanın yetkisi düştükten sonra Genel Kurul toplansa ne olur toplanmasa ne olur? Oysa bir Genel Kurulu toplamak üyelerin nefes almasını sağlayabilir, bir değişim beklentisiyle işyerinde huzura kavuşabilir ve sendikamızdan olmayabilirdik. Bu çok mu zordu?
Koltuk hırslarına bürünmüş Ercan İpekçi ve tayfası bu süreçte Ajansı gözden çıkartmış durumdadır. Bir açıklamayla geçiştirilecek bir şey midir AA’da yaşanılanlar. Bizzat Ercan İpekçi tarafından, AA’yı ziyaretleri sırasında herkesin içinde, AA’da yapılan ışık ve dekorasyon değişikliklerini, ‘Burası da pavyona dönmüş” diyerek bizleri de o ‘pavyonda’ çalışan ‘sermayeler’ olarak aşağılamaya çalışan bir sendika yönetiminin hırsı, koltuk sevdası tek örgütlü olunan işyerini de bitirme noktasına getirmiştir. Bunun vebali mevcut TGS yönetiminin omuzlarına binecektir.
Gelinen noktada hislerim ümitsizlikle dolu. Ne Genel Müdür destekli Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser’in söyledikleri ne de TGS Yönetimi’nin hırsları bizlerin sorunlarını çözemeyecektir. (Bir notu da eklemek istiyorum: Gürsel Eser’in TGS İstanbul Şube Başkanlığı yaparken ‘kendisinin cep telefonu parasını ödemesi talebi sendika yönetimi tarafından reddedildiği için istifa ettiği’ söylentileri çoğu insanın dilinde ne yazık ki, benim gibi düşünen çoğu insan için ise Gürsel Eser, TGS’de Şube Başkanlığı yapan birisi olarak sendikayı bitirme operasyonunun TETİKÇİ’sidir artık).
AA artık sendikasız bir işyeri olma yolunda. Bugün yarın bu iş bitiyor! Üyesi olduğumuz TÜRK-İŞ bile bu durumda parmaklarını oynatmazken, biz kimden ümit bekleyelim? Kurulacak bir sendika tamamen bir yalan! Yetki sorunu, HAK-İŞ’e bağlı sendikaların hak mücadelesi, Toplu Sözleşme yapma gibi derdinin olmadığı tüm işçiler tarafından biliniyor.
Sendika sayesinde kazandığımız tüm haklar, hem işveren (ve Genel Müdürün gözüne girmeyi en önemli derdi sayanlar) tarafından hem de koltuk hırslarına yenik düşen TGS Yönetimi ve Ercan İpekçi sayesinde bitiriliyor.
Bu çağrıya kulak verin, sesimiz olun!
Saygılarımla.
AA Çalışanı.
*(Bu satırları geçen seçimlerde AKP’ye oy veren ve 14 yıla yaklaşan gazetecilik hayatımın son 7 yılını AA’da muhabir olarak çalışan birisi sıfatıyla yazıyorum, ve aşağıda anlatacağım olaylar bizzat gözümün önünde yaşanan olaylardır. Bu açıklamayı ‘çok uzun’ diyerek okumamazlık etmeyin, sesimiz olun lütfen!)
Anadolu Ajansı’nda bir süredir yaşanan ve TGS’yi bitirme noktasına getiren gelişmeler kamuoyunun bir kısmı tarafından bilinmekte. Gerek AA Genel Müdürlüğü’nün, gerekse TGS’nin konuyla ilgili açıklamaları bir süredir internet sitelerinde yayınlanıyor ve her iki kurumda kendi durumlarının ‘haklılığı’ üzerine açıklamalarda bulunuyorlar.
Oysa biz çalışanların görüşleri hiç kimse tarafından gerçek anlamıyla bilinmiyor, nedense bizler yok sayılıyoruz. Tek derdi ekmeği ve işine sahip çıkmak olan biz çalışanların gerçek duyguları ise kelimenin tam anlamıyla endişe, korku ve geleceğin belirsizlik içeriyor olmasıdır.
Olaylar nasıl gelişti kısaca anlatmak ve bizzat içinde yaşayan birisi olarak çalışanların duygularını aktarmak istiyorum.
Bir süredir TGS Yönetimi ile ilgili olumsuzluklar çalışanlar arasında ortak bir fikir oluşturmuştu. TGS’nin, Toplu Sözleşme sırasında emekliliği gelen ajans çalışanlarıyla ilgili takındığı olumsuz durum, daha uzun yıllar AA’da çalışacak olanların geleceğini riske atan davranışları çalışanlar açısından son derece moral bozucu olmuştur. 90’a yakın kişinin emekli edilmesinden sonra gelinen noktada belli bir durulma yaşanmışken, TGS’de Olağanüstü Genel Kurul çağrısı yapılması amacıyla Fotoğraf Servisi Müdürü Gürsel Eser öncülüğünde üyelerden imza toplanmasına başlandı. Amaç TGS’de bir değişimin sağlanması, emeklilerden oluşan bir sendika yerine çalışanların yönetimde olduğu bir sendikanın oluşturulmasıydı.
Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser, ilk önce İzmir ve İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne ‘görevli’ olarak gönderilmiş ve Bölge Müdürleri’nin de bilgisi dahilinde üyelerden imzaları toplamış ve sonrasında Genel Müdürlükte çalışanlardan birim müdürleri vasıtasıyla ‘Bu sendika yönetimini devireceğiz, Genel Müdür ve Bakan Bülent Arınç arkamda’ diyerek imzaları almaya başlamıştır. Bir haftalık bir sürede Ajans Birim Müdürleri tek tek çalışanları çağırarak ‘bu çağrıyı imzalayın, hepiniz için iyi olacak, sendika yönetimini değiştireceğiz’ söylemleri eşliğinde 465 imzaya ulaşılmıştır. İmza vermek istemeyenlerin ise başka illere ‘sürüleceğini’ söylemişlerdir. Bu ‘Olağanüstü Genel Kurul istiyoruz’ çağrısına ben gönüllü olarak imza verdim. Çünkü sendika yönetiminin çalışanların taleplerine kulaklarını kapamasını, Sendika yöneticilerinin emeklilerden oluşmasını içime sindiremiyordum. Fakat şunu çok iyi biliyorum ki, benim çalıştığım birimde imza vermek istemeyen bir çok insan açık ya da örtülü olarak tehdit edildiler. İnsanlar işsiz kalmak riskiyle çoğunlukla imza attılar. Biz gönüllü imza verenler ise bu kadar imzadan sonra sendika yönetiminin bu çağrılara olumlu yanıt vereceğini düşünmüştük. Fakat TGS yönetimi 465 imzayı bir irade beyanı olarak görmek yerine “tehdit ve şantajla Genel Kurul” yapmayacağını açıklayarak hayal kırıklığı yaratmıştır. Oysa şunu çok iyi biliyorum ki 465 imzanın yarısı gönüllü olarak verilmiştir. TGS Genel Merkezi’nin en azından bunu öngörebilmesi gerekirdi. Oysa koltuk derdi, tek adamlık, çalışanların sorunlarını göz ardı etme, gözlerini karartmış bir durumda.
Bu imzalar toplandıktan sonra Gürsel Eser AA binası önünde bir basın açıklaması yaparak imzaları TGS Genel Merkezi’ne yollamıştır. Daha sonra Ankara Şubesi’nin çağrısıyla Türk-İş Genel Merkezi’nde bir toplantı düzenlenerek çalışanlar yaşadıkları sorunları Genel Başkan Ercan İpekçi’ye aktarmışlar ve bu sorunlara çare bulmasını istemişlerdir. Onca eleştiri, Genel Başkan tarafından yok sayılmış, “Önümüzde yetki süreci var, birlik beraberliğinizi bozmayın” çıkışıyla toplantı güme gitmiştir.
Çalışanların katıldığı o toplantıda söz alan ve ajansta imza toplamaya öncülük yapan Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser, “TGS bizim ekmeğimizdir, bizim sendikamızla bir sorunumuz yok, biz bu yönetim anlayışıyla sorun yaşıyoruz bunun için Olağanüstü Genel Kurul istiyoruz. Ben TGS İstanbul Şube Başkanlığı yaptım, bu sendikanın yok olmamasını herkesten önce ben savunurum ve ben direnirim” diyerek yönetime eleştirilerini sürdürmüştür. Yine her zamanki gibi sendika yönetimi olayı geçiştirerek üyelerini bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştır.
Gelişmeler büyük bir endişeyle beklenirken 3 Mart 2012 günü AA Genel Müdürü Kemal Öztürk tüm çalışanların katılımıyla yapılan “Anadolu Ajansı’nın 100. Yıl Vizyonu”nu anlattığı toplantıda “TGS ile hiçbir derdim yok, ben sendikasızlığın ne olduğunu bilirim kayıtlara geçsin, hepinizin daha iyi yaşam koşulları içinde bulunmanız benim teminatım altımdadır” diyerek biz çalışanlara güven duygusu vermiş, endişelerimizi bir ölçüde gidermişti. Fakat bu sözlerden tam iki gün sonra 5 Mart 2012 Pazartesi günü hepimizi acı bir sürpriz bekliyordu.
Sabah ajansa geldiğimizde İdare Müdürü Hasan Hüseyin Çam ve aynı bölüm şefi Sezai Ballı öncülüğünde bir grup ‘notere gidip sendikadan istifa işlemlerini başlatacaklarını’ söyleyerek tüm ajans çalışanlarının kafasını karıştırmaya başlamıştır. Aynı sabah AA İzmir Bölge Müdürü Muammer Başkan’ın üyeleri tek tek odasına çağırarak ‘bugün itibarıyla tüm çalışanların sendikadan istifa etmeye başlamalarının herkesin hayrına olacağını’ söylemesi Ankara’da tam bir bomba etkisi yarattı. İp artık kopmuştu.
Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser, Yurt Haberler Müdürü Fatih Ferhat Sürmeli öncülüğünde yöneticiler tek tek birimleri gezerek ‘TGS imzalarımıza yanıt vermedi, artık sendikadan istifa edileceğini, ajans yakınında bulunan Ankara 18. Noterliğine gidileceğini, 9 Mart 2012 Cuma gününe kadar bir sendika kuracaklarını, HAK-İŞ Konfederasyonu ile görüştüklerini, bu kurulacak sendikanın yüzde 10 barajı sorunu olmayacağını, eğer sendika kurulamasa bile Genel Müdürün söz verdiğini hiçbir hak kaybının olmayacağını, gerekirse ‘takım sözleşmesi’ yapılacağını, artık bu sendikada durmanın anlamsız olduğunu’ söyleyerek istifaların başlatılmasını sağladılar.
Yurt Haberler Müdürü Fatih Ferhat Sürmeli tüm Bölge Müdürlerini, büroları arayarak ‘istifaların bir an önce gerçekleştirilmesinin sağlanması’ talimatını vererek düğmeye bastı. Her şey o kadar açıkta yapılıyordu ki, daha önce başka işyerlerinde sendikasızlaştırma operasyonlarında patronların verdiği ‘sözlerin’ aynısı veriliyor, ‘hak kayıplarımızın olmayacağı, hatta Genel Müdür’ün daha fazlasını vereceği’ söyleniyordu.
Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser, notere giden ve istifa eden tüm üyelerin ‘noter makbuzunu kendisine getirmesini ve noterlikten istifa işlemi tutarı olan yaklaşık 95 liranın’ kendilerine ödeneceğini, bu ödemeleri ‘kendi cebinden karşılayacağını’ iletiyordu. Basit bir hesapla 100 kişi istifa ettiğinde noter istifa ücreti yaklaşık 10 bin lirayı buluyor. Gürsel Eser bu parayı maaşlı bir çalışan olarak nasıl ödüyor? Yoksa AA Yönetimi tarafından bir bütçe mi oluşturuldu merak içindeyim?
Çalışanlara toplantıda ‘Bu sendikanın İstanbul Şube Başkanlığını yaptım, sendikasız olmayı asla istemem buna ilk ben karşı çıkarım’ diyen Gürsel Eser, AA Yönetimi desteğiyle, sendikasızlaştırmanın öncülüğünü yapmaya başladı. Hepimiz tedirginiz.
Biz “sendika yönetimi değişsin” diye yola çıkarken sendikamızı, ekmeğimizi, haklarımızı kaybetmeye başladık. Kısaca oyuna getirildik. Daha önce başka işyerlerinde yaşananları biz AA çalışanları da yaşayacağız.
Evet Sendika yönetiminin değişmesi için gönüllü olarak imza vermiştim. Fakat ben sendikanın yetkisini kaybetmesine yol açacak istifalar için imza vermedim ki! Ajans çalışanlarının çoğu benim gibi düşünüyor. Biz sendikasız bir işyeri olmak istemiyoruz. Kurulması düşünülen sendikanın mevcut yasaya göre yüzde 10 barajını aşması imkansız. Yüzde 10 barajı için duyduğumuza göre ilk etapta yaklaşık 2 bin- 2 bin 500 kişinin üye olması gerekiyor. Bu sayıyı bulmak imkansız! Bu operasyon AA’da sendikayı yok etmek işlemine dönüştü artık.
Peki ben istifa edecek miyim? Geceleri uyuyamıyorum. Pek çok arkadaşımın da ruhsal durumu bozulmuş durumda. Ekmeğimiz, haklarımız yok olacak kaygısı içindeyiz. Verilen sözler yerine bizi koruyacak olan sadece hukuktur. Toplu sözleşme hukukudur. Yöneticiler iyi niyetli olabilir, fakat yeni gelecek yöneticiler bu sözleri tutmazsa ne olacak? Hiçbir garantisi yok.
İstifa etmezsek başımıza ne geleceğini artık herkes biliyor. Bu durum karşısında, TGS Genel Merkezi bizimle dalga geçer gibi cep telefonlarımıza attığı mesajla “12 Mart 2012 tarihinde yapılacak Yönetim Kurulu toplantısında Olağanüstü Genel Kurul çağrısı da değerlendirilecektir” diyor. Üyeler istifa ettikten, sendikanın yetkisi düştükten sonra Genel Kurul toplansa ne olur toplanmasa ne olur? Oysa bir Genel Kurulu toplamak üyelerin nefes almasını sağlayabilir, bir değişim beklentisiyle işyerinde huzura kavuşabilir ve sendikamızdan olmayabilirdik. Bu çok mu zordu?
Koltuk hırslarına bürünmüş Ercan İpekçi ve tayfası bu süreçte Ajansı gözden çıkartmış durumdadır. Bir açıklamayla geçiştirilecek bir şey midir AA’da yaşanılanlar. Bizzat Ercan İpekçi tarafından, AA’yı ziyaretleri sırasında herkesin içinde, AA’da yapılan ışık ve dekorasyon değişikliklerini, ‘Burası da pavyona dönmüş” diyerek bizleri de o ‘pavyonda’ çalışan ‘sermayeler’ olarak aşağılamaya çalışan bir sendika yönetiminin hırsı, koltuk sevdası tek örgütlü olunan işyerini de bitirme noktasına getirmiştir. Bunun vebali mevcut TGS yönetiminin omuzlarına binecektir.
Gelinen noktada hislerim ümitsizlikle dolu. Ne Genel Müdür destekli Fotoğraf Servis Müdürü Gürsel Eser’in söyledikleri ne de TGS Yönetimi’nin hırsları bizlerin sorunlarını çözemeyecektir. (Bir notu da eklemek istiyorum: Gürsel Eser’in TGS İstanbul Şube Başkanlığı yaparken ‘kendisinin cep telefonu parasını ödemesi talebi sendika yönetimi tarafından reddedildiği için istifa ettiği’ söylentileri çoğu insanın dilinde ne yazık ki, benim gibi düşünen çoğu insan için ise Gürsel Eser, TGS’de Şube Başkanlığı yapan birisi olarak sendikayı bitirme operasyonunun TETİKÇİ’sidir artık).
AA artık sendikasız bir işyeri olma yolunda. Bugün yarın bu iş bitiyor! Üyesi olduğumuz TÜRK-İŞ bile bu durumda parmaklarını oynatmazken, biz kimden ümit bekleyelim? Kurulacak bir sendika tamamen bir yalan! Yetki sorunu, HAK-İŞ’e bağlı sendikaların hak mücadelesi, Toplu Sözleşme yapma gibi derdinin olmadığı tüm işçiler tarafından biliniyor.
Sendika sayesinde kazandığımız tüm haklar, hem işveren (ve Genel Müdürün gözüne girmeyi en önemli derdi sayanlar) tarafından hem de koltuk hırslarına yenik düşen TGS Yönetimi ve Ercan İpekçi sayesinde bitiriliyor.
Bu çağrıya kulak verin, sesimiz olun!
Saygılarımla.
AA Çalışanı.