Anadolu Ajansı servis etti: Televizyonlardaki askeri analizciler için bomba sözler!
Anadolu Ajansı, Zeytin Dalı Harekatı süresince ekranlarda boy gösteren yorumcuların yaptığı tespitleri eleştiren bir analiz haberi servis etti.
Anadolu Ajansı'nın servis ettiği 'analiz' haberde, Zeytin Dalı
Harekatı süresince güvenlik uzmanı, akademisyen ve yorumcuların
yaptığı tespitler eleştirilerek, "Güvenlik uzmanı, akademisyen ve
yorumcular, operasyonun en az altı ay süreceğini öngörüyorlardı.
Hatta birçoğu Zeytin Dalı'nı Fırat Kalkanı ile mukayese ederek,
daha zor ve daha uzun süreceği yorumlarını yapıyordu. Afrin
harekatı hakkında görüşümüzü perdeleyen önemli unsurlardan birisi
'Kobani miti' olurken, bir diğeri ise uzmanların yeni, farklı, sıra
dışı ve çarpıcı söz söyleme isteğiydi" denildi.
Anadolu Ajansı'nın, "Muhabir: Yrd. Doç. Dr. İsmail Çağlar"
imzasıyla servis ettiği analiz haberde, şu ifadelere yer
verildi:
"18 Mart sabahı Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde Zeytin Dalı
Harekatı’nın en temel hedeflerinden birisi gerçekleşti. Türk
Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu unsurları, hatırı sayılır
bir dirençle karşılaşmadan Afrin’i PYD/PKK’dan temizlediler.
Toplamda 58 günde Afrin’e ulaşılması ve Afrin merkezde kontrolün
kolayca sağlanması, operasyonun beklenilenden erken sonuçlandığı
yorumlarının yapılmasına neden oldu. Gerçekten de operasyonun ilk
sinyalleri geldiğinden beri güvenlik uzmanları, akademisyenler ve
yorumcular, operasyonun en az altı ay süreceğini öngörüyorlardı.
Hatta birçokları Zeytin Dalı Harekatı’nı Fırat Kalkanı ile mukayese
ederek, daha zor bir operasyon olacağı ve daha uzun süreceği
yorumlarını yapıyordu.
Bu açıdan bakınca harekat hakkında yorum yapanlar en azından zorluk
ve süre konusunda yanılmış görünüyor. Şüphesiz bu olumlu bir
yanılma. Türkiye’nin bir tuzağa çekilmediği ortadayken, harekâtın
daha az zorlukla, şehitle ve daha kısa sürede tamamlanmasından
ancak memnun olunur. Yorumcuların bu konuda yanılması da elde
edilen kazanımın yanında lafı edilecek bir şey değil. Ancak
yanılmanın nedenleri üzerinde durmak geleceğe dönük fikir verici,
çünkü Türkiye daha uzunca bir müddet Suriye’de ve Irak’ta askeri
gücünü kullanmaya devam edecek. Dolayısıyla ileriki aşamada
yapılacak operasyonların anlaşılması ve analiz edilmesi açısından
Zeytin Dalı Harekatı’nın beklentilerin aksine kısa sürede ve
kolayca gerçekleşmesinin üzerinde durmak gerekiyor.
'UZMANLARI YANILTAN ŞEY...'
Tartışmanın askeri boyutu, bu satırların yazarının uzmanlık
alanının dışında. Teknik olarak sahada neler beklenilenden farklı
gerçekleşti veya hangi dinamik hesap edilemedi de ortaya bu sonuç
çıktı sorusunu cevap aramamız gerekiyor. Bu noktada uzmanların ki
yukarıdaki yanılgıya imza atan kişiler oluyorlar çoğunlukla
yaptıkları açıklama, PKK/PYD’nin taktik hatalarına dayanıyor.
Onlara göre PYD yanlış bir karar alarak düzenli bir yapı, bir
devlet gibi alan savunması yapmaya çalıştı. Yıllarca gerilla
taktikleri ile savaşmış bir terör örgütünün, dünyanın hatırı
sayılır düzenli ordularından birisi karşısında alan savunması
yapması en büyük hatası oldu ve sonucu hızlandırdı.
Bu açıklama akla ve mantığa oldukça yatkın gelse de ortada bir
başka soru var. Bu yalın gerçek operasyonun başında neden dile
getirilmedi. PYD’nin gerilla taktikleri uygulayan bir terör örgütü
olduğu da, düzenli orduya karşı alan savunmasında başarılı
olamayacağı da, alan savunması yapmaya hazırlandığı da ilk günden
bilinen gerçeklerdi. Bir sır olmayan, ortada duran bu gerçeğe
rağmen, neden harekatın uzun ve zor olacağı yorumları yapıldı?
Özetle bugün yapılan açıklama, yanılgıya gerekçe üretmekten ziyade,
yanılgının boyutlarının gözükenden daha büyük olduğu hakkında fikir
veriyor. Peki yolunda gitmeyen neydi?
Konunun “uzmanları” konuşmaya devam edecekler. Askerlik tekniği,
strateji, güç dengeleri cihetinde farklı açıklamalar
geliştirecekler. Ancak öyle gözüküyor ki cevabın önemli bir kısmı
da algı ve iletişimde yatıyor. Tüm “bilgi birikimi”, “tecrübe”,
“stratejik akıl”larına rağmen “uzman”ları yanıltan şey acaba
PKK/PYD hakkında oluşturulan algı ve cari söylem olabilir mi?
Üstelik uzmanlar bu türden bir algı ve söylemin varlığına işaret
etmelerine rağmen ? tam da işaret ettikleri- noktada bu algı ve
söylemin etkisinde kalmış olabilirler mi?
'KOBANİ MİTİ GERÇEĞİ ÖRTTÜ'
Afrin harekatı hakkında görüşümüzü perdeleyen önemli unsurlardan
birisi “Kobani miti” oldu. Bilindiği gibi PKK/PYD’nin kontrol
ettiği Ayn el-Arab bölgesine, 2014 yılında bir diğer terör örgütü
olan DEAŞ tarafından yoğun bir saldırı düzenledi. DEAŞ saldırısı
neticesinde, PKK/PYD bölgenin kontrolünü kaybetmeye oldukça
yaklaştı. Daha sonraki aşamalarda koalisyon güçlerinin desteği ve
Irak ve Suriye’deki Kürt nüfusun yaşadığı diğer bölgelerden Ayn
el-Arab’a yapılan takviyeler sayesinde PKK/PYD DEAŞ’i püskürtmeyi
başardı. DEAŞ’ın Ayn el-Arab saldırısını PKK/PYD çok boyutlu bir
algı kampanyasına dönüştürdü. Kendisini “radikal dinci” DEAŞ
karşısında savaşan “seküler” bir güç olarak takdim etti. Dahası Ayn
al-Arab etrafında bir “Kobani Direnişi” miti inşa edildi. Buna göre
“özgürlüklerine düşkün, aydınlanmış, eşitlikçi, demokratik”
Kürtler; gerici, barbar, radikal dinci DEAŞ’e karşı kahramanca bir
mücadele sergilediler. “Kobani miti”, kahramanlık vurgusuyla
PKK/PYD’ye sahip olduğundan daha fazla bir “askeri güç” yüklüyordu.
DEAŞ’ın Ayn el-Arab saldırısının püskürtülmesi, örgüt için sonun
başlangıcı oldu. DEAŞ bölgede hızla çözülmeye başladı. Çözülme
sürecinde PKK/PYD karşı saldırıya geçerek birçok bölgeyi DEAŞ’ın
elinden aldı. DEAŞ karşıtı koalisyonun yoğun hava ve silah desteği
ile PKK/PYD’nin DEAŞ’e karşı aldığı zaferler, “Kobani miti”
etrafında kurulan “askeri üstünlük” “kahramanlık” “savaşçılık”
algılarını pekiştirdi.
Öyle gözüküyor ki, “Kobani miti” PKK/PYD destekçileri açısından
Zeytin Dalı Operasyonu’nda Türkiye’ye karşı motivasyon sağlamanın
bir amacı olarak kullanıldığı kadar, Türkiye’nin pozisyonunu
destekleyen uzmanları da kaygılandırmış. DEAŞ’ın Ayn el-Arab
saldırısının ilk günlerinde, PKK/PYD’nin hızlı mağlubiyetine
odaklanmak yerine, mitin de etkisiyle sonraki günlerde koalisyonun
ve diğer savaşçı güçlerin desteği ile direnişine odaklanılmış.
Böylece PKK/PYD’nin Afrin’de Ayn el-Arab’takine benzer bir
“direniş” gösterebileceği düşünülmüş.
“Kobani miti”yle paralel olarak hesap hatası yapılan bir diğer
nokta ise Suriye’de özelde PKK/PYD’nin genelde de diğer muharip
unsurların askeri gücüne dair yapılan çıkarımlar. Suriye iç
savaşının yıllardır devam etmesi, yerleşim yerlerinin gün aşırı el
değiştirmesi, sahadaki dengelerin sık sık değişmesi savaşan
güçlerin askeri kapasitesi hakkında yanlış bir algının hakim
olmasına neden olmuş görünüyor. Genelde tüm diğer unsurlar, özelde
ise PKK/PYD’nin yıllardır savaşan, yorgun, bitkin, askeri açıdan
zayıf ve insani açıdan tükenmiş unsurlar olduğu gözardı edilerek,
savaşın uzun sürmesi tarafların hanesine not edilirken “kuvvet ve
tecrübe” olarak tercüme edilmişe benziyor. Özellikle PKK/PYD
hakkında bu türden bir tercümenin yapılmasında, Türkiye’nin uzun
yıllardır devam eden terörle mücadelesinin de payı var. Türkiye
kırk yıldır terör örgütü ile mücadele etmesine rağmen, son yıllar
dışarıda bırakılırsa PKK’nın askeri gücünü tam anlamı ile
sıfırlayamadı. Bu tecrübe harp ve güvenlik uzmanlarının Zeytin Dalı
harekatı değerlendirmelerini de etkilemiş gözüküyor. Afrin’de de
Türkiye içerisindeki terörle mücadelede geçmiş yıllarda yaşananlara
benzer bir sonuç alamama durumunun yaşanabileceği düşünülmüş
olabilir.
'SIRA DIŞI OLMA İSTEĞİ VE DONANIM EKSİKLİĞİ'
Zeytin Dalı harekatıyla ilgili yapılan değerlendirmelerin isabetini
olumsuz etkileyen faktörlerden bir tanesi de “uzmanlık şehveti”
olarak isimlendirebileceğimiz yeni, farklı, sıra dışı ve çarpıcı
söz söyleme isteğidir. Üzerine konuşulan meselenin diğerlerine
benzemezliği ve biricikliği arttıkça, konu hakkında yorum yapan
“uzman”ın uzmanlığı da aynı ölçüde yeri doldurulamaz hale
gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında tıpkı Fırat Kalkanı’nda DEAŞ’ın
teknolojik açıdan üstün düzenli ordu birliklerine karşı bir varlık
gösteremediği gibi Zeytin Dalı’nda da PKK/PYD’nin hatırı sayılır
bir varlık gösteremeyeceğini söylemek “uzmanlık şehveti”ne ters
olacaktı. Bu nedenle uzmanlar Zeytin Dalı bölgesinin coğrafi olarak
Fırat Kalkanı bölgesinden, PKK/PYD’nin kapasite olarak DEAŞ’tan
farklı olduğunu öne çıkartarak biricik ve benzemez bir vakayla;
dolayısıyla biricik ve benzemez bir uzmanlıkla karşı karşıya
olduğumuzu göstermek istediler.
Son olarak harekatı değerlendiren uzmanların hem kamuoyunun hem de
kendilerinin zannettikleri kadar donanımlı olmamaları, harekat
hakkında yapılan analizlerin isabetsizliğinin bir diğer nedeni
olarak ön plana çıkıyor. Bu eleştiride ön plana çıkan donanım
eksikliği askeri meselelere dair akademik veya tecrübi bilgi
eksikliği olmaktan ziyade operasyonun planına ve işleyişine dair
bir eksikliktir. Her ne kadar Zeytin Dalı harekatında Türk Silahlı
Kuvvetleri soğuk savaş reflekslerinden önemli ölçüde sıyrılarak,
kamuoyunu sık sık ve nitelikli bir şekilde bilgilendirerek
harekatın iletişim boyutunu da eskiye nazaran önemsemiş olsa da,
uzmanların nitelikli yorumlar yapmak için ihtiyaç hissettikleri
bilgi akışına hiçbir zaman tam olarak erişemedikleri de bir gerçek
olarak ortada durmaktadır. Operasyonun gidişatı hakkında sahadan
bilgi aktardığını söyleyen uzmanlar ya cephede savaşan eski silah
arkadaşlarından gelen bilgi kırıntılarını takipçileri ile paylaşan
emekli askerler veya sınır hattında günübirlik seyahatler
gerçekleştiren akademisyenler olmuşlardır. Kişisel olmayan yapısal
faktörlerden kaynaklanan bu kısıtlı bilgi akışıyla yapılan yorumlar
ise neticede isabetsiz olmuştur. Harekatın hangi cephesinde Türk
Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO’dan ne kadar askerin yer aldığı, aktif
olarak kullanılan ateş gücü, harekatın ilerleme hedefleri ve
hedeflerin yakalanma yüzdesi gibi analizi etkileyecek hayati
konularda bilinenler, medyanın aktardığı spekülatif bilgilerden ve
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı kontrollü açıklamalardan
(örneğin Zeytin Dalı’nın ilk gününde icra edilen hava operasyonuna
72 uçağın katılması gibi) ibarettir. Harekatın gidişatını
etkileyecek konularda kısıtlı bilgiye sahip olan uzmanlar, en iyi
ihtimalle akıllarından geçirseler bile kamuoyunda hakim olan
söylemin aksine harekatın kolay ilerleyeceğini ifade
edememişlerdir. Uzmanların sosyal medya hesaplarından harekât
boyunca her gün paylaştıkları ilerleme haritaları, uzmanların saha
bilgisine erişimlerinin boyutları hakkında fikir vermektedir.
Toplamda birkaç farklı versiyonu olan Zeytin Dalı Operasyonu
ilerleme haritası her uzman tarafından “en güncel, en doğru, en
kapsamlı” harita olarak paylaşılmıştır.
Sonuç olarak, Türkiye Zeytin Dalı Harekâtı’nı başarı ile yürüterek
tahminlerden kısa sürede Afrin’de kontrolü sağlamıştır. Bu süreçte
harekâtı yorumlayan uzmanlar yukarıda değerlendirilen noktalarda
yanılgı içerisine düşseler de harekâtın kitleselleşmesi, kamuoyunun
yorum ve bilgi ihtiyacının giderilmesi, dolayısıyla harekâta
kamuoyu desteğinin sağlanmasında önemli bir işlevi yerine
getirmişlerdir. Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki askeri güç
kullanımının ilerleyen günlerde artarak devam edeceği bilinirken,
askeri performansın olduğu kadar uzmanlık, iletişim ve algı
performansının da değerlendirilmesi önem kazanmaktadır."