"ZORUNLU OLMADIKÇA DIŞARI ÇIKMAYIN,ÇIKARSANIZ DA KIRITMAYIN"!..MİLLİ GAZETE YAZARI'NDAN TÜRBANLILARA İLGİNÇ ÇAĞRI!..
AKP´nin türban düzenlemesini yetersiz bularak, ortaöğrenim ve kamuda da serbestlik isteyen Milli Görüşçülerden kadınlara, "zorunlu olmadıkça dışarı çıkmayın, çıkarsanız da kırıtmayın" tavsiyesi geldi.
Necmettin Erbakan´ın liderliğini yaptığı Milli Görüş´ün yayın organı Milli Gazete yazarlarından Mehmet Talu dünkü köşesinde, dinin kadınlara, "bir zorunluluk bulunmadıkça evde oturmak, evden dışarı çıkmamalarını" emrettiğini yazdı. Talu, kadınların 'Eski cahiliyet günlerindeki gibi kırıtarak, sokaklarda süs ve güzelliklerini dışarı atmamaları" gerektiğini söyledi.
İŞTE O YAZI
Müslüman kadın, sere serpe ortalıkta dolaşmaz!
Soru: Müslüman kadın sere serpe ortalıkta dolaşabilir mi?
Cevab: Bismillahirrahmanirrahim.
Bu hususta ALLAH Teâlâ şöyle buyururur:
"Ey Müslüman hanımlar! Evlerinizde vakarla oturun; eski cahiliyet günlerindeki gibi kırıtarak, sokaklarda süs ve güzelliklerinizi dışarı atmayınız! Namazı dosdoğru kılınız, zekâtı veriniz, ALLAH Teâlâ´ya ve Resûlüne itaat ediniz..." (Ahzab Sûresi:33)
Müslüman hanımların taşıdıkları şeref ve nail olacakları mükâfat, ALLAH Teâlâ´nın lütfu yanında kendilerinin de önemli bir katkısına bağlanmıştır. Bu katkı ittika, yani kendilerine yakışmayan her türlü kötülük, çirkinlik ve günahtan sakınmalarıdır. Başkalarıyla konuşurken takınacakları tavra ve seslerinin tonuna, seçecekleri kelimelerin etkisine, gerektiren bir durum olmadıkça evlerinden dışarı çıkmamaya varıncaya kadar buna riayet etmelidirlerki kimse, kendilerine dil uzatmaya, haklarında kötü fikirler kurmaya cesaret edemesin. Onların sorumlulukları yalnızca kötü olanı yapmamak, yani kötü ve zararlı olmamak değil, ayrıca iyi, erdemli ve itaatli olmaktır; namazı kılmak, zekâtı vermek, ALLAH Teâlâ ve Resûlü´nün rızâları doğrultusunda bir hayat sürmektir.
Bir zorunluluk bulunmadıkça evde oturmak, evden dışarı çıkmamak bu âyet-i kerimeyle Müslüman hanımlarına emredilmiştir. Hiç şüphe yok ki, bu emir, kadının annelik vakarına uygun düşmekte ve ona saygınlık kazandırmaktadır.
Cenâb-ı Hak bu emirle, kadının devamlı dört duvar arasında ömür tüketmesini kast etmemiştir. Emirden sonra gelen: "Eski cahiliyet günlerindeki gibi kırıtarak, sokaklarda süs ve güzelliklerinizi dışarı atmayın." cümlesi onun hikmet ve yorumuna işaret etmekte ve bize yol göstermektedir. Şöyle ki: Kadının günlük hayatı şu iki özelliği yansıtmalıdır:
a- Evinde bulunduğu sürece, vakar ve ciddiyetini koruyarak çocuklarına en güzel örnek olmaya çalışacak, komşularına da iyiye ve fazîlete yönelik misâl olacaktır.
b- Sokağa çıkması gerektiğinde, açılıp saçılmayacak, tesettüre mutlaka riâyet edip tam bir İslâm hanımı olarak çevresine hürmet telkin edecek; cahiliyet devrindeki kadınlar gibi, kırıtarak, süs ve güzelliğini teşhîr ederek dolaşmıyacak; vakar ve iffetine leke dokundurmayacaktır.
Sonra: "Evlerinizde vakarla oturun." emri, kadınları işsiz-güçsüz ve anlamsız bir hayata itme anlamına alınmamalıdır. Zira İslâmiyete göre, hayat hareketten ibarettir. Ancak her hareket ışığını İslâm´dan almalı ve imânın desteğinde hedef ve amacını belirlemelidir.
Kur´ân-ı Kerim´in âyet-i kerimelerini dikkatlice okuduğumuzda, her cümlenin, hattâ kelimenin bir önceki cümlesine ve bir sonraki cümlesine bakmamızın gerekli olduğunu anlamakta gecikmeyiz. Aksi halde çok yanlış yorumlara sebep oluruz. O bakımdan Cenâb-ı Hak kadınlara evlerinde vakarla oturmayı emrederken, şu üç ayrı şey ile amel etmelerini istemekte ve böylece kadının günlük hayatını verimliliğin doruğuna yükseltmektedir:
a- Namaz kılmak,
b- Zek
İŞTE O YAZI
Müslüman kadın, sere serpe ortalıkta dolaşmaz!
Soru: Müslüman kadın sere serpe ortalıkta dolaşabilir mi?
Cevab: Bismillahirrahmanirrahim.
Bu hususta ALLAH Teâlâ şöyle buyururur:
"Ey Müslüman hanımlar! Evlerinizde vakarla oturun; eski cahiliyet günlerindeki gibi kırıtarak, sokaklarda süs ve güzelliklerinizi dışarı atmayınız! Namazı dosdoğru kılınız, zekâtı veriniz, ALLAH Teâlâ´ya ve Resûlüne itaat ediniz..." (Ahzab Sûresi:33)
Müslüman hanımların taşıdıkları şeref ve nail olacakları mükâfat, ALLAH Teâlâ´nın lütfu yanında kendilerinin de önemli bir katkısına bağlanmıştır. Bu katkı ittika, yani kendilerine yakışmayan her türlü kötülük, çirkinlik ve günahtan sakınmalarıdır. Başkalarıyla konuşurken takınacakları tavra ve seslerinin tonuna, seçecekleri kelimelerin etkisine, gerektiren bir durum olmadıkça evlerinden dışarı çıkmamaya varıncaya kadar buna riayet etmelidirlerki kimse, kendilerine dil uzatmaya, haklarında kötü fikirler kurmaya cesaret edemesin. Onların sorumlulukları yalnızca kötü olanı yapmamak, yani kötü ve zararlı olmamak değil, ayrıca iyi, erdemli ve itaatli olmaktır; namazı kılmak, zekâtı vermek, ALLAH Teâlâ ve Resûlü´nün rızâları doğrultusunda bir hayat sürmektir.
Bir zorunluluk bulunmadıkça evde oturmak, evden dışarı çıkmamak bu âyet-i kerimeyle Müslüman hanımlarına emredilmiştir. Hiç şüphe yok ki, bu emir, kadının annelik vakarına uygun düşmekte ve ona saygınlık kazandırmaktadır.
Cenâb-ı Hak bu emirle, kadının devamlı dört duvar arasında ömür tüketmesini kast etmemiştir. Emirden sonra gelen: "Eski cahiliyet günlerindeki gibi kırıtarak, sokaklarda süs ve güzelliklerinizi dışarı atmayın." cümlesi onun hikmet ve yorumuna işaret etmekte ve bize yol göstermektedir. Şöyle ki: Kadının günlük hayatı şu iki özelliği yansıtmalıdır:
a- Evinde bulunduğu sürece, vakar ve ciddiyetini koruyarak çocuklarına en güzel örnek olmaya çalışacak, komşularına da iyiye ve fazîlete yönelik misâl olacaktır.
b- Sokağa çıkması gerektiğinde, açılıp saçılmayacak, tesettüre mutlaka riâyet edip tam bir İslâm hanımı olarak çevresine hürmet telkin edecek; cahiliyet devrindeki kadınlar gibi, kırıtarak, süs ve güzelliğini teşhîr ederek dolaşmıyacak; vakar ve iffetine leke dokundurmayacaktır.
Sonra: "Evlerinizde vakarla oturun." emri, kadınları işsiz-güçsüz ve anlamsız bir hayata itme anlamına alınmamalıdır. Zira İslâmiyete göre, hayat hareketten ibarettir. Ancak her hareket ışığını İslâm´dan almalı ve imânın desteğinde hedef ve amacını belirlemelidir.
Kur´ân-ı Kerim´in âyet-i kerimelerini dikkatlice okuduğumuzda, her cümlenin, hattâ kelimenin bir önceki cümlesine ve bir sonraki cümlesine bakmamızın gerekli olduğunu anlamakta gecikmeyiz. Aksi halde çok yanlış yorumlara sebep oluruz. O bakımdan Cenâb-ı Hak kadınlara evlerinde vakarla oturmayı emrederken, şu üç ayrı şey ile amel etmelerini istemekte ve böylece kadının günlük hayatını verimliliğin doruğuna yükseltmektedir:
a- Namaz kılmak,
b- Zek