"ZARF ATMA OLAYINDA ETİK ŞOK YAŞAR GİBİ ROLLER KESEN YAYIN YÖNETMENLERİNİ KINIYORUM.BENCE KENDİLERİ HAKKINDA ASIL YALANI ONLAR SÖYLÜYOR"!..ÜNLÜ GENEL YAYIN YÖNETMENİNDEN "TÜMGENERAL YILMAZ" OLAYINA FARKLI BİR BAKIŞ!..

Sanıyorum bu olaya kızgın gibi gözükmeyi tercih eden yayın yönetmenleri hayatlarında tek gün bile muhabirlik yapmadan pozisyonlarına havadan gelip oturmuşlar.

BİR ZARFTA BENDEN...

Her gün haberi bulup çıkarmak için didinip duran her muhabir `zarf atma´ olarak tanımlanan bu davranış biçimine zaman zaman başvurulabileceğini bilir.

Genelkurmay Başkanı´nın açıklaması ile basın tarihimize `Tümgeneral Yılmaz vakası´ kod adıyla geçmek üzere olan olay, medyada enteresan bir tartışma yarattı. Olay özetle şöyle: Askerlerin şehit edilmesinden sonra olay hakkında bilgi almaya çalışan bir gazeteci, yetkilileri arayıp kendisini tümgeneral olarak tanıtmış. Bana rutin gelen bu gelişme basında büyük infiale yol açmış gibi gözüküyor. Bazı yayın yönetmenleri buna karşı yazılar yazdılar hatta bir tanesi olayın kahramanı gazeteciyi işten çıkardığını bile açıkladı.

Sanıyorum bu olaya kızgın gibi gözükmeyi tercih eden yayın yönetmenleri hayatlarında tek gün bile muhabirlik yapmadan pozisyonlarına havadan gelip oturmuşlar.

Halbuki her gün haberi bulup çıkarmak için didinip duran her muhabir `zarf atma´ olarak tanımlanan bu davranış biçimine zaman zaman başvurulabileceğini bilir. Gerçeğe ulaşmak için didiniyorsanız ve o gerçeğe ulaşmanız önünde setler çekiliyorsa, o setleri aşmak için bazen zarf atmak zorunda kalabilirsiniz.

Gazetecilik zaten ömür törpüleyen bir iş. Bu mesleğin her düzeyi kendine özgü zorluklar içeriyor. Bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Çünkü bu mesleğin her düzeyinde didişip uğraşarak geldim buralara. Şimdi de başka sorunlarla boğuşuyorum ama beni yoran, zorlayan daha çok muhabirlik olmuştu. Çünkü muhabirden hemen her gün yeni bir haber beklenir. Arayıp bulacaksın, üstelik zaman da kısıtlıdır. Bir de yayın yönetmeni belası vardır kafanda. O da neredeyse dakika başı telefon açar, baskı kurar. Ben muhabirken bir defasında yayın yönetmenim onun istediği haberi çıkaramamdan dolayı günün sonunda kızıp, başlığı atıp altını doldurmamı istemişti. Üstelik o başlıkla hazırlanan gazete sayfasını da bana fakslamıştı. Haydi buyurun bakalım sıkıysa haberi yazma. O durumda, gayet tabii ki o baskı altında zarf da atarsınız ne gerekiyorsa o yapılır.
İnsanın kendisi hakkında yalan söylemesi hoş bir şey değil tabii ki ama gazeteci olduğunuzu söyleyince bütün kapılar suratınıza kapanıyor ve açık bırakılanlarda da size yalan söyleniyorsa doğruya ulaşmak için tek yolunuz yalan söylemek olabilir. Bu Türkiye gibi yalanların kurumsallaştırıldığı ülkelerde daha da zorunlu hale gelebilir.

Tüm bu nedenlerden dolayı:
1- Zarf atma olayında etik şok yaşar gibi roller kesen yayın yönetmenlerini kınıyorum. Bence kendileri hakkında asıl yalanı onlar söylüyor.
2- Muhabirin tebrik edilmesi yerine işten neden atıldığını anlamadım. Bu gibi olaylarda muhabirin arkasında durabilecek yayın yönetmenine ihtiyaç var. Muhabirliği olan yayın yönetmeni yapabilir bunu bir tek.
3- Bir de kişisel not: Hürriyet´in yayın yönetmeni dün olayı gerçekleştiren gazetecinin kendi gazetelerinde olduğu şeklinde bir dedikodu yapıldığından şikayet eden bir yazı yazdı.
O gazetecinin Nurettin Kurt olduğu söylenmiş. Evet Nurettin böyle bir zarf atabilirdi. Onu çok iyi bir gazeteci yapan özelliklerden bir tanesi de budur.

Nurettin benim çok eskilerden bu yana haber çıkarmak ustalığına güvendiğim, saygı duyduğum bir gazetecidir. Son olayda onun ismi üzerine dedikodu çıkarılması üzülecek değil, bence övünülecek bir durumdur.

Serdar Turgut/Akşamhttp://www.bnradw.com/